Danıştay Kararı İdari Dava Daireleri Kurulu 2022/2828 E. 2023/220 K. 13.02.2023 T.

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2022/2828 E.  ,  2023/220 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2022/2828
Karar No : 2023/220

TEMYİZ EDEN (DAVACILAR) : 1- …
2- …
3- …
VEKİLLERİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Bakanlığı
VEKİLİ : Av. …

DAVALI YANINDA MÜDAHİL : … Genel Müdürlüğü
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : Danıştay Altıncı Dairesinin 16/03/2022 tarih ve E:2020/140, K:2022/3146 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından yapılması planlanan “Merzifon-Gürbulak Otoyolu Projesi”nin Amasya, Tokat ve Sivas sınırları içerisinde kalan kısmına ilişkin olarak verilen … tarih ve … sayılı “Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Olumlu” kararının iptali istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Altıncı Dairesinin 16/03/2022 tarih ve E:2020/140, K:2022/3146 sayılı kararıyla;
Usule ilişkin olarak davacıların dava açma menfaatinin bulunduğu ve davanın süresinde açıldığı,
Esasa yönelik olarak ise, dava dosyasının ve mahallinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi neticesinde düzenlenen bilirkişi raporunun birlikte değerlendirilmesinden, bilirkişi raporuna itiraz dilekçelerinde, otoyol projesinin 1/5000 ölçekli ön proje niteliğinde olup, 1/1000 ölçekli uygulama projesi niteliğinde olmadığı, bilirkişi raporunda ise bu hususun dikkate alınmadığı, bilirkişilerce eksiklik olarak saptanan tüm hususların, her türlü ihtiyaç dikkate alınarak ve ilgili kurumlardan alınacak detay görüşlere uygun ve bu kurumlarla koordineli çalışılarak, uygulama projesi aşamasında çözümleneceği, projenin çevreye etkilerinin en az düzeyde tutulması için gerekli çalışmaların yapıldığı, güzergah belirlenmesi açısından tüm alternatiflerin değerlendirilerek çevreye etkisi en az olan güzergahın seçildiği, bilirkişi raporunda iddia edilen benzer hususların, seçilebilecek her alternatif güzergah için geçerli olacağı, 1/5000 ölçekli ön proje doğrultusunda yapımı tamamlanarak ülke ekonomisine katkı sağlayan diğer bütün otoyollar için geçerli olan benzer sorunların, yapım aşamasında çözümlendiğinin belirtildiği,
Rapora yapılan bu itirazların, raporu kusurlandırmayacak nitelikte görülerek, Merzifon-Gürbulak Otoyolu’nun, TRACECA-Avrupa-Kafkasya-Asya Ulaşım Koridoru içerisinde yer aldığı, TRACECA’nın Avrupa, Karadeniz, Kafkasya ve Orta Asya ülkelerinde İpek Yolu’nun yeniden canlandırılarak uluslararası ulaştırmanın gelişmesini hedefleyen hükümetler arası bir program olduğu, TRACECA Teşkilatı üye grubunun Azerbaycan, Bulgaristan, Ermenistan, Gürcistan, İran, Kazakistan, Kırgızistan, Moldova, Özbekistan, Romanya, Tacikistan, Türkiye, Ukrayna’dan oluştuğu, TRACECA’nın aynı zamanda çok modlu bölgesel bir ulaştırma ağı olarak, ekonomik ilişkileri, ticareti ve ulaştırma bağlantılarını geliştirmeyi amaçladığı, Türkiye’deki TRACECA karayolu hatlarının Avrupa üzerinden Kapıkule’den giriş yaparak, yüksek standartlı Karadeniz sahil yolunu takip ederek Sarp sınır kapısına erişen ana hatta bağlantı sağlayan liman (İzmir, Bandırma, Mersin, Filyos) ve sınır kapılarına (Gürbulak, Türkgözü, Kapıköy, Esendere) ulaşan güzergâhlar olduğu; TRACECA Ulaştırma Koridoru içinde yer alan Merzifon-Gürbulak Otoyol Projesinin, 1/5000 ölçeğinde hazırlanan bir ön proje niteliğinde olduğu; bilirkişi raporunda eksiklik olarak değerlendirilen hususların, ilgili kurumlarca (örn. Tarım ve Orman Bakanlığı DSİ Etüt, Planlama ve Tahsisler Dairesi Başkanlığı), kesin proje aşamasında giderilmesi gerekli görülen hususlar olarak kabul edilmek suretiyle, proje için olumlu görüş bildirildiği; proje sahibi Karayolları Genel Müdürlüğü’nce de, söz konusu kurum görüşlerine uyulacağının taahhüt edildiği,
Bu itibarla; 1/5000 ölçekli ön proje niteliğinde hazırlanan dava konusu projeyle elde edilmesi hedeflenen kamu yararının büyüklüğü ve projenin ülke ekonomisine sağlayacağı katkı da göz önünde bulundurulmak suretiyle, bilirkişi raporunda eksiklik olarak belirtilen hususların, ilgili kurumlarla koordineli çalışılarak, bu kurumların görüşleri doğrultusunda, 1/1000 ölçekli uygulama projesi aşamasında giderilebileceği sonucuna ulaşıldığından, dava konusu 20/09/2019 tarihli ÇED Olumlu kararında hukuka aykırılık görülmediği,
Öte yandan; dava konusu otoyol ayaklarının, 1. derece arkeolojik sit alanı olan Komana Antik Kenti Höyüğü hattının hemen sınırında planlandığı, bu ayaklar üzerinde yükseltilecek olan otoyolun, höyük kotundan daha yüksek bir kottan geçirileceği, bu durumun arkeolojik sitlerin korunması ve sergilenmesi açısından kabul edilemeyeceği yönündeki bilirkişi raporunda yer verilen görüşe ise, otoyol ayaklarının, Komana Antik Kentinin 1. derece arkeolojik sit alanında değil, 3. derece arkeolojik sit alanı sınırları içerisinde kaldığı, 658 sayılı ilke kararı uyarınca 3. derece arkeolojik sitlerin, koruma-kullanma kararları doğrultusunda yeni düzenlemelere izin verilebilecek arkeolojik alanlar olup, bu alanlarda varsa geçiş dönemi yapılanma koşulları ya da imar planları doğrultusunda yapılaşmaya izin verildiği ve davalı idarece kesin proje aşamasında, otoyol ayaklarının, 3. derece arkeolojik sit alanı içerisinde ve seyir güvenliğini etkilemeyecek uygunluktaki mesafelerde, 1. derece arkeolojik sit sınırından uzaklaştırılmasının mümkün olduğu gerekçesiyle itibar edilmeyerek davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacılar tarafından, dosya kapsamında yer alan teknik bilirkişi raporuna itibar edilmemesinin hukuka ve emsal kararlara aykırı olduğu, dava konusu işlemin hukuka uygun olduğu yönündeki gerekçenin hukuki ve yeterli olmadığı, zira hukuka aykırılığı ortaya konulan bir işlem açısından, hukuka aykırılığın sonraki süreçte giderilebileceği gibi bir nedene dayalı olarak davanın reddine karar verilemeyeceği, öte yandan, bilirkişi raporunda ortaya konulan bazı hususların, 1/1000 ölçekli uygulama projesi aşamasında giderilebilmesinin de mümkün olmadığı ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idarece, Danıştay Altıncı Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuş olup, davalı yanında müdahil tarafından savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile Daire kararının bozulmasının ve dava konusu işlemin iptaline karar verilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, 2577 sayılı Kanun’un 20/A maddesi uyarınca gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Uyuşmazlığa konu proje için hazırlanan ÇED Başvuru Dosyası, 29/06/2017 tarihinde davalıya sunulmuş, ilgili birim tarafından yapılan inceleme neticesinde, ÇED süreci başlatılmıştır.
05/07/2017 tarihli yazı ile, halkın ÇED sürecinden haberdar edilmesi ve projeye ilişkin görüş, soru ve önerilerini ilgili mercilere ulaştırabilmelerine olanak sağlamak amacıyla, duyuru yapılması gerektiği hususu, ilgili İl Çevre ve Orman Müdürlüklerine bildirilmiş; bunun üzerine Valiliklerin ilan panosunda duyurular askıya çıkarılmıştır
ÇED sürecine halkın katılımını sağlamak, proje hakkında bilgilendirmek, görüş ve önerilerini almak amacıyla 19/07/2017 tarihinde Amasya ile Tokat illerinde, 20/07/2017 tarihinde de Sivas ilinde halkın katılımı toplantıları gerçekleştirilmiştir.

Daha sonra, halktan gelen görüş ve öneriler ile kapsam ve özel format belirleme sonucunda, ÇED raporu hazırlanırken esas alınacak “ÇED Raporu Özel Formatı” belirlenmiştir.
Söz konusu proje için, inceleme komisyonu üyelerinin talep ettiği çalışmaların yapılması ve eksik kurum görüşlerinin tamamlanması amacıyla 26/02/2019 tarihinde ÇED süreci durdurulmuştur.
Bunun üzerine, davalıya sunulan revize edilmiş ÇED raporunda, gerekli görülen düzeltmelerin yapılıp yapılmadığı değerlendirilmek üzere 24/06/2019 tarihinde yapılan toplantı neticesinde, süreç tamamlanmış, nihai ÇED raporu, halkın görüş ve önerilerini almak üzere ilgili il müdürlüklerince ilan edilmiş ve sonrasında 20/09/2019 tarihinde ÇED Yönetmeliği’nin 14. maddesi gereğince Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu Kararı verilmiştir.
Bunun üzerine temyizen incelenen dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT :
2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 2. maddesinde, çevresel etki değerlendirmesinin, gerçekleştirilmesi plânlanan projelerin çevreye olabilecek olumlu ve olumsuz etkilerinin belirlenmesinde, olumsuz yöndeki etkilerin önlenmesi ya da çevreye zarar vermeyecek ölçüde en aza indirilmesi için alınacak önlemlerin, seçilen yer ile teknoloji alternatiflerinin belirlenerek değerlendirilmesinde ve projelerin uygulanmasının izlenmesi ve kontrolünde sürdürülecek çalışmaları ifade ettiği belirtilmiş; 10. maddesinde, “Gerçekleştirmeyi plânladıkları faaliyetleri sonucu çevre sorunlarına yol açabilecek kurum, kuruluş ve işletmeler, çevresel etki değerlendirmesi raporu veya proje tanıtım dosyası hazırlamakla yükümlüdürler. Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu Kararı veya Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir kararı alınmadıkça bu projelerle ilgili onay, izin, teşvik, yapı ve kullanım ruhsatı verilemez; proje için yatırıma başlanamaz ve ihale edilemez. Petrol, jeotermal kaynaklar ve maden arama faaliyetleri, Çevresel Etki Değerlendirmesi kapsamı dışındadır. Çevresel Etki Değerlendirmesine tâbi projeler ve Stratejik Çevresel Değerlendirmeye tâbi plân ve programlar ve konuya ilişkin usûl ve esaslar Bakanlıkça çıkarılacak yönetmeliklerle belirlenir.” hükmüne yer verilmiştir.
25/11/2014 tarih ve 29186 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren ve dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinin “Tanımlar” başlıklı 4. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde, “Çevresel etki değerlendirmesi raporu: Ek-1 listesinde yer alan veya Bakanlıkça “Çevresel Etki Değerlendirmesi Gereklidir” kararı verilen bir proje için belirlenen Özel Formata göre hazırlanacak raporu”, (h) bendinde, “Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu Kararı, “Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu hakkında Komisyon tarafından yapılan değerlendirmeler dikkate alınarak, projenin çevre üzerindeki muhtemel olumsuz etkilerinin, alınacak önlemler sonucu ilgili mevzuat ve bilimsel esaslara göre kabul edilebilir düzeylerde olduğunun saptanması üzerine projenin gerçekleşmesinde çevre açısından sakınca görülmediğini belirten Bakanlık kararı” olarak tanımlanmış; “Çevresel etki değerlendirmesine tabi projeler” başlıklı 7. maddesinde, “(1) Bu Yönetmeliğin; a) Ek-1 listesinde yer alan projelere, b) “ÇED Gereklidir” kararı verilen projelere, c) Kapsam dışı değerlendirilen projelere ilişkin kapasite artırımı ve/veya genişletilmesinin planlanması halinde, mevcut proje kapasitesi ve kapasite artışları toplamı ile birlikte projenin yeni kapasitesi ek-1 listesinde belirtilen eşik değer veya üzerinde olan projelere, ÇED Raporu hazırlanması zorunludur.” hükmüne, 14. maddesinin üçüncü fıkrasında da, “Bakanlık, Komisyon çalışmalarını ve halkın görüşlerini dikkate alarak proje için “ÇED Olumlu” ya da “ÇED Olumsuz” kararını on (10) iş günü içinde verir ve bu kararı Komisyon üyelerine bildirir. Proje için verilen “ÇED Olumlu” ya da “ÇED Olumsuz” kararı Bakanlık ve Valilik tarafından askıda ilan ve internet aracılığı ile halka duyurulur.” hükmüne yer verilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Gerçekleştirilmesi plânlanan projelerin çevreye olabilecek olumlu ve olumsuz etkilerinin belirlenmesinde, olumsuz yöndeki etkilerin önlenmesi ya da çevreye zarar vermeyecek ölçüde en aza indirilmesi için alınacak önlemlerin, seçilen yer ile teknoloji alternatiflerinin belirlenerek değerlendirilmesinde ve projelerin uygulanmasının izlenmesi ve kontrolünde sürdürülecek çalışmaları ifade eden çevresel etki değerlendirme süreci, başvuru ile başlayan ve inşaat öncesi, inşaat, işletme ve işletme sonrasındaki çalışmaları kapsayan geniş bir zaman dilimini ifade etmektedir.
Bu sürece ilişkin uyulacak idari ve teknik usul ve esasları düzenlemek amacıyla yürürlüğe konulan Çevresel Etki Değerlendirilmesi Yönetmeliği ise, çevresel etki değerlendirmesi başvuru dosyası, çevresel etki değerlendirmesi raporu ile proje tanıtım dosyasının hangi tür projeler için isteneceği ve içereceği konuları, çevresel etki değerlendirmesi sürecinde uyulacak idari ve teknik usul ve esasları, çevresel etki değerlendirmesi kapsamına giren projelerin inşaat öncesi, inşaat, işletme ve işletme sonrası izlenmesi ve denetlenmesini, çevresel etki değerlendirmesi sisteminin, çevre yönetiminde etkin ve yaygın biçimde uygulanabilmesi ve kurumsal yapısının güçlendirilmesi için gerekli eğitim çalışmalarını kapsamaktadır.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığınca yeterlik verilmiş kurum/kuruluşlar tarafından, anılan Yönetmelik ekinde düzenlenen “ÇED genel formatı” esas alınarak hazırlanan ÇED başvuru dosyasının Bakanlığa sunulması ile başlayıp mevzuatta öngörülen prosedür uyarınca tamamlanan süreç sonucunda, proje için verilecek özel formatın kapsamını belirlemek ve hazırlanan ÇED raporunu inceleyip değerlendirmek üzere Bakanlıkça kurulan “komisyon” tarafından, ÇED raporu ile eklerinin yeterli ve uygun olup olmadığı, projenin çevreye olabilecek etkilerinin kapsamlı bir şekilde incelenip incelenmediği, çevreye olabilecek olumsuz etkilerin giderilmesi için gerekli önlemlerin yer alıp almadığı, halkın katılımı toplantısı ile süreç içerisinde gelen görüş ve önerilere çözüm getirilip getirilmediğine ilişkin inceleme ve değerlendirmeler yapılmakta ve uygun görülen projeler açısından ÇED olumlu kararı verilmektedir.
Otoyolu projeleri de, anılan Yönetmeliğin ekindeki çevresel etki değerlendirmesi uygulanacak projeler listesinde yer almaktadır.
Uyuşmazlık konusu projenin yaklaşık 230 km otoyol ana gövdesi ve 20 km bağlantı yolundan oluştuğu, Karadeniz, Kafkasya ve Orta Asya’da uluslararası ulaştırmayı geliştirmeyi ve siyasi-ekonomik ilerlemeyi hedefleyen devletler arası bir program olan Avrupa-Kafkasya-Asya Ulaşım Koridoru (TRACECA) içerisinde yer aldığı görüldüğünden, ülke ekonomisine sağlayacağı katkı ve elde edilmesi hedeflenen kamu yararının büyüklüğü ortadadır.
Bununla birlikte; projenin hayata geçirilebilmesinin ilk adımı olan ÇED sürecinin ilgili mevzuata uygun olarak yürütülmesi, hem hukuki yönden, hem de projenin çevreye olacak muhtemel olumlu/olumsuz etkilerinin değerlendirilmesi, kamu yararının sağlanması açısından bir zorunluluktur.
Yukarıda yer verilen açıklamalar çerçevesinde, davalı tarafından sunulan bilgi ve belgelerin incelenmesinden, komisyon toplantıları, ilgili kurum görüşlerinin alınması gibi projeye ilişkin usuli prosedürlerin mevzuata uygun olarak yürütüldüğü görülmekle birlikte, uyuşmazlık konusu ÇED Olumlu Kararının dayanağı olan ÇED raporunun içeriğinin denetlenmesi gerekmektedir.
Bu amaçla, Daire tarafından, mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmış olup, dosyaya sunulan bilirkişi raporunda özetle;
– ÇED raporunun en önemli eksiğinin, yol güzergahının seçiminde ortaya çıktığı, zira raporda, belirlenen 11 adet güzergahtan en uygun olanı belirlenirken, her güzergahın avantaj ve dezavantajlarının ortaya konulması gerektiği halde buna uyulmadan, en düşük maliyet üzerinden bir planlama yapıldığı, orman ve tarım alanları, yaban hayat gibi diğer paydaşların nasıl korunduğunun açık olarak belirtilmesi gerekirken belirtilmediği, seçilen güzergah üstünde halen kullanılmakta olan yollara paralel bir yapılanmanın, zaten antropojenik etkilere maruz kalmış bir bölgeyi kullanacağı için, öncelikli olarak dikkate alınması gerektiği,
-ÇED raporunda belirlenen konular üzerinde, izlenebilir bir çevresel değerlendirmenin yapılmadığı, karşılaşılacak sorunların çözüleceğinin “taahhüt” edildiği, ilgili kurum ve kuruluşların da, kendileri için çevresel hassasiyetler taşıyan konularda verilen taahhütü yeterli görerek rapora yeterlilik verdiği, bu uygulamanın, raporda yer alan çevresel sorunların nasıl çözüleceği hususunu ortaya koymadığı ve çevresel korumanın izlenebilirliğini sağlamadığı,
– Karayolu güzergahının, orman alanı içinden geçeceğinin raporda belirtildiği ve ağaç kesileceğinin ifade edildiği, ancak kesilecek ağaç türleri ve ağaç sayısı üzerinde bir çalışma yapılmadığı, bunun da ÇED raporunun ciddi bir diğer eksiği olduğu, yol yapımından etkilenecek ormanlık alan ve bu bölgedeki meşcere haritalarının anlaşılması zor bir formatta (okunamıyor) rapora eklendiği, oysa ağaç sayıları hakkında bir çalışma yapılmasının ve otoyolun geçeceği alanın orman özelliklerinin (bitki türleri, yoğunluk vb.) kapsamlı şekilde incelenmesi gerektiği,
– Raporda, heyelan bölgelerinin olduğu belirtilmesine rağmen, bu konudaki çalışmaların daha sonra yapılacağının taahhüt edildiği, oysa yol ve çevre güvenliği açısından önemli olan bu hususun ÇED raporunda daha kapsamlı şekilde ele alınması gerektiği,
– Yine, yol inşaatı için ‘beton tesisi veya kırma eleme tesisi’nin kurulmayacağı ifade edildikten sonra, gerekli görülmesi halinde, davalı Bakanlıktan tesis kurulması için izin alınacağının belirtildiği, ancak otoyol yapımı sırasında ortaya çıkacak taşların da otoyolun inşaasında kullanılacağının belirtildiği, bu taşların, kırma ve eleme işlemi yapılmadan yol inşaatında kullanılmasının mümkün olmadığı, bu nedenle birden fazla kırma ve eleme tesisine ihtiyaç duyulacağı halde, bu durumun ÇED raporunda irdelenmemesinin de önemli bir eksiklik olduğu,
– Otoyol yapımı için gerekli olan elektriğin, gerekli izinler alındıktan sonra şantiyelere getirileceğinin raporda belirtildiği, bu durumun yeni direk hatlarının kurulmasını gerektirebileceği, bu durumda enerji nakil hatlarının çevresel etkisinin de ÇED raporunda yer alması gerektiği,
– ÇED raporunda, “bazı yerlerde” geçitler yapılacağı belirtilmiş olsa da, özellikle yaban hayatının korunması için bu geçitlerin özellikleri, hangi sıklıkta yapılacağı ve yerlerin belirlenmediği, geçit yapılacağının taahhüt edilmesinin yeterli olmadığı, karayolu mesafesinin uzun olduğu dikkate alındığında, uzun aralıklarla yapılacak “ekolojik geçitler”in canlılar tarafından kullanılamayacağı, bölgedeki canlı türlerine bağlı olarak ekolojik geçitlerin planlanması gerektiği,
– ÇED raporunda, proje kapsamında hafriyat oluşacağının belirtildiği, hafriyatın, maliyetler nedeniyle uzun mesafe taşınamadığı, o nedenle büyük miktardaki hafriyatı taşımak ve depolamak konularının, özellikle orman alanları olan bölgeler de dikkate alınırsa, çok ciddi planlama gerektirdiği, proje maliyetleri açısından, oluşacak hafriyatın olabildiğince tekrar kullanılmasının tercih edileceği, ancak oluşacak bu hafriyatın dolgu ihtiyacını nasıl karşılayacağının belirsiz olduğu, yine raporda, hafriyat alanlarının tanımlı olmadığı, bu büyüklükteki ve hassas alanlardan geçen bir projede “dikkatli seçilmiş” hafriyat alanlarının yerleri ve büyüklüklerinin yer alması gerektiği, hafriyat alanlarını Bakanlık veya belediyeler ile daha sonra belirlemenin bu büyüklükte bir proje için yeterli olmadığı,
– Su kaynakları açısından rapor incelendiğinde, ilk aşamada yapılması gerekenin, proje ve etki alanı içinde yer alan su (kullanım) envanterinin çıkarılmasının olduğu, ancak bunun raporda yer almadığı, proje güzergahı üzerindeki yerleşim birimlerinin, tarım, sanayi vb sektörlerin içme-kullanma sularını nereden sağladıklarının, bu yerlerin proje alanı dikkate alındığındaki hidrolojik/hidrojeolojik konumlarının, bu kaynakların proje faaliyetlerinden (inşaat dönemi ve işletme dönemi dikkate alınarak) miktar ve kalite açısından etkilenip etkilenmeyeceklerinin, etkilenecek olurlarsa hangi düzeyde ve ne yönde etkileneceklerinin ortaya konulması gerektiği halde, varsa, etkilerin azaltılması veya ortadan kaldırılması ile ilgili ne gibi önlemlerin alınması gerektiği konusuna da raporda yer verilmediği, otoyol güzergahı üzerinde pek çok sulama alanı, hidroelektrik santrali, regülatör ve birçok dere bulunduğu, bu su kaynakları ile ilgili olarak raporda çok genel ifadeler kullanılmış olup, bu ifadelerin de çoğunlukla suların kirletilmemesi ile ilgili olduğu, halbuki sorunun, her bir su kaynağı için ayrı ele alınması gerektiği, bir dereyi geçerken o dere üzerine menfez ya da köprü yapılacaksa, o su kaynağının ve kullanıcılarının korunması açısından sanat yapısının boyutlarına kadar ayrıntılarının raporda verilmesi gerektiği, oysa “Dere Yatakları ve Taşkınlar” genelgesine uyulacağının dahi belirtilmediği, mevcut haliyle, ÇED raporunun pek çok kuru dereyi de tehdit eder nitelikte olduğu, bu nedenlerle ÇED raporunun, su kaynakları ve su iletim hatları açısından gerekli tedbirleri içerir nitelikte olmadığı,
– Yine su kaynakları açısından, su iletim hatlarıyla oluşan kesişmeler için de örnek çözümler sunulmadığı, mevcut raporun, ortaya çıkması olası birçok konuya değinmediği gibi ortaya çıkması kesin olan kesişme, geçit, menfez gibi mutlak sorunlar için de yeterli çözüm getirmediği, projeden kaynaklanabilecek olumsuz etkiler tanımlanmadığından, olumsuz etkilerin ortadan kaldırılması veya kabul edilebilir düzeye indirilmesi için hangi tedbirlerin alındığının somutlaştırılmadığı,
– Planlanmış olan otoyolun inşasından sonra, tarım ve su kaynakları açısından ortaya çıkabilecek geçici ve kalıcı etkilerin söz konusu olduğu halde, bu hususların raporda yeterince irdelenmediği,
– Biyolojik liste eksik hazırlandığı için verilerde, birçok eksiklik bulunduğu ve bu nedenle gerekli tedbirlere yer verilmediği,
– Projenin gerçekleştirileceği alanda, yoğun tarım alanlarının bulunduğu, raporda “tarımsal faaliyetler, hayvan ve tarım makinalarının karayolunu geçişleri için gerekli sanat yapıları yapılacaktır” denilmesine rağmen, bu geçitlere ilişkin uluslararası standartlara uygun rakamsal ayrıntıların verilmediği, otoyol güzergahının 0-130 km’lik bölümünün tarım alanı içerisinde yer aldığı ve bu alanda sulu tarım yapıldığı, 10-115 km’leri arasının meyve bahçelerinden oluştuğu, ÇED raporunda ise, Amasya, Tokat ve Sivas illerinin tarım alanları ve üretimi yapılan ürünleri hakkında geniş bilgiler verilmekle beraber, otoyoldan etkilenmeleri veya etkilenmemeleri hakkında bilgiye yer verilmediği,
– Proje güzergahında kalan Komana Antik Kentinin, bir höyük yerleşmesi olarak bölgenin önemli arkeolojik değerlerinden bir tanesi olarak literatürde yerini aldığı, arkeolojik kazı çalışmalarının devam ettiği bu önemli yerleşim alanına sınır olarak oluşturulmuş otoyol projesi, her ne kadar 1. derece sit alanı içerisine yerleştirilmemiş olsa da, bir höyük yerleşiminin yakın topoğrafyaya dağılımının göz ardı edildiği, ayrıca bu alanda ayaklar üzerinde yükseltilerek üretilmiş otoyol projesinin görsel bütünlük içerisinde höyüğün hemen yanından geçirilmiş olmasının, hem de höyük kotundan daha yüksek bir kotta yer almasının, arkeolojik alanlardaki korumacılık ve sergileme anlayışı açısından kabul edilecek bir durum olmadığı, ayrıca halen kazı çalışmaları devam eden ve gelecekte de devam etmesi öngörülen arkeolojik çalışmaların, ÇED çalışmasında gösterildiği gibi, arkeolojik yerleşmeye çok yakın bir mesafede olan ve sirkülasyonu çok yoğun olacak uluslararası bir otoyolun altında ve yanında yapılıyor olmasının, arkeolojik bilimsel ve korumacılık anlayışı açısından kabul edilemez olduğu,
– Bu tip büyük çalışmaların biyolojik açıdan muhakkak çevreye olumsuz etkilerinin olacağı, ancak ÇED raporları ile genel durum tespiti yapılarak, uygulanabilirliği tartışılarak, durum tespitinden sonra olumsuz etkilerin, hangi metotlarla asgariye indirilebileceğine ilişkin tedbirlerin ve metodolojisinin de belirtildiği, olayda, bu durumun yeteri kadar açık olmadığı, ayrıca projenin çevreye olumlu etkilerinin de açıkça taahhüt edilmesi gerektiği,
– ÇED olumlu kararı verilmiş olmasına rağmen, raporda, birçok konuda sorunun çözümü ile ilgili ve alınacak tedbirlere dair ciddi eksiklikler bulunduğu, alınacak tedbirlerle ilgili olarak genel ifadelerin kullanıldığı, sorunun çözümünün ne derece karşılanacağının açık olmadığı, ortaya çıkma ihtimali yüksek ancak kesin olmayan sorunlar için de, yine daha net ve belirgin tedbirler sunulması gerektiği,
şeklinde görüş ve tespitlere yer verildiği anlaşılmıştır.
Davalı idare ve davalı yanında müdahil tarafından; ilgili kurumların olumlu görüşlerinin alındığı, çalışmaların hem yerinde hem de dosya üzerinde titizlikle yürütüldüğü, ÇED formatına uygun olarak sürecin tamamlandığı, öngörüleceği üzere hayata geçirilmek istenen her projenin çevre üzerinde etkilerinin olacağı, ÇED sürecinde, yeterli mesleki bilgi ve deneyime sahip komisyon üyeleri tarafından yapılan değerlendirmeler dikkate alınarak, projenin çevre üzerindeki muhtemel olumsuz etkilerinin, alınacak önlemler sonucu ilgili mevzuat ve bilimsel esaslara göre kabul edilebilir düzeyde olup olmadığının nesnel ve bilimsel gerekçelerle tespit edilmesinin amaçlandığı, komisyon tarafından yapılan incelemelerde projenin çevreye olabilecek etkilerinin kapsamlı bir şekilde incelendiği, çevreye olabilecek etkilerin giderilmesi için yapılan hesaplamaların mevzuat kapsamında mevcut ve planlanan durum esas alınarak değerlendirildiği ve söz konusu raporda belirtilen verilerin yeterli düzeyde bilgi ve belgelerle desteklendiği tespitine dayalı olarak ÇED olumlu kararının verildiği, alternatif güzergahlar arasından en ucuz güzergahın seçildiği ifadesinin gerçeği yansıtmadığı, bölgenin coğrafi yapısı ve alanda Kuzey Anadolu Fay Hattının yer alması hususları da dikkate alınarak, her biri yüksek maliyetli 29 adet tünel ve 47 adet viyadüğün bulunduğu ve her ihtiyaca cevap verebilecek güzergahın seçilmesine özen gösterildiği, Merzifon-Gürbulak Otoyolunun, Merzifon-Koyulhisar kesimine ait kısmının 1/5000 ölçekli ön proje niteliğinde olup, 1/1000 ölçekli uygulama projesi niteliğinde olmadığı hususunun bilirkişi heyeti tarafından dikkate alınmadığı, bilirkişilerce belirtilen eksikliklerin uygulama projesi aşamasında detaylı şekilde dikkate alınarak sorunların çözümleneceği ifade edilerek bilirkişi raporuna itiraz edilmiş, Daire tarafından da, davalı ve davalı yanında müdahilin belirtilen itirazları dikkate alınmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Ancak; bu davanın konusunun, ayrı bir davaya konu olabilecek “otoyol projesi” olmayıp, bu projeye ilişkin hazırlanan ÇED raporu olduğu, bu nedenle, yapılması planlanan otoyolun, çevreye olabilecek olumlu ve olumsuz etkilerinin Çevre Kanunu ile Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği uyarınca belirlenmesi, olumsuz yöndeki etkilerin önlenmesi ya da çevreye zarar vermeyecek ölçüde en aza indirilmesi için alınacak önlemlerin, projeye özgü hazırlanan ve uyuşmazlık konusu edilen ÇED raporunda ortaya konulması yasal zorunluluktur.
Tüm bu açıklamalar çerçevesinde Kurulumuzca, dava dosyasının ve bilirkişi raporunun birlikte değerlendirilmesinden;
Mevzuat gereği “projenin yer ve teknoloji alternatifleri” bilgilerinin ÇED raporunda yer alması gerekmekte iken, incelendiği belirtilen alternatif 11 adet güzergahın raporda gösterilmediği, bu nedenle, davaya konu proje yerinin (otoyol güzergahının) seçilme gerekçesinin raporun ilgili bölümünde teknik ve somut gerekçelerle ortaya konulmadığı, hangi güzergahın hangi kriterler nedeniyle elendiği ve projelendirilen seçeneğin, diğer alternatiflerden hangi özellikleri nedeniyle ön plana çıktığının irdelenmediği görülmektedir.
Sürecin en önemli paydaşlarını oluşturan hem hayvan hem bitki çeşitliliğine ilişkin bilgilerin, çoğunlukla “anket” veya “literatür” verilerine dayalı olarak raporda belirtildiği, oysa daha çok yerinde tespitlere dayalı olarak raporun oluşturulması ve mevcut çeşitliliğe göre olumlu ve olumsuz etkilerin ortaya konulması gerekirken buna riayet edilmediği anlaşılmaktadır.
Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürlüğünce, hem ÇED sürecinin başladığı 2017 yılında, hem de 2019 yılında projeye ilişkin verilen görüşler, kısmen dikkate alınmış ise de, çevreye etkilerin değerlendirilmesi gereken bu aşamada, su kaynaklarına yönelik gerekli ve yeterli düzeyde değerlendirme yapılmadığı, özellikle proje alanı çevresinde yer alan kaynak ya da kaynaklar hakkında herhangi bir bilginin raporda bulunmadığı ve hidrojeolojik özellikleri gösteren herhangi bir haritanın rapora eklenmediği, dolayısıyla su kaynaklarının projeye işlenmesi ve nasıl korunacaklarının raporda belirtilmesi DSİ tarafından istenilmesine rağmen, anılan eksiklerinin giderilmediği anlaşılmıştır.
Projenin isabet ettiği tarım ve orman alanları açısından da, projeye özgü ortaya çıkacak olumlu ve olumsuz etkilerin somut olarak ÇED raporunda ortaya konulmadığı, meydana gelecek kesin zararlar ile muhtemel zararlara ilişkin çözüm önerilerinin, projenin yapım aşamasına ertelendiği, hafriyat alanlarının raporda gösterilmesi gerektiği yönündeki kurum görüşlerine de itibar edilmediği, kaldı ki ÇED sürecinin önemli bir kısmını oluşturması beklenen hafriyat yönetimine ilişkin kısmın raporda çok yetersiz olduğu, örneğin, yarma işlemlerinde 84.5 milyon metreküp hafriyat ortaya çıkacağı belirtilmesine karşın, proje kapsamında yapılacak kazılar sonucunda çıkacak bu malzemelerin dolguda kullanılmasının uygun olmadığı durumlarda, muhtemel depolama alanı yerlerinin raporda belirlenmesi gerekirken, ÇED raporunda, bölgede belirlenecek olan uygun bir sahâda depolanacağının belirtilmesi ile yetinildiği görüldüğünden, dava konusu işlemde bu yönüyle de hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Her ne kadar davalı ve davalı yanında müdahil tarafından, ÇED raporu hazırlanan projenin, 1/5000 ölçeğinde olduğu ve bilirkişi raporunda belirtilen hususların uygulama aşamasında dikkate alınacağı belirtilmiş ise de, yukarıda yer verilen açıklamalar çerçevesinde ortaya konulan eksikliklerin, çevre mevzuatı uyarınca ÇED raporunda giderilmesi gerektiği ve projenin inşa aşamasına bırakılamayacağı açıktır.
Bu nedenlerle; stratejik konumu gereği ülke ekonomisine sağlayacağı katkı ve elde edilecek kamu yararının büyüklüğü ortada olan proje açısından, ÇED raporu ile ilgili olarak yukarıda belirtilen eksikliklerin, raporda somut olarak giderilmesi gerektiği sonucuna ulaşıldığından, dava konusu edilen işlemde hukuka uygunluk görülmemiştir.
Bu itibarla, davanın reddi yolundaki Daire kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1.Davacıların temyiz istemlerinin kabulüne;
2.Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin Danıştay Altıncı Dairesinin temyize konu 16/03/2022 tarih ve E:2020/140, K:2022/3146 sayılı kararının BOZULMASINA,
3.Dava konusu işlemin İPTALİNE,
4.Kurulumuzca yeniden bir karar verildiğinden, aşağıda dökümü yapılan dava ve temyiz aşamasına ilişkin …-TL yargılama gideri ile karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca duruşmalı işler için takdir edilen …-TL avukatlık ücretinin davalı idareden alınarak davacılara verilmesine,
5.Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından keşif ve bilirkişi giderleri için yatırılan …-TL avanstan harcanan …-TL’nin, davalıdan alınıp Hazine adına yatırılması için kararın bir örneğinin Hazine ve Maliye Bakanlığına tebliğine, artan …-TL keşif avansının Hazine ve Maliye Bakanlığına iadesine,
6. Posta gideri avansından artan tutarın davacılara iadesine,
7. Müdahil tarafından yapılan …-TL yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
8. Kesin olarak, 13/02/2023 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY
X- Temyiz edilen kararla ilgili dosyanın incelenmesinden; Danıştay Altıncı Dairesince verilen kararda usul ve hukuka aykırılık bulunmadığı, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenlerinin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı anlaşıldığından, temyiz istemlerinin reddi ile temyize konu kararın onanması gerektiği oyuyla, karara katılmıyoruz.