Danıştay Kararı İdari Dava Daireleri Kurulu 2022/2296 E. 2022/3891 K. 21.12.2022 T.

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2022/2296 E.  ,  2022/3891 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2022/2296
Karar No : 2022/3891

TEMYİZ EDENLER : 1- (DAVACI) : …
VEKİLLERİ : Av. …, Av. …
2- (DAVALI) : …Bakanlığı …
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : Danıştay Onuncu ve Sekizinci Daireleri Müşterek Kurulunun 09/11/2021 tarih ve E:2017/1479, K:2021/5383 sayılı kararının aleyhlerine olan kısımlarının taraflarca karşılıklı olarak temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: 26/10/2016 tarih ve 29869 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Yetkili Teknik Sorumluların Görev, Yükümlülük ve Sertifikalandırılmasına Dair Tebliğ’in (SGM-2016/22) 2. maddesinin 2. fıkrasının (a) ve (b) bentlerinin, 5. maddesinin 3., 4., 5. ve 6. fıkralarının, 6. maddesinin 1. fıkrasının (j) bendinin, 11. maddesinin 1. ve 2. fıkralarının, 12. maddesinin 1. fıkrasının ve Geçici 1. maddesinin iptali istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Onuncu ve Sekizinci Daireleri Müşterek Kurulunun 09/11/2021 tarih ve E:2017/1479, K:2021/5383 sayılı kararıyla;
Davalı idarenin davanın süresinde açılmadığına ilişkin itirazı yerinde görülmemiş,
Dava konusu Tebliğ’in 2. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendi yönünden;
Söz konusu maddenin 3. fıkrasında yer alan atıf uyarınca; sistem, aksam veya ayrı teknik ünite imalatçılarında görev yapan teknik sorumlulara ilişkin olarak, 10/04/2010 tarih ve 27548 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Araçlar ve Bunların Aksam, Sistem ve Ayrı Teknik Üniteleri İle İlgili Tip Onayı Yönetmelikleri ve Teknik Düzenlemelerin Uygulama Usul ve Esasları Hakkında Tebliğ’in 25. maddesi uygulama alanı bulacağından, dava konusu düzenlemede hukuka aykırılık bulunmadığı;
Öte yandan; araç imalatı veya tadilatında görev yapan teknik sorumlular ile sistem, aksam veya ayrı teknik ünite imalatçılarında görev yapan teknik sorumluların görev alanlarının farklı olması nedeniyle, bu kişilerle ilgili olarak farklı düzenlemeler yapılmasında eşitlik ilkesine aykırılık görülmediği;
Tebliğ’in 2. maddesinin 2. fıkrasının (b) bendi yönünden;
26/10/2016 tarih ve 29869 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Araçların İmal, Tadil ve Montajı Hakkında Yönetmelik’in “Ulusal uygulama” başlıklı 22. maddesinin 1. fıkrası ile Türkiye’de üretim yapan/yapacak yerli/yabancı üreticilerin desteklenerek imalatçılara karşı avantajlı konuma geçmesinin amaçlandığı, bu çerçevede düzenlemelerin yürürlüğe girdiği 26/12/2016 tarihinden itibaren ülkemize ithal edilen araçlar için ulusal araç tip onayı düzenlenmeyeceği, dolayısıyla ülkemizde piyasaya arz ve tescil edilemeyeceği, bir aracın ülkemize ithal edilip de piyasaya arz edilebilmesinin yalnızca AB üyesi ülkelerin onay kuruluşlarından alınmış güncel tip onay belgesi bulunması haline münhasır olacağı, ayrıca AT (Avrupa Topluluğu) araç tip onayı belgesini haiz araçlar için bu belgeye ilaveten ulusal araç tip onay belgesi düzenlenmesine gerek olmadığı esasının benimsendiği, bu düzenlemelerden önce alınan ulusal araç tip onay belgelerinin geçerliliğinin ise 01/01/2018 tarihinde sona ereceği;
Bu durumda, yurt dışında üretilerek ülkemize ithal edilen araç tiplerinin piyasaya arz ve tescil edilebilmesi için Avrupa Birliği üyesi ülkelerin onay kuruluşlarından alınmış güncel tip onayı belgesine sahip olmasının gerekmesi, bu araç tipleri için ulusal araç tip onayı düzenlenmesinin mümkün olmaması ve ulusal tip onayı belgelerinin Türkiye’de üretimi yapılan araçlar için uygulanacak olması nedeniyle dava konusu düzenlemede hukuka aykırılık bulunmadığı;
Tebliğ’in 5. maddesinin 3. 4. 5. ve 6. fıkraları yönünden;
Davalı Bakanlığın araçların karayolu yapısına ve trafik güvenliğine uygun üretilmesi için gerekli teknik mevzuatı hazırlayıp uygulamak, araçlara yönelik teknik gereklilik ve denetim esaslarını tespit etmek, araçların söz konusu teknik düzenlemelere uygunluğunu bizzat belgelendirmek veya belgelendirilmesini sağlamak konularında, dolayısıyla otomotiv sektöründe faaliyette bulunan firmaların, araçların teknik düzenlemelere uygunluğunu denetleyip onaylayacak yetkili teknik sorumlu görevlendirmelerini zorunlu kılma ve kapasitesine/işlem hacmine göre görevlendireceği teknik sorumlunun çalışma koşul/süresini (fiilen/sözleşmeli) belirleme; yetkili teknik sorumlu yönünden de, yükümlülüklerinin can ve mal güvenliği bakımından önemi ve işin yürütümü için ayrılması gereken süre gözetilerek sınıfına göre sözleşme yapabileceği firma sayısı ile hazırlayabileceği proje sayısını belirleme hususunda yetkili olduğu;
2575 sayılı Kanun’un Ek 1. maddesi uyarınca oluşturulan Müşterek Kurulun 03/02/2021 tarihli ara kararına cevaben gönderilen belgelerin incelenmesinden; Mülga Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı tarafından yürütülen soruşturma neticesinde düzenlenen … tarih ve ../…-…-…-… sayılı İnceleme Raporu’nda; özetle, hangi yetkili Makine Mühendisinin hangi firma ile çalıştığı konusunda bir takip mekanizmasının bulunmadığı, bir firmanın kaç yetkili Makine Mühendisi ile çalışabileceği konusunda bir sınırlama olmamasının da takibi zorlaştırdığı belirtilerek yetkili Makine Mühendislerinin hangi firma ile çalıştıkları veya hangi firmanın belgelerini imzaladıkları konusunda bir takip mekanizmasının oluşturulması, gerekirse bir firmanın çalışabileceği yetkili Makine Mühendisi sayısına bir sınırlama getirilmesi, tip onay belgelerine firma adına işlem yapan Makine Mühendisinin yazılması, Makine Mühendisleri Odası ile yapılan protokolün tekrar gözden geçirilmesi, düzenlenen eğitimlerin süresi ve içerikleri anlamında düzenleme yapılması, yetki belgesi verilen Makine Mühendisleri ile ilgili olarak bir takip sisteminin oluşturulması ve Bakanlıkta da bu konuda bir veri tabanı oluşturularak değişikliklerin sürekli izlenmesinin sağlanması, yetki belgesi verilen Makine Mühendisleri ile ilgili denetim mekanizmasının kurularak bu kişilerin yaptıkları iş ve işlemlerle ilgili denetimler yapılması gerektiği değerlendirilerek gerekli işlemlerin başlatılması için konunun Sanayi Genel Müdürlüğüne bildirildiğinin görüldüğü;
Bu durumda; dava konusu Tebliğ’in yayımlanmasından önceki dönemde gerçekleştirilen teftiş ve piyasa gözetim faaliyetleri sonucunda tespit edilen sorunların ortadan kaldırılması amacıyla ve 635 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile verilen görev ve yetki kapsamında kamu yararı ve hizmet gerekleri gözetilerek yapılan düzenlemelerde hukuka aykırılık bulunmadığı;
Tebliğ’in 6. maddesinin 1. fıkrasının (j) bendi yönünden;
Otomotiv mevzuatı çerçevesinde faaliyet gösterecek olan yetkili teknik sorumluların, dava konusu Tebliğ’in 6. maddesinde belirlenen görev ve yükümlülükleri uyarınca, onay ve uygunluk değerlendirme sürecinin her aşamasını yakından takip etmeleri gerektiği;
Bu gerekliliğin sağlanabilmesi ve yetkili teknik sorumluların faaliyetlerinin denetlenebilmesi amacıyla, davalı idare tarafından 635 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile verilen araçların teknik düzenlemelere uygunluğunun belgelendirilmesini sağlamak görevi kapsamında yetkili teknik sorumluların dava konusu Tebliğ kapsamında yapabilecekleri işlemlere yönelik düzenlemeler yapılmasının mümkün olduğu
Ancak; günümüz şehir yerleşimleri, ulaşım imkanları, bazı yerleşim yerlerinin bağlı bulundukları ilden ziyade komşu ile yakın olması gibi hususlar düşünüldüğünde; aynı gün içerisinde birden fazla ile ulaşımın mümkün olduğu, yapılacak işin niteliğine göre ayrılması gereken vaktin ayrıca değerlendirilmesi gerekmekle birlikte, aynı gün içinde ulaşılan farklı illerde dava konusu Tebliğ kapsamında işlem tesis edilmesinin önünde bir engel bulunmadığı;
Bu hususlar dikkate alındığında ve dava konusu Tebliğ’de bir yetkili teknik sorumlunun B sınıfı firmalardan en fazla 6 firma ile sözleşme yapabilmesine, 6 adetten az B sınıfı firma ile sözleşmesi olan bir yetkili teknik sorumlunun en fazla beş proje/gün esasına bağlı en fazla 100 adet/ay münferit imalat, ithalat ve tadilat projesi hazırlayabilmesine imkan tanındığı da göz önünde bulundurulduğunda; dava konusu düzenlemede hukuka uyarlık bulunmadığı;
Tebliğ’in 11. maddesinin 1. ve 2. fıkraları yönünden;
Dava konusu Tebliğ’in 6. maddesi belirtilerek; araçların karayolu yapısına ve trafik güvenliğine uygun üretilmesine ilişkin olarak önemli görev ve yükümlülükleri olan yetkili teknik sorumluların, bu görev ve yükümlülüklerini mevzuata uygun olarak yerine getirebilmeleri için güncel mevzuat ve otomotiv teknolojisine hakim olmaları gerekliliği karşısında dava konusu düzenlemelerde hukuka aykırılık görülmediği;
Nitekim; 27/04/2003 tarih ve 25091 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan ve dava konusu Tebliğ’in yayımlanmasından önceki dönemde araç projelendirme mühendis yetki belgesi verilmesi konusunda uygulanan Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Makina Mühendisleri Odası Araç Projelendirme Mühendis Yetki Belgesi Yönetmeliği’nin 6. maddesinde de, mühendis belgelerinin geçerlilik süresinin her yıl onaylanmak kaydıyla alındığı tarihten itibaren 5 yıl olduğu, belgelerin yıllık onaylarında belgenin geçerliliğini sürdürebilmesi için belge sahibinin Araç Projelendirme Belgelendirme Kurulu tarafından belirlenen meslek içi eğitimleri tamamlamak zorunda olduğu, gerekli meslek içi eğitimi tamamlayamayan belge sahibinin belgesinin bu koşulu sağlayıncaya kadar geçerliliğini yitireceği düzenlemelerine yer verildiği, Oda tarafından merkezi düzeyde açılan eğitim kursları ile sınavlara katılmak ve başarılı olmanın Araç Projelendirme Mühendis Yetki Belgesi verme koşulları arasında sayıldığı;
Öte yandan; MARTOY, TORTOY, MOTOY ile Araçların İmal, Tadil ve Montajı Hakkında Yönetmelik’in farklı araçlar ve/veya farklı işlemlere ilişkin olmaları nedeniyle; yetkili teknik sorumluların anılan Yönetmelikler kapsamında faaliyet gösterebilmeleri için her bir Yönetmelik yönünden ayrı yetki sertifikası almaları, araçların karayolu yapısına ve trafik güvenliğine uygun üretilmesi amacına uygun olduğundan, dava konusu düzenlemelerde bu yönüyle de hukuka aykırılık görülmediği;
Tebliğ’in 12. maddesinin 1. fıkrası yönünden:
635 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin, dava konusu Tebliğ’in yayımlandığı tarihte yürürlükte olan 7. maddesinin 1. fıkrasının (g) bendi belirtilerek;
Anılan maddede davalı idareye otomotiv mevzuatı kapsamında yetkilendirilmiş mühendislerin/teknik sorumluların yetki sertifikaları ile imza yetkilerinin askıya alınmasına, iptal edilmesine veya bu konuda düzenleme yapılabilmesine ilişkin bir görev verilmediği;
Bu hususun, araçların teknik düzenlemelere uygunluğunu belgelendirmek veya belgelendirilmesini sağlamak görevi kapsamında olduğunun söylenemeyeceği;
Bu durumda; dava konusu düzenleme ile dayanağı 635 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile davalı idareye verilmeyen bir yetkinin ilk elden düzenlendiği, yetkili teknik sorumlu olarak görev yapan kişilerin bir daha bu görevi yapamamaları sonucunu doğuracak yaptırımların daha üst bir normda düzenlenmeden doğrudan Tebliğ’de düzenlenmesinin mümkün olmadığı anlaşıldığından, dava konusu düzenlemede hukuka uyarlık bulunmadığı;
Tebliğ’in Geçici 1. maddesi yönünden:
Dava konusu Tebliğ’in yayımı tarihinden altı ay sonra yürürlüğe gireceği ve bu tarihten itibaren yapılacak ilk sınavdan altı ay sonra mevcut yetki belgelerinin geçersiz hale geleceği; sonuç olarak bir yılı aşkın bir geçiş sürecinin öngörüldüğü ve Tebliğ’in yayımlanmasından önce uygulanan mevzuata göre yetki belgelerinin her yıl yeniden vize edilmek suretiyle kullanıldığı da dikkate alındığında, dava konusu düzenlemede bu yönüyle hukuka aykırılık görülmediği;
Öte yandan; Tebliğ’in yayımından önce yetki belgesine sahip olan teknik sorumluların, araçların karayolu yapısına ve trafik güvenliğine uygun üretilmesine ilişkin görev ve yükümlülüklerini mevzuata uygun olarak yerine getirebilmeleri için güncel mevzuat ve otomotiv teknolojisine hakim olmalarını sağlamak amacıyla, diğer teknik sorumlular gibi sınava tabi tutulmaları ve sınavda başarılı olmaları durumunda sertifikalandırılmaları gerektiğinden düzenlemede bu yönüyle de hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle;
Dava konusu Tebliğ’in;
-6. maddesinin 1. fıkrasının (j) bendi ile 12. maddesinin 1. fıkrasının iptaline,
-Diğer kısımlar yönünden ise davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI :
Davacı tarafından, temyize konu kararda iddialarının karşılanmadığı, soyut gerekçelerle karar verildiği, 2. madde ile yerli teknik sorumlular ile üretici aleyhine haksız rekabet koşulları oluşturulduğu, 5. maddedeki sınırlamanın hangi kriterlere göre yapıldığının ortaya konulmadığı, yetkili teknik sorumluların ticari hayatlarını olumsuz etkileyecek sonuçlar doğacağı, eşit davranma yükümlülüğüne aykırı düzenleme yapıldığı, uygulamada sorunla karşılaşıldığında yalnızca o kişiye yaptırım uygulanması gerektiği, onun fiilinden diğer çalışanların sorumlu tutulmasının çalışma hürriyetini kısıtladığı, sayı yönüyle proje kısıtlaması yapılmasının Türk Ticaret Kanunu’na aykırı olduğu, 11. madde yönünden; bir sertifika alınması halinde bunun sürekli olmasının işin doğası gereği olduğu, kısa aralıklarla sınava girme zorunluluğunun da çalışma hürriyetini kısıtladığı, Geçici 1. madde ile kazanılmış hakların yok sayıldığı ileri sürülmektedir.
Davalı idare tarafından, Tebliğ’in 6. maddesinin 1. fıkrasının (j) bendi yönünden; uygulamada yaşanan sorunlar nedeniyle dava konusu düzenlemenin tesis edildiği, bazı yetkili teknik sorumluların o gün o ilde olmamalarına rağmen belge düzenlediklerinin tespit edildiği, aynı gün ulaşımı zor olan illerde de uygunluk belgelerinin imzalanıp düzenlemesi ile karşılaşıldığı, bu durum hayatın olağan akışına aykırı olduğundan ve işin gereği gibi yapılmadığını gösterdiğinden bu alanda düzenleme yapılması zorunluluğunun doğduğu, bu hususlar gözetilmeden karar verildiği, diğer yandan Tebliğ’in 12. maddesine gelindiğinde; yetkili teknik sorumluların işlerini layıkıyla yapmamaları halinde telafisi mümkün olmayan kazalara yol açıldığı, bu nedenle gerekliliklere aykırı hareket edenler açısından düzenleme yapıldığı ve sorumlulukların özenle yerine getirilmesinin amaçlandığı, Bakanlığın düzenleme yetkisi kapsamında kural tesis edildiği, anılan düzenlemelerde hukuka aykırılık bulunmadığı ve Müşterek Kurul kararının iptale ilişkin kısmının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMALARI :
Davacı tarafından, Danıştay Onuncu ve Sekizinci Daireleri Müşterek Kurulunca verilen kararın iptale ilişkin kısmının usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bu kısımlarının bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Davalı idare tarafından, Danıştay Onuncu ve Sekizinci Daireleri Müşterek Kurulunun temyize konu kararının davanın reddine ilişkin kısmının usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ: Temyiz istemlerinin reddi ile Müşterek Kurul kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 17. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca davacının duruşma istemi yerinde görülmeyerek gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı (Mülga Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı) tarafından yürütülen otomotiv mevzuatı kapsamında faaliyette bulunan veya görev yapan teknik elemanların sınav sonucu sertifikalandırılarak yetkili teknik sorumlu olmalarını, bunların görev ve yükümlülüklerini, çalışma usul ve esaslarını, yetkili teknik sorumlu adaylarının eğitilmesi, sınava tabi tutulması ve başarılı olanların sertifikalandırılması konusunda görevlendirilecek kurum/kuruluşlar ve firmalar ile ilgili diğer hususları düzenlemek amacıyla, 635 sayılı Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 7. maddesine dayanılarak hazırlanan “Yetkili Teknik Sorumluların Görev, Yükümlülük ve Sertifikalandırılmasına Dair Tebliğ (SGM-2016/22)”, 26/10/2016 tarih ve 29869 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Bunun üzerine Tebliğ’in muhtelif maddelerinin iptali istemiyle temyizen incelenen dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT :
Dava konusu Yetkili Teknik Sorumluların Görev, Yükümlülük ve Sertifikalandırılmasına Dair Tebliğ’in dayanağı olan 635 sayılı Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 7. maddesinin 1. fıkrasında;
” f) Sanayi ürünlerine ilişkin teknik düzenlemeleri uyumlaştırmak, teknik mevzuatı ve ilgili standart listelerini hazırlamak ve uygulamaya koymak, teknik düzenlemesi ve standardı bulunmayan sanayi ürünlerinin denetimine esas olacak özelliklerini tespit etmek veya ettirmek,
(g) Sanayi ürünlerine ilişkin teknik düzenlemeler kapsamında yetkilendirilecek onaylanmış ve uygunluk değerlendirme kuruluşları ile teknik hizmet kuruluşlarının taşıması gereken nitelikleri belirlemek, bu kuruluşları görevlendirmek, gerektiğinde görevlendirmeyi geçici olarak durdurmak veya iptal etmek,
(ğ) Araçların karayolu yapısına ve trafik güvenliğine uygun üretilmesi için gerekli teknik düzenlemeleri hazırlamak ve uygulamaya koymak, araçların teknik düzenlemelere uygunluğunu belgelendirmek veya belgelendirilmesini sağlamak,”
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı (Mülga Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı) Sanayi Genel Müdürlüğünün görevleri arasında sayılmıştır.
Öte yandan, Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulmasının, 2577 sayılı Kanun’un 49. maddesinde yer alan;
“a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c)Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması” sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkün olduğu düzenlenmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Temyize konu kararın dava konusu Tebliğ’in 12. maddesinin 1. fıkrasının iptaline ilişkin kısmı yönünden;
635 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin yukarıda metnine yer verilen 7. maddesinde; davalı idareye, araçların karayolu yapısına ve trafik güvenliğine uygun üretilmesi için gerekli teknik düzenlemeleri hazırlayıp, uygulamaya koymak ve araçların teknik düzenlemelere uygunluğunu belgelendirmek veya belgelendirilmesini sağlamak ve sanayi ürünlerine ilişkin teknik düzenlemeler kapsamında yetkilendirilecek onaylanmış ve uygunluk değerlendirme kuruluşları ile teknik hizmet kuruluşlarının taşıması gereken nitelikleri belirlemek, bu kuruluşları görevlendirmek, gerektiğinde görevlendirmeyi geçici olarak durdurmak veya iptal etmek ve araçların teknik düzenlemelere uygunluğunu belgelendirmek veya belgelendirilmesini sağlamak görevleri verilmiştir.
Dava konusu Tebliğ’in “Sertifikanın ve imza yetkisinin askıya alınması veya iptali” başlıklı 12. maddesinin 1. fıkrasında ise;
“Bu Tebliğ ve ilgili otomotiv mevzuatı hükümlerine ve gerektirdiği hususlara aykırı hareket ettiği veya usulsüz işlem yaptığı şikâyet üzerine veya piyasa gözetim ve denetim esnasında da dâhil olmak üzere, Bakanlık veya kurum/kuruluş tarafından tespit edilen yetkili teknik sorumlunun yetki sertifikası ve uygunluk belgesini imzalamaya yetkili kişilerin imza yetkisi otuz günlüğüne askıya alınır. Askı süresinde uygunsuzluğunu düzeltmeyenlerin sertifikaları iptal edilir. Yetki sertifikası iki kez iptal edilenler yetkili teknik sorumlu olmak için başvuru yapamazlar.” kuralına yer verilmiştir.
Uyuşmazlığın çözümü için, genel olarak, idarenin düzenleme yetkisinin kapsamı ve bu bağlamda idarenin özerk ve türev düzenleme yetkisi üzerinde durulmalıdır.
Anayasa’nın 124. maddesinde, kamu tüzel kişilerinin, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, yönetmelikler çıkarabileceği düzenlenmiştir. Bu düzenleme, idarenin özerk ve türev düzenleme yetkisinin anayasal dayanağını oluşturmaktadır.
İdarenin düzenleme yetkisinin aslında ikincil, türev nitelikte olduğu hususunda bir duraksama bulunmamaktadır. Anayasa’ya göre, idarenin, düzenleme yetkisini kanunlar çerçevesinde ve kanunlara uygun olarak kullanması gereklidir.
Ayrıca, normlar hiyerarşisi olarak bilinen temel hukuk ilkesine göre, normlar arasında altlık ve üstlük ilişkisi söz konusu olmakta ve her norm geçerliliğini bir üst hukuk normundan almaktadır. Başka bir anlatımla normlar hiyerarşisi, her türlü normun hiyerarşik olarak bir sıra dahilinde sıralanması ve birbirine bağlı olması anlamına gelmekte olup; bunun doğal sonucu olarak, hiyerarşik sıralamada daha altta yer alan normun, kendisinden üstte bulunan norma aykırı hükümler içeremeyeceği, bir başka deyişle alt norm niteliğindeki düzenleyici işlemlerin, bir hakkın kullanımını üst normda öngörülmeyen bir şekilde daraltamayacağı veya kısıtlayamayacağı; dolayısıyla, düzenleyici bir işlemin kendinden önce gelen kanun ve yönetmelik hükümlerine aykırı düzenlemeler getiremeyeceği kabul edilmektedir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlığa bakıldığında, davalı idarenin dava konusu alandaki düzenleme yetkisinin ve bu yetkinin hukuka uygun olarak kullanılıp kullanılmadığının irdelenmesi gerekmektedir.
Yukarıda belirtilen mevzuat hükümleri bir bütün olarak değerlendirildiğinde; 635 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’de araçların karayoluna ve trafiğe çıkmasından önce, karayolu yapısı ve trafik güvenliğine uygun üretilmelerini sağlamak amacıyla davalı idare tarafından teknik düzenlemeler yapıldığı, idarece teknik düzenlemeler kapsamında yetkilendirilecek onaylanmış ve uygunluk değerlendirme kuruluşları ile teknik hizmet kuruluşlarının taşıması gereken niteliklerin belirlenebileceği ve idarenin görevlendirdiği bu kuruluşların görevlendirmesini gerektiğinde geçici olarak durdurabileceği gibi iptal de edebileceği, söz konusu teknik düzenlemelere uygunluğun belgelendirilmesinin ise yetkili kurum/kuruluşlar tarafından verilen eğitim, sertifika ve mevzuattaki diğer koşulları sağlayan yetkili teknik sorumlular tarafından sağlandığı görülmektedir.
Bu haliyle, kişilerin can ve mal güvenliği açısından önem taşıyan araçların teknik özelliklere uygunluğunun belgelendirilmesi amacıyla öngörülen süreçte, davalı idarenin yetkili teknik sorumlulara eğitim ve sertifika vermekle görevlendireceği kuruluşların niteliklerini belirleyebileceğinin ve görevlendirmelerini sonlandırabileceğinin açıkça 635 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’de düzenlenmiş olması karşısında, yine aynı görev ve yetkisi kapsamında söz konusu uygunluğunu değerlendirerek bu hususu belgelendirecek olan yetkili teknik sorumlular açısından da mevzuata aykırı hareket ettiklerinin veya usulsüz işlem yaptıklarının tespiti halinde sertifika ve imza yetkisinin askıya alınması ve devamında uygunsuzluğun düzeltilmemesi halinde sertifikanın iptaline ilişkin düzenleme yapabileceği tabii olduğundan, dava konusu Tebliğ’in 12. maddesinin 1. fıkrasında üst hukuk normuna aykırılık bulunmamaktadır.
Diğer yandan, yetkili teknik sorumlular tarafından yerine getirilen görevin önemi, teknik mevzuata uygun olmayan araçların trafiğe çıkmasının, karayolunda can ve mal güvenliği açısından telafisi imkansız zararlara yol açabileceği de dikkate alındığında, davalı idarece düzenleme yapma yetkisinin, kamu yararı doğrultusunda ve hukuka uygun olarak kullanıldığı sonucuna varılmaktadır.
Bu durumda, dava konusu Tebliğ’in 12. maddesinin 1. fıkrasında hukuka aykırılık, dava konusu düzenlemenin iptali yolundaki Müşterek Kurul kararının bu kısımda ise hukuki isabet bulunmamaktadır.
Temyize konu kararın diğer kısımları yönünden;
Dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçesi yukarıda açıklanan Danıştay Onuncu ve Sekizinci Daireleri Müşterek Kurulu kararının anılan kısımları, aynı gerekçe ile Kurulumuzca da uygun bulunmuş olup tarafların temyiz dilekçelerinde ileri sürülen iddialar, kararın bu kısımlarının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalı idarenin temyiz isteminin dava konusu Tebliğ’in 12. maddesinin 1. fıkrası yönünden kabulüne, diğer kısımlar yönünden reddine; davacının temyiz isteminin ise reddine,
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle kısmen reddi, kısmen dava konusu düzenlemelerin iptali yolundaki Danıştay Onuncu ve Sekizinci Daireleri Müşterek Kurulunun temyize konu 09/11/2021 tarih ve E:2017/1479, K:2021/5383 sayılı kararının dava konusu Tebliğ’in 12. maddesinin 1. fıkrasının iptaline ilişkin kısmının BOZULMASINA,
3. Anılan kararın diğer kısımlarının ONANMASINA,
4. Bozulan kısım hakkında yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın Danıştay Onuncu Dairesine gönderilmesine,
5. Kesin olarak, 21/12/2022 tarihinde, oybirliği ile karar verildi.