DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU 2022/2138 E. , 2022/3792 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2022/2138
Karar No : 2022/3792
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : … Sanayi ve Ticaret AŞ.
VEKİLLERİ : Av. … – Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Bakanlığı
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : Danıştay Onuncu Dairesinin 09/12/2021 tarih ve E:2019/7691, K:2021/6124 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: 11/04/2019 tarih ve 2019/4 sayılı Kılavuzluk ve Römorkörcülük Hizmetleri Yönetmeliği konulu Genelge’nin 3., 4., 5., 7. ve 8. maddelerinin, EK-3 Bölgesel Kılavuzluk ve Römorkörcülük Hizmet Sahaları Listesinin ve düzenleyici işlemin Resmi Gazete’de yayımlanmaması nedeniyle de tamamının iptali istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Onuncu Dairesinin 09/12/2021 tarih ve E:2019/7691, K:2021/6124 sayılı kararıyla;
Davalı idare tarafından, dava konusu 2019/4 sayılı Genelge’den sonra 10/01/2020 tarih ve 2020/1 sayılı Genelge’nin yürürlüğe konulduğu ve bu Genelge’nin 9. maddesi ile davaya konu 2019/4 sayılı Genelge’nin yürürlükten kaldırıldığı,
Dairelerinin 24/10/2019 tarihli yürütmenin durdurulması isteminin reddine ilişkin kararına karşı davacı tarafından yapılan itiraz üzerine, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca da 10/02/2020 tarih ve YD İtiraz No:2020/23 sayılı karar ile dava konusu Genelge’nin yürürlükten kaldırıldığı gerekçesiyle itirazın reddine karar verildiği,
Bu durumda, dava konusu düzenlemenin yürürlükten kaldırılması nedeniyle davanın esası hakkında karar verilmesine hukuki olanak bulunmadığı gerekçesiyle, konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, dava konusu Genelge’nin dayanağı olan Yönetmelik’in 5 ila 12. maddelerinde yasa koyucunun asli düzenleme yetkisi kullanılarak üçüncü kişilere 20 yıl süreli olarak hizmet izni adı altında verilmesi öngörülen imtiyaz hakkının hiçbir yasal düzenlemeye ve bu yasal düzenlemelerin öngörmüş olduğu ihale ve/veya özelleştirme esas ve usullerine bağlı olmaksızın ve yarışmacı hiçbir kriter getirilmeksizin tamamen idarenin takdirine bırakılmasının hukuka aykırı olduğu; 31/12/2018 tarih ve 30642 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmış olan “Kılavuzluk ve Römorkörcülük Hizmetleri Yönetmeliği”nin iptali istemiyle açılan davada Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu kararıyla kılavuzluk ve römorkörcülük hizmetlerine ilişkin usul ve esasların yönetmelikle değil, kanunla düzenlenmesi gerektiği gerekçesiyle yürütmesinin durdurulmasına karar verildiği, ancak idare tarafından usul ve esasları aynen tekrar eden yeni Yönetmeliğin yayımlandığı, bu durumun yargı kararını etkisiz kılma amacını taşıdığı ve hukuki güvenlik ve yargı kararlarının istikrarlılığı ilkelerinin ihlali niteliğinde olduğu; idari işlemlerin yargısal denetiminin, tesis edildikleri tarihteki hukuki durum ve mevzuata göre yapılmasının zorunlu olduğu, bu zorunluluğun iptal davalarının, objektif bir dava olmasından ve idari yargı kararlarının da objektif hukuk düzeninde hüküm ve sonuç doğurmasından kaynaklandığı, bu durumda, Dairesince işin esasına girilerek karar verilmesi gerekirken, konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığı yolunda verilen kararın, yargılama usul ve esaslarıyla bağdaşmadığı ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, istemin reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’UN DÜŞÜNCESİ : Bir düzenleyici işleme dava açıldıktan sonra, idarenin yeni düzenleme çıkarma konusunda yetkisi bulunduğu açık olmakla birlikte, bu durum, idari yargı yerinin yargısal incelemesinde bulunan kural hakkında, hukuka uygun olup olmadığı yönünden bir değerlendirme yapılıp sonuca varılmasına hukuken engel değildir. Aksi halde, idare bu şekilde yeni düzenleme yürürlüğe koyarak, mevcut düzenlemenin yargı denetimine tabi tutulmasından muaf kılınmasına neden olacaktır. Ayrıca, davacılar şeklen değiştirilen her düzenlemeye karşı dava açmak zorunda bırakılarak, hak arama özgürlüğünün kullanılması da zorlaştırılacaktır.
Bu durumda, dava açıldıktan sonra yürürlüğe konulan yeni Genelge’de de aynı düzenlemeler yer aldığı için varlığını sürdürerek, sonuç doğurmaya devam eden ve davacı tarafından hukuka aykırı olduğu ileri sürülen düzenlemenin hukuki irdelemesi yapılarak Dairece işin esası hakkında, “ret” ya da “iptal” hükmü kurulması gerekirken, karar verilmesine yer olmadığına hükmedilmesinde hukuki isabet bulunmadığı sonucuna varıldığından, davacının temyiz isteminin kabulü ile Daire kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan;
“a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c)Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması” sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1.Davacının temyiz isteminin reddine,
2.Dava hakkında yukarıda özetlenen gerekçeyle karar verilmesine yer olmadığına ilişkin Danıştay Onuncu Dairesinin temyize konu 09/12/2021 tarih ve E:2019/7691, K:2021/6124 sayılı kararının ONANMASINA,
3.Kesin olarak, 21/12/2022 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
X- 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinin 1/a. fıkrasında; iptal davaları, idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan davalar olarak tanımlanmıştır.
İptal davasının gerek anılan maddede, gerekse içtihat ve doktrinde belirlenen hukuki nitelikleri göz önüne alındığında; idare hukuku alanında tek taraflı irade açıklamasıyla kesin ve yürütülmesi zorunlu nitelikte tesis edilen idari işlemlerin, ancak bu idari işlemle meşru, kişisel ve güncel bir menfaat ilgisi kurabilenler tarafından iptal davasına konu edileceğinin kabulü zorunlu bulunmaktadır.
İptal davasının amacı, hukuka aykırı idari işlemin uygulamadan kaldırılması, geçersiz kılınması ve işlemin hukuksal gerçerliliğine son verilmesidir. Burada sağlanmak istenen, hukuk düzeninde hukuka aykırı işlemlerin bulunmamasını sağlayarak, hukuk devletinin korunmasıdır. İdare hukuku ilkelerine göre, iptal kararları, iptali istenilen işlemi, tesis edildiği tarih itibarıyla ortadan kaldırarak, işlemin tesisinden önceki hukuki durumun geri gelmesini sağlar.
Bir idari işlemin hukuki irdelemesi yapıldığında, tespit edilen duruma göre dava konusu işlemin iptali ya da davanın reddi yolunda hüküm kurulması gerekmektedir. Hukuka uygunluk denetimi yapılan işlem yönünden “karar verilmesine yer olmadığına” hükmedilmesi, usulde yeri olmayan bir uygulama olup, işin esasının incelenmesinin sonucu olarak esas hakkında bir hüküm kurulması zorunlu bulunmaktadır.
Bir genelge kuralına dava açıldıktan sonra, idarenin yeni genelge çıkarma konusunda yetkisi bulunduğu açık olmakla birlikte, bu durum, idari yargı yerinin yargısal incelemesinde bulunan kural hakkında, hukuka uygun olup olmadığı yönünden bir değerlendirme yapılıp sonuca varılmasına hukuken engel değildir. Aksi halde, idare bu şekilde yeni genelge yürürlüğe koyarak, mevcut genelgenin yargı denetimine tabi tutulmasından muaf kılınmasına neden olacaktır. Ayrıca, davacılar şeklen değiştirilen her düzenlemeye karşı dava açmak zorunda bırakılarak, hak arama özgürlüğünün kullanılması da zorlaştırılacaktır.
Bu durumda, dava açıldıktan sonra yürürlüğe konulan yeni Genelge’de de aynı düzenlemeler yer aldığı için varlığını sürdürerek, sonuç doğurmaya devam eden ve davacı tarafından hukuka aykırı olduğu ileri sürülen düzenlemenin hukuki irdelemesi yapılarak Dairece işin esası hakkında, “ret” ya da “iptal” hükmü kurulması gerekirken, karar verilmesine yer olmadığına hükmedilmesinde hukuki isabet bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabul edilerek, Danıştay Onuncu Dairesinin 09/12/2021 tarih ve E:2019/7691, K:2021/6124 sayılı kararının bozulması gerektiği oyuyla, karara katılmıyorum.