Danıştay Kararı İdari Dava Daireleri Kurulu 2022/2076 E. 2023/149 K. 06.02.2023 T.

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2022/2076 E.  ,  2023/149 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2022/2076
Karar No : 2023/149

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : … vasisi …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Kurulu
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU: Danıştay Beşinci Dairesinin 27/12/2021 tarih ve E:2018/3572, K:2021/4756 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname’nin 3/1. maddesi uyarınca FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu gerekçesiyle Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun … tarih ve … sayılı kararı ile meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına karar verilen davacının, 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu’nun 69. maddesinin son fıkrası uyarınca meslekten çıkarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Hakimler ve Savcılar Kurulu İkinci Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararına karşı yaptığı yeniden inceleme talebinin reddine dair aynı Dairenin 19/04/2016 tarih ve 2016/209 sayılı kararına karşı yaptığı itirazın reddine ilişkin Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının iptaline karar verilmesi istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Beşinci Dairesinin 27/12/2021 tarih ve E:2018/3572, K:2021/4756 sayılı kararıyla;
Davalı idarenin usule ilişkin itirazları ve davacının birleştirme talebi yerinde görülmemiş;
2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu’nun 68. maddesi ile 69. maddesinin 1. fıkrasına ve Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 27/06/2006 tarih ve 315 sayılı kararıyla kabul edilip benimsenen ve tüm hakim ve savcılara duyurulan Bangalor Yargı Etiği İlkeleri’nin 2.1.; 2.2.; 3.2. ve 4.2. maddelerindeki ilkelere yer verilerek,
2802 sayılı Kanun’un meslekten çıkarma cezası yaptırımını düzenleyen 69. maddesinin son fıkrasında yer alan “hakimlik ve savcılık mesleğinin şeref ve onurunu ve memuriyet nüfuz ve itibarını bozacak nitelikte fiiller” ibaresi ile kastedilen eylem ve davranışların ne olduğu hususunun, yoruma açık ve soyut olarak düzenlendiği,
Yasa’nın 68. ve 69. maddelerinde düzenlenen fiiller arasında önemli ölçüde benzerlikler, öngörülen cezalar arasında hukuki etki ve sonuçları bakımından önemli farklar bulunduğu; her iki madde birlikte değerlendirildiğinde; 68. maddenin, yargı mensubunun kendi kişisel saygınlığını yitirmesi sonucunu doğuracak eylemleri cezalandırmayı, 69. maddenin ise, yargı mensubunun kendi kişisel-özel mesleki saygınlığını yitirmesi durumundan daha ağır bir şekilde kamuoyu nezdinde hakimlik-savcılık mesleğinin saygınlığını bozacak nitelikte eylem ve davranışları cezalandırmayı amaçladığı sonucuna varıldığı,
Olayda, davacının örgütlü suçlar başta olmak üzere haklarında ciddi suçlamalar bulunan tutuklu şüphelilerin tahliyesini sağlamak amacıyla eylem ve fikir birliği içinde hareket eden organizasyonun bir parçası olarak anılan kişilerin hukuka aykırı surette tahliyesinin teminine yönelik işlem ve eylemlere iştirak ettiğinden bahisle 2802 sayılı Kanun’un 69. maddesinin son fıkrası uyarınca dava konusu karar ile meslekten çıkarma cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, davacının Şanlıurfa Adli Yargı İlk Derece Mahkemesi Adalet Komisyonu Başkanı olarak görev yaptığı dönemde, nöbet çizelgesinin son sırasında bulunan Hakim T.Ö.’in raporlu olması nedeniyle mevcut nöbet çizelgesinin 1. sırasında bulunan Hakim M.D.Ş.’nin görevlendirilmesi gerekirken, yerleşik uygulamaya ve görev gereklerine aykırı olarak nöbet çizelgesinde 10. sırada bulunan ve yargı mensubu olarak görev yapmakta iken 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin 3/1. maddesi uyarınca meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına karar verilen H.K.’yi nöbetçi hakim olarak görevlendirerek FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensubu olmaktan haklarında soruşturma yürütülen tutuklu şüphelilerin tahliyesine yönelik eylemlerde diğer ilgililer ile birlikte hareket ettiğinin görüldüğü,
Dava dosyasında yer alan bilgi ve belgeler ile davacı hakkında yürütülmüş olan soruşturma kapsamında ortaya konulan deliller bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davacıya isnat edilen eylemlerin, kendi kişisel saygınlığını yitirmesi durumundan daha ağır bir şekilde kamuoyu nezdinde hakimlik-savcılık mesleğinin saygınlığını yitirmesi sonucunu doğuracak nitelik ve ağırlıkta olduğu, dolayısıyla 2802 sayılı Kanun’un 69. maddesinin son fıkrasında belirtilen meslekten çıkarma cezasını gerektiren disiplin suçuna uyduğunun anlaşıldığı,
Nitekim davacının, söz konusu eylemleriyle ilgili olarak yapılan ceza yargılaması sonucunda silahlı terör örgütüne üyelik suçundan 7 yıl 6 ay hapis cezası, görevi kötüye kullanma suçundan 1 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Yargıtay … Ceza Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının onanmasına dair Yargıtay Ceza Genel Kurulunun … tarih ve E:…, K:… sayılı kararında; “… Görevi kötüye kullanma suçu bakımından ise; Sanıklar … ve H.K.’ın inceleme konusu davada FETÖ/PDY silahlı terör örgütünce organize edilen tahliye planını hayata geçirmek amacıyla, verilecek kararlarla ilgili tam bir örgütsel organizasyon, gizlilik ve adanmışlık hâli içerisinde, iştirak hâlinde söz konusu soruşturma evrakını incelemeden verdikleri hukuka aykırı kararlarla şüphelilerin tahliye edilmesine karar vererek, aynı örgütün mensubu olmaktan haklarında soruşturma yürütülen üç şüpheliye menfaat sağladıkları ve bu şekilde sanıkların, görevlerinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün faaliyeti kapsamında TCK’nın 257. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen görevi kötüye kullanma suçunu ayrı ayrı işledikleri kabul edilmelidir. …” gerekçesine yer verildiği,
Bu durumda; davacının örgütlü suçlar başta olmak üzere haklarında ciddi suçlamalar bulunan tutuklu şüphelilerin tahliyesini sağlamak amacıyla eylem ve fikir birliği içinde hareket eden organizasyonun bir parçası olarak anılan kişilerin hukuka aykırı surette tahliyesinin teminine yönelik işlem ve eylemlere iştirak etmesi “mesleğin şeref ve onurunu ve memuriyet nüfuz ve itibarını bozacak nitelikte” olduğundan, 2802 sayılı Kanun’un 69. maddesinin son fıkrası hükmü uyarınca verilen meslekten çıkarma kararının kaldırılması istemiyle yapılan yeniden inceleme talebinin reddine ilişkin Hakimler ve Savcılar Kurulu İkinci Dairesi kararına yapılan itirazın reddine ilişkin dava konusu Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun … tarih ve … sayılı kararında hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varıldığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, FETÖ/PDY örgütünün şiddete başvuracağını bildiğine dair hiçbir delil gösterilmediği ve yine kendisinin 2015 yılı ocak ayında görevi gereği hakim görevlendirmesinin terör eylemi olarak tanımlanmasına da olanak bulunmadığı; adli yargı komisyon başkanı olarak hakim görevlendirmesinin kanunun kendisine verdiği yetkinin kullanımı niteliğinde olduğu; bu görevlendirme sonucu bir hakimin yargısal takdiri sonucu dosya kapsamındaki delil durumu ve sanıkların sabit ikametgahı oluşlarını gözetip tahliye kararı vermesinin, silahlı terör örgütü üyeliği suçunun bir parçası olarak değerlendirilemeyeceği zira 2015 yılı ocak ayında mahkemece alınmış bir örgüt kararı bulunmaması nedeniyle bu görevlendirmeden çok sonra gerçekleşen Temmuz 2016’daki darbe girişiminin böyle bir tehlike oluşturacağını bilmesine olanak bulunmadığı; görevi gereği hakim görevlendirmesi kararının ne meslekten çıkarma ne de en hafif disiplin cezası olan uyarma cezasını dahi oluşturmayacağı; aynı sebeplere dayanarak hakkında ikinci kez meslekten çıkarma cezası verildiği ve bu nedenle “aynı eylem nedeniyle iki kez yargılama olmaz” kuralının ihlal edildiği; HSK müfettişlerinin soruşturma yetkisi bulunmaması nedeniyle tesis edilen işlemin hukuka aykırı olduğu; delillerin hakkaniyete aykırı ve keyfi olarak yorumlandığı; gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği; AİHM kararlarına ve içtihatlara aykırı olarak karar verildiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI :Davalı idare tarafından, Danıştay Beşinci Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan;
“a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c) Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması” sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin Danıştay Beşinci Dairesinin temyize konu 27/12/2021 tarih ve E:2018/3572, K:2021/4756 sayılı kararının ONANMASINA,
3. Adli yardım kararından dolayı ertelenmiş olan temyiz aşamasına ilişkin yargılama giderinin, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin 1. fıkrası uyarınca davacıdan tahsili için Dairesince müzekkere yazılmasına,
4. Kesin olarak, 06/02/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.