Danıştay Kararı İdari Dava Daireleri Kurulu 2022/1972 E. 2022/3789 K. 21.12.2022 T.

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2022/1972 E.  ,  2022/3789 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2022/1972
Karar No : 2022/3789

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : … Birliği
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Bakanlığı
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : Danıştay Onuncu Dairesinin 16/11/2021 tarih ve E:2017/3747, K:2021/5552 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: 30/09/2017 tarih ve 30196 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Hukuk Muhakemeleri Kanunu Gider Avansı Tarifesi’nin 4. maddesi ile 5. maddesinin 1. fıkrasının ilk cümlesinde yer alan “hükmün kesinleşmesinden sonra” ibaresinin iptali istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Onuncu Dairesinin 16/11/2021 tarih ve E:2017/3747, K:2021/5552 sayılı kararıyla;
04/02/2011 tarih ve 27836 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak, 01/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun dava konusu Tarife’nin tesis edildiği tarihte yürürlükte olan haliyle “Harç ve Avans Ödenmesi” başlıklı 120. maddesinde, davacının, yargılama harçları ile her yıl Adalet Bakanlığınca çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı, dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorunda olduğu, avansın yeterli olmadığının dava sırasında anlaşılması hâlinde, mahkemece, bu eksikliğin tamamlanması için davacıya iki haftalık kesin süre verileceği hükmüne; “Avansın iadesi” başlıklı 333. maddesinde ise, hükmün kesinleşmesinden sonra mahkemenin kendiliğinden, yatırılan avansın kullanılmayan kısmının iadesine karar vereceği, bu kararın tebliğ giderinin iade edilecek avanstan karşılanacağı hükmüne yer verildiği,
6100 sayılı Kanun’un 120. maddesinin 1. fıkrasına dayanılarak, dava açılırken mahkeme veznesine yatırılacak olan gider avansının miktarı ile avansın ödenmesine ilişkin usul ve esasları belirlemek amacıyla hazırlanan ve 30/09/2017 tarih ve 30196 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Hukuk Muhakemeleri Kanunu Gider Avansı Tarifesi’nin “Gider avansı miktarı” başlıklı 4. maddesinde, “(1) Davacı; a) Taraf sayısının beş katı tutarında tebligat gideri, b) Dava dilekçesinde tanık deliline dayanılmış ve tanık sayısı belirlenmiş ise tanık sayısınca tanık asgari ücreti ve tebligat gideri; tanık sayısı belirtilmemiş ise en az üç tanık asgari ücreti ve tebligat gideri, c) Dava dilekçesinde keşif deliline dayanılmış ise keşif harcı avansı ile birlikte 85 TL ulaşım gideri, ç) Dava dilekçesinde bilirkişi deliline dayanılmış ise Bilirkişi Ücret Tarifesinde davanın açıldığı mahkeme için öngörülen bilirkişi ücreti, d) Diğer iş ve işlemler için 55 TL toplamını avans olarak öder.” düzenlemesine; aynı Tarife’nin “Gider avansının iadesi” başlıklı 5. maddesinin 1. fıkrasında ise, “Gider avansının kullanılmayan kısmı hükmün kesinleşmesinden sonra davacıya iade edilir.” düzenlemesine yer verildiği,
6100 sayılı Kanun’un aktarılan hükümlerinde; davacının, Adalet Bakanlığınca çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı, dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorunda olduğu ve hükmün kesinleşmesinden sonra mahkemenin yatırılan avansın kullanılmayan kısmının iadesine kendiliğinden karar vereceğinin açıkça kurala bağlandığı, “gider avansı”nın kapsamı hakkında ise bir sınırlama getirilmediği, bu konu Bölge Adliye ve Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdarî ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 205. maddesinin 1. fıkrasında, gider avansının, her türlü tebligat ve posta ücretleri, keşif giderleri, bilirkişi ve tanık ücretleri gibi giderler için davacıdan alınan meblağı ifade edeceğinin düzenlendiği,
Tarife’nin dava konusu 4. maddesinde düzenlenen gider avansının içeriği ve miktarı yönünden;
Tarife’nin dayanağı olan 6100 sayılı Kanun’un TBMM’ye sunulan tasarısında ve Kanun’la ilgili TBMM Adalet Komisyonu Raporunda belirtilen Kanun’un genel gerekçesi ve madde gerekçesi incelendiğinde; madde ile dava açılırken yargılama harçlarının mahkeme veznesine yatırılması zorunluluğunun düzenlendiği, maddede ayrıca, 1086 sayılı Kanun’da yer almayan yeni bir düzenleme yapılarak, her türlü tebligat ücretleri, keşif giderleri, bilirkişi ve tanık ücretleri gibi giderleri karşılayacak tutarın, avans olarak davacı tarafından dava açarken yatırılması zorunluluğunun getirildiği, avans miktarının, davanın türü ve özelliklerine göre her yıl Adalet Bakanlığınca ilân edilecek tarifeye göre belirleneceği, maddede yapılan bu düzenlemeyle, gerekli masrafların zamanında yatırılmaması sebebiyle davaların gecikmesinin önüne geçilmesinin amaçlandığı görülmüş olup; dava konusu Tarife’nin de, dayanağı olan Kanun hükmünün amacına ve bu amaç göz önünde bulundurularak gider avansını tanımlayan Yönetmeliğe paralel hükümler içerdiği, ayrıca avans miktarının ihtiyaca (avans konusu gideri gerçekleştirmeye yetecek düzeyde) ve günün ekonomik koşullarına uygun olacak şekilde makul belirlendiği ve fahiş olmadığının görüldüğü,
Tarife’nin “Gider avansının iadesi” başlıklı 5. maddesinin 1. fıkrasının ilk cümlesinde yer alan “hükmün kesinleşmesinden sonra” ibaresi yönünden;
6100 sayılı Kanun’un “Avansın iadesi” başlıklı 333. maddesinde, mahkemenin, hükmün kesinleşmesinden sonra yatırılan avansın kullanılmayan kısmının iadesine kendiliğinden karar vereceği düzenlemesine açıkça yer verildiğinden, artan gider avansının, hükmün kesinleşmesinden sonra iadesine ilişkin dava konusu ibarenin, dayanağı olan Kanun hükmü doğrultusunda düzenlendiğinin anlaşıldığı,
Bu durumda, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Gider Avansı Tarifesi’nin iptali istenen kısımlarının, Tarife’nin dayanağı olan 6100 sayılı Kanun’un lafzına ve amacına uygun olduğu, bu nedenle dava konusu düzenlemelerde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varıldığı gerekçesiyle,
davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, Kanun ile getirilen gider avansı kavramının amacının, yargılama sürecinin hızlandırılması olup vatandaşa yargı yolunun kapatılması olmadığı; dava şartı olan gider avansının delillerin ikamesi dışındaki yargılama giderleri için dikkate alınması gerektiği, delil ikamesi için alınacak avans ile dava şartı olan gider avansının birbirinden ayrılması ve delillerin ikamesi için alınacak avansın gider avansı içinde yer almaması gerektiği; ülkemizde kanun yolu incelemesinin uzun yıllar sürmesinden dolayı söz konusu giderin hükmün kesinleşmesine kadar iade edilmeyerek içerde tutulmasının hiçbir dayanağının olmadığı; düzenlemelerin, Anayasa’nın 141. maddesinde düzenlenen “davaların en az giderle ve mümkün olduğunca süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir.” kuralına ve adil yargılanma hakkına aykırı olduğu ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, istemin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’UN DÜŞÜNCESİ : 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114, 115, 120 ve 324. maddelerindeki hükümlerden; gider avansının davanın önşartlarından olduğu, gider avansının yatırılmaması halinde usulden davanın reddine karar verileceği; delil ikamesi avansına ilişkin giderin mahkemeye yatırılmaması halinde ise o delilin ikamesinden vazgeçilmiş sayılacağı, davanın diğer delillere göre esastan sonuçlandırılacağı anlaşılmaktadır.
6100 sayılı Kanun’da gider avansının hangi kalemlerden oluştuğu sayma suretiyle belirlenmediğinden, işin doğası gereği yargılamanın sürdürülebilmesi için mutlaka karşılanması gerekli olan, tebligat gideri gibi zorunlu giderleri kapsadığında tereddüt bulunmamaktadır. Ancak, delil ikamesi için yapılacak giderlerin gider avansı içerisinde mütalaa edilmesi mümkün değildir. Aksi yorum, Kanun’un 324. maddesi hükmünü anlamsız hale getirir.
Keşif, bilirkişi ve tanık gibi hususlar Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na göre delil niteliğinde olduğundan, bunlara ilişkin giderlerin de niteliği itibarıyla delil ikamesi harcına tabi olması zorunludur. Aksi bir yorumla bu kalemlerin gider avansı kapsamında değerlendirilmesi; hak arama özgürlüğünün kısıtlanması sonucunu doğuracağı gibi hakkın özünün korunmasına da engel olacaktır. Bir davacı gösterdiği delillerin bir kısmından vazgeçse bile geriye kalan delillerle haklılığını ispat edebilecekse bu hakkından yoksun bırakılmaması gerekir.
Bu nedenle; keşif gideri, bilirkişi ve tanık ücretleri gibi delil ikamesi avansına tabi hususların gider avansı kapsamında değerlendirilerek avans miktarlarının belirlenmesine ilişkin Tarife’nin dava konusu 4. maddesinin; tanık giderlerine ilişkin (b) bendi, keşif giderine ilişkin (c) bendi ve bilirkişi giderine ilişkin (ç) bendinde hukuka uyarlık bulunmadığından, davacının temyiz isteminin kısmen kabul edilerek, Daire kararının anılan kısımlar yönünden bozulması, kalan kısımlarının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan;
“a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c)Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması” sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1.Davacının temyiz isteminin reddine,
2.Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin Danıştay Onuncu Dairesinin temyize konu 16/11/2021 tarih ve E:2017/3747, K:2021/5552 sayılı kararının ONANMASINA,
3.Kesin olarak, 21/12/2022 tarihinde dava konusu Tarife’nin 4. maddesinin (b), (c) ve (ç) bentleri yönünden oyçokluğu, diğer kısımları yönünden oybirliği ile karar verildi.

KARŞI OY
X-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114. maddesinin 1. fıkrasının (g) bendinde, gider avansı dava şartlarından sayılmış; 115/2. maddesinde, dava şartlarında noksanlığın bulunması halinde davanın usulden reddedileceği; dava konusu Tarife’nin tesis edildiği tarihte yürürlükte olan haliyle 120. maddesinde, davacının, yargılama harçları ile her yıl Adalet Bakanlığınca çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı, dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorunda olduğu, avansın yeterli olmadığının dava sırasında anlaşılması hâlinde, mahkemece, bu eksikliğin tamamlanması için davacıya iki haftalık kesin süre verileceği kurala bağlanmıştır.
Yine 6100 sayılı Kanun’un “Delil İkamesi İçin Avans” başlıklı 324. maddesinde, “(1) Taraflardan her biri ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen avansı, verilen kesin süre içinde yatırmak zorundadır. Taraflar birlikte aynı delilin ikamesini talep etmişlerse, gereken gideri yarı yarıya avans olarak öderler.
(2) Taraflardan birisi avans yükümlülüğünü yerine getirmezse, diğer taraf bu avansı yatırabilir. Aksi hâlde talep olunan delilin ikamesinden vazgeçilmiş sayılır.” hükmüne yer verilmiştir.
Anılan hükümlerden, gider avansının dava şartlarından biri olduğu, gider avansının yatırılmaması halinde usulden davanın reddine karar verileceği; delil ikamesi avansına ilişkin giderin mahkemeye yatırılmaması halinde ise o delilin ikamesinden vazgeçilmiş sayılacağı, davanın diğer delillere göre esastan sonuçlandırılacağı anlaşılmaktadır.
6100 sayılı Kanun’da gider avansının hangi kalemlerden oluştuğu sayma suretiyle belirlenmediğinden gider avansının; yalnızca işin doğası gereği yargılamanın sürdürülebilmesi için mutlaka karşılanması gerekli olan, tebligat gideri gibi zorunlu giderleri kapsadığında tereddüt bulunmamaktadır. Ancak, delil ikamesi için yapılacak giderlerin gider avansı içerisinde mütalaa edilmesi mümkün değildir. Aksi yorum, 6100 sayılı Kanun’un yukarıya alınan 324. maddesi hükmünü anlamsız hale getirecektir.
Zira bir davanın açıldığı sırada, davanın karara bağlanabilmesi için yargılama (tahkikat) aşamasında hangi delillere ihtiyaç duyulduğunu belirlemek mümkün değildir. Davada delilleri taraflar sunar, ancak hükme esas alınacak delilleri takdir etmek mahkemenin yetkisinde olan bir husustur. Davada tanık dinlenilmesine, keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmasına davanın niteliğine göre mahkeme karar verir. Bir kısım davaların; tarafların dava, savunma ve cevap dilekçelerinde açıkladıkları ve taraflarca tartışma konusu edilmeyerek kabul edilen olgu veya hususların hükme esas alınmak suretiyle sonuçlandırılması mümkün olabilir. Bir kısım davalarda ise; tarafların iddialarına ilişkin delillerin üçüncü kişiler veya kamu idareleri nezdinde bulunması mümkün olup, bu kimselerden veya idarelerden istenmesi suretiyle bu delillere ulaşılabilir. Sözü edilen bu gibi durumlarda, ortaya çıkacak yargılama gideri sadece tebligat giderlerinden ibaret bulunmaktadır.
Keşif bilirkişi avansı, tanık dinlenilmesi için gider karşılığını, bu delillere dayanılması gerekmeyen davalarda, davanın açıldığı aşamada davacının mahkeme veznesine yatırmasını temin etmek haksız bir biçimde davacıya ait nakit bir değerin depo edilerek tarafından kullanılmasını engelleme anlamına gelmektedir.
Keşif, bilirkişi incelemesi ve tanık dinlenilmesi gibi hususlar Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na göre delil niteliğinde olduğundan, bunlara ilişkin giderlerin de niteliği itibarıyla tahkikat safhasında delil ikamesi avansına tabi olması zorunludur. Aksi bir yorumla bu kalemlerin gider avansı kapsamında değerlendirilmesi; hak arama özgürlüğünün kısıtlanması sonucunu doğuracağı gibi hakkın özünün korunmasına da engel olacaktır. Bir davacı gösterdiği delillerin bir kısmından vazgeçse bile geriye kalan delillerle haklılığını ispat edebilecekse bu hakkından yoksun bırakılmaması gerektiğinde kuşkuya yer bulunmamaktadır.
Bu nedenle; keşif gideri, bilirkişi ve tanık ücretleri gibi delil ikamesi avansına tabi hususların gider avansı kapsamında değerlendirilerek avans miktarlarının belirlenmesine ilişkin Tarife’nin dava konusu 4. maddesinin; tanık giderlerine ilişkin (b) bendi, keşif giderine ilişkin (c) bendi ve bilirkişi giderine ilişkin (ç) bendinde hukuka uyarlık bulunmadığından, davacının temyiz isteminin kısmen kabul edilerek, Daire kararının anılan kısımlar yönünden bozulması gerektiği oyuyla, kararın bu kısmına katılmıyoruz.