Danıştay Kararı İdari Dava Daireleri Kurulu 2022/1850 E. 2022/3910 K. 22.12.2022 T.

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2022/1850 E.  ,  2022/3910 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2022/1850
Karar No : 2022/3910

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Kurulu
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : Danıştay Beşinci Dairesinin 22/10/2021 tarih ve E:2017/2141, K:2021/3217 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname’nin 3/1. maddesi uyarınca FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu gerekçesiyle davacının meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun … tarih ve … sayılı kararı ile bu karara karşı yapılan yeniden inceleme talebinin reddine ilişkin aynı Kurulun … tarih ve … sayılı kararının iptali istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Beşinci Dairesinin 22/10/2021 tarih ve E:2017/2141, K:2021/3217 sayılı kararıyla;
Davalı idarenin usule ilişkin itirazları yerinde görülmeyerek işin esasına geçilmiş,
“Maddi Olay ve Hukuki Süreç” ile “İlgili Mevzuat”a yer verilmiş; “Yargılamada İzlenen Usul ve Süreç”, “FETÖ’ye İlişkin Tespit ve Değerlendirmeler”, “Demokratik Anayasal Düzene Sadakat Yükümlülüğü”, “Dava Konusu Edilen Kararların Hukuki Niteliği” başlıkları altında genel; “Kişiselleştirme ve Delillerin Değerlendirilmesi” başlığı altında hem genel hem de davacıya özel değerlendirmelerde bulunularak,
Davacı Yönünden Yapılan Değerlendirmede;
Davacının, ceza yargılaması sonucunda Yargıtay … Ceza Dairesinin (İlk Derece) … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile silahlı terör örgütüne üyelik suçundan 10 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, Dairelerinin karar verdiği tarih itibarıyla UYAP ortamında yapılan inceleme sonucunda anılan mahkumiyet kararının kesinleşmediğinin görüldüğü,
Davacı hakkındaki tanık beyanları yönünden, davacının örgütün içinde yer aldığına, örgüt toplantılarına katıldığına, örgüt listesinden Yargıtay Üyeliğine seçildiğine ve diğer hususlara yönelik ifadeler ile davacının bu ifadelere karşı beyanlarının değerlendirilmesi sonucunda, davacının beyanlarına itibar edilmeyerek FETÖ ile süregelen bir ilişki içerisinde olduğu sonucuna varıldığı,
Diğer hususlar yönünden, davacının FETÖ/PDY terör örgütünün yargıda etkin olduğu dönemde yargıda önemli bir makam olan Yargıtay üyeliğine seçilmesinin ve özel yetkili cumhuriyet savcısı olarak görevlendirilmesinin, yukarıda yer verilen diğer tespitlerle birlikte değerlendirildiğinde, anılan örgütle iltisak ve irtibatına yönelik destekleyici bir unsur olduğu,

Ayrıca, davacının iletişime dair kayıtlarının incelenmesinden, örgütün örgütsel amaçlı haberleşme metotlarından biri olan “ankesörlü/sabit hatlardan aranma” biçiminde gizli iletişim sistemine dahil olduğu sonucuna varıldığı belirtilerek,
Dava dosyasında bulunan bilgi ve belgeler ile kararda yer verilen açıklamalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davacının, FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu ve bu nedenle demokratik anayasal düzene sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği, dava konusu kararlarla özel hayatına saygı hakkına yapılan müdahalenin AİHS ve Anayasa anlamında durumun gerektirdiği ölçüde bir tedbir niteliğinde olduğu anlaşıldığından, dava konusu kararlarda hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, Danıştay tetkik hâkiminin davanın reddine dair görüşünün yanlış, olaya, oluşa ve hukuka aykırı olduğu, 667 sayılı KHK’nin, Anayasa ve TBMM İç Tüzüğü hükümlerine uygun kanunlaşmadığından yok hükmünde olduğu, HSK kararlarının ve başvurulabilecekleri yasal yolların muhataplara bildirilmemesinin hak ihlali olduğu, etik ilkelerin ihlal edildiği hususunun kabul edilemeyeceği, bu hususta tek bir örnek gösterilmediği, davacıya yargılama sürecinde tüm belgelerin tebliğ edildiği ve beyan/savunmasının alınmaya çalışıldığı ifadesinin yargılamada idare lehine usul hatası yapıldığının kabulü olduğu, SEGBİS yoluyla katılmaya çalışılmasının duruşmada hazır bulunma hakkını ihlal ettiğine dair Anayasa Mahkemesi kararının bulunduğu, hakkında soruşturma açıldığı, tutuklandığı, meslekten ihraç edildiği tarihlerde FETÖ’nün terör örgütü olduğu hususunun iddiadan ibaret olduğu, bu hususta henüz bir yargı kararının mevcut olmadığı, demokratik Anayasal düzene sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiğine ilişkin hiçbir delilin bulunmadığı, davalı idarece sunulan delillerin meslekten çıkarıldığı tarihten sonra ortaya konulduğu, dolayısıyla bu delillere itibar edilmesinin hatalı olduğu, tanık beyanlarının gerçeğe aykırı olduğu, tanıkların savcılık aşamasındaki ifadelerine itibar edilip, yargılamada değiştirdiği ifadesine itibar edilmemesinin hukuka aykırı olduğu, Yargıtay üyeliğe seçilmesi hususunun iltisak ve irtibat bağı olarak kabul edilemeyeceği, zira Yargıtay üyeliğine seçilmesinde herhangi bir talepte bulunmadığı, disiplin soruşturması yapılmadan ve savunması alınmadan tesis edilen dava konusu kararlardaki eksikliklerin yargılama aşamasında giderilemeyeceği, dava konusu işlemlerin hukuki niteliği hakkında yapılan değerlendirmenin yanlış olduğu, kesin sonuç doğuran ve etkisi sona ermeyen işlemlerin tedbir olarak nitelendirilemeyeceği, iptale konu işlemlerle aile ve özel hayatına müdahalenin iç hukukta kanuni bir dayanağının bulunmaması, hukuki olmaması, meşru bir amaç taşımaması ve demokratik toplumda gerekliliğinin bulunmaması nedenleriyle Anayasa’nın 20. ve AİHS’nin 8. maddesinde korunan temel hakka müdahalenin haklı olmadığı, Anayasa’nın 15. ve AİHS’nin 15. maddesindeki olağanüstü hâlin gereklerine uygun olmayan bir tedbir ile Anayasa’daki hâkimlik teminatına aykırı olarak meslekten çıkarılmasına karar verildiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, Danıştay Beşinci Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dosya tekemmül ettiğinden davacının yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan;
“a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c) Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması” sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
Öte yandan, Daire kararının “Maddi Olay ve Hukuki Süreç” kısımının “Davacıya İlişkin Süreç” bölümünde sözü edilen ve hükme esas alınmayan, davacının “silahlı terör örgütüne üyelik” suçundan 10 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Yargıtay … Ceza Dairesinin (İlk Derece) … tarih ve E:…, K:… sayılı kararına karşı yapılan temyiz başvurusu üzerine, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla, davacı hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan kurulan mahkumiyet hükmünün, hükmolunan temel ceza miktarının fazla belirlenmesi nedeniyle bozulduğu, bunun üzerine davacı hakkındaki ceza yargılamasının Yargıtay … Ceza Dairesinin E:… sayılı esasına kaydedildiği ve yargılamanın halen devam etmekte olduğu anlaşılmıştır.
667 sayılı KHK uyarınca, hâkimlerin ve savcıların terör örgütüne üyelik ve mensubiyeti bulunmasa da terör örgütü ile iltisaklı veya irtibatlı olmaları nedeniyle meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına yönelik işlem tesis edilebilmesi mümkündür. Nitekim dava konusu işlem de, davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile iltisak ve irtibatının bulunduğu gerekçesiyle tesis edilmiştir.
Anayasa Mahkemesi 14/11/2019 tarih ve E:2018/89, K:2019/84 sayılı kararında, iltisaklı kavramını ”kavuşan, bitişen, birleşen”, irtibatlı kavramını ise, ”bağlantılı” olarak tanımlamış, bu kavramların hukuki niteliği ve objektif anlamının yargı içtihatlarıyla belirlenebileceğini belirtmiştir. Bu kavramlar ile, kişilerin cezai sorumluluğunu gerektiren, örgüte üyelik ve mensubiyet kavramlarına nazaran terör örgütleri ile daha az yoğun ve atipik bir bağlantının vurgulandığı açıktır. Bu kapsamda kişilerin terör örgütleri ile irtibat ve iltisaklarının ortaya konulabilmesi için, örgütün amaçlarının gerçekleştirilmesi ya da örgütten yarar sağlamak maksadıyla gerek örgütten gelen talimatlar doğrultusunda gerekse inisiyatif alarak bulundukları hâl ve hareketler neticesinde örgüte veya kendilerine yarar sağladıkları ya da örgüt ile amaç birliği veya sosyal birliktelik görünümü içinde oldukları yönünde kanaat oluşması yeterlidir.
Bu itibarla, ceza muhakemesinde terör örgütüne üye olma suçunun tespitinde delil olarak değerlendirilecek bir kısım fiil ve davranışlar, üstün bir kamu gücü olan yargı yetkisini kullanan hâkim ve savcılar hakkında tesis edilen idari tedbir niteliğindeki işlemlerde terör örgütüne irtibat veya iltisakın sübut bulup bulmadığı yönünden örgüt üyeliğine göre farklı değerlendirilebilecek nitelikte olduğundan, davacının terör örgütü ile iltisak veya irtibatının bulunup bulunmadığına yönelik yargısal denetime ilişkin bu davada, davacı hakkında ”silahlı terör örgütüne üye olmak” isnadıyla açılan ceza davasında verilecek kararın beklenmesi gerekmemektedir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin Danıştay Beşinci Dairesinin temyize konu 22/10/2021 tarih ve E:2017/2141, K:2021/3217 sayılı kararının ONANMASINA,
3. Kesin olarak, 22/12/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.