Danıştay Kararı İdari Dava Daireleri Kurulu 2022/1270 E. 2023/701 K. 06.04.2023 T.

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2022/1270 E.  ,  2023/701 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2022/1270
Karar No : 2023/701

TEMYİZ EDEN (DAVACI) :…
VEKİLİ :Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) :… Başkanlığı
VEKİLİ :I.Hukuk Müşaviri …

İSTEMİN KONUSU :… İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Malatya ili, Hekimhan ilçesi, …Camii Müezzin-Kayyımı olarak görev yapan davacının, Diyanet İşleri Başkanlığı Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği’nin 5/1/(b) maddesinde yer alan “Atanmalarında dinî öğrenim şartı esas alınan unvanlarda; itikat, ibadet, tavır ve hareketlerinin İslâm törelerine uygunluğunun çevresinde bilinir olduğu şeklinde ortak bir nitelik taşımak” şartını kaybettiğinden bahisle, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 98/1/(b) maddesi uyarınca görevinin sona erdirilmesine ilişkin … tarih ve … sayılı işlemin iptaline karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla;
657 sayılı Kanun’un Devlet memurluğuna alınacaklarda aranan genel ve özel şartları düzenleyen 48/1/(B-2) maddesinde, “kurumların özel kanun veya diğer mevzuatında aranan şartları taşımak” hükmüne yer verildiği, 98/1/(b) maddesinde ise, memurluğa alınma şartlarından herhangi birini taşımadığının sonradan anlaşılması veya memurlukları sırasında bu şartlardan herhangi birini kaybetmesi hâllerinde Devlet memurlarının memurluğunun sona ereceğinin hükme bağlandığı; gerek soruşturma raporu, gerek polis tutanakları ve tanık ifadeleri ve gerekse davacının kendi beyanlarından, davacının para karşılığı erkeklerle ilişkiye giren bir kadınla gayri ahlaki ilişkiye girdiğinin sübuta erdiği; bu durumda, 657 sayılı Kanun ile 633 sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun’a dayanılarak hazırlanan Diyanet İşleri Başkanlığı Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği’nin 5/1/(b) maddesinde düzenlenen ortak nitelik koşulunu kaybettiği sonucuna ulaşılan davacının, 657 sayılı Kanun’un 98/1/(b) maddesi uyarınca görevine son verilmesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Onikinci Dairesinin 31/05/2021 tarih ve E:2021/121, K:2021/3289 sayılı kararıyla;
Mevzuat hükümleri uyarınca, atanmalarında dini öğrenim şartı esas alınan alanlarda görev yapan personelin, 657 sayılı Kanun’un 48/1/(B-2) ve 98/1/(b) maddeleri uyarınca Yönetmelikte aranılan “itikat, ibadet, tavır ve hareketlerinin İslâm törelerine uygunluğunun çevresinde bilinir olduğu” şeklindeki ortak nitelik şartını kaybettiğinden bahisle görevine son verme işleminin tesisi için, ”İslam törelerine uygun olmayan bir eylemin bulunmasının” yanında diğer bir şart olarak ”bu eylemin çevresinde bilinir olması” gerektiği, ancak bu iki şartın birlikte gerçekleşmesi durumunda görevine son verilebileceği,
Uyuşmazlıkta, davacının soruşturma sonucu tespit edilen fiillerinin yalnızca birlikte olduğu kadın ile bu kadını fuhuşa teşvik eden, aracılık eden ve yaptıran kadın ve oğlu tarafından bilinmekle birlikte çevresinde bilinmediği, söz konusu fiillerin alenileşmediği, mesleğine ya da sosyal çevresine yansımaları olduğuna ilişkin yeterli bir bulgunun olmadığı, dolayısıyla davacı hakkında “bu eylemin çevresinde bilinir olması gerektiği” şartının gerçekleşmediği, ayrıca davacının görevine son verilmesine ilişkin dava konusu işlemde, her ne kadar dosyada yer verilen ifadeler dikkate alınarak davacının ortak niteliği kaybettiğinden bahisle dava konusu işlem tesis edilmiş ise de, davacının ortak niteliği kaybettiği sonucuna varılamayacağından dava konusu işlemde hukuka uyarlık görülmediği, gerekçesiyle … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi ısrar kararının özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla;
Uyuşmazlıkta, davacının bir kadınla para karşılığı birlikte olduğu iddiasıyla bina çıkışında emniyet görevlilerince yakalanıp karakola götürüldüğü, davacının bilgi veren sıfatıyla imzasının bulunduğu 11/01/2012 tarihli tutanak ve emniyetteki ifadesinde olayı tüm ayrıntılarıyla anlattığı, bu çerçevede elde edilen bilgilerle, evde fuhuş yaptıran kadın ve oğlu haklarında fuhuşa aracılık etmek, teşvik etmek veya yaptırmak suçundan … Asliye Ceza Mahkemesinde kamu davası açıldığı, her ne kadar davacı tarafından disiplin soruşturması aşamasında emniyetteki ifadesinin aksi yönünde beyanlarda bulunulmuşsa da, dava dosyasında bulunan tutanak, ifade ve diğer bilgi ve belgelere göre davacının emniyette verdiği ifadenin somut olayla uyumlu ve bütünlük arzettiği, dolayısıyla davacıya isnad edilen para karşılığı bir kadınla birlikte olmak eylemin sabit olduğu, bu eyleminden hareketle ilgililer hakkında fuhuşa aracılık etmek, teşvik etmek veya yaptırmak suçundan adli soruşturma yapıldığı gözönüne alındığında davacının “itikat, ibadet, tavır ve hareketlerinin islam törelerine uygunluğunun çerçevesinde bilinir olduğu” şeklindeki ortak nitelik koşulunu yitirdiğinin kabulünün gerektiği,
Bu durumda, davacıya isnat edilen ve sübut bulan eylemin adli soruşturmaya konu olması hasebiyle çevresinde duyulduğunun ve bilindiğinin açık olduğu, bu sebeple davacının “itikat, ibadet, tavır ve hareketlerinin İslâm törelerine uygunluğunun çevresinde bilinir olduğu şeklinde ortak bir nitelik taşıma” şartını kaybettiğinin anlaşılmış olması nedeniyle, Devlet memurluğuna girişte aranılan “Kurumların özel kanun veya diğer mevzuatında aranan şartları taşımak” koşulunu kaybettiği anlaşılan davacının, Diyanet İşleri Başkanlığındaki görevine son verilmesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesi eklenmek suretiyle davanın reddi yolundaki ilk kararda ısrar edilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, gerek idari soruşturma gerekse adli soruşturma aşamasında belirttikleri üzere, idari işlemin tesisine dayanak teşkil eden maddi vakıanın olmadığı, adli soruşturma aşamasında iradesinin sakata uğratıldığı ve dosyadaki bilgi ve belgelerden iddia edilen vakıanın yaşandığını ispata dair herhangi bir delilin söz konusu olmadığı, bir an için iddia edilen vakıanın kabulü halinde dahi, dava konusu idari işlemin hukuka uygunluğundan bahsedilemeyeceği, çünkü iddia edilen olayda “İslam törelerine uygun olmayan bir eylemin bulunmasının” ve ”bu eylemin çevresinde bilinir olması” şartlarının her ikisinin de gerçekleşmediği, söz konusu fiilin alenileşmediği, hakkında herhangi bir adli soruşturmanın yapılmadığı, bu olay nedeni ile sosyal çevresinde yansımaların olmadığının sabit olduğu, bu kapsamda “çevresinde bilinir olması koşulu”nun gerçekleşmediği; ısrar kararında belirtilenin aksine hakkında başlatılmış veya takipsizlik ile sonuçlanan herhangi bir soruşturmanın söz konusu olmadığı, maddi olayda kendisinden bilgi veren olarak ifadesinin alındığı belirtilerek, ısrar kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, dava konusu işlemin mevzuat hükümleri çerçevesinde, usule ve hukuka uygun olarak tesis edildiği, davacının işlediği bu fiilin, Yönetmelik hükmü gereğince, din görevliliği ile bağdaşmasının mümkün olmadığı, bu olayın duyulması ve çevrede şüyu bulması da çok kötü bir örnek teşkil etmesine sebep olduğu, bu din görevlisinin kamu hizmetini etkili ve verimli bir şekilde ifa etmesine imkân kalmadığı, temyiz talebinin reddi gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’ÜN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğü Ahlak Büro Amirliğince, edinilen duyum ve ihbarlar üzerine öğrenilen Malatya il merkezinde bulunan bir apartman etrafında takip çalışması yapılır iken, 11/02/2021 tarihinde saat 17:00 civarında bu apartmandan çıkan bir kişinin sorgulanması sonucunda, bu kişinin samimi itirafları ve beyanlarından bahse konu adreste para karşılığı fuhuş yaptırıldığı ve bu kişinin kendisinin de para karşılığı cinsel ilişkide bulunduğu anlaşılmış, beyanda bulunan kişinin Malatya ili, Hekimhan ilçesi, … Camii Müezzin-Kayyımı olarak görev yapan davacı olduğunun öğrenilmesi üzerine düzenlenen evrak Malatya İl Müftülüğüne gönderilmiş, konunun Diyanet İşleri Başkanlığı müfettişlerince incelenmesinin Müftülükçe talep edilmesi üzerine davacı hakkında disiplin soruşturması başlatılmıştır.
Soruşturma sonucunda düzenlenen … tarih ve … sayılı soruşturma raporunda özetle; davacının Ahlak Büro Amirliğinde verdiği ifadesinde, hakkındaki iddiayı kabul ederek iddia konusunu detaylı bir şekilde anlatıp, evdeki kişilerin eşkallerini, evin durumunu, görüştüğü telefon numaralarını ve facebook adresini açık açık söylediği hâlde, soruşturma kapsamında alınan ifadesinde hakkındaki bu iddiayı kabul etmediği; davacının ilişkiye girdiği iddia edilen … isimli kadın, davacıyı tanımadığını beyan etmişse de, bu şahsın soruşturma kapsamında ifadeye çağrılarak ifadeden sonra ayrılmasını müteakip davacının bu kadının hakkında ne söylediğini sormasından bu kadını daha önceden gördüğü ve tanıdığı kanaatinin oluştuğu, Ahlak Büro Amirliği başkomiserinin ifadesinde ise, davacının ifadesi alınana kadar tahkikata konu olayla ilgili ihbar ve şikayetler dışında detaylı bilgiye sahip olmadıkları, fuhuş yapanların kimlikleri, eşkalleri, telefon numaraları, facebook adresleri, dairenin iç durumuyla ilgili davacıdan alınan bilgilere dayalı olarak operasyon yapıldığı, ilişkiye girdiği kadının kimliğinin de davacının verdiği eşkalden tespit edildiği, davacının söylememiş olduğu bir şeyin ifadesine yazılmasının söz konusu olmayacağı, davacının görmemiş bilmemiş olsa bu telefon numaraları ve bilgileri ifadesine yazdırmayacağı; davacının soruşturma kapsamındaki ifadesinde, ailesine kiralık ev bakmak için fuhuş yapılan evin bulunduğu bölgeye 11/01/2012 tarihinde gittiğini iddia ettiği, ancak kız kardeşinin, Mersin’de yaşayan akrabaları için aranan evin 2011 yılı Kasım ayında kiralandığını ve Mersin’de yaşayan akrabalarının Kasım 2011′ de taşındıklarını beyan ettiği, neticede davacının fuhuş yapılan evi, evde bulunan kişilerin ve ilişkiye girdiği kadının eşkalini tarif ettiği, ayrıca evde para verdiği kadının yanında bulunan 10 yaşlarında bir erkek çocuğundan bahsettiği, emniyet görevlilerince evde bulunanların alınması sonrasında, dairenin davacının ifadesindeki tarife uyduğu, parayı verdiği kadının eşkalini verdiği fuhuş yaptıranın … olduğu, yanındaki 10 yaşındaki erkek çocuğun …’nin torunu olduğu, cinsel ilişkiye girdiği kadının eşkalinin …’nin eşkali ile uyuştuğu, görüştüğünü söylediği telefon numaralarının bahse konu evden alınan ve haklarında fuhuş yaptırmaktan iddianame tanzim edilen … ve oğlu …’ye ait olduğu, emniyet görevlilerinin davacının ifadesinden önce bu konularda bilgi sahibi olmadıkları dikkate alındığında, davacının emniyette verdiği ifadenin doğru olduğunun anlaşıldığı, nitekim olayla ilgili şüphelilerin suç işledikleri kanaatine varılarak cezalandırıldıkları, dolayısıyla davacının para karşılığı erkeklerle ilişkiye giren bir kadınla 11/01/2012 tarihinde ücret karşılığı ilişkiye girdiği iddiasının doğru olduğunun anlaşıldığı; olayın emniyet görevlilerinin ifade alması, emniyet birimlerinde hazırlanan dosyanın adlî makamlara intikal ettirilmesi üzerine dava açılması, hazırlanan dosyanın İl Müftlüğüne gönderilmesi sonucu Başkanlıkça tahkikat başlatılması sebebiyle çevrede duyulduğu, dedikodu şeklinde konuşulduğu; bu suretle toplumda örnek olma vasfına aykırı hareket ettiği, dinen ve ahlaken çirkin olan, toplumda nefretle karşılanan ve vicdanlarda çok menfi izler bırakan bir fiilde bulunduğu tespitine yer verilerek görevine son verilmesi gerektiğinden bahisle, Diyanet İşleri Başkanlığı Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği’nin 5/1/(b) maddesinde yer alan “Atanmalarında dinî öğrenim şartı esas alınan unvanlarda; itikat, ibadet, tavır ve hareketlerinin İslâm törelerine uygunluğunun çevresinde bilinir olduğu şeklinde ortak bir nitelik taşımak” şartını kaybettiğinden bahisle, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 98/1/(b) maddesi uyarınca memurluk görevinin sona erdirilmesi teklifinde bulunulmuştur.
Diyanet İşleri Başkanlığı Atama ve Yer Değiştirme Kurulunun … tarih ve … sayılı kararı ile söz konusu rapordaki teklife uygun olarak davacının görevine son verilmesinin uygun olacağına karar verilmiş ve bu karar Diyanet İşleri Başkanlığının … tarih ve … sayılı kararı ile onaylanması üzerine, temyizen incelenen dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT :
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 48/1/(B-2) maddesinde, memurluğa alınacaklarda aranacak özel şartlar arasında, “kurumların özel kanun veya diğer mevzuatında aranan şartları taşımak” şartına yer verilmiş; 98/1/(b) maddesinde, memurların “memurluğa alınma şartlarından herhangi birini taşımadığının sonradan anlaşılması veya memurlukları sırasında bu şartlardan herhangi birini kaybetmesi” hâli Devlet memurluğunu sonra erdiren sebepler arasında sayılmıştır.
633 sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun’un “Personelin nitelikleri” başlıklı değişik 9. maddesinin 2. fıkrasında “Başkanlık personelinin 657 sayılı Kanunda ve bu Kanunda yer almayan diğer nitelikleri ile atanmalarında dinî öğrenim şartı arananlara ilişkin ortak nitelikler yönetmelikle düzenlenir.” hükmü bulunmaktadır.
İşlem tarihinde yürürlükte bulunan 25/10/2011 tarih ve 28095 (Mükerrer) sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan (mülga) Diyanet İşleri Başkanlığı Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği’nin 5/1/(b) maddesinde ise, “Atanmalarında dini öğrenim şartı esas alınan unvanlarda; itikat, ibadet, tavır ve hareketlerinin İslâm törelerine uygunluğunun çevresinde bilinir olduğu şeklinde ortak bir nitelik taşımak”, Diyanet İşleri Başkanlığı kadrolarına ilk defa atanacaklarda aranacak genel şartlar arasında sayılmış; aynı yoldaki düzenlemeye 15/04/2015 tarih ve 29327 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Diyanet İşleri Başkanlığı Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği’nde de yer verilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Daire kararı ile ısrar kararı birlikte değerlendirildiğinde, davacıya isnat edilen eylemin ”İslam törelerine uygun olmadığı” hususunda kararlar arasında bir ihtilaf bulunmadığı görülmektedir.
Uyuşmazlıkta ısrara ilişkin husus, davacıya isnat olunan İslam törelerine uygun olmayan eylemin sabit olduğu ve bu eyleminin davacının “çevresinde bilinir olma” koşulunun olayda gerçekleştiği noktalarında toplanmaktadır.
Diyanet İşleri Başkanlığı, İslam dininin inançları, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek üzere kurulmuştur. Diyanet İşleri Başkanlığının yürüttüğü kamu hizmetini, toplumla temas hâlinde yerine getirmekle yükümlü bulunan memurları olan din görevlilerinin, icra ettikleri görevlerin bir gereği olarak, ahlakları ve yaşayış tarzları ile topluma örnek olmalarının gerektiği açıktır.
Bu husus, Diyanet İşleri Başkanlığı Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği’nin 5/1/(b) maddesinde, dini öğrenim gerektiren unvanlardaki kadrolara ilk defa atanacaklarda aranacak genel şartlardan biri olan ve uyuşmazlıkta uygulanan “itikat, ibadet, tavır ve hareketlerinin İslâm törelerine uygunluğunun çevresinde bilinir olduğu şeklinde ortak bir nitelik taşımak” şartında ifadesini bulduğu görülmektedir. Bu şartta yer alan çevre kavramının içerisinde, din görevlisinin sadece görevini icra ettiği yerin cemaati bulunmayıp, yürütülen görevin mahiyeti gereği, Daire kararında da ifade edildiği üzere mesleki ve sosyal çevresiyle birlikte, bağlı olduğu kurumu bünyesindeki çevresinin de bulunduğu anlaşılmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu olay incelendiğinde, emniyet görevlilerince Malatya il merkezinde bulunan bir apartman etrafında takip çalışması yapılır iken, 11/01/2012 tarihinde saat 17:00 civarında bu apartmandan çıkan davacının bina çıkışında emniyet görevlilerince yakalanıp karakola götürüldüğü, davacının bilgi veren sıfatıyla imzasının bulunduğu 11/01/2012 tarihli tutanak ve davacının emniyetteki ifadesinde sorgulanması sonucunda, bir kadınla para karşılığı cinsel ilişkiye girdiğini kabul ederek, olayın gelişimini ve suç işleyenlerin eşkalleri, telefon numaraları, facebook adresleri, apartman dairesinin iç durumuyla ilgili ayrıntılarıyla bilgi verdiği, bu çerçevede elde edilen bilgilerle, evde fuhuş yaptıranlar hakkında … Asliye Ceza Mahkemesinde kamu davası açıldığı; her ne kadar davacı tarafından disiplin soruşturması aşamasında emniyetteki ifadesinin aksi yönünde beyanlarda bulunulmuşsa da, dava dosyasında bulunan tutanak, ifade ve diğer bilgi ve belgelere göre davacının emniyette verdiği ifadenin, somut olayla uyumlu ve bütünlük arz eder nitelikte olduğu; dolayısıyla, soruşturma raporu, polis tutanakları, tanık ifadeleri ve davacının emniyette verdiği ifadeden, davacıya isnat olunan, para karşılığı erkeklerle ilişkiye giren bir kadınla ücret karşılığı ilişkiye girdiği iddiasının sübuta erdiği anlaşılmaktadır.
Öte yandan, davacının eyleminin, zaman içinde ilk olarak emniyet görevlileri nezdinde, daha sonra olayın intikal ettirilmesi nedeniyle idari soruşturmaya konu edildiği İl Müftülüğü ve Diyanet İşleri Başkanlığı nezdinde ve nihayet açılan kamu davası nedeniyle davacının tanık olarak ifadesine başvurulması hasebiyle Adliye nezdinde bilinir hâle geldiği görülmektedir.
Bu durumda, davacının sabit bulunan eyleminin, mesleki, sosyal ve kurumu bünyesindeki çevresinde bilinir olduğu, Devlet memurluğuna girişinde aranılan “itikat, ibadet, tavır ve hareketlerinin İslâm törelerine uygunluğunun çevresinde bilinir olduğu şeklinde ortak bir nitelik taşıma” şartını kaybettiği anlaşılan davacının, memurluk görevine son verilmesine ilişkin dava konusu işlemde ve davanın reddi yönünde verilen İdare Mahkemesi ısrar kararında sonucu itibarıyla hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararının yukarıda belirtilen gerekçeyle ONANMASINA,
3. Sehven yatırıldığı anlaşılan ve kullanılmayan …-TL harcın istemi hâlinde davacıya iadesine,
4. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (onbeş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 06/04/2023 tarihinde gerekçe ve esasta oyçokluğu ile karar verildi.

GEREKÇEDE KARŞI OY
X- Temyiz edilen kararla ilgili dosyanın incelenmesinden; … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararının, usul ve hukuka uygun bulunduğu, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenlerinin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı anlaşıldığından, davacının temyiz isteminin reddi ile ısrar kararının aynen onanması gerektiği oyuyla, karara gerekçe yönünden katılmıyorum.

KARŞI OY
XX- … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararının, Danıştay Onikinci Dairesinin 31/05/2021 tarih ve E:2021/121, K:2021/3289 sayılı kararında yer alan gerekçe doğrultusunda bozulması gerektiği oyuyla, karara katılmıyorum.