Danıştay Kararı İdari Dava Daireleri Kurulu 2021/710 E. 2023/39 K. 23.01.2023 T.

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2021/710 E.  ,  2023/39 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2021/710
Karar No : 2023/39

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Kurulu
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : Danıştay Beşinci Dairesinin 21/10/2020 tarih ve E:2017/758, K:2020/4574 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı tarafından, 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname’nin 3/1. maddesi uyarınca FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu gerekçesiyle meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun … tarih ve … sayılı kararı ile bu karara karşı yaptığı yeniden inceleme talebinin reddine dair aynı Kurulun … tarih ve … sayılı kararının iptaline, yoksun kaldığı parasal haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesine ve özlük haklarının iadesine ve 667 sayılı KHK’nın 3/1 maddesinin iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulmasına karar verilmesi istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Beşinci Dairesinin 21/10/2020 tarih ve E:2017/758, K:2020/4574 sayılı kararıyla;
Davalı idarenin usule ilişkin itirazları yerinde, davacının 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 3/1. maddesi ile ilgili Anayasa’ya aykırılık iddiası ise ciddi, bu dava dosyası ile Dairelerinin E:2016/44526 esasında kayıtlı bulunan dava dosyasının birleştirilmesi talebi yerinde görülmeyerek işin esasına geçilmiş; “Maddi Olay ve Hukuki Süreç” ile “İlgili Mevzuat”a yer verilmiş; “Yargılamada İzlenen Usul ve Süreç”, “FETÖ’ye İlişkin Tespit ve Değerlendirmeler”, “Demokratik Anayasal Düzene Sadakat Yükümlülüğü”, “Dava Konusu Edilen Kararların Hukuki Niteliği” başlıkları altında genel; “Kişiselleştirme ve Delillerin Değerlendirilmesi” başlığı altında hem genel hem de davacıya özel değerlendirmelerde bulunularak,
Davacı Yönünden Yapılan Değerlendirmede;
… Ağır Ceza Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:.. sayılı kararı ile silahlı terör örgütüne üyelik suçundan davacı hakkında beraat kararı verildiği, bu kararın 12/02/2018 tarihinde kesinleştiği görülmüş ise de, davacının terör örgütüne üyelik suçundan beraat etmiş olmasının, FETÖ/PDY ile iltisak ve irtibatının bulunup bulunmadığı yönünden farklı bir değerlendirme yapılmasına hukuki engel oluşturmayacağı gibi Daireleri tarafından yapılacak idari yargılama yönünden bağlayıcılığının da bulunmadığı,
Davacı hakkındaki tanık beyanları yönünden, davacının 2014 HSK seçimleri döneminde örgütün sözde “bağımsız” adaylarını desteklediğine, komisyon başkanı olarak görev yaptığı dönemde örgüt mensubu kişilerin adliyeye zabıt katibi olarak alınmasında etkili olduğuna ve diğer hususlara yönelik ifadelerin değerlendirilmesi sonucunda, davacının FETÖ ile süregelen bir ilişki içerisinde olduğu sonucuna varıldığı,
Diğer hususlar yönünden, davacının FETÖ/PDY terör örgütünün HSK’da etkin olduğu dönemde Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı ve Komisyon Başkanı olarak görevlendirilmesinin anılan örgütle iltisak ve irtibatına yönelik destekleyici bir unsur olduğunun değerlendirildiği belirtilerek,
Dava dosyasında bulunan bilgi ve belgeler ile kararda yer verilen açıklamalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davacının, FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu ve bu nedenle demokratik anayasal düzene sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği, dava konusu kararlarla özel hayatına saygı hakkına yapılan müdahalenin AİHS ve Anayasa anlamında durumun gerektirdiği ölçüde bir tedbir niteliğinde olduğu anlaşıldığından dava konusu kararlarda hukuka aykırılık görülmediği,
Dava konusu kararlarda hukuka aykırılık görülmediğinden davacının bu kararlar nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesi ve özlük haklarının iadesi isteminin de reddi gerektiği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, OHAL’in konu, amaç ve kapsamı bakımından davacının darbe teşebbüsü kapsamında rolü, etkinliği, fiili ortaya konulmadan yapılan değerlendirmenin subjektif bir değerlendirme olduğu, savunma hakkının bertaraf edilmesinin ve adil yargılanma hakkının ihlali niteliğinde olduğu, yenilen inceleme talebinin savunma hakkı olarak değerlendirilemeyeceği, işlemin iptali için açılan davanın savunma hakkının verildiği anlamına gelmeyeceği; 7145 sayılı Kanun ile 375 sayılı KHK’ya eklenen Geçici 35. madde hükmü ile haklarında işlem tesis edilecek kişilere savunma hakkının daha sonra düzenlendiği, bu durumun da daha önce yapılan işlemlerin hukuka aykırı olarak tesis edildiğini ispatladığı; dava konusu işlemin, bireye özgü olmaması, soyut ve kişiselleştirilmemiş olması nedeniyle hukuka aykırı olduğu; ilk defa OHAL KHK’leri ile mevzuata giren ancak “hukuki hiç bir karşılığı olmayan” bu irtibat ve iltisak kavramlarının muğlak, içeriği ve kapsamı belirsiz, suistimale açık kavramlar olduğu, hukukun üstünlüğüne dayanan bir devlette suç ve cezaların herkes tarafından önceden bilinir ve öngörülebilir olması gerektiğinden olayda kanunilik ilkesinin ve geriye yürümezlik ilkesinin ihlal edildiği; ceza yargılamasında sabit olmayan bir iddianın, ihraç kararının iptali davasında sabit olmuş bir iddia olarak değerlendirilemeyeceği, ceza davasında bu iddiaların suç oluşumu için yeterli sayılmamış olmasında dikkat edilmesi gerektiği; …’nın iddiaları doğru değerlendirilecek olursa bu durumun FETÖ ile irtibatlı ya da iltisaklı olmadığını gösterdiği, …’nın sınavının Adalet Bakanlığınca iptal edildiği, Daire kararında, maddi olgu yerine, “FETÖCÜ olduğu bilinirdi” şeklindeki …’nın soyut beyanına değer verildiği; …’nin beyanında isminin yer almadığı, beyanlarının FETÖ yandaşı ya da iltisaklısı olmadığının anlaşıldığı; …’nin beyanında irtibatını veya iltisakını gösterir bir şeyden bahsedilmediği, 2014 seçimlerinde kimse için çalışma yapmadığı, bu tanığın başkası ile kendisini karıştırıyor olabileceği, atandığı Terörle Mücadele Kanunu uyarınca kurulan mahkemelerin, FETÖ yapılanması nedeniyle CMK 250. md. ile kurulan mahkemeler kapatıldıktan sonra yerine kurulan mahkemeler olduğu, FETÖ karşıtı oluşu nedeniyle bu mahkemeye istem dışı atandığı, bu ifadeden FETÖ ile iltisaklı olduğunun çıkarılmasının mümkün olmadığı; Gizli Tanık …’in ifadelerinin mesnetsiz ve soyut ifadeler olduğu; çocuklarının öğrenimi bölünerek, talebi olmadığı hâlde mağdur edilerek, … Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı olarak atandığı, buna o dönem Hatay’da görev yapan tüm hâkim ve savcıların tanık olduğu, hak edişinden bir alt bölgeye gittiği; kendi sicilindeki diğer hâkim ve savcıların birçoğunun Yargıtay üyeliğine seçildiği, Yargıtay üyeliği seçimlerinde bir oy dahi alamadığı, iltisaklı olsa üye seçilmesinin ya da oylamada oy almasının mümkün olduğu, bu durumun bile FETÖ ile hiçbir irtibat ve iltisakının olmadığına karine olduğu ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, Danıştay Beşinci Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’ÜN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra Anayasaya aykırılık iddiası ciddi görülmeyerek gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan;
“a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c) Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması” sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
Davacının, ceza yargılaması sonucunda … Ağır Ceza Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile silahlı terör örgütüne üyelik suçundan, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun (CMK) 223/2-e maddesi uyarınca anılan suçu işlediğinin sabit olmadığı (delil yetersizliği) gerekçesiyle beraatine karar verildiği ve bu kararın kesinleştiği görülmüştür.
667 sayılı KHK uyarınca, hâkimlerin ve savcıların terör örgütüne üyelik ve mensubiyeti bulunmasa da terör örgütü ile iltisaklı veya irtibatlı olmaları nedeniyle meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına yönelik işlem tesis edilebilmesi mümkündür. Nitekim dava konusu işlem de davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile iltisak ve irtibatının bulunduğu gerekçesiyle tesis edilmiştir.
Anayasa Mahkemesi, 14/11/2019 tarih ve E:2018/89, K:2019/84 sayılı kararında iltisaklı kavramını ”kavuşan, bitişen, birleşen”, irtibatlı kavramını ise ”bağlantılı” olarak tanımlamış, bu kavramların hukuki niteliği ve objektif anlamının yargı içtihatlarıyla belirlenebileceğini belirtmiştir. Bu kavramlar ile, kişilerin cezai sorumluluğunu gerektiren örgüte üyelik ve mensubiyet kavramlarına nazaran terör örgütleri ile daha az yoğun ve atipik bir bağlantının vurgulandığı açıktır. Bu kapsamda kişilerin terör örgütleri ile irtibat ve iltisaklarının ortaya konulabilmesi için, örgütün amaçlarının gerçekleştirilmesi ya da örgütten yarar sağlamak maksadıyla gerek örgütten gelen talimatlar doğrultusunda gerekse inisiyatif alarak bulundukları hâl ve hareketler neticesinde örgüte veya kendilerine yarar sağladıkları ya da örgüt ile amaç birliği veya sosyal birliktelik görünümü içinde oldukları yönünde kanaat oluşması yeterlidir.
Bu itibarla, davacının silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan beraatine karar verilmiş ise de, ceza muhakemesinde terör örgütüne üye olma suçu yönünden delil olarak değerlendirilemeyecek bir kısım fiil ve davranışlar ile bunlara ilişkin bilgi ve belgeler, üstün bir kamu gücü olan yargı yetkisini kullanan hâkim ve savcılar hakkında tesis edilen idari tedbir niteliğindeki işlemlerde terör örgütüne irtibat veya iltisakın sübut bulup bulmadığı yönünden örgüt üyeliğine göre farklı değerlendirilebilecektir.
Bu çerçevede, davacının terör örgütü ile iltisak veya irtibatının bulunup bulunmadığına yönelik yargısal denetime ilişkin işbu dava dosyasında yer verilen tespitler birlikte değerlendirildiğinde, davacının FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu sonucuna varıldığından bahisle verilen Danıştay Beşinci Dairesi kararı usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin Danıştay Beşinci Dairesinin temyize konu 21/10/2020 tarih ve E:2017/758, K:2020/4574 sayılı kararının ONANMASINA,
3. Adli yardım kararından dolayı ertelenmiş olan temyiz aşamasına ilişkin yargılama giderlerinin, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin 1. fıkrası uyarınca davacıdan tahsili için Dairesince müzekkere yazılmasına,
4. Kesin olarak, 23/01/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.