Danıştay Kararı İdari Dava Daireleri Kurulu 2021/3943 E. 2022/392 K. 10.02.2022 T.

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2021/3943 E.  ,  2022/392 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2021/3943
Karar No : 2022/392

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : … Büyükşehir Belediye Başkanlığı
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Başkanlığı
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : Danıştay Altıncı Dairesinin 05/10/2021 tarih ve E:2018/2396, K:2021/10602 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun … tarih ve … sayılı kararıyla onaylanan, İzmir ili, … ilçesi, … Mahallesi, … ada, … parsel sayılı taşınmaza ilişkin 1/1000 ölçekli uygulama ve 1/5000 ölçekli nazım imar planı değişikliğinin iptali istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Altıncı Dairesinin 05/10/2021 tarih ve E:2018/2396, K:2021/10602 sayılı kararıyla;
Davalı idarenin ehliyet ve süre itirazlarının yerinde görülmediği belirtilerek,
Dairelerinin, E:2018/3375 sayılı dosyasında, mahallinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu hazırlanan raporda; dava konusu 1/5000 ölçekli nazım imar planı değişikliğinde dava konusu parselin “turizm + ticaret + konut alanı” ve “park alanı”, 1/1000 ölçekli uygulama imar planı değişikliğinde ise E:0.60, Yençok=2 kat yapılaşma koşullu “turizm + ticaret + konut alanı”, “park” ve “7 m.lik yaya yolu” olarak planlandığı,
Dava konusu parselin bulunduğu alanın 16/11/2015 tarihinde onaylanan İzmir – Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planında “kentsel yerleşik alan”, 08/10/2012 tarihinde onaylanan 1/25.000 ölçekli İzmir Büyükşehir Bütünü Çevre Düzeni Planında ise “turizm tesis alanı” kullanımında kaldığı,
Dava konusu taşınmazın özelleştirme kapsamına alınmasının, imar planı değişikliği yapılması yönünden geçerli ve nesnel bir gerekçe olduğu,
Dava konusu plan değişikliklerinin, planların kademeli birlikteliği ilkesine uygun olduğu,
İmar planı değişiklikleri ile öngörülen, “ticaret + turizm + konut alanı” şeklindeki karma kullanım kararı ile park alanı kullanımının, imar planlarının ölçek özellikleri dikkate alındığında 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planında öngörülen plan kararları ve plan hükümleri ile çelişmediği,
Aynı şekilde, taşınmazda belirlenen turizm ve ticaret, park ve yol kullanımlarının, 1/25.000 ölçekli İzmir Büyükşehir Bütünü Çevre Düzeni Planına da uygun olduğu,
Alanın jeolojik özelliklerine ilişkin olarak jeolojik etüt çalışmalarının ilgili mevzuat gereği tamamlanmış olduğu,
Bölgede öngörülen ulaşım sistemi üzerinde herhangi bir değişiklik öngörülmemesi itibarıyla, dava konusu alanda planlanmış olan “7 metrelik yaya yolu”nun, planda belirlenen işlevini yerine getirmek için uygun ve yeterli olduğu,
Dava konusu alanda, 1/1000 ölçekli uygulama imar planı değişikliği ile öngörülen yapılaşma koşullarının planlama esaslarına, şehircilik ilkelerine, imar mevzuatına ve kamu yararına aykırı olmadığı,
Diğer yandan, imar planı değişiklikleri ile öngörülen ticaret + turizm + konut alanı kullanım kararının %70 oranında konut kullanımına ayrılmasının, 1/25.000 ölçekli İzmir Büyükşehir Bütünü Çevre Düzeni Planında öngörülen plan kararları ve plan hükümleri ile çeliştiği,
Dava konusu alanda plan değişiklikleri öncesinde kamu konaklama ve eğitim tesis alanı kullanım kararı kapsamında konaklama tesisinin yanı sıra Kaymakamlık lojmanları olarak kullanılan mesken amaçlı yapılar ile söz konusu alanda yaşayanlara yönelik planlanmış bir ilkokul alanının da bulunduğu; dava konusu alandaki mevcut konut/lojman amaçlı yapılar incelendiğinde, plan değişiklikleri öncesinde mevcut 109 kişilik yerleşik nüfusa ilave olarak plan değişiklikleri ile 170 kişilik ilave nüfusun daha yaşamasının öngörüldüğü; dolayısıyla, kamu eğitim ve konaklama tesis alanı olan kullanım kararının ticaret + turizm + konut alanı olarak değiştirilmesi sebebiyle alana ilave kalıcı nüfusun gelmesi nedeniyle nüfus artışından söz edilmesinin zorunluluk içerdiği, dava konusu plan değişikliklerinde ticaret+turizm+konut alanı (TİCTK) kullanımı ile planlama alanı sınırları içerisinde yeni öngörülen ilave nüfusun gereksinimlerine yönelik olarak park alanı kullanımı öngörülmekle beraber, eğitim ve sağlık gibi kentsel – sosyal altyapı alanları öngörülmemiş olması itibarıyla, taşınmazda belirlenen “konut” kullanımı açısından planlama esaslarına, şehircilik ilkelerine, kamu yararına ve imar mevzuatına uyarlık olmadığı,
Kamu eğitim ve konaklama tesis alanı olarak gelişmesi hedeflenmiş olan dava konusu 27 ada, 1 sayılı parseldeki kullanım kararının, bölgenin turizm işlevine sahip bir alan olarak değerlendirilmesi gerektiği hususu dikkate alındığında, dava konusu plan değişiklikleri kapsamındaki ticaret+turizm+konut (TİCTK) kullanım kararının ağırlıklı olarak (%70) konut kullanımını içermesi ile yürürlükteki imar planlarının ana karar ve stratejilerine, planlama esaslarına, şehircilik ilkelerine ve kamu yararına aykırı olduğu,
Alansal büyüklüğünün mevzuat ile belirlenen standartları karşılamaması itibarıyla, parselde öngörülen park alanı kullanımının planlama esaslarına, şehircilik ilkelerine, kamu yararına ve imar mevzuatına uygun olmadığı,
Yine alanda hiçbir kamusal kullanıma yönelik genel otopark ayrılmamış olduğu dikkate alındığında, dava konusu imar planı değişikliklerinin planlama esaslarına, şehircilik ilkelerine, imar mevzuatına ve kamu yararına uygun olmadığı yönünde tespitlere yer verilmiş ise de, dava dosyasının incelenmesinden;
Hukuki sürecin sonuçlanmaması nedeniyle mülkiyet durumu ihtilaflı olan alanda imar planı değişikliği yapılamayacağı itirazına ilişkin olarak;
Dava konusu taşınmazın, Hazineye devri ile İçişleri Bakanlığı Urla Kaymakamlığına tahsisine ilişkin İzmir Valiliği Devir Tasfiye ve Paylaştırma Komisyonunun … tarih ve … sayılı kararının iptali istemiyle, davacı tarafından açılan davanın reddi yolunda verilen … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı karar; Danıştay Sekizinci Dairesinin 08/10/2018 tarih ve E:2016/13286, K:2018/5418 sayılı kararıyla onandığından, dava konusu taşınmazın mülkiyet durumuna yönelik itirazın yerinde görülmediği,
Kamu tesis alanı kullanımının özel bir işlev olan turizm+ticaret+konut alanına çevrilmesinin kamu yararına ve mevzuata aykırı olduğu itirazı bakımından;
Özelleştirme programındaki kuruluşlara ait veya özelleştirilmek üzere özelleştirme programına alınan arsa ve arazilerde, ilgili kuruluşlardan gerekli görüş alınmak suretiyle her ölçekteki imar planı değişikliklerini yapmanın Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığının yetkisinde olduğu, bu yetki kapsamında dava konusu taşınmazın özelleştirme kapsam ve programına alınmasına ilişkin işleme karşı davacı tarafından açılan bir davanın da bulunmadığı, bu bakımdan özelleştirme kapsam ve programına alınan taşınmazın ilgili mevzuat çerçevesinde yapılan imar planı değişikliğinde kamu yararına ve mevzuata aykırılık bulunduğu iddiasının yasal dayanağının bulunmadığı,
Dava konusu imar planı değişikliği ile bölgedeki yoğunluğun artırıldığı ancak gerekli sosyal ve teknik altyapı alanının ayrılmadığı itirazı yönünden;
Uyuşmazlık konusu parselin yakın çevresinde 2 katlı, düşük yoğunluklu ikincil konut yapılaşmalarının bulunduğu, dava konusu 1/1000 ölçekli uygulama imar planı ile de parsele E:0.60, Yençok:2 kat yapılaşma koşullarında turizm+ticaret+konut alanı kullanımının getirildiği, ayrıca parselin kısmen park alanı olarak belirlendiği, kısmen de 7 metre en kesitli trafik yolu düzenlendiği, söz konusu yapılaşma koşullarının ve kullanım kararlarının çevre imar bütünlüğüne uygun olduğu,
Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği’nin 21. maddesinin onuncu fıkrasına göre, imar planlarında ticaret+turizm+konut karma kullanım alanlarında, konut kullanımına da yer verilmesi halinde konut kullanım oranları belirlenerek, konut kullanımının gerektirdiği sosyal ve teknik altyapı alanlarının ayrılmasının zorunlu olduğu, dava konusu 1/5000 ölçekli nazım ve 1/1000 ölçekli uygulama imar planlarında anılan hüküm uyarınca, parseldeki konut kullanımının, toplam emsalin %70’ini aşamayacağının belirlendiği, planlama alanı içerisinde sosyal altyapı alanı olarak da park alanının ayrıldığı, yerleşim yerleri içinde bulunan dava konusu parseldeki park ve yeşil alan gibi donatıların parsel içerisinde karşılanması gerekmekle birlikte, eğitim, sağlık gibi donatıların ulaşım mesafesi içerisinde bulunan sosyal ve teknik altyapı alanlarından karşılanmasının mümkün olduğu,
Sonuç olarak; 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 9. maddesinin ikinci fıkrasında verilmiş olan yetkiye istinaden, Özelleştirme Yüksek Kurulunca yalnızca dava konusu parsel ile sınırlı bir alana ilişkin imar planı değişikliği yapıldığı, İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planında “kentsel yerleşik alan” ve 1/25.000 ölçekli İzmir Büyükşehir Bütünü Çevre Düzeni Planında “turizm tesis alanı” lejantlarında kalan parsele, üst ölçekli planlarla uyumlu şekilde, “turizm+ticaret+konut alanı” kullanımı getirildiği,
Çevrede 2 katlı konut alanlarının bulunduğu bir alanda, 1/1000 ölçekli uygulama imar planında, taşınmazlara E:0.60, Yençok:2 kat yapılaşma koşulları getirilerek çevreyle uyumlu yapılaşma şartları belirlendiği, otopark ihtiyacının parsel içerisinde çözümlenebileceği, diğer taraftan dava konusu parselle sınırlı olarak yapılan bu değişikliğin sosyal ve teknik alt yapı dengesini etkileyecek nitelikte olmadığı, bu nedenlerle ayrıcalıklı haklar verilerek çevre imar bütünlüğünün bozulmadığı, imar planı değişikliklerinin kendi aralarında uyumlu ve üst ölçekli planlara uygun oldukları, sosyal donatı alanları ile teknik altyapı alanlarının tamamının dava konusu parselde ayrılmasının gerekli olmadığı hususları gözetilerek dava konusu imar planı değişikliklerinin şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına, imar mevzuatına ve kamu yararına uygun olduğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Davacı tarafından, dava konusu imar planları ile kamusal kullanımın azaltılarak, yapı ve nüfus yoğunluğunun arttırıldığı, mevcut donatı miktarının dengesinin bozulduğu, parçacıl nitelikte imar planı değişikliği yapıldığı, 10 metreden küçük taşıt yolu belirlenemeyeceğinden 7 metrelik yolun mevzuata aykırı olduğu, taşınmazda belirlenen ticaret kullanımları arasında alışveriş merkezlerinin de yer alabileceği, bu nedenle işlemde, Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği’nin 8. maddesinin onbirinci bendine aykırılık olduğu, alanda yaya ve trafik sirkülasyonunun arttırıldığı, plan değişikliğinin kapsamlı olarak ele alınarak çevre, ulaşım, trafik kriterleri yönünden değerlendirilmesi gerektiğinden, temyize konu kararın bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, Danıştay Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ :
Dava konusu imar planı değişiklikleri ile taşınmaz, kısmen konut+ticaret+turizm karma kullanımına, kısmen de park ve yol kullanımlarına ayrılmıştır.
12/03/2012 onay tarihli 1/25.000 ölçekli İzmir Bütünü Çevre Düzeni Planında, taşınmaz, turizm tesis alanında kalmaktadır.
3194 sayılı Kanun’un “Planlama kademeleri” başlıklı 6. maddesinde, planların kapsadıkları alan ve amaçları açısından “Bölge Planları” ve “İmar Planları”, imar planlarının ise “Nazım İmar Planları” ve “Uygulama İmar Planları” olarak hazırlanacağı hükme bağlanmış, 8. maddesinde ise, planların hazırlanmasında ve yürürlüğe konulmasında uyulacak esaslar belirlenerek, (b) bendinde, imar planlarının, nazım imar planı ve uygulama imar planından meydana geleceği, mevcut ise bölge planı ve çevre düzeni plan kararlarına uygunluğu sağlanarak yürürlüğe gireceği açıklanmıştır.
Hangi ölçekte olursa olsun; planlama, geleceğe dönük öneri, önlem ve kararlar dizisidir. İleriye dönük kentsel gelişmenin yönlendirilmesinde en temel araçlardan biri olan imar planlaması ile kentsel gelişmenin yakın gelecekteki temel fiziksel özelliklerini oluşturan “yönü, şekli ve büyüklüğü” ile ilgili belirlemeler yapılmaktadır.
Bu hükümler gereği, imar planları ülke, bölge ve kent verilerine göre kentsel işlevler arasında var olan ya da sağlanabilecek olanaklar ölçüsünde en iyi çözüm yollarını bulmak, belde halkına iyi yaşama düzeni ve koşulları sağlamak amacıyla kentin kendine özgü, yaşayış biçimi ve karakteri, nüfus planı ve yapı ilişkileri, yörenin gerek çevresiyle ve gerekse çeşitli alanları arasında olan bağlantıları, halkın sosyal ve kültürel gereksinimleri, güvenlik ve sağlığı ile ilgili konular gözönüne alınarak ileriye dönük uzun bir dönemi de kapsayacak biçimde hazırlanır ve koşulların zorunlu kıldığı biçim ve zamanlar istisna kabul edilerek yine yukarıda yer verilen yöntemler izlenerek değiştirilebilir.
Olayda, 1/25.000 ölçekli İzmir Bütünü Çevre Düzeni Planı’nın 126 sayılı plan notunda; “… İzmir Büyükşehir Belediyesi sınırları içerisinde turizm gelişmelerinin genel olarak kıyı alanlarında yer seçmiş olduğu, bunun dışında, tarihsel ve kültürel değerlerin olduğu bölgelerde, doğal güzelliklere sahip olan alanlarda ve jeotermal kaynakların bulunduğu alanlarda sınırlı sayıda gelişmenin varlığı gözlenmiştir. Kıyı kesimlerindeki 1/ ölçekli çevre düzeni planları ve buna bağlı alt ölçekli imar planları kaynaklı olarak bölgenin, tercihli turizm ve ikinci konut alanı şeklinde düzenlenmiş olması ve tercihin de mülkiyet sahiplerine bırakılmış olması nedeniyle, turizmin gelişmesi için uygun alanlarda ikinci konut gelişmesinin ortaya çıkmış olduğu, dolayısıyla da bütünlüklü bir turizm gelişmesinin engellenmiş olduğu görülmüştür. … Turizm alanlarına ilişkin planlama kararlarının geliştirilmesi aşamasında; onaylı imar planı kararları doğrultusunda, ağırlıklı olarak arazi sahiplerinin tercihine bırakılarak ikinci konut alanı olarak gelişmiş olan ancak; turizm gelişmesine uygun olabilecek bu alanların, bugün itibarıyle yitirilmiş olduğu, bu nedenle de henüz yapılaşmamış olan alanlarda öncelikle turizm kararlarının geliştirilmesinin esas olduğu ilke olarak benimsenmiştir …” şeklinde, 156 sayılı plan notunda, “…BATI AKSI olarak belirlenmiş olan Urla-Güzelbahçe-Seferihisar-Menderes-Selçuk kesimi; … Batı Aksı; tarımsal potansiyeli zengin ve turizm potansiyeli yüksek bir bölge olup, merkezkentle bu yerleşmeler arasında kalan bölgelerde turizmin gelişmesine ve ikinci konut kullanımına dönük yapılaşma eğilimlerinin de yoğun olarak görüldüğü bir bölgedir. Bölgenin en önemli potansiyeli turizm olmakla beraber, kıyı kesiminde yer alan tercihli kullanım plan kararı olan alanların konut ağırlıklı gelişimi bu sektörün gelişiminde olumsuz bir etki yaratmıştır …” şeklinde plan notlarına yer verildiği görülmüştür.
Bu itibarla, alt ölçekli imar planlarında yapılacak imar planı değişiklikleri, üst ölçekli çevre düzeni planına uygun olmak zorunda olup, taşınmaz her ne kadar halihazırda boş bir parsel niteliğinde olmayıp, üzerinde kullanılmayan lojman binaları bulunmakta ise de; uyuşmazlığa konu imar planı değişiklikleri ile belirlenen kullanımlar doğrultusunda, bu yapıların korunmayacağı açık olup, anılan çevre düzeni planında bölgede ileriye dönük olarak turizm kullanımının belirlenmesi ve ön plana çıkarılması gerektiği hem kullanım kararı hem de ilke olarak belirlendiğinden, taşınmazda belirlenen konut kullanımının, üst ölçeğe aykırı olduğu ortadadır.
Kaldı ki çevre düzeni planı notlarında; “Tercihli Kullanım Alanları: Turizm ve konut yapılaşmalarının bir arada yapılmasının olanaklı kılındığı tercihli kullanım alanlarıdır. Bu bölgelerde ölçek gereği gösterilemeyen kentsel kullanıma dönük sosyal ve teknik donatı alanları yer alacaktır. Bu alanlarda onaylı alt ölçekli planlarda yoğunluk arttırıcı düzenlemelere gidilemez.” hükmü yer almakta olup, tercihli kullanım alanlarının yer alabileceği yerler belirlenmiş durumdadır.
Diğer yandan, taşınmazda öngörülen tüm kullanımlar yönünden dava dosyasının, plan açıklama raporunun ve bilirkişi raporundaki tespitler birlikte değerlendirildiğinde, dava konusu edilen imar planı değişikliği ile getirilen kullanım kararları sonucu, gelecekte bu alanda yaşaması öngörülen kalıcı nüfusun ihtiyacı olan donatı alanlarının neler olduğu, plan bütünü içerisinde dava konusu planlar ile öngörülen nüfusa yeterli donatı standartlarının bulunup bulunmadığı, aynı şekilde parsel içerisinde getirilen sosyal ve teknik donatı alanlarının mevzuat ile öngörülen standartlara uygun olarak ayrılıp ayrılmadığı ve ulaşım altyapısının yeterli olup olmadığı hususlarında mevzuatta öngörülen şekilde bir çalışma ya da analizin yapılmadığı anlaşılmaktadır.
Davalı idarece, bölgede daha önce parselasyon yapılarak düzenleme ortaklık payı kesildiği halde taşınmazın yaklaşık %10”luk kısmının sosyal donatı alanı (park) olarak ayrıldığı belirtilmekte ise de, sosyal donatı ihtiyacının sadece park kullanımından ibaret olmadığı; uyuşmazlıkta, önceki 1/5000 ölçekli nazım imar planında “kamu tesis alanı ve yol”, 1/1000 ölçekli uygulama imar planında “kamu eğitim ve konaklama tesisleri ve yol” olarak öngörülmüş bir alanın kaldırılarak, turizm+ticaret+konut alanı olarak belirlendiği de göz önünde bulundurulduğunda, dava konusu planlar yapılırken, sosyal ve teknik donatılar yönünden bütüncül bir yaklaşım izlenerek, alanda öngörülen nüfüs ve ihtiyaç olan altyapı alanlarına yönelik ayrıntılı bir araştırma ve incelemenin ortaya konulması gerektiği kuşkusuzdur.
Nitekim; plan açıklama raporunda taşınmazın, doğusunda ve batısında konut alanları, güneyinde de bir ortaöğretim tesis alanı olduğu belirtilmekle yetinilmiş, bu hususa yönelik alanda öngörülen kalıcı nüfus ile bağlantının kurulmadığı görülmüştür.
Kaldı ki, alandaki genel planlama konusunda yetkili olan davacı İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın davalı idareye gönderdiği … tarih ve … sayılı yazısında, alana gelecek nüfusun ihtiyacına yönelik sosyal ve teknik altyapı alanlarının ayrılmadığı belirtilmektedir.
Bu doğrultuda, dava konusu imar planları ile alanda getirilen nüfusun ihtiyacı olan sosyal ve teknik donatı alanı miktarının mevzuat ile öngörülen standartlara uygun olup olmadığının değerlendirilmesi, alanda bu ihtiyacın karşılanması mümkün ise sosyal ve teknik altyapı alanlarının ayrılması, mümkün değil ise nerede ve nasıl karşılanacağına ilişkin araştırma ve analizlerin yapılması sonucunda dava konusu imar planlarının hazırlanması gerekirken, bu hususlar yerine getirilmeksizin onaylanan söz konusu imar planlarının, çevre imar bütünlüğünü bozmayacak nitelikte olduğundan söz edilebilmesine bu haliyle olanak bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulü ile Daire kararının bozulmasına ve dava konusu imar planlarının iptaline karar verilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dosya tekemmül ettiğinden yürütmeyi durdurma istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 20/A maddesi uyarınca gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Daha önce mülkiyeti İl Özel İdaresine ait ve Urla Kaymakamlığına tahsisli olan 22.987,00 m2’lik dava konusu taşınmazın, 3/4 hissesi Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun … tarih ve … sayılı kararı, 1/4 hissesi ise … tarih ve … sayılı kararı ile özelleştirme kapsam ve programına alınmıştır.
Bu süreçte, 6360 sayılı Kanun uyarınca, dava konusu taşınmazın Hazineye devrine ilişkin İzmir Valiliği Devir Tasfiye ve Paylaştırma Komisyonu’nun … tarih ve … sayılı kararının iptali istemiyle açılan davanın reddi yolundaki, … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı, Danıştay Sekizinci Dairesinin 08/10/2018 tarih ve E:2016/13286, K:2018/5418 sayılı kararıyla onanmıştır.
Taşınmazda, 28/12/2010 tarihli 1/5000 ölçekli nazım imar planı ile belirlenen “kamu tesis alanı ve yol” kullanımın, “turizm+ticaret+konut alanı” ve “park” olarak belirlenmesine ilişkin 1/5000 ölçekli nazım imar planı değişikliği ile 19/02/2007 tarihli 1/1000 ölçekli uygulama imar planı ile öngörülen “kamu eğitim ve konaklama tesis alanı ve yol” kullanımının, E:0.60, Yençok:2 kat yapılaşma koşullarında “turizm+ticaret+konut alanı” ve “park” ve “yol” olarak belirlenmesine dair 1/1000 ölçekli uygulama imar planı değişikliğinin, Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun … tarih ve … sayılı kararıyla onaylanması üzerine, temyizen incelenen dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT :
İşlem tarihinde yürürlükteki haliyle, 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 5. maddesinde, nazım imar planı; varsa bölge veya çevre düzeni planlarına uygun olarak halihazır haritalar üzerine, yine varsa kadastral durumu işlenmiş olarak çizilen ve arazi parçalarının; genel kullanış biçimlerini, başlıca bölge tiplerini, bölgelerin gelecekteki nüfus yoğunluklarını, gerektiğinde yapı yoğunluğunu, çeşitli yerleşme alanlarının gelişme yön ve büyüklükleri ile ilkelerini, ulaşım sistemlerini ve problemlerinin çözümü gibi hususları göstermek ve uygulama imar planlarının hazırlanmasına esas olmak üzere düzenlenen, detaylı bir raporla açıklanan ve raporuyla beraber bütün olan plan olarak, uygulama imar planı ise; tasdikli halihazır haritalar üzerine varsa kadastral durumu işlenmiş olarak nazım imar planı esaslarına göre çizilen ve çeşitli bölgelerin yapı adalarını, bunların yoğunluk ve düzenini, yolları ve uygulama için gerekli imar uygulama programlarına esas olacak uygulama etaplarını ve diğer bilgileri ayrıntıları ile gösteren plan olarak tanımlanmıştır.
Aynı Kanun’un 9. maddesinin ikinci fıkrasında, “Belediye hudutları ve mücavir alanlar içerisinde bulunan ve özelleştirme programına alınmış kuruluşlara ait arsa ve arazilerin, ilgili kuruluşlardan gerekli görüş, (Belediye) alınarak çevre imar bütünlüğünü bozmayacak imar tadilatları ve mevzi imar planlarının ve buna uygun imar durumlarının Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca hazırlanarak Özelleştirme Yüksek Kurulunca onaylanmak suretiyle yürürlüğe girer ve ilgili Belediyeler bu arsa ve arazilerin imar fonksiyonlarını 5 yıl değiştiremezler.” düzenlemesine, Ek 3. maddesinde de, “Özelleştirme programındaki kuruluşlara ait veya kuruluş lehine irtifak ve/veya kullanım hakkı alınmış arsa ve araziler ile özel kanunları uyarınca özelleştirilmek üzere özelleştirme programına alınan arsa ve arazilerin, 3621 sayılı Kıyı Kanunu veya 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu kapsamında kalan yerler dahil olmak üzere genel ve özel kanun hükümleri kapsamında yer alan tüm alanlarda imar planlarını yapmaya ve onaylamaya yetkili olan kurum veya kuruluşlardan görüş alınarak çevre imar bütünlüğünü bozmayacak her tür ve ölçekte plan, imar planı ile değişiklik ve revizyonları müellifi şehir plancısı olmak üzere Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca yapılarak veya yaptırılarak Özelleştirme Yüksek Kurulunca onaylanmak ve Resmi Gazetede yayımlanmak suretiyle kesinleşir yürürlüğe girer. İlgili kuruluşlar bu madde kapsamında yapılan planları devir tarihinden itibaren beş yıl süreyle değiştiremezler. Bu süre içerisinde imar planlarına ilişkin olarak, verilecek mahkeme kararlarının gereklerinin yerine getirilmesini teminen yapılacak imar planı değişikliğine ilişkin iş ve işlemler Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca bu maddede belirtilen usul ve esaslara göre gerçekleştirilir. İlgili kuruluşlar görüşlerini onbeş gün içinde bildirirler. Bu madde kapsamında yapılan her ölçekteki plan ve imar planlarında 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 17 nci maddesinin (a) bendinin ikinci ve sekizinci paragrafındaki hükümler uygulanmaz. Özelleştirme sürecinde ihtiyaç duyulması halinde, bu planlara göre yapılacak imar uygulamasına ilişkin parselasyon planları Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından yapılır veya yaptırılır. Bu parselasyon planları Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca onaylanır. Bu planlara göre yapılacak yapılarda her türlü ruhsat ve diğer belgeler ile izinler, ilgili mevzuat çerçevesinde yetkili kurum ve kuruluşlarca verilir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
14/06/2014 tarih ve 29030 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği’nin 26. maddesinde; plan ana kararlarını, sürekliliğini, bütünlüğünü, sosyal ve teknik altyapı dengesini bozmayacak nitelikte, kamu yararı amaçlı, teknik ve nesnel gerekçelere dayanılarak imar planlarında değişiklik yapılabileceği, imar planlarında sosyal ve teknik altyapı hizmetlerinin iyileştirilmesinin esas olduğu, yürürlükteki imar planlarında öngörülen sosyal ve teknik altyapı standartlarını düşüren plan değişikliği yapılamayacağı, imar planlarında bulunan sosyal ve teknik altyapı alanlarının kaldırılması, küçültülmesi veya yerinin değiştirilmesine dair plan değişikliklerinin zorunluluk olmadıkça yapılamayacağı, imar planında verilmiş olan inşaat emsalinin, kat adedinin, ifraz şartlarının değiştirilmesi sonucu nüfus yoğunluğunun artırılmasına dair imar planı değişikliklerinde artan nüfusun ihtiyacı olan sosyal ve teknik altyapı alanlarının standartlara uygun olarak plan değişikliğine konu alana hizmet vermek üzere ayrılacağı kurala bağlanmış, Yönetmeliğin eki Ek-2 tabloda da farklı nüfus gruplarında asgari sosyal ve teknik altyapı alanlarına ilişkin standartlar belirlenmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri uyarınca; özelleştirme programındaki kuruluşlara ait veya özelleştirilmek üzere özelleştirme programına alınan arsa ve arazilerde, ilgili kuruluşlardan gerekli görüş alınmak suretiyle her ölçekteki imar planı değişikliklerini yapmak, Özelleştirme İdaresi Başkanlığının yetkisi dahilinde olmakla beraber; bu plan ve plan değişikliklerinin çevre ve imar bütünlüğünü bozmayacak şekilde yapılması gerektiği kuşkusuz olup; dava konusu imar planlarına ilişkin yargılamanın da belirtilen bu hususla birlikte, 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 9. maddesinin ikinci fıkrasında verilmiş olan yetkiye istinaden, yalnızca dava konusu parsel ile sınırlı bir alana ilişkin imar planı değişikliğine gidildiği göz önünde bulundurularak yapılması gerekmektedir.
Uyuşmazlıkta, Daire tarafından mahallinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu hazırlanan raporda; dava konusu imar planlarının şehircilik ilkeleri ve planlama esaslarına uygun olduğu yönünde olumlu tespitlerle birlikte,
– Dava konusu imar planı değişiklikleri ile öngörülen plan kararları kapsamında ticaret + turizm + konut alanı kullanım kararının %70 oranında konut kullanımına ayrılmasının, üst ölçekli 1/25.000 ölçekli İzmir Büyükşehir Bütünü Çevre Düzeni Planında taşınmaz için öngörülen “turizm tesis alanı” plan kararları ve plan hükümleri ile çeliştiği,
– Dava konusu alanda plan değişiklikleri öncesinde kamu konaklama ve eğitim tesis alanı kapsamında, konaklama tesisinin yanısıra Kaymakamlık lojmanları olarak kullanılan mesken amaçlı yapılar ile söz konusu alanda yaşayanlara yönelik planlanmış bir ilkokul alanının da bulunduğu; dava konusu alandaki mevcut konut/lojman amaçlı yapılar incelendiğinde, alanda plan değişiklikleri öncesinde alanda mevcut 109 kişilik yerleşik nüfusa ilave olarak plan değişiklikleri ile de 170 kişilik ilave nüfusun bu alanda yaşamasının öngörüldüğü; dolayısıyla, kamu eğitim ve konaklama tesis alanı olan kullanım kararının ticaret + turizm + konut alanı olarak değiştirilmesi sebebiyle alanda ilave kalıcı nüfusun gelmesi ile alanda nüfus artışından söz edilmesinin zorunluluk içerdiği, dava konusu plan değişikliklerinde ticaret+turizm+konut alanı (TİCTK) kullanımı ile planlama alanı sınırları içerisinde yeni öngörülen ilave nüfusun gereksinimlerine yönelik olarak park alanı kullanımı öngörülmekle beraber, eğitim ve sağlık gibi kentsel – sosyal altyapı alanları öngörülmemiş olması itibarıyla dava konusu plan değişiklikleri ile öngörülen plan kararlarının “konut” kullanımı açısından planlama esaslarına, şehircilik ilkelerine, kamu yararına ve imar mevzuatına uygun olmadığı,
– Kamu eğitim ve konaklama tesis alanı olarak gelişmesi hedeflenmiş olan dava konusu 27 ada, 1 sayılı parseldeki kullanım kararlarının özellikle, “konaklama” kullanımı açısından, bölgenin turizm işlevine sahip bir alan olarak değerlendirilmesi gerektiği hususu dikkate alındığında, ticaret+turizm+konut alanı (TİCTK) kullanım kararının ağırlıklı olarak (%70) konut kullanımını içermesi ile alanın konut ağırlıklı olarak karma kullanım işlevine değiştirilmesinin, yürürlükteki planların ana karar ve stratejilerine, planlama esaslarına, şehircilik ilkeleri ve kamu yararına aykırı olduğu; dava konusu plan değişiklikleri ile öngörülen plan kararlarının “konut” kullanımı açısından uygun olmadığı,
– Alansal büyüklüğünün mevzuat ile belirlenen standartları karşılamaması itibarıyla dava konusu plan değişiklikleri kararları ile öngörülen park alanı plan kararının planlama esaslarına, şehircilik ilkelerine, kamu yararına ve imar mevzuatına uygun olmadığı,
– Dava konusu imar planı değişiklikleri ile dava konusu alanda hiçbir kamusal kullanıma yönelik genel otopark ayrılmamış olduğu hususları dikkate alındığında, dava konusu imar planı değişikliklerinin planlama esaslarına, şehircilik ilkelerine, imar mevzuatına ve kamu yararına uygun olmadığı yönünde olumsuz tespitlere de yer verildiği görülmektedir.
Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca hazırlanan imar planlarıyla; yürürlükteki imar planlarında öngörülen sosyal ve teknik altyapı standartlarını düşüren plan değişikliği yapılamayacağı açıktır.
Aynı şekilde, Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca hazırlanan, imar planında verilmiş olan inşaat emsalinin, kat adedinin, ifraz şartlarının değiştirilmesi sonucu nüfus yoğunluğunun artırılmasına dair imar planı değişikliklerinde de, artan nüfusun ihtiyacı olan sosyal ve teknik altyapı alanlarının standartlara uygun olarak plan değişikliğine konu alana hizmet vermek üzere ayrılması, diğer yetkili idarelerce yapılan imar planı değişikliklerinde olduğu gibi bir zorunluluktur.
Bu nedenle temyizen incelenen Daire kararında yer alan; “Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca yalnızca dava konusu parsel ile sınırlı bir alanda imar planı değişikliği yapıldığı … sosyal donatı alanları ile teknik altyapı alanlarının tamamının dava konusu parselde ayrılmasının gerekli olmadığı…”na ilişkin gerekçede hukuki isabet bulunmamaktadır.
Ancak; bilirkişi raporunda yer verilen olumsuz tespitlerden, otopark kullanımı yönünden Daire kararındaki gerekçe, Kurulumuzca da benimsenmiş olup, diğer olumsuz tespitlerin incelenmesine gelince;
– Taşınmazda belirlenen “konut” kullanımının üst ölçekli imar planlarına uygun olmadığı tespiti yönünden; dava konusu imar planı değişikliklerine ilişkin plan açıklama raporunda, üst ölçekli 12/03/2012 onay tarihli 1/25.000 ölçekli İzmir Bütünü Çevre Düzeni Planında, taşınmazın kentsel yerleşik alanda olduğu belirtilmiş ise de; bilirkişilerce, anılan çevre düzeni planında taşınmazın turizm tesis alanında kaldığı belirlendiğinden, alt ölçekte belirlenen konut kullanımının üst ölçeğe aykırı olduğunun belirtildiği, 1/25.000 ölçekli İzmir Bütünü Çevre Düzeni Planı’nın 126 sayılı plan notunda; “… İzmir Büyükşehir Belediyesi sınırları içerisinde turizm gelişmelerinin genel olarak kıyı alanlarında yer seçmiş olduğu, bunun dışında, tarihsel ve kültürel değerlerin olduğu bölgelerde, doğal güzelliklere sahip olan alanlarda ve jeotermal kaynakların bulunduğu alanlarda sınırlı sayıda gelişmenin varlığı gözlenmiştir. Kıyı kesimlerindeki 1/ ölçekli çevre düzeni planları ve buna bağlı alt ölçekli imar planları kaynaklı olarak bölgenin, tercihli turizm ve ikinci konut alanı şeklinde düzenlenmiş olması ve tercihin de mülkiyet sahiplerine bırakılmış olması nedeniyle, turizmin gelişmesi için uygun alanlarda ikinci konut gelişmesinin ortaya çıkmış olduğu, dolayısıyla da bütünlüklü bir turizm gelişmesinin engellenmiş olduğu görülmüştür. … Turizm alanlarına ilişkin planlama kararlarının geliştirilmesi aşamasında; onaylı imar planı kararları doğrultusunda, ağırlıklı olarak arazi sahiplerinin tercihine bırakılarak ikinci konut alanı olarak gelişmiş olan ancak; turizm gelişmesine uygun olabilecek bu alanların, bugün itibarıyle yitirilmiş olduğu, bu nedenle de henüz yapılaşmamış olan alanlarda öncelikle turizm kararlarının geliştirilmesinin esas olduğu ilke olarak benimsenmiştir …” şeklinde, 156 sayılı plan notunda “… BATI AKSI olarak belirlenmiş olan” Urla – Güzelbahçe – Seferihisar – Menderes – Selçuk kesimi; … Batı Aksı; tarımsal potansiyeli zengin ve turizm potansiyeli yüksek bir bölge olup, merkezkentle bu yerleşmeler arasında kalan bölgelerde turizmin gelişmesine ve ikinci konut kullanımına dönük yapılaşma eğilimlerinin de yoğun olarak görüldüğü bir bölgedir. Bölgenin en önemli potansiyeli turizm olmakla beraber, kıyı kesiminde yer alan tercihli kullanım plan kararı olan alanların konut ağırlıklı gelişimi bu sektörün gelişiminde olumsuz bir etki yaratmıştır …” şeklinde tespitlere yer verildiği görülmüştür.
Dava konusu taşınmaz ise, halihazırda yapılaşmamış bir parsel olmayıp, üzerinde 16 adet bina, 32 adet bağımsız bölüm ile beraber bir okul binasının yer aldığı görüldüğünden ve çevre düzeni planında da boş parsellerin öncelikle turizm tesis alanı olarak gelişmesi ilke olarak kabul edildiğinden, taşınmazda belirlenen konut kullanımının hem çevredeki yapılaşma, hem taşınmaz üzerinde daha önceki fiili kullanım durumu, hem de üst ölçekli çevre düzeni planı ile uyumlu olduğu sonucuna varıldığından, bilirkişi raporundaki bu olumsuz tespite itibar edilmemiştir.
– Dava konusu alana ilave gelen kalıcı nüfusun ihtiyacı olan sosyal ve teknik altyapı alanı ayrılmadığı hususu yönünden yapılan değerlendirmede; mevcutta taşınmaz üzerinde yer alan lojman binalarının boş olduğu, bilirkişilerce bu alanda 109 kişi yaşayabilecek iken imar planı değişiklikleri ile 170 kişi ilave nüfus getirildiği halde sosyal ve teknik alt yapı alanlarının artırılmadığı belirtilmiş ise de; alanda öngörülen kalıcı nüfusun çevredeki sosyal donatı alanları açısından ilave bir artış gerektirmediği ve ihmal edilebilir boyutta olduğu sonucuna varılmıştır.
– Bilirkişilerin, dava konusu taşınmazda belirlenen park kullanımının yetersiz olduğu gerekçesiyle planlama tekniklerine uygun olmadığı yönündeki tespiti yönünden ise; taşınmazın batısında ve bitişiğinde bir yeşil alan koridoru belirlendiği, parselin güneyinde de 2.057,53 m2’lik park alanı belirlenerek bu koridorun devamlılığının sağlandığı ve parselde daha önce park alanı öngörülmemiş olduğundan, yeni belirlenen park alanı kullanımıyla donatı alanının artırıldığı sonucuna varıldığından, bu olumsuz tespite de itibar edilememiştir.
Yukarıda yer verilen açıklama ve değerlendirmeler çerçevesinde; dava konusu nazım ve uygulama imar planı değişikliklerinin, planlama ilkelerine, şehircilik esaslarına, imar mevzuatına, hukuka ve kamu yararına uygun olduğu sonucuna varılmıştır.
Bu itibarla, davanın reddi yolundaki Daire kararında sonucu itibarıyla hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1.Davacının temyiz isteminin reddine,
2.Davanın reddine ilişkin Danıştay Altıncı Dairesinin temyize konu 05/10/2021 tarih ve E:2018/2396, K:2021/10602 sayılı kararının, yukarıda belirtilen gerekçeyle ONANMASINA,
3.Kullanılmayan …-TL yürütmeyi durdurma harcının istemi hâlinde davacıya iadesine,
4. Kesin olarak,10/02/2022 tarihinde, esasta ve gerekçede oyçokluğu ile karar verildi.

GEREKÇEDE KARŞI OY
X- Dava; Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun … tarih ve … sayılı kararıyla onaylanan, İzmir ili, … ilçesi, … Mahallesi, … ada, … parsel sayılı taşınmaza ilişkin 1/1000 ölçekli uygulama ve 1/5000 ölçekli nazım imar planı değişikliğinin iptali istemiyle açılmıştır.
Davacı tarafından, dava konusu parselde yeni kullanımla birlikte getirilen konut alanı için herhangi bir sosyal donatı alanı ayrılmadığı ve plan bütünlüğünün bozulduğu iddiasıyla da davanın açıldığı göz önünde bulundurulduğunda, uyuşmazlıkta, söz konusu imar planları ile parsel içerisinde getirilen sosyal ve teknik donatı alanlarının mevzuat ile öngörülen standartlara uygun olarak ayrılıp ayrılmadığı ve ulaşım altyapısının yeterli olup olmadığı hususlarının açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.
Dosyada bulunan bilirkişi raporundaki tespitler değerlendirildiğinde, söz konusu imar planları ile getirilen kullanım kararı sonucu, gelecekte bu alanda yaşaması öngörülen nüfusun ihtiyacı olan donatı alanlarının neler olduğu, plan bütünü içerisinde dava konusu planlar ile öngörülen nüfusa yeterli donatı standartlarının bulunup bulunmadığının sayısal verilerle ortaya konulmadığı, yine ilave kalıcı nüfus açısından çevredeki ulaşım altyapısının yeterli olup olmadığı hususlarında herhangi bir çalışma ya da analizin yapılmadığı anlaşılmaktadır.
Bu doğrultuda, dava konusu imar planları ile alanda getirilen nüfusun ihtiyacı olan sosyal ve teknik donatı alanı miktarının mevzuat ile öngörülen standartlara uygun olup olmadığının değerlendirilmesi, alanda bu ihtiyacın karşılanması mümkün ise sosyal ve teknik altyapı alanlarının ayrılması, mümkün değil ise nerede ve nasıl karşılanacağına ilişkin araştırma ve analizlerin yapılması sonucunda dava konusu imar planlarının hazırlanması gerekmektedir.
Bu durumda, dava konusu imar planları ile alanda getirilen ilave nüfusun ihtiyacı olan sosyal ve teknik donatı alanı miktarının mevzuat ile öngörülen standartlara uygun olup olmadığının açıklığa kavuşturulması amacıyla, ivedi yargılama usulüne tabi bu dosyaya yönelik olarak, konusunda uzman kişilerden oluşan yeni bir heyetle, Kurulumuzca yerinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılması veya ek rapor alınması suretiyle karar verilmesi gerektiği oyuyla, karara katılmıyorum.

KARŞI OY
XX- Dava; Özelleştirme Yüksek Kurulunun … tarih ve … sayılı kararıyla onaylanan, İzmir ili, … ilçesi, … Mahallesi, … ada, … sayılı parsele ilişkin 1/1000 ölçekli uygulama ve 1/5000 ölçekli nazım imar planı değişikliğinin iptali istemiyle açılmıştır.
Dosyanın incelenmesinden; mülkiyeti Hazineye ait, Urla Kaymakamlığına tahsisli, toplam 22.987 metrekarelik alandan oluşan, İzmir ili, … ilçesi, … Mahallesi, … ada, …sayılı parselin 3/4 hissesi Özelleştirme Yüksek Kurulunun … tarih ve … sayılı kararı ile, 1/4 hissesi ise Özelleştirme Yüksek Kurulunun … tarih ve … sayılı kararı ile özelleştirme kapsam ve programına alındığı, dava konusu taşınmazın 1/4 hissesinin Hazineye devrine ilişkin İzmir Valiliği Devir Tasfiye ve Paylaştırma Komisyonunun … tarih ve … sayılı kararının iptali istemiyle açılan davanın reddi yolundaki … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının Danıştay Sekizinci Dairesinin 08/10/2018 tarih ve E:2016/13286, K:2018/5418 sayılı kararıyla onandığı, dava konusu parselin 28/12/2010 onaylı 1/5000 ölçekli nazım imar planındaki kamu tesis alanı ve yol alanı olan kullanımının, turizm+ticaret+konut alanı ve park alanı olarak belirlenmesine ilişkin 1/5000 ölçekli nazım imar planı değişikliği ile 19/02/2007 onaylı 1/1000 ölçekli uygulama imar planındaki kamu eğitim ve konaklama tesis alanı ve yol alanı olan kullanımının E:0,60, Yençok:2 kat yapılaşma koşullarına sahip turizm+ticaret+konut alanı ve yol alanı olarak belirlenmesine ilişkin 1/1000 ölçekli uygulama imar planı değişikliğinin Özelleştirme Yüksek Kurulunun … tarih ve … sayılı kararıyla onaylandığı ve anılan kararla onaylanan 1/1000 ölçekli uygulama ve 1/5000 ölçekli nazım imar planı değişikliğinin iptali istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Davanın durumu ve uyuşmazlığın çözümlenmesinin teknik bilgiyi gerektirmesi nedeniyle Danıştay Altıncı Dairesince yerinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen bilirkişi raporunda özetle;
Dava konusu 1/5000 ölçekli nazım imar planı ve 1/1000 uygulama imar planı değişikliği ile öngörülen plan kararları kapsamında ticaret + turizm + konut alanı kullanım kararının %70 oranında konut kullanımına ayrılmasının üst ölçekli plan kararlarına aykırı olması itibariyle 1/25.000 ölçekli İzmir Büyükşehir Bütünü Çevre Düzeni Planında öngörülen plan kararları ve plan hükümleri ile çeliştiği,
Dava konusu alanda plan değişiklikleri öncesinde kamu konaklama ve eğitim tesis alanı kullanım kararı kapsamında konaklama tesisinin yanısıra Kaymakamlık lojmanları olarak kullanılan mesken amaçlı yapılar ile söz konusu alanda yaşayanlara yönelik planlanmış bir ilkokul alanının da bulunduğu; dava konusu alandaki mevcut konut/lojman amaçlı yapılar incelendiğinde, alanda plan değişiklikleri öncesinde mevcut 109 kişilik yerleşik nüfusa ilave olarak plan değişiklikleri ile de 170 kişilik ilave nüfusun bu alanda yaşamasının öngörüldüğü; dolayısıyla, kamu eğitim ve konaklama tesis alanı olan kullanım kararının ticaret + turizm + konut alanı olarak değiştirilmesi sebebiyle alanda ilave kalıcı nüfusun gelmesi ile nüfus artışından söz edilmesinin zorunluluk içerdiği, dava konusu plan değişikliklerinde ticaret+turizm+konut alanı (TİCTK) kullanımı ile planlama alanı sınırları içerisinde yeni öngörülen ilave nüfusun gereksinimlerine yönelik olarak park alanı kullanımı öngörülmekle beraber, eğitim ve sağlık gibi kentsel – sosyal altyapı alanları öngörülmemiş olması itibarıyla dava konusu plan değişiklikleri ile öngörülen plan kararlarının “konut” kullanımı açısından planlama esaslarına, şehircilik ilkelerine, kamu yararına ve imar mevzuatına uygun olmadığı,
Kamu eğitim ve konaklama tesis alanı olarak gelişmesi hedeflenmiş olan dava konusu … ada, … sayılı parseldeki kullanım kararının özellikle “konaklama” kullanımı üzerinden bölgede turizm işlevine sahip bir alan olarak değerlendirilmesi gerektiği hususu dikkate alındığında, dava konusu plan değişiklikleri kapsamındaki ticaret+turizm+konut alanı (TİCTK) kullanım kararının ağırlıklı olarak (%70) konut kullanımını içermesi ile alanın konut ağırlıklı olarak karma kullanım işlevine değiştirilmesinin yürürlükteki plan ana karar ve stratejilerine, planlama esaslarına, şehircilik ilkeleri ve kamu yararına aykırı olduğu; dava konusu plan değişiklikleri ile öngörülen plan kararlarının “konut” kullanımı açısından uygun olmadığı,
Alansal büyüklüğünün mevzuat ile belirlenen standartları karşılamaması itibarıyla dava konusu plan değişiklikleri kararları ile öngörülen park alanı plan kararının planlama esaslarına, şehircilik ilkelerine, kamu yararına ve imar mevzuatına uygun olmadığı,
Dava konusu 1/5000 ve 1/1000 ölçekli plan değişiklikleri ile dava konusu alanda hiçbir kamusal kullanıma özel genel otopark ayrılmamış olduğu hususları dikkate alındığında, dava konusu imar planı değişikliklerinin planlama esasları, şehircilik ilkeleri, imar mevzuatı ve kamu yararına uygun olmadığı,
tespit ve değerlendirmelerinde bulunulmuştur.
Dosyada yer alan bilgi ve belgeler ile anılan bilirkişi raporunun değerlendirilmesi sonucunda; dava konusu plan değişiklikleri ile öngörülen kullanım kararının %70 oranında konut kullanımına ayrılması yönünden üst ölçekli plan kararlarına aykırı olduğu, plan değişiklikleri ile alanda mevcut yerleşik nüfusa ilave olarak 170 kişilik ilave nüfusun bu alanda yaşamasının öngörülmesine karşın dava konusu plan değişikliklerinde ticaret+turizm+konut alanı (TİCTK) kullanımı ile planlama alanı sınırları içerisinde yeni öngörülen ilave nüfusun gereksinimlerine yönelik olarak eğitim ve sağlık gibi kentsel – sosyal altyapı alanlarının öngörülmediği, dava konusu 27 ada, 1 sayılı parseldeki kullanım kararının “konut” kullanımı açısından uygun olmadığı ve alansal büyüklüğünün mevzuat ile belirlenen standartları karşılamadığı görüldüğünden, anılan plan değişikliklerinin şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına, kamu yararına ve imar mevzuatına uygun olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulü ile temyize konu kararın bozularak, dava konusu imar planı değişikliğinin iptaline karar verilmesi gerektiği oyuyla, karara katılmıyoruz.