Danıştay Kararı İdari Dava Daireleri Kurulu 2021/3885 E. 2022/3950 K. 22.12.2022 T.

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2021/3885 E.  ,  2022/3950 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2021/3885
Karar No : 2022/3950

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Kurulu
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : Danıştay Beşinci Dairesinin 29/04/2021 tarih ve E:2017/5317, K:2021/1356 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname’nin 3/1. maddesi uyarınca FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu gerekçesiyle davacının meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun … tarih ve … sayılı kararına karşı yapılan yeniden inceleme talebinin reddine ilişkin aynı Kurulun … tarih ve … sayılı kararının iptaline, bu kararlar nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi ve 667 sayılı KHK’nın iptali talebiyle Anayasa Mahkemesine başvurulması istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Beşinci Dairesinin 29/04/2021 tarih ve E:2017/5317, K:2021/1356 sayılı kararıyla;
Davalı idarenin usule ilişkin itirazları ve davacının Anayasa’ya aykırılık iddiası yerinde görülmeyerek işin esasına geçilmiş,
“Maddi Olay ve Hukuki Süreç” ile “İlgili Mevzuat”a yer verilmiş; “Yargılamada İzlenen Usul ve Süreç”, “FETÖ’ye İlişkin Tespit ve Değerlendirmeler”, “Demokratik Anayasal Düzene Sadakat Yükümlülüğü”, “Dava Konusu Edilen Kararların Hukuki Niteliği” başlıkları altında genel; “Kişiselleştirme ve Delillerin Değerlendirilmesi” başlığı altında hem genel hem de davacıya özel değerlendirmelerde bulunularak,
Davacı Yönünden Yapılan Değerlendirmede;
Davacının, ceza yargılaması sonucunda … Ağır Ceza Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile silahlı terör örgütüne üyelik suçundan 7 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, Dairelerinin karar verdiği tarih itibarıyla UYAP ortamında yapılan inceleme sonucu anılan mahkûmiyet kararının kesinleşmediğinin görüldüğü,
ByLock delili yönünden, davacı hakkında düzenlenen “ByLock Tespit Tutanağı”nın incelenmesinden; davacı tarafından … GSM numarasından, … IMEI numaralı cihazla ByLock uygulamasının yüklendiğinin anlaşıldığı,
Öte yandan, davalı idarece dosyaya sunulan … ID numaralı, “…” kullanıcı isimli ByLock kullanıcısına ait ByLock Tespit ve Değerlendirme Tutanağında yer alan yazışma içeriklerinin değerlendirilmesinden; davacının adı soyadına açıkça yer verildiği görülen yazışma içeriğinin, davacının 23/06/2012-20/06/2016 tarihleri arasında Adıyaman’da görev yaptığı hususu da göz önüne alındığında, davacının FETÖ ile iltisak ve irtibatını ortaya koyan bir unsur olarak değerlendirildiği,
Davacı hakkındaki tanık beyanları yönünden, davacının örgütün içinde yer aldığına, örgüt toplantılarına katıldığına, örgüt içerisinde T3 olarak adlandırılan gurupta bulunduğuna, 2014 yılı HSK üye seçimlerinde örgütün sözde ”bağımsız” adaylarını desteklediğine ve onlar için oy istediğine, ByLock kullandığına ve diğer hususlara yönelik ifadelerin değerlendirilmesi sonucunda, FETÖ ile süregelen bir ilişki içerisinde olduğu sonucuna varıldığı,
YARSAV üyeliği yönünden, davacının YARSAV üyeliğinin FETÖ ile iltisak ve irtibatına yönelik destekleyici bir unsur olduğunun değerlendirildiği,
Diğer hususlar yönünden, davacının, FETÖ’nün Adalet Bakanlığında ve HSK’da etkin olduğu dönemde 2009-2010 yılları arasında yurt dışına yüksek lisans eğitimine gönderildiğine ilişkin tespitin, davacı hakkında aktarılan diğer tespitlerle birlikte değerlendirildiğinde, davacının anılan örgütle iltisak ve irtibatına yönelik destekleyici bir unsur olduğu sonucuna varıldığı belirtilerek,
Dava dosyasında bulunan bilgi ve belgeler ile kararda yer verilen açıklamalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davacının, FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu ve bu nedenle demokratik anayasal düzene sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği, dava konusu kararlarla özel hayatına saygı hakkına yapılan müdahalenin AİHS ve Anayasa anlamında durumun gerektirdiği ölçüde bir tedbir niteliğinde olduğu anlaşıldığından dava konusu kararlarda hukuka aykırılık görülmediği,
Dava konusu kararlarda hukuka aykırılık görülmediğinden davacının bu kararlar nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesine yönelik isteminin de reddi gerektiği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, YARSAV’ın devletin denetimine tabi olduğu, yasal olarak kurulan ve devlet tarafından denetlenen bir derneğe üye olmasının bir örgütle iltisaklı olduğuna dayanak yapılmasının hukuka aykırı olduğu; ceza dosyasının kesinleşmesi beklenmeden karar verilmesinin hukuka aykırı olduğu; Anayasa Mahkemesinin E:2020/18, K:2021/38 sayılı kararıyla, 6755 sayılı Kanun’un 37. maddesinin 3. fıkrasında yer alan “Milli Güvenlik Kurulunca..” ibaresinin iptaline karar verildiği ve bu kararın, kendisi hakkında terör örgütü üyeliğinden sürdürülen davada ve işbu iptal davasında yargılamanın dayandığı en temel argüman olan FETÖ/PDY’nin terör örgütü olmasının, bu vasfın MGK kararına dayandırılması nedeniyle işlemin Anayasa’ya aykırı olduğunu ilan ettiği; bu kararın, hukuki sonucu itibarıyla kendisi hakkındaki yargılamayı temelinden çökerten ve yargılamayı hukuki temelden yoksun kılan bir karar olduğu; dava konusu işlemin konu, maksat, amaç yönünden hukuka aykırı olduğu; hakkında KOM Daire Başkanlığı tarafından düzenlenen ByLock tespit tutanağında “ID numarası, kullanıcı adı ve şifre” tespit edilmemiş olmasına rağmen ilk derece mahkemesince tarafınca verilen beyana itibar edilmemesinin hem hukuka hem de Yargıtay kararlarına aykırı olduğu; ceza yargılamasında sanık yargılanırken soruşturma aşamasında aleyhine tanıklıkta bulunan şahsın kovuşturma aşamasında tekrar dinlenmesi gerektiği, mahkemede dinlenmeden sanığın tanık beyanlarına göre cezalandırılmasının Yargıtay içtihatlarına göre doğrudan bozma sebebi sayıldığı; nihai kararda da kendisi aleyhine ifade veren tanıkların hepsinin soruşturma aşamasında verdiği beyanlarının gerekçe gösterildiği; bu nedenle, tanık beyanlarının gerekçe gösterilerek örgütle iltisaklı ve irtibatlı olduğuna karar verilmesinin usul ve yasaya, içtihatlara aykırı olduğu; Devlet tarafından yurt dışına yüksek lisans eğitimi almaya gönderildiği, bu durumun delil olarak gösterilmesinin de hukuka aykırı olduğu, Danıştay Beşinci Dairesinin 2016/41863 esas sayılı dosyası ile temyize konusu dosyanın birleştirilmesine karar verilmesi gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, Danıştay Beşinci Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 38. maddesinde yer verilen bağlantı müessesesinin, çok sayıdaki dava dosyasının tek dava dosyasında birleştirilmesi anlamına gelmemesi ve anılan Kanun’da birleştirmeye ilişkin herhangi bir hükme de yer verilmemesi nedeniyle davacının birleştirme talebi reddedilerek gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan;
“a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c) Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması” sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
Öte yandan, UYAP kayıtlarının incelenmesinden, Daire kararının “Maddi Olay ve Hukuki Süreç” kısmının “Davacıya İlişkin Süreç” bölümünde sözü edilen ve hükme esas alınmayan, davacının “silahlı terör örgütüne üyelik” suçundan 7 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin … Ağır Ceza Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararına karşı yapılan istinaf isteminin … Bölge Adliye Mahkemesi … Ceza Dairesinin … tarih veE:…, K:… sayılı kararıyla reddedildiği; anılan karara karşı yapılan temyiz başvurusunun ise, Yargıtay … Ceza Dairesinin E:…, K:… sayılı kararı ile kabul edildiği ve kararın bozulmasına karar verildiği; bozma kararı üzerine, … Ağır Ceza Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile davacının 6 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği; anılan kararın temyiz edildiği ancak Yargıtayca henüz bir karar verilmediği anlaşılmıştır.
667 sayılı KHK uyarınca, hâkimlerin ve savcıların terör örgütüne üyelik ve mensubiyeti bulunmasa da terör örgütü ile iltisaklı veya irtibatlı olmaları nedeniyle meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına yönelik işlem tesis edilebilmesi mümkündür. Nitekim dava konusu işlem de davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile iltisak ve irtibatının bulunduğu gerekçesiyle tesis edilmiştir.
Anayasa Mahkemesi, 14/11/2019 tarih ve E:2018/89, K:2019/84 sayılı kararında iltisaklı kavramını ”kavuşan, bitişen, birleşen”, irtibatlı kavramını ise ”bağlantılı” olarak tanımlamış, bu kavramların hukuki niteliği ve objektif anlamının yargı içtihatlarıyla belirlenebileceğini belirtmiştir. Bu kavramlar ile, kişilerin cezai sorumluluğunu gerektiren örgüte üyelik ve mensubiyet kavramlarına nazaran terör örgütleri ile daha az yoğun ve atipik bir bağlantının vurgulandığı açıktır. Bu kapsamda kişilerin terör örgütleri ile irtibat ve iltisaklarının ortaya konulabilmesi için, örgütün amaçlarının gerçekleştirilmesi ya da örgütten yarar sağlamak maksadıyla gerek örgütten gelen talimatlar doğrultusunda gerekse inisiyatif alarak bulundukları hâl ve hareketler neticesinde örgüte veya kendilerine yarar sağladıkları ya da örgüt ile amaç birliği veya sosyal birliktelik görünümü içinde oldukları yönünde kanaat oluşması yeterlidir.
Bu itibarla, ceza muhakemesinde terör örgütüne üye olma suçunun tespitinde delil olarak değerlendirilecek bir kısım fiil ve davranışlar, üstün bir kamu gücü olan yargı yetkisini kullanan hâkim ve savcılar hakkında tesis edilen idari tedbir niteliğindeki işlemlerde terör örgütüne irtibat veya iltisakın sübut bulup bulmadığı yönünden örgüt üyeliğine göre farklı değerlendirilebilecek nitelikte olduğundan, davacının terör örgütü ile iltisak veya irtibatının bulunup bulunmadığına yönelik yargısal denetime ilişkin bu davada, ”silahlı terör örgütüne üye olmak” isnadıyla açılan ceza davasında verilen kararın kesinleşmesinin beklenmesi gerekmemektedir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin Danıştay Beşinci Dairesinin temyize konu 29/04/2021 tarih ve E:2017/5317, K:2021/1356 sayılı kararının ONANMASINA,
3. Kesin olarak, 22/12/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.