Danıştay Kararı İdari Dava Daireleri Kurulu 2021/3717 E. 2023/885 K. 27.04.2023 T.

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2021/3717 E.  ,  2023/885 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2021/3717
Karar No : 2023/885

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Kurulu
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : Danıştay Beşinci Dairesinin 20/04/2021 tarih ve E:2017/6191, K:2021/1145 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname’nin 3/1. maddesi uyarınca FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu gerekçesiyle davacının meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun …tarih ve …sayılı kararı ile bu karara karşı yapılan yeniden inceleme talebinin reddine ilişkin aynı Kurulun …tarih ve …sayılı kararının iptali, 6749 sayılı Kanun’un (667 sayılı KHK’nin) 3 ve 10. maddesinin Anayasa’ya aykırı olduğundan bahisle iptali talebiyle Anayasa Mahkemesine başvurulması istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Beşinci Dairesinin 20/04/2021 tarih ve E:2017/6191, K:2021/1145 sayılı kararıyla;
Davalı idarenin usule ilişkin itirazları yerinde ve davacının Anayasa’ya aykırılık iddiası ciddi görülmeyerek işin esasına geçilmiş,
“Maddi Olay ve Hukuki Süreç” ile “İlgili Mevzuat”a yer verilmiş; “Yargılamada İzlenen Usul ve Süreç”, “FETÖ’ye İlişkin Tespit ve Değerlendirmeler”, “Demokratik Anayasal Düzene Sadakat Yükümlülüğü”, “Dava Konusu Edilen Kararların Hukuki Niteliği” başlıkları altında genel; “Kişiselleştirme ve Delillerin Değerlendirilmesi” başlığı altında hem genel hem de davacıya özel değerlendirmelerde bulunularak,
Davacı Yönünden Yapılan Değerlendirmede;
Davacının, ceza yargılaması sonucunda … Ağır Ceza Mahkemesinin …tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile silahlı terör örgütüne üyelik suçundan, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223/2-e maddesi uyarınca anılan suçu işlediğinin sabit olmadığı (delil yetersizliği) gerekçesiyle beraatine karar verildiği, Dairelerinin karar verdiği tarih itibarıyla UYAP ortamında yapılan inceleme sonucunda anılan beraat kararının kesinleşmediğinin görüldüğü,
Bununla birlikte, davacının terör örgütüne üyelik suçundan beraat etmiş olmasının, FETÖ/PDY ile iltisak ve irtibatının bulunup bulunmadığı yönünden farklı bir değerlendirme yapılmasına hukuki engel oluşturmayacağı gibi Daireleri tarafından yapılacak idari yargılama yönünden bağlayıcılığının da bulunmadığı,
Davacının kendi beyanı ile hakkındaki tanık beyanları yönünden, davacının örgüt mensubu olduğuna, çocuğunu örgüte müzahir dershaneye gönderdiğine, 2014 yılı HSK seçimlerinde örgütün sözde ”bağımsız” adaylarını desteklediğine ve diğer hususlara yönelik ifadeler ile davacının bu ifadelere karşı beyanlarının değerlendirilmesi sonucunda, davacının beyanlarına itibar edilmeyerek FETÖ ile süregelen bir ilişki içerisinde olduğu sonucuna varıldığı,
Diğer hususlar yönünden, davacının, diğer mahkemelerden farklı soruşturma ve kovuşturma usulleri uygulandığından “özel yetkili mahkemeler” olarak adlandırılan ve devletin güvenliğine, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine, milli savunmaya, devlet sırlarına karşı işlenen suçlara, terör suçları gibi daha kapsamlı ve ağır ithamlar içeren suçlara ilişkin yargılamaların yapıldığı ve bu nedenle örgütün kendi mensuplarının atanmasını sağlamak için özel çaba gösterdiği özel yetkili bir ağır ceza mahkemesine FETÖ/PDY terör örgütünün HSK’da etkin olduğu dönemde (TMK’nın 10. maddesi uyarınca özel yetkili) Cumhuriyet savcısı olarak görevlendirilmesinin ve FETÖ/PDY terör örgütü üyeliği suçundan tutuklu bulunan istihbarat şube müdürünü cezaevinde ziyaret edip kendisine moral-motivasyon ve cesaret verici sözler söylemiş olmasının, davacı hakkındaki diğer tespitlerle birlikte değerlendirildiğinde, davacının anılan örgütle iltisak ve irtibatına yönelik destekleyici bir unsur olduğu belirtilerek,
Dava dosyasında bulunan bilgi ve belgeler ile kararda yer verilen açıklamalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davacının, FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu ve bu nedenle demokratik anayasal düzene sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği, dava konusu kararlarla özel hayatına saygı hakkına yapılan müdahalenin AİHS ve Anayasa anlamında durumun gerektirdiği ölçüde bir tedbir niteliğinde olduğu anlaşıldığından, dava konusu kararlarda hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle,
davanın reddine ve karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen 5.940,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, hakkında meslekten çıkarma kararı tesis edilirken somut herhangi bir delil bulunmadığı, Daire kararında sonradan elde edilen delillere dayanılarak dava konusu işlemin hukuka uygun bulunmasının hukuki güvenlik ilkesini ihlal ettiği, ceza yargılamasında hakkında verilen beraat kararının Daire tarafından dikkate alınmadığı, davalı idarece görevlendirilmesi ve görevi sırasında hiçbir usule aykırı işleminin bulunmaması nedeniyle …Ağır Ceza Mahkemesinde özel yetkili cumhuriyet savcısı olarak görev yapmasının dava konusu işlemin dayanağı olamayacağı, FETÖ terör örgütüne üye olma suçundan tutuklu olan bir şahsı cezaevinde ziyaret edip kendisine cesaret verici sözler söylediği iddiasıyla ilgili HSK 3. Dairesince hakkında işleme konulmama kararı verildiği, bahsi geçen ziyaretin Adalet Bakanlığının talebi doğrultusunda olduğu ve söz konusu ziyaretin özel bir mahiyetinin bulunmadığı, 2014 HSK seçimlerinde bağımsız adaylara oy verilmesi için bir gayretinin olmadığı, söz konusu seçimlerde bağımsız aday olan İ.O. ve İ.Ç.’ye hemşehrisi olması nedeniyle oy verdiği, seçimlerde Yargıda Birlik Platformu ve YAR-SAV adaylarına da oy verdiği, aleyhinde beyanda bulunan tanık H.U.S.’nin ifadelerinde herhangi bir somut olay veya bağlam olmadan beyanda bulunduğu, ifadesinin soyut ve mesnetsiz olduğu, üç ay süreyle kızını FETÖ’ye müzahir … Dersanesi’ne göndermesinin örgütsel bir ilişkinin gerekçesi olarak kabul edilemeyeceği, Daire kararında hakkında lehine beyanda bulunan İ.O. ve M.Y.Y. adlı şahısların beyanlarının dikkate alınmadığı, dava konusu işlemle; adil yargılanma hakkının, masumiyet karinesinin, etkili başvuru hakkının, lekelenmeme hakkının ve savunma hakkının ihlal edildiği, 6749 sayılı Kanun’un (667 sayılı KHK’nın) 3 ve 10. maddelerinin Anayasa’ya aykırı olması nedeniyle iptali talebiyle Anayasa Mahkemesine başvurulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, Danıştay Beşinci Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : Daire kararının davanın reddine ilişkin kısmının onanması, kararın vekalet ücreti yönünden ise düzeltilerek onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 17. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca davacının duruşma istemi yerinde görülmeyerek ve dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin, davacının 6749 sayılı Kanun’un (667 sayılı KHK’nin) 3. maddesine yönelik Anayasa’ya aykırıIık iddiası ciddi görülmeyerek ve 6749 sayılı Kanun’un 10. maddesinin Anayasa’ya aykırı olduğundan iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulması istemi hakkında ise, Anayasa Mahkemesinin 24/07/2019 tarih ve E:2016/205, K:2019/63 sayılı kararı ile anılan maddenin iptaline karar verilmiş olması nedeniyle yeniden karar verilmesine imkan bulunmadığından gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan;
“a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c)Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması” sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyiz aşamasında UYAP ortamında yapılan inceleme sonucunda, davacının ceza yargılaması sonucunda … Ağır Ceza Mahkemesinin …tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile silahlı terör örgütüne üyelik suçundan, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223/2-e maddesi uyarınca anılan suçu işlediğinin sabit olmadığı (delil yetersizliği) gerekçesiyle beraatine karar verildiği, anılan karara karşı yapılan istinaf başvurusunun …Bölge Adliye Mahkemesi …. Ceza Dairesinin …tarih ve E:…, K:…sayılı kararıyla reddedildiği, söz konusu kararın temyiz edilmeden 12/10/2021 tarihinde kesinleştiği görülmüştür.
667 sayılı KHK uyarınca, hâkimlerin ve savcıların terör örgütüne üyelik ve mensubiyeti bulunmasa da terör örgütü ile iltisaklı veya irtibatlı olmaları nedeniyle meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına yönelik işlem tesis edilebilmesi mümkündür. Nitekim dava konusu işlem de davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile iltisak ve irtibatının bulunduğu gerekçesiyle tesis edilmiştir.
Anayasa Mahkemesi, 14/11/2019 tarih ve E:2018/89, K:2019/84 sayılı kararında iltisaklı kavramını ”kavuşan, bitişen, birleşen”, irtibatlı kavramını ise ”bağlantılı” olarak tanımlamış, bu kavramların hukuki niteliği ve objektif anlamının yargı içtihatlarıyla belirlenebileceğini belirtmiştir. Bu kavramlar ile, kişilerin cezai sorumluluğunu gerektiren örgüte üyelik ve mensubiyet kavramlarına nazaran terör örgütleri ile daha az yoğun ve atipik bir bağlantının vurgulandığı açıktır. Bu kapsamda, kişilerin terör örgütleri ile irtibat ve iltisaklarının ortaya konulabilmesi için, örgütün amaçlarının gerçekleştirilmesi ya da örgütten yarar sağlamak maksadıyla gerek örgütten gelen talimatlar doğrultusunda gerekse inisiyatif alarak bulundukları hâl ve hareketler neticesinde örgüte veya kendilerine yarar sağladıkları ya da örgüt ile amaç birliği veya sosyal birliktelik görünümü içinde oldukları yönünde kanaat oluşması yeterlidir.
Bu itibarla, davacının silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan beraatine karar verilmiş ise de, ceza muhakemesinde terör örgütüne üye olma suçu yönünden delil olarak değerlendirilemeyecek bir kısım fiil ve davranışlar ile bunlara ilişkin bilgi ve belgeler, üstün bir kamu gücü olan yargı yetkisini kullanan hâkim ve savcılar hakkında tesis edilen idari tedbir niteliğindeki işlemlerde terör örgütüne irtibat veya iltisakın sübut bulup bulmadığı yönünden örgüt üyeliğine göre farklı değerlendirilebilecektir.
Bu çerçevede, davacının terör örgütü ile iltisak veya irtibatının bulunup bulunmadığına yönelik yargısal denetime ilişkin işbu dava dosyasında yer verilen tespitler birlikte değerlendirildiğinde, davacının FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu sonucuna varıldığından bahisle verilen Danıştay Beşinci Dairesi kararının esası usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
Öte yandan davacı tarafından, Danıştay Beşinci Dairece yapılan duruşmaya ait SEGBİS kayıtlarının temyiz argümanlarının daha iyi ortaya konulabilmesi için tarafına verilmesi talebinin yerine getirilmeyerek mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği belirtilmek suretiyle SEGBİS kayıtlarının bir örneğinin tarafına verilmesi talebinde bulunulmuş ise de, Danıştay Beşinci Dairesince 20/04/2021 tarihinde yapılan duruşmaya davacının geldiği, davalı idarenin ise gelmediği, söz konusu duruşmada davalı idarenin bulunmaması nedeniyle yalnızca davacının beyanda bulunduğu, davacı tarafından söz konusu beyanların temyiz dilekçesinde yazılı olarak tekrar edilebileceği açık olup, bu itibarla davacının anılan iddiası ve talebi yerinde görülmemiştir.
Davacının vekalet ücretine ilişkin temyiz talebi yönünden;
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde; temyiz incelemesi sonunda Danıştayın, kararda yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmayan maddi hatalar ile düzeltilmesi mümkün eksiklik veya yanlışlıklar varsa kararı düzelterek onayacağı hükmüne yer verilmiştir.
Temyize konu kararın verildiği tarihte yürürlükte bulunan 2021 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin İkinci Kısmının İkinci Bölümünün 20. sırasında, Danıştayda ilk derecede görülen duruşmasız davalar için 3.600,00-TL, duruşmalı davalar için ise 5.940,00-TL vekalet ücreti belirlenmiştir.
Dosyanın incelenmesinden, Danıştay Beşinci Dairesince taraflara önceden bildirilen ve 20/04/2021 tarihinde yapılan duruşmaya davalı idare vekilinin katılmadığı anlaşılmış olup, bu husus temyize konu Daire kararında belirtilmesine karşın, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca duruşmalı işler için belirlenen 5.940,00-TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda, temyize konu kararın hüküm fıkrasındaki, “Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen 5.940,00-TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine” ifadesinin, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi uyarınca; “Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen 3.600,00-TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine” şeklinde düzeltilmesi gerekmektedir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin Danıştay Beşinci Dairesinin temyize konu 20/04/2021 tarih ve E:2017/6191, K:2021/1145 sayılı kararının esasının ONANMASINA, vekalet ücretine ilişkin kısmının ise DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
3. Kullanılmayan …-TL yürütmeyi durdurma harcının istemi hâlinde davacıya iadesine,
4. Kesin olarak, 27/04/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.