Danıştay Kararı İdari Dava Daireleri Kurulu 2021/3420 E. 2022/4008 K. 28.12.2022 T.

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2021/3420 E.  ,  2022/4008 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2021/3420
Karar No : 2022/4008

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Kurulu
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : Danıştay Beşinci Dairesinin 07/04/2021 tarih ve E:2017/5850, K:2021/945 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname’nin 3/1. maddesi uyarınca FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu gerekçesiyle davacının meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun … tarih ve … sayılı kararı ile bu karara karşı yapılan yeniden inceleme talebinin reddine ilişkin … tarih ve … sayılı kararının iptaline karar verilmesi istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Beşinci Dairesinin 07/04/2021 tarih ve E:2017/5850, K:2021/945 sayılı kararıyla;
Davalı idarenin usule ilişkin itirazları yerinde görülmeyerek işin esasına geçilmiş;
“Maddi Olay ve Hukuki Süreç” ile “İlgili Mevzuat”a yer verilmiş; “Yargılamada İzlenen Usul ve Süreç”, “FETÖ’ye İlişkin Tespit ve Değerlendirmeler”, “Demokratik Anayasal Düzene Sadakat Yükümlülüğü”, “Dava Konusu Edilen Kararların Hukuki Niteliği” başlıkları altında genel; “Kişiselleştirme ve Delillerin Değerlendirilmesi” başlığı altında hem genel hem de davacıya özel değerlendirmelerde bulunularak,
Davacı Yönünden Yapılan Değerlendirmede;
Davacının, ceza yargılaması sonucunda … Ağır Ceza Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile silahlı terör örgütüne üyelik suçundan, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 223/2-e maddesi uyarınca anılan suçu işlediğinin sabit olmadığı (delil yetersizliği) gerekçesiyle beraatine karar verildiği görülmüş ise de, davacının terör örgütüne üyelik suçundan beraat etmiş olmasının, FETÖ/PDY ile iltisak ve irtibatının bulunup bulunmadığı yönünden farklı bir değerlendirme yapılmasına hukuki engel oluşturmayacağı gibi Daireleri tarafından yapılacak idari yargılama yönünden bağlayıcılığının da bulunmadığı,
YARSAV üyeliği yönünden, davacının YARSAV üyeliğinin FETÖ ile iltisak ve irtibatına yönelik bir unsur olduğunun değerlendirildiği,

Davacının yurt içi ve yurt dışı dil eğitimleri yönünden, FETÖ’nün Adalet Bakanlığında ve HSK’da etkin olduğu dönemde yurt içi ve yurt dışına dil eğitimine gönderilmesinin, davacının anılan örgütle iltisak ve irtibatına yönelik bir unsur olduğu,
Davacı hakkındaki tanık beyanları yönünden, her ne kadar, beyanda bulunan Z.E.’nin ifadesine karşılık davacı tarafından o tarihlerde eşiyle birlikte Amerika’da olduğu, Amerika’da dil eğitimini tamamladıktan sonra İstanbul’da göreve başladığı, Ankara’ya yeniden gelmesinin 2015 yılının ocak ayı olduğu ifade edilmişse de; davacıya ait hizmet belgesinin incelenmesinden Türkiye Adalet Akademisinde koordinatör hakim olarak görev yapmakta iken bahse konu dil eğitimi için Amerika’ya gittiği ve dil eğitiminin başladığı tarihte Ankara’da ikamet ettiği hususunun sabit olduğunun görüldüğü, bu haliyle, davacının dil eğitimi süresince eşiyle birlikte Amerika’da yaşadığı hususunu her türlü şüpheden uzak, kesin ve somut delillerle ispatlayamadığı, davacının YARSAV üyeliği, yurt içi ve yurt dışı dil eğitimlerine ilişkin hususlar, tanık beyanı birlikte değerlendirildiğinde, davacının FETÖ/PDY ile irtibat ve iltisakının olduğu sonucuna varıldığı belirtilerek,
Dava dosyasında bulunan bilgi ve belgeler ile kararlarda yer verilen açıklamalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davacının, FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu ve bu nedenle demokratik anayasal düzene sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği, dava konusu kararlarla özel hayatına saygı hakkına yapılan müdahalenin AİHS ve Anayasa anlamında durumun gerektirdiği ölçüde bir tedbir niteliğinde olduğu anlaşıldığından dava konusu kararlarda hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, birleştirme kararı yerine ayrı karar verilmesinin usule aykırı olduğu, ceza mahkemesinde verilen kesinleşmiş beraat kararının masumiyetini tasdik ettiği, YARSAV’dan istifa ederek ayrıldığı tespit edildiği için örgütsel bir amaç için üye olunmadığı, terör örgütü ile herhangi bir ilgisinin bulunmadığı, tanık Z.E.’nin gerçek dışı ve iftira niteliğindeki beyanına itibar edilemeyeceği, tanık beyanında eşinin isminin ve mesleğinin yanlış belirtildiği, eşinin tanığı tanımadığı, tanık beyanında geçen tarihlerde eşiyle birlikte yurt dışında ikamet ettiği, belirtilen tarihlerde eşiyle birlikte yurt dışında olduğunun yurda giriş ve çıkış belgelerinden sabit olduğu, kararda kişiselleştirme yapılmadığı, terfileri, mesleki ve akademik çalışmaları, KPSS puanı, sicilleri ve bulunduğu yerin kadro durumu dikkate alınarak objektif kriterlere göre yabancı dil eğitimine gönderildiği, nitekim aynı görevlendirme kapsamında kendisi gibi görevlendirilen meslektaşlarının halen görevde olduğu, terör örgütü ile iltisaklı ve irtibatlı olduğuna ilişkin delil niteliğinde hiçbir somut bilgi, belge ve olgunun gösterilemediği, savunma alınmadan ihraç kararı verilmesinin ölçülülük ilkesine de aykırılık oluşturduğu, somut olay ve olgulardan bahsedilmeyerek adil yargılanma hakkının ihlal edildiği, hakim ve savcıların OHAL tedbirleri kapsamında meslekten ihraç edilmelerine izin veren 6749 sayılı Kanun’un 3. maddesinin OHAL’in gerekli kıldığı bir tedbir olmayıp, Anayasa’nın 15. maddesi ve 121. maddesinin son fıkrasına aykırı olduğu, kendisinin herhangi bir yapı, oluşum veya gruba iltisakı veya irtibatının bulunmadığı, dava konusu meslekten çıkarma işleminin hukuksuz olduğu ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, Danıştay Beşinci Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’NIN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra davacının Anayasa’ya aykırılık iddiası ciddi görülmeyerek gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan;
“a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c) Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması” sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
Davacının, ceza yargılaması sonucunda … Ağır Ceza Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile “silahlı terör örgütüne üyelik” suçundan, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223/2-e maddesi uyarınca anılan suçu işlediğinin sabit olmadığı (delil yetersizliği) gerekçesiyle beraatine karar verildiği ve bu kararın kesinleştiği anlaşılmıştır.
667 sayılı KHK uyarınca, hâkimlerin ve savcıların terör örgütüne üyelik ve mensubiyeti bulunmasa da terör örgütü ile iltisaklı veya irtibatlı olmaları nedeniyle meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına yönelik işlem tesis edilebilmesi mümkündür. Nitekim dava konusu işlem de davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile iltisak ve irtibatının bulunduğu gerekçesiyle tesis edilmiştir.
Anayasa Mahkemesi, 14/11/2019 tarih ve E:2018/89, K:2019/84 sayılı kararında iltisaklı kavramını ”kavuşan, bitişen, birleşen”, irtibatlı kavramını ise ”bağlantılı” olarak tanımlamış, bu kavramların hukuki niteliği ve objektif anlamının yargı içtihatlarıyla belirlenebileceğini belirtmiştir. Bu kavramlar ile, kişilerin cezai sorumluluğunu gerektiren örgüte üyelik ve mensubiyet kavramlarına nazaran terör örgütleri ile daha az yoğun ve atipik bir bağlantının vurgulandığı açıktır. Bu kapsamda kişilerin terör örgütleri ile irtibat ve iltisaklarının ortaya konulabilmesi için, örgütün amaçlarının gerçekleştirilmesi ya da örgütten yarar sağlamak maksadıyla gerek örgütten gelen talimatlar doğrultusunda gerekse inisiyatif alarak bulundukları hâl ve hareketler neticesinde örgüte veya kendilerine yarar sağladıkları ya da örgüt ile amaç birliği veya sosyal birliktelik görünümü içinde oldukları yönünde kanaat oluşması yeterlidir.
Bu itibarla, davacının silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan beraatine karar verilmiş ise de, ceza muhakemesinde terör örgütüne üye olma suçu yönünden delil olarak değerlendirilemeyecek bir kısım fiil ve davranışlar ile bunlara ilişkin bilgi ve belgeler, üstün bir kamu gücü olan yargı yetkisini kullanan hâkim ve savcılar hakkında tesis edilen idari tedbir niteliğindeki işlemlerde terör örgütüne irtibat veya iltisakın sübut bulup bulmadığı yönünden örgüt üyeliğine göre farklı değerlendirilebilecektir.
Bu çerçevede, davacının terör örgütü ile iltisak veya irtibatının bulunup bulunmadığına yönelik yargısal denetime ilişkin işbu dava dosyasında yer verilen tespitler birlikte değerlendirildiğinde, davacının FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu sonucuna varıldığından bahisle verilen Danıştay Beşinci Dairesi kararı usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin Danıştay Beşinci Dairesinin temyize konu 07/04/2021 tarih ve E:2017/5850, K:2021/945 sayılı kararının ONANMASINA,
3. Kesin olarak, 28/12/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.