Danıştay Kararı İdari Dava Daireleri Kurulu 2021/3288 E. 2023/2 K. 16.01.2023 T.

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2021/3288 E.  ,  2023/2 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2021/3288
Karar No : 2023/2

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Kurulu
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : Danıştay Beşinci Dairesinin 28/04/2021 tarih ve E:2017/4962, K:2021/1318 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde kararname’nin 3/1. maddesi uyarınca FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu gerekçesiyle davacının meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun … tarih ve … sayılı kararına karşı yaptığı yeniden inceleme talebinin reddine ilişkin yine aynı Kurulun … tarih ve … sayılı kararının iptali istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Beşinci Dairesinin 28/04/2021 tarih ve E:2017/4962, K:2021/1318 sayılı kararıyla;
Davalı idarenin usule ilişkin itirazları yerinde görülmemiş,
“Maddi Olay ve Hukuki Süreç” ile “İlgili Mevzuat”a yer verilmiş; “Yargılamada İzlenen Usul ve Süreç”, “FETÖ’ye İlişkin Tespit ve Değerlendirmeler”, “Demokratik Anayasal Düzene Sadakat Yükümlülüğü”, “Dava Konusu Edilen Kararın Hukuki Niteliği” başlıkları altında genel; “Kişiselleştirme ve Delillerin Değerlendirilmesi” başlığı altında hem genel hem de davacıya özel değerlendirmelerde bulunularak,
Davacı Yönünden Yapılan Değerlendirmede;
Davacının, ceza yargılaması sonucunda … Ağır Ceza Mahkemesinin … tarih ve E:… , K:… sayılı kararı ile silahlı terör örgütüne üyelik suçundan, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 223/2-e maddesi uyarınca anılan suçu işlediğinin sabit olmadığı (delil yetersizliği) gerekçesiyle beraatine karar verildiği, Dairelerinin karar verdiği tarih itibarıyla UYAP ortamında yapılan inceleme sonucu anılan beraat (Daire kararında sehven ‘mahkumiyet’ yazılmıştır) kararının kesinleşmediği;
Diğer yandan, davacının doktor olarak görev yapan (eski) eşinin, 15 Temmuz 2016 gecesi gerçekleşen olaylar sonrasında çalıştığı Gölbaşı Devlet Hastanesi’ndeki doktor arkadaşlarından oluşan Whatsapp grubunda yazışırken kullandığı … GSM numaralı hat üzerinden saat 03:25’de “TBMM yıkılması lazım bu gece” ve 03:27’de “TBMM yıkılacak bu gece” şeklinde yazışmalarda bulunduğu gerekçesi ile hakkında terör örgütü propagandası yapmak suçundan kamu davası açıldığı, ayrıca FETÖ ile irtibat ve iltisaklı olduğu gerekçesiyle 679 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile kamu görevinden çıkarıldığının görüldüğü;
Davacı hakkındaki tanık beyanı ve kendi beyanı yönünden, davacının 2014 yılı HSK üye seçimlerinde örgütün sözde ”bağımsız” adaylarını desteklediğine yönelik tanık beyanı, davacının beyanları ve diğer hususların birlikte değerlendirilmesi sonucunda, davacının beyanlarına itibar edilmeyerek FETÖ ile irtibat ve iltisakının olduğu sonucuna varıldığı belirtilerek,
Dava dosyasında bulunan bilgi ve belgeler ile kararda yer verilen açıklamalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davacının, FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu ve bu nedenle demokratik anayasal düzene sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği, dava konusu kararla özel hayatına saygı hakkına yapılan müdahalenin AİHS ve Anayasa anlamında durumun gerektirdiği ölçüde bir tedbir niteliğinde olduğu anlaşıldığından dava konusu kararda hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, terör örgütüyle hiçbir ilgisi bulunmadığı yönünde tanık beyanları bulunduğu, Dairece bu beyanlara itibar edilmeksizin muğlak olan ve delil niteliği taşımayan bir beyanın hükme esas alındığı, ceza yargılamasında hakkında beraat kararı ve bireysel başvuruda bulunduğu Anayasa Mahkemesince hak ihlali kararı verildiği, diğer yandan temyize konu kararda eski eşi ile ilgili haberlere de değinilmiş ise de eski eşinin bu ifadeler nedeniyle yargılandığı ve hakkında beraat kararı verildiği, bu nedenle suç ve cezaların şahsiliği ilkesinin ihlal edildiği, dava konusu işlemin dayanağı olan 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 6749 sayılı Kanun’un 3. maddesinin 1. ve 3. fıkralarının Anayasa’ya aykırı olduğu ve iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulması, bu hususun işbu davada bekletici mesele yapılması gerektiği, 7145 sayılı Kanun ile lehe düzenleme yapıldığı, ancak bu hususun dikkate alınmadığı, savunma hakkının kullandırılmadığı, geçmişe yürümezlik ilkesinin, ölçülülük ilkesinin, hukuki güvenlik ilkesinin, adil yargılanma hakkının, masumiyet karinesinin, savunma hakkı ile çelişmeli yargılama ilkesinin, gerekçeli karar hakkının, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8. maddesindeki özel hayata saygı hakkının, düşünce din ve vicdan hürriyeti ile ifade hürriyetinin ve ayrımcılık yasağının ihlal edildiği, dava konusu kararlarda kişiselleştirme yapılmadığı ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, Danıştay Beşinci Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, davacının Anayasa’ya aykırılık iddiası ciddi görülmeyerek gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan;
“a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c) Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması” sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
Davacının ceza yargılaması sonucunda … Ağır Ceza Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile silahlı terör örgütüne üyelik suçundan delil yetersizliğinden beraatine karar verildiği, anılan karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddedildiği, ve bu kararın temyiz edildiği ancak Yargıtayca henüz bir karar verilmediği anlaşılmıştır.
667 sayılı KHK uyarınca, hâkimlerin ve savcıların terör örgütüne üyelik ve mensubiyeti bulunmasa da terör örgütü ile iltisaklı veya irtibatlı olmaları nedeniyle meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına yönelik işlem tesis edilebilmesi mümkündür. Nitekim dava konusu işlemler de davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile iltisak ve irtibatının bulunduğu gerekçesiyle tesis edilmiştir.
Anayasa Mahkemesi, 14/11/2019 tarih ve E:2018/89, K:2019/84 sayılı kararında iltisaklı kavramını ”kavuşan, bitişen, birleşen”, irtibatlı kavramını ise ”bağlantılı” olarak tanımlamış, bu kavramların hukuki niteliği ve objektif anlamının yargı içtihatlarıyla belirlenebileceğini belirtmiştir. Bu kavramlar ile, kişilerin cezai sorumluluğunu gerektiren örgüte üyelik ve mensubiyet kavramlarına nazaran terör örgütleri ile daha az yoğun ve atipik bir bağlantının vurgulandığı açıktır. Bu kapsamda, kişilerin terör örgütleri ile irtibat ve iltisaklarının ortaya konulabilmesi için, örgütün amaçlarının gerçekleştirilmesi ya da örgütten yarar sağlamak maksadıyla gerek örgütten gelen talimatlar doğrultusunda gerekse inisiyatif alarak bulundukları hâl ve hareketler neticesinde örgüte veya kendilerine yarar sağladıkları ya da örgüt ile amaç birliği veya sosyal birliktelik görünümü içinde oldukları yönünde kanaat oluşması yeterlidir.
Bu itibarla, davacının silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan beraatine karar verilmiş ise de, ceza muhakemesinde terör örgütüne üye olma suçu yönünden delil olarak değerlendirilemeyecek bir kısım fiil ve davranışlar ile bunlara ilişkin bilgi ve belgeler, üstün bir kamu gücü olan yargı yetkisini kullanan hâkim ve savcılar hakkında tesis edilen idari tedbir niteliğindeki işlemlerde terör örgütüne irtibat veya iltisakın sübut bulup bulmadığı yönünden örgüt üyeliğine göre farklı değerlendirilebilecektir.
Bu çerçevede, davacının terör örgütü ile iltisak veya irtibatının bulunup bulunmadığına yönelik yargısal denetime ilişkin işbu dava dosyasında yer verilen tespitler birlikte değerlendirildiğinde, davacının FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu sonucuna varıldığından bahisle verilen Danıştay Beşinci Dairesi kararı usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin Danıştay Beşinci Dairesinin temyize konu 28/04/2021 tarih ve E:2017/4962, K:2021/1318 sayılı kararının ONANMASINA,
3. Kesin olarak, 16/01/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.