Danıştay Kararı İdari Dava Daireleri Kurulu 2021/3219 E. 2023/124 K. 01.02.2023 T.

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2021/3219 E.  ,  2023/124 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2021/3219
Karar No : 2023/124

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Kurulu
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : Danıştay Beşinci Dairesinin 25/05/2021 tarih ve E:2016/58912, K:2021/1475 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname’nin 3/1. maddesi uyarınca FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu gerekçesiyle davacının meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun … tarih ve … sayılı kararı ile bu karara karşı yapılan yeniden inceleme talebinin reddine ilişkin aynı Kurulun … tarih ve … sayılı kararının iptali ve bu kararlar nedeniyle yoksun kaldığı özlük ve parasal haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi ile 667 sayılı KHK’nın 3. maddesinin iptali talebiyle Anayasa Mahkemesine başvurulması istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Beşinci Dairesinin 25/05/2021 tarih ve E:2016/58912, K:2021/1475 sayılı kararıyla;
Davalı idarenin usule ilişkin itirazları yerinde ve davacının Anayasa’ya aykırılık iddiası ise ciddi görülmeyerek işin esasına geçilmiş,
“Maddi Olay ve Hukuki Süreç” ile “İlgili Mevzuat”a yer verilmiş; “Yargılamada İzlenen Usul ve Süreç”, “FETÖ’ye İlişkin Tespit ve Değerlendirmeler”, “Demokratik Anayasal Düzene Sadakat Yükümlülüğü”, “Dava Konusu Edilen Kararların Hukuki Niteliği” başlıkları altında genel; “Kişiselleştirme ve Delillerin Değerlendirilmesi” başlığı altında hem genel hem de davacıya özel değerlendirmelerde bulunularak,
Davacı Yönünden Yapılan Değerlendirmede;
Davacının, ceza yargılaması sonucunda … Ağır Ceza Mahkemesinin … tarih ve E:.., K:… sayılı kararı ile silahlı terör örgütüne üyelik suçundan, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223. maddesinin 2. fıkrasının (e) bendi uyarınca anılan suçu işlediğinin sabit olmadığı (delil yetersizliği) gerekçesiyle beraatine karar verildiği ve Dairelerinin karar verdiği tarih itibarıyla UYAP ortamında yapılan inceleme sonucu anılan kararın kesinleşmediğinin görüldüğü;

Davacı hakkındaki tanık beyanları yönünden, davacının örgütün içinde yer aldığına ve diğer hususlara yönelik ifadeler ile davacının bu ifadelere karşı beyanlarının değerlendirilmesi sonucunda, davacının beyanlarına itibar edilmeyerek FETÖ ile süregelen bir ilişki içerisinde olduğu sonucuna varıldığı belirtilerek,
Dava dosyasında bulunan bilgi ve belgeler ile kararlarda yer verilen açıklamalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davacının, FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu ve bu nedenle demokratik anayasal düzene sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği, dava konusu kararlarla özel hayatına saygı hakkına yapılan müdahalenin AİHS ve Anayasa anlamında durumun gerektirdiği ölçüde bir tedbir niteliğinde olduğu anlaşıldığından dava konusu kararlarda hukuka aykırılık görülmediği,
Dava konusu kararlarda hukuka aykırılık görülmediğinden davacının bu kararlar nedeniyle yoksun kaldığı özlük ve parasal haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesine yönelik isteminin de reddi gerektiği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, dava konusu işlemin ceza niteliğinde olduğu, savunma hakkı verilmeden ve gerekçesiz tesis edildiği, temyize konu kararda örgüt ile süregelen bir ilişki içerisinde olduğu sonucuna nasıl varıldığına ilişkin bir değerlendirme yapılmadığı, yalnızca aleyhe olduğu düşünülen tanık beyanlarına yer verildiği, ancak lehine olan ifadelere yer verilmediği gibi neden hükme esas alınmayacakları yönünde de bir değerlendirme yapılmadığı, OHAL KHK’sının ancak bu süreçte uygulanabileceği, geçmişe yürütülemeyeceği, kendisi hakkında gayri resmi tutulan kayıtlara itibar edilerek karar verildiği, ifadelerin hukuka aykırı olarak oluşturulduğu, bu nedenle hükme esasa alınamayacakları, tahmine dayalı ifadeler oldukları, ifade veren kişilerin kendi duyum ve görgülerine dayalı örgütsel bir hareket olmadığını ifade ettikleri, kendisini yakınen tanıyan T.Ö. ve A.B.’nin ifadeleri dikkate alınmadan karar verildiği, adil yargılanma hakkının, çelişmeli yargı ilkesi ile masumiyet karinesinin ihlal edildiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, Danıştay Beşinci Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : Davalı idarece, bakılmakta olan dosyada, davacının terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplarla iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğuna ilişkin yeterli delil sunulamadığı, sunulan delillerin ise davacının iltisakı veya irtibatını ortaya koyacak yeterlilik ve nitelikte olmadığı, Daire kararına esas alınan ifadelerde davacının terör örgütü ile irtibat veya iltisaklı olduğuna işaret eden somut görgü veya bilgiye dayalı beyanların bulunmadığı, bu nedenle, davacının FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu gerekçesiyle tesis edilen dava konusu işlemlerde hukuka uygunluk bulunmadığı anlaşıldığından, davacının temyiz isteminin kabulü ile Daire kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan;
“a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c) Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması” sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Davacının ceza yargılaması sonucunda … Ağır Ceza Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile silahlı terör örgütüne üyelik suçundan delil yetersizliğinden beraatine karar verildiği, anılan karara karşı yapılan istinaf isteminin reddedildiği ve dosyanın Yargıtayda temyiz incelemesinde olduğu, kararın henüz kesinleşmediği anlaşılmıştır.
667 sayılı KHK uyarınca, hâkimlerin ve savcıların terör örgütüne üyelik ve mensubiyeti bulunmasa da terör örgütü ile iltisaklı veya irtibatlı olmaları nedeniyle meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına yönelik işlem tesis edilebilmesi mümkündür. Nitekim dava konusu işlemler de davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile iltisak ve irtibatının bulunduğu gerekçesiyle tesis edilmiştir.
Anayasa Mahkemesi, 14/11/2019 tarih ve E:2018/89, K:2019/84 sayılı kararında iltisaklı kavramını ”kavuşan, bitişen, birleşen”, irtibatlı kavramını ise ”bağlantılı” olarak tanımlamış, bu kavramların hukuki niteliği ve objektif anlamının yargı içtihatlarıyla belirlenebileceğini belirtmiştir. Bu kavramlar ile, kişilerin cezai sorumluluğunu gerektiren örgüte üyelik ve mensubiyet kavramlarına nazaran terör örgütleri ile daha az yoğun ve atipik bir bağlantının vurgulandığı açıktır. Bu kapsamda, kişilerin terör örgütleri ile irtibat ve iltisaklarının ortaya konulabilmesi için, örgütün amaçlarının gerçekleştirilmesi ya da örgütten yarar sağlamak maksadıyla gerek örgütten gelen talimatlar doğrultusunda gerekse inisiyatif alarak bulundukları hâl ve hareketler neticesinde örgüte veya kendilerine yarar sağladıkları ya da örgüt ile amaç birliği veya sosyal birliktelik görünümü içinde oldukları yönünde kanaat oluşması yeterlidir.
Bu itibarla, davacının silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan beraatine karar verilmiş ise de, ceza muhakemesinde terör örgütüne üye olma suçu yönünden delil olarak değerlendirilemeyecek bir kısım fiil ve davranışlar ile bunlara ilişkin bilgi ve belgeler, üstün bir kamu gücü olan yargı yetkisini kullanan hâkim ve savcılar hakkında tesis edilen idari tedbir niteliğindeki işlemlerde terör örgütüne irtibat veya iltisakın sübut bulup bulmadığı yönünden örgüt üyeliğine göre farklı değerlendirilebilecektir.
Bu çerçevede, davacının terör örgütü ile iltisak veya irtibatının bulunup bulunmadığına yönelik yargısal denetime ilişkin işbu dava dosyasında yer verilen tespitler birlikte değerlendirildiğinde, davacının FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu sonucuna varıldığından bahisle verilen Danıştay Beşinci Dairesi kararı usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin Danıştay Beşinci Dairesinin temyize konu 25/05/2021 tarih ve E:2016/58912, K:2021/1475 sayılı kararının ONANMASINA,
3. Kesin olarak, 01/02/2023 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY
X- Dava, 667 sayılı KHK’nin 3. maddesinin 1. fıkrasında, terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen hakim ve savcılar hakkında meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunca karar verileceğine ilişkin düzenleme gereğince tesis edilen işlemlerin iptali istemiyle açılmıştır.
Davacı hakkındaki terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu yönünde davalı idarece yapılan değerlendirmenin keyfilikten uzak ve somut veri ve bilgilere dayalı olarak yapılması gerekir.
Dosyanın incelenmesinden, Daire kararında “dava ret” hükmüne esas alınan davacı ile ilgili tanık beyanlarına bakıldığında;
-Yargı mensubu olarak görev yapan ve ifadesine başvurulan E.E.’nin müfettiş tarafından 26/03/2018 tarihli tanık ifade tutanağında; “…Yaklaşık 3 yıl beraber çalıştık. 13. Dairede o zamanki adıyla cemaat şimdiki bildiğimiz FETÖ/PDY örgütünü destekleyenlerle buna karşı çıkanlar yani cemaatçi (FETÖ/PDY) olmayanlar olarak ayrılmıştık. … daireye geldiğinde bu kişi hakkında cemaate (FETÖ/PDY) sempati duyduğu hakkında bilgi almıştık. Ancak bu duyumun ne kadar sağlıklı olup olmadığını bilmiyorum. Çünkü cemaatçi değil diye bilgi gelen bazı kimselerin sonradan cemaatçi olduğunu öğrendik. Yalnız … dairede daha önce FETÖ/PDY’den ihraç edilen kişilerle arkadaşlık edip, birlikte hareket etmekteydi. Daha sonra belirttiğim gibi dairede ayrışma olduğunda bunu net olarak gözlemledik, bu birlikte hareket etmesi haricinde ilgilinin FETÖ/PDY ile iltisaklı veya irtibatlı olup olmadığına dair somut bilgi sahibi değilim.” beyanına yer verildiği, aynı kişinin davacının silahlı terör örgütüne üyelik suçundan yargılandığı … Ağır Ceza Mahkemesi huzurunda; “…’le ilgili olarak bize Alper gelmeden önce FETÖ’nün sohbetlerine gidiyorum, diye kendi beyanının olduğu söylentileri geldi. Bu söylentiler çerçevesinde bizim düşüncemiz şu şekilde olmuştu, gerçek bir Fethullahçı kendisini açık bir şekilde beyan etmez diye düşündük. 17/25 Aralık sürecinde dairemizde bu yapı mensupları ile bu yapı karşıtları arasında çatışma oldu. O dönem Alper’in Fethullahçı yapı ile daha yakın olduğuna dair gözlemlerimiz oldu. Ancak sanığın Fetö ile ilgili eylem ve söylemlerine rastlamadım…İ.B. ve A.K. İsimli kişiler ile yakındı. Bu yakınlık bir cemaat bağı mıydı, sosyal arkadaşlık mıydı onu bilmiyorum…” beyanlarında bulunduğu;
-Yargı mensubu olarak görev yapan ve ifadesine başvurulan S.K.’nın müfettiş tarafından düzenlenen 26/03/2018 tarihli tanık ifade tutanağında; “…Aynı dairede çalışmamıza rağmen dosya harici pek diyalogumuz yoktu. 2014 yılı HSYK seçimlerinde her yerde olduğu gibi bizim dairede de bölünmüşlük vardı…Alper Sarsışık sözde bağımsız FETÖ/PDY adaylarına destek veren gruptaydı. Hep bunlarla hareket ediyor, her yere beraber gidiyordu. Ortak tavır sergiliyordu. İ.B. bu grubu organize ediyordu. Bir nevi FETÖ temsilcisi gibiydi. Bir defasında başkan bey bana özelleştirme konusunda İ.B.’nin notları olduğunu söylemişti. Ondan alıp yararlanmamı istedi. Ben de İ.B.’den bu notları istediğimde bana böyle bir not olmadığını söyledi. Ancak daha sonra kendisi Mersin iline tayin ile giderken söz konusu notları …’a verdiğini duydum. Bu da bence …’ın İ.B. yerine görevlendirildiğine dair bir kanaat oluşturdu…” beyanına yer verildiği, aynı kişinin … Ağır Ceza Mahkemesi huzurunda; “…Ben kendisinin bana karşı bir Fetö söylemine şahit olmadım…HSK’da herhangi bir aday için de bir tavsiyesi olmadı…sanığın genelde ihraç edilen hakimlerle bir arkadaşlığı olduğunu gözlemledim, tabi bunu kaynağını bilemem, geçmişte beraber çalıştıkları için de olabilir. Ama bizimle yakın diyalog içinde değildi…kendi adıma Fetö üyeliğine dair doğrudan bir gözlemim yoktur…notların İ. tarafından sanığa da verildiği hususunu kimden duyduğumu hatırlamıyorum…” beyanlarında bulunduğu;
-Yargı mensubu olarak görev yapmış T.Ö.’nün Malatya Cumhuriyet Başsavcılığında şüpheli sıfatıyla alınan 05/08/2016 tarihli ifade tutanağında; “…Şunu vicdanen özellikle ifade etmek istiyorum ki, … dönem arkadaşımdı. Zaman zaman cemaat evine gelirdi, ancak bu kişinin cemaatle aktif bağı yoktu..” beyanına yer verildiği, aynı kişinin … Ağır Ceza Mahkemesi huzurunda; “…Fetö’ye ait evlerde hiçbir zaman kalmadı…Kendisinin üniversite döneminde hiçbir bağı olmadı,…Ben evine gider gelirdim, kendisinin Fetö’yle yakından uzaktan ilgisi yoktu. Benim cemaat evinde kaldığım dönemde gelip gitmezdi. Ben atandıktan sonra tek kaldığım eve bir iki kere gelmişti…” beyanlarında bulunduğu;
-Yargı mensubu olarak görev yapmış A.B.’nin … Ağır Ceza Mahkemesi huzurunda; “…Alper’le birlikte aynı sınıfta eğitim gördük…Alper’in KYK’da kaldığını biliyorum, daha sonra özel eve çıkmıştı. Ancak Fetö ile irtibatlı eylem ve söylemine rastlamadım..” beyanlarında bulunduğu görülmektedir.
Dairece karara gerekçe yapılan E.E. ve S.K.’nın müfettiş ve Mahkeme huzurunda verdikleri beyanları dikkate alındığında, bu beyanların davacının FETÖ/PDY ile itirbatlı veya iltisaklı olduğu yönünde herhangi bir somut görgü veya bilgiye dayanmadığı, nitekim anılan kişilerce de ifadelerinde bu konuda herhangi bir bilgi ve görgülerinin bulunmadığının açıkça belirtildiği görüldüğünden, bu beyanların davacının örgüt ile iltisak veya irtibatını ortaya koyan delil olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı, bu ifadelerin kişilerin kişisel yorumlarından öte bir olgu içermedikleri sonucuna ulaşılmaktadır.
Diğer yandan, Daire kararına gerekçe olarak alınan T.Ö.’nün beyanında davacının örgüt ile herhangi bir bağının bulunmadığının belirtildiği, Daire kararına esas alınmayan, yukarıda özetine yer verilen A.B.’nin beyanında da yine davacının örgüt ile irtibatlı bir söylemine rastlamadığı ifadesine yer verildiği gözetildiğinde, bu beyanların davacının örgüt ile iltisak veya irtibatının bulunmadığına işaret ettikleri anlaşılmaktadır.
Ayrıca, dosya bir bütün olarak incelendiğinde de yukarıda belirtilen ifadeler dışında, davacının terör örgütü ile irtibat veya iltisaklı olduğuna ilişkin bir delil de bulunmamaktadır.
Bu çerçevede, davalı idarece, bakılmakta olan dosyada, davacının terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplarla iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğuna ilişkin yeterli delil sunulamadığı, sunulan delillerin ise davacının iltisakı veya irtibatını ortaya koyacak yeterlilik ve nitelikte olmadığı sonucuna varılmıştır.
Bu nedenle, davacının FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu gerekçesiyle tesis edilen dava konusu işlemlerde hukuka uygunluk bulunmadığından, davacının temyiz isteminin kabulü ile Daire kararının bozulması gerektiği oyuyla, karara katılmıyoruz.