Danıştay Kararı İdari Dava Daireleri Kurulu 2021/319 E. 2022/418 K. 10.02.2022 T.

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2021/319 E.  ,  2022/418 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2021/319
Karar No : 2022/418

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Kurulu
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : Danıştay Beşinci Dairesinin 29/09/2020 tarih ve E:2016/58173, K:2020/3963 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacının, 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname’nin 3/1. maddesi uyarınca FETÖ ile irtibat ve iltisakının olduğu gerekçesiyle meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun … tarih ve … sayılı kararı ile yine aynı Kurulun … tarih ve … sayılı yeniden inceleme talebinin reddine ilişkin kararının iptali ve bu kararlar nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının ödenmesi gereken tarihten itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte iadesine karar verilmesi istenilmiştir.
Daire kararının özeti:Danıştay Beşinci Dairesinin 29/09/2020 tarih ve E:2016/58173, K:2020/3963 sayılı kararıyla;
Davalı idarenin usule ilişkin iddialarının yerinde, davacının Anayasa’ya aykırılık iddiasının ise ciddi görülmediği,

“Maddi Olay ve Hukuki Süreç” ile “İlgili Mevzuat”a yer verilmiş; “Yargılamada İzlenen Usul ve Süreç”, “FETÖ’ye İlişkin Tespit ve Değerlendirmeler”, “Demokratik Anayasal Düzene Sadakat Yükümlülüğü”, “Dava Konusu Edilen Kararın Hukuki Niteliği” başlıkları altında genel; “Kişiselleştirme ve Delillerin Değerlendirilmesi” başlığı altında hem genel hem de davacıya özel değerlendirmelerde bulunularak,
Davacı Yönünden Yapılan Değerlendirmede;
Davacının, ceza yargılaması sonucunda … Bölge Adliye Mahkemesi … Ceza Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile silahlı terör örgütüne üyelik suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, Dairelerinin karar verdiği tarih itibarıyla UYAP ortamında yapılan inceleme sonucu anılan mahkumiyet kararının kesinleşmediğinin görüldüğü,
Davacı hakkındaki tanık beyanları yönünden, davacının örgütün içinde yer aldığına, evinde örgüt toplantıları yaptığına, kod adı kullandığına, örgütün içinde görev üstlendiğine ve diğer hususlara yönelik kararda yer verilen ifadeler ile davacının bu ifadelere karşı beyanlarının değerlendirilmesi sonucunda, davacının beyanlarına itibar edilmeyerek FETÖ ile süregelen bir ilişki içerisinde olduğu sonucuna varıldığı,
Davacının, FETÖ’nün Adalet Bakanlığında ve HSK’da etkin olduğu dönemde 2009-2010 yılları arasında (15 ay) yurt dışına dil eğitimine, 01/11/2011-20/04/2012 tarihleri arasında ise AİHM’e staja gönderildiğine ilişkin tespitin, davacı hakkındaki yukarıda aktarılan diğer tespitlerle birlikte değerlendirildiğinde, davacının anılan örgütle iltisak ve irtibatına yönelik destekleyici bir unsur olduğu sonucuna varıldığı,
Dava dosyasında bulunan bilgi ve belgeler ile kararda yer verilen açıklamalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davacının, FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu ve bu nedenle demokratik anayasal düzene sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği, dava konusu kararla özel hayatına saygı hakkına yapılan müdahalenin AİHS ve Anayasa anlamında durumun gerektirdiği ölçüde bir tedbir niteliğinde olduğu anlaşıldığından dava konusu kararda hukuka aykırılık görülmediği,
Dava konusu kararda hukuka aykırılık görülmediğinden davacının bu kararlar nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının yasal faiziyle birlikte iadesine karar verilmesine yönelik isteminin de reddi gerektiği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, dava dilekçesinde 667 sayılı KHK’nın 3/1 maddesinin Anayasa’ya aykırı olduğundan bahisle iptali talebiyle Anayasa Mahkemesine başvurulması istenilmesine rağmen Dairece yeterince tartışılmadan doğrudan istemin reddine karar verildiği, dava konusu işlemin dayanağı olan söz konusu KHK hükmünün Anayasa’ya aykırı olduğu ve öncelikle somut norm denetimi amacıyla Anayasa Mahkemesine başvurulması gerektiği, temyize konu kararda bağımsızlık ve tarafsızlık, silahların eşitliği, hakkaniyete uygun yargılama ilkeleri ile gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği, Anayasa ve 2802 sayılı Kanun’da belirlenen usul ve güvenceler dikkate alınmadan, hakkında soruşturma açılıp savunması dahi alınmadan tesis dava konusu işlemin açıkça hukuka aykırı olduğu, 667 sayılı KHK’nın 3/1 maddesindeki düzenlemenin ve HSK Genel Kurulu’nun davaya konu kararlarının yasallık unsurunu taşımadığı, dava konusu işlemin Anayasa’nın 38. maddesine aykırı olduğu, bu işlemle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde belirtilen bağımsız mahkeme ilkesinin, masumiyet karinesinin, 8. maddesindeki özel hayata saygı hakkının; öte yandan ayrımcılık yasağının, eğitim hakkının, mülkiyet hakkının ihlal edildiği, davalı idarece delil olarak sunulan bilgi ve belgelerin dava konusu işlem tesis edildikten sonra elde edildiği, karar verdikten ve kesinleştirdikten sonra delillerin toplanması, usulü işlemlerin ikmalinin hukuki olmadığı ve adil yargılanma hakkının ihlali niteliğinde olduğu, dava konusu işlemler sonucu kamu ve özel sektörde çalışma olanağının kalmadığı, adeta sivil ölüm anlamını taşıyan ve kalıcı etkiler doğuran dava konusu işlemlerin ölçülülük ilkesine aykırı olduğu, 667 sayılı KHK’nın yasal süresi içinde TBMM’de onaylanmaması nedeniyle bu KHK’ya dayanılarak tesis edilen dava konusu işlemlerin de hukuka aykırı hale geldiği ve bu nedenle iptal edilmeleri gerektiği, kesinleşmemesine rağmen hakkındaki mahkumiyet kararının karara gerekçe yapılmasının masumiyet karinesine açıkça aykırı olduğu, dava dilekçesinde ileri sürülen iddia ve olguların yargılama aşamasında incelenmeden ve tartışılmadan davanın reddi yolunda verilen karar ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiği, olağanüstü hal durumunda alınan kararların olağanüstü hal kararı alınmasına sebep olan olay ile konu birlikteliğinin bulunmasının gerektiği, yalnızca geçici, tedbir niteliğinde kararlar alınabileceği, oysa HSK Genel Kurulu’nun tedbiri aşan ceza niteliğinde meslekten çıkarma kararları aldığı, durumun gerektirdiği ölçünün kesinlikle aşıldığı, ilgisi bulunmayan beyan ve eylemlerin kendisi ile ilgiliymiş gibi kabul edilerek tarafına suçlama yöneltilmesinin özen yükümlülüğü, konuyla ilgili olma ilkesi ve masumiyet karinesine aykırı olduğu, yargılamanın uzun sürede karara bağlanması nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği, temyize konu karara dayanak alınan tanık beyanlarının alınmasında usule ve hukuka aykırılıklar bulunması nedeniyle bu ifadelerin hükme esas alınamayacağı, hakkındaki tanık beyanlarının somut bir delille desteklenmeyen, duyum ve kanaate dayalı, delil niteliği taşımayan beyanlar olduğu, yurt dışı dil eğitimi ve AİHM stajına gönderilmesi hususlarının aleyhine delil olarak kullanılmasının hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğu, davanın reddine ilişkin temyize konu kararın bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, Danıştay Beşinci Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’NİN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, davacının Anayasa’ya aykırılık iddiası ciddi görülmeyerek gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan;
“a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c) Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması” sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin Danıştay Beşinci Dairesinin temyize konu 29/09/2020 tarih ve E:2016/58173, K:2020/3963 sayılı kararının ONANMASINA,
3. Adli yardım kararından dolayı ertelenmiş olan temyiz aşamasına ilişkin yargılama giderinin, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin 1. fıkrası uyarınca davacıdan tahsili için Dairesince müzekkere yazılmasına,
4. Kesin olarak, 10/02/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.