Danıştay Kararı İdari Dava Daireleri Kurulu 2021/2640 E. 2023/168 K. 08.02.2023 T.

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2021/2640 E.  ,  2023/168 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2021/2640
Karar No : 2023/168

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Kurulu
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU: Danıştay Beşinci Dairesinin 13/04/2021 tarih ve E:2017/2410, K:2021/1019 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacının, 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname’nin 3/1. maddesi uyarınca FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu gerekçesiyle meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun … tarih ve … sayılı kararı ile bu karara karşı yaptığı yeniden inceleme talebinin reddine ilişkin aynı Kurulun … tarih ve … sayılı kararının iptaline karar verilmesi istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Beşinci Dairesinin 13/04/2021 tarih ve E:2017/2410, K:2021/1019 sayılı kararıyla;
Davalı idarenin usule ilişkin itirazları yerinde, davacının 6749 sayılı Kanunun 3. maddesi ile ilgili Anayasa’ya aykırılık iddiası ise ciddi görülmeyerek işin esasına geçildiği,
“Maddi Olay ve Hukuki Süreç” ile “İlgili Mevzuat”a yer verilmiş; “Yargılamada İzlenen Usul ve Süreç”, “FETÖ’ye İlişkin Tespit ve Değerlendirmeler”, “Demokratik Anayasal Düzene Sadakat Yükümlülüğü”, “Dava Konusu Edilen Kararın Hukuki Niteliği” başlıkları altında genel; “Kişiselleştirme ve Delillerin Değerlendirilmesi” başlığı altında hem genel hem de davacıya özel değerlendirmelerde bulunularak,
Davacı Yönünden Yapılan Değerlendirmede;
Davacının, ceza yargılaması sonucunda … Ağır Ceza Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile silahlı terör örgütüne üyelik suçundan, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun (CMK) 223/2-e maddesi uyarınca anılan suçu işlediğinin sabit olmadığı (delil yetersizliği) gerekçesiyle beraatine karar verildiği, anılan karara karşı yapılan istinaf başvurusunun … Bölge Adliye Mahkemesi … Ceza Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile reddedildiği; Dairelerinin karar verdiği tarih itibarıyla UYAP ortamında yapılan inceleme sonucu anılan beraat kararının kesinleşmediği; davacının beraat etmiş olmasının FETÖ/PDY ile iltisak ve irtibatının bulunup bulunmadığı yönünden farklı bir değerlendirme yapılmasına hukuki engel oluşturmayacağı gibi idari yargılama yönünden bağlayıcılığının da bulunmadığı,
Davacı hakkındaki tanık beyanları yönünden, davacının 2014 yılı HSK üye seçimleri döneminde örgütün sözde “bağımsız” adaylarını desteklediğine ve diğer hususlara yönelik ifadeler ile davacının bu ifadelere karşı beyanlarının değerlendirilmesi sonucunda, davacının beyanlarına itibar edilmeyerek FETÖ ile süregelen bir ilişki içerisinde olduğunun değerlendirildiği,
Davacının kendi beyanları yönünden, davacının lise öğrenimini örgüte ait okulda (667 sayılı KHK ile kapatılan) tamamladığına, üniversiteye hazırlık sürecinde örgüte müzahir dershaneye gittiğine ve üniversite döneminde örgüte ait yurtta (667 sayılı KHK ile kapatılan) kaldığına yönelik ifadesinin değerlendirilmesi sonucunda, davacının FETÖ ile süregelen bir ilişki içerisinde olduğu sonucuna varıldığı,
Diğer hususlar yönünden, ByLock kullanıcısı olduğu tespit edilen çok sayıda kişi ve örgüte ait olan Kimse Yok Mu Derneği ile irtibatlı olduğunu gösteren HTS kayıtlarının, davacı hakkındaki diğer tespitlerle birlikte değerlendirildiğinde, FETÖ/PDY terör örgütü ile iltisak ve irtibatına yönelik destekleyici bir unsur olduğu belirtilerek,
Dava dosyasında bulunan bilgi ve belgeler ile kararda yer verilen açıklamalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davacının, FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu ve bu nedenle demokratik anayasal düzene sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği, dava konusu kararla özel hayatına saygı hakkına yapılan müdahalenin AİHS ve Anayasa anlamında durumun gerektirdiği ölçüde bir tedbir niteliğinde olduğu anlaşıldığından dava konusu kararda hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, Danıştay Beşinci Dairesince esas alınan delillerin işlem tarihinden sonra ortaya çıkarıldığı, idari işlemi tesis ederken herhangi bir delile dayanılmadığı, 667 sayılı KHK düzenlemelerinin OHAL döneminde geçerli olması gerektiği, bu dönem alınan tedbirlerin OHAL süresi ile sınırlı olarak geçerli olduğu, 18/07/2018 tarihinde OHAL’in sona ermesi ile 667 sayılı KHK’nın 3. maddesinin de geçerliliğinin kalmadığı, 667 sayılı KHK’nın davacının görevden uzaklaştırıldığı tarihten sonra yürürlüğe girdiği için iltisaklı ve irtibatlı olma hususunun davacıyla ilgili olarak uygulanmaması gerektiği, Anayasanın 38. ve AİHS’nin 7.maddesine göre 667 sayılı KHK’nın 3. maddesinin uygulanma kabiliyetinin bulunmadığı, suç ve cezaların kanuniliği ilkesinin ihlal edildiği, dava konusu işlemin bu sebeple iptal edilmesi gerektiği, davacı hakkındaki işlemin ceza mahiyetinde olduğu, 2802 sayılı Kanundaki usulü güvencelerden yararlandırılarak işlem tesis edilmesi gerektiği, Anayasanın 139. maddesinde yer alan hakimlik ve savcılık teminatını ortadan kaldıran 667 sayılı KHK’ya göre işlem tesis edilmesinde hukuka uyarlık bulunmadığı, davacının aleyhindeki bilgi ve belgelerin kendisine tebliğ edilerek savunmasının alınmadığı, yeniden incelemenin idari itiraz prosedürü olduğu, savunmayla alakasının olmadığı, sadakat yükümlülüğüne aykırı hiçbir davranışının olmadığı, idarenin somut delillerle bunu ortaya koyamadığı, davacının 2016 Yaz Kararnamesiyle Rize’den Çorum’a atandığı, kararda aleyhine ifade verdiği belirtilen R.B. isimli kişinin kendisini Çorum’da çalıştığı şeklinde beyanda bulunduğu ancak mahkemede verdiği ikinci beyanında davacıyı tanımadığını ifade ettiği, Danıştay Beşinci Dairesince bu hususun göz ardı edilerek karar verildiği; diğer tanık A.K.’nın ise davacının FETÖ üyesi yargı mensuplarıyla yakın arkadaşlık kurduğunu beyan ettiği, anılan kişinin ifadesinin soyut ve muğlak olduğu, kanaate dayanması nedeniyle karara esas alınamayacağı, yaklaşık 20 yıl önce bitirdiği lise, dershane ve özel öğrenci yurdunda kalmış olma hususunun aleyhine değerlendirilemeyeceği, bunların tamamının o dönemdeki yasal faaliyetler olduğu, kendi GSM hattı ile konuştuğu kişilerle suçlanmasının hukuk ve vicdanla izah edilmesinin mümkün olmadığı, bütün bu sebeplerle temyize konu kararın bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, Danıştay Beşinci Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’İN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, 2577 sayılı Kanun’un 17. maddesinin 2. fıkrası uyarınca davacının duruşma istemi yerinde görülmeyerek gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan;
“a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c) Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması” sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

Davacı hakkında … Ağır Ceza Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile silahlı terör örgütüne üyelik suçundan, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun (CMK) 223/2-e maddesi uyarınca anılan suçu işlediğinin sabit olmadığı (delil yetersizliği) gerekçesiyle beraatine karar verildiği, anılan karara karşı yapılan istinaf başvurusunun … Bölge Adliye Mahkemesi … Ceza Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile reddedildiği; söz konusu kararın temyiz edilmesi üzerine … tarihinde Yargıtay … Ceza Dairesinin E:…, K:… sayılı kararı ile onanarak kesinleştiği anlaşılmıştır.
667 sayılı KHK uyarınca, hâkimlerin ve savcıların terör örgütüne üyelik ve mensubiyeti bulunmasa da terör örgütü ile iltisaklı veya irtibatlı olmaları nedeniyle meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına yönelik işlem tesis edilebilmesi mümkündür. Nitekim dava konusu işlem de davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile iltisak ve irtibatının bulunduğu gerekçesiyle tesis edilmiştir.
Anayasa Mahkemesi, 14/11/2019 tarih ve E:2018/89, K:2019/84 sayılı kararında iltisaklı kavramını ”kavuşan, bitişen, birleşen”, irtibatlı kavramını ise ”bağlantılı” olarak tanımlamış, bu kavramların hukuki niteliği ve objektif anlamının yargı içtihatlarıyla belirlenebileceğini belirtmiştir. Bu kavramlar ile, kişilerin cezai sorumluluğunu gerektiren örgüte üyelik ve mensubiyet kavramlarına nazaran terör örgütleri ile daha az yoğun ve atipik bir bağlantının vurgulandığı açıktır. Bu kapsamda kişilerin terör örgütleri ile irtibat ve iltisaklarının ortaya konulabilmesi için, örgütün amaçlarının gerçekleştirilmesi ya da örgütten yarar sağlamak maksadıyla gerek örgütten gelen talimatlar doğrultusunda gerekse inisiyatif alarak bulundukları hâl ve hareketler neticesinde örgüte veya kendilerine yarar sağladıkları ya da örgüt ile amaç birliği veya sosyal birliktelik görünümü içinde oldukları yönünde kanaat oluşması yeterlidir.
Bu itibarla, davacının silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan beraatine karar verilmiş ise de, ceza muhakemesinde terör örgütüne üye olma suçu yönünden delil olarak değerlendirilemeyecek bir kısım fiil ve davranışlar ile bunlara ilişkin bilgi ve belgeler, üstün bir kamu gücü olan yargı yetkisini kullanan hâkim ve savcılar hakkında tesis edilen idari tedbir niteliğindeki işlemlerde terör örgütüne irtibat veya iltisakın sübut bulup bulmadığı yönünden örgüt üyeliğine göre farklı değerlendirilebilecektir.
Bu çerçevede, davacının terör örgütü ile iltisak veya irtibatının bulunup bulunmadığına yönelik yargısal denetime ilişkin işbu dava dosyasında yer verilen tespitler birlikte değerlendirildiğinde, davacının FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu sonucuna varıldığından bahisle verilen Danıştay Beşinci Dairesi kararı usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin Danıştay Beşinci Dairesinin temyize konu 13/04/2021 tarih ve E:2017/2410, K:2021/1019 sayılı kararının ONANMASINA,
3. Adli yardım kararından dolayı ertelenmiş olan temyiz aşamasına ilişkin yargılama giderinin, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin 1. fıkrası uyarınca davacıdan tahsili için Dairesince müzekkere yazılmasına,
4. Kesin olarak, 08/02/2023 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY
X- Dava, 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname’nin 3/1. maddesi uyarınca FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu gerekçesiyle meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun … tarih ve … sayılı kararı ile bu karara karşı yaptığı yeniden inceleme talebinin reddine ilişkin aynı Kurulun … tarih ve … sayılı kararının iptali istemiyle açılmıştır.
Dava dosyasında bulunan bilgi ve belgeler bir bütün olarak değerlendirildiğinde; temyizen bakılmakta olan dosyada, davalı idarece, davacının terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplarla iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğuna ilişkin yeterli delil sunulmadığı, sunulan deliller ise davacının iltisakı veya irtibatını ortaya koyacak yeterlilikte ve nitelikte olmadığından, davacının FETÖ ile iltisak ve irtibatı olduğundan bahisle tesis edilen dava konusu kararda hukuka uyarlık, aksi değerlendirmeyle verilen Daire kararında hukuki isabet görülmediği gerekçesiyle, davacının temyiz isteminin kabulü ve Daire kararının bozulması gerektiği oyuyla karara katılmıyoruz.