Danıştay Kararı İdari Dava Daireleri Kurulu 2021/2162 E. 2022/249 K. 31.01.2022 T.

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2021/2162 E.  ,  2022/249 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2021/2162
Karar No : 2022/249

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI) : …
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : Danıştay Beşinci Dairesinin 09/03/2021 tarih ve E:2017/6520, K:2021/553 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacının, 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname’nin 3/1. maddesi uyarınca FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu gerekçesiyle meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun … tarih ve … sayılı kararı ile bu karara karşı yapılan yeniden inceleme talebinin reddine ilişkin aynı Kurulun … tarih ve … sayılı kararının iptali istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Beşinci Dairesinin 09/03/2021 tarih ve E:2017/6520, K:2021/553 sayılı kararıyla;
Davalı idarenin usule ilişkin iddiaları yerinde, davacının Anayasa’ya aykırılık iddiası ise ciddi görülmemiş,
“Maddi Olay ve Hukuki Süreç” ile “İlgili Mevzuat”a yer verilmiş; “Yargılamada İzlenen Usul ve Süreç”, “FETÖ’ye İlişkin Tespit ve Değerlendirmeler”, “Demokratik Anayasal Düzene Sadakat Yükümlülüğü”, “Dava Konusu Edilen Kararın Hukuki Niteliği” başlıkları altında genel; “Kişiselleştirme ve Delillerin Değerlendirilmesi” başlığı altında hem genel hem de davacıya özel değerlendirmelerde bulunularak,
Davacı Yönünden Yapılan Değerlendirmede;
Davacının, ceza yargılaması sonucunda … Ceza Dairesinin … tarih ve E:… K:… sayılı kararı ile silahlı terör örgütüne üyelik suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, Dairelerinin karar verdiği tarih itibarıyla UYAP ortamında yapılan inceleme sonucu anılan mahkumiyet kararının kesinleşmediğinin görüldüğü,
Davacı hakkındaki tanık beyanları yönünden, davacının örgütün içinde yer aldığına, örgüt toplantılarına katıldığına, 2014 yılı HSK seçimlerinde örgütün sözde ”bağımsız” adaylarını desteklediğine ve diğer hususlara yönelik kararda yer verilen ifadelerin değerlendirilmesi sonucunda davacının FETÖ ile süregelen bir ilişki içerisinde olduğu sonucuna varıldığı,
Diğer taraftan, davacının FETÖ/PDY terör örgütünün HSK’da etkin olduğu dönemde yargıda önemli bir temsil makamı olan Yargıtay Üyesi (örgüt kontenjanından) olarak seçilmesinin, kararda yer verilen diğer tespitlerle birlikte değerlendirildiğinde anılan örgütle iltisak ve irtibatına yönelik destekleyici bir unsur olduğu belirtilerek,
Dava dosyasında bulunan bilgi ve belgeler ile kararda yer verilen açıklamalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davacının, FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu ve bu nedenle demokratik anayasal düzene sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği, dava konusu kararlarla özel hayatına saygı hakkına yapılan müdahalenin AİHS ve Anayasa anlamında durumun gerektirdiği ölçüde bir tedbir niteliğinde olduğu anlaşıldığından dava konusu kararlarda hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, herhangi bir cemaat, dernek vs kuruluşla yasal dahi olsa irtibatının bulunmadığı, üstün bir zekaya sahip olduğu, örgütle irtibat ve iltisaklı olma kriterlerinin hiçbirini taşımadığı, toplumsal yaşam içerisinde ahlaki değerlerine göre yer aldığı, kendi görüşü olan yargıda gruplaşmalara karşı çıkarak Avrupa Yargıçlar Danışma Konseyi’nin 3 nolu görüşüne uygun bir tavır sergilediği, kaldı ki; Türkiye’de yargıçların ifade özgürlüğü ve örgütlenme özgürlüğü ile ilgili anayasal bir hüküm bulunmadığı, hakkında verilen cezanın niteliği ve şiddetinin diğer hakimlere de bir gözdağı niteliği taşıması nedeniyle usul ve yasaya aykırı olduğu, AİHS ve Anayasa ile koruma altına alınan adil yargılanma hakkının, hakimlik ve savcılık teminatının, olağanüstü hallerde çekilmeyi düzenleyen hükmün, savunma hakkının, etkili başvuru hakkının, gerekçeli karar hakkının, Anayasa’nın 70. maddesinin, insan haklarına saygı yükümlülüğünün, adil yargılanma hakkının, kanunsuz suç ve ceza olmaz, suç ve cezaların şahsiliği ve geriye yürümezliği ilkelerinin, özel hayata saygı hakkının, AİHS’nin 15. maddesinin, mülkiyet hakkının ve eğitim hakkının ihlal edildiği, masumiyet karinesinden yararlanmada diğer bireyler ile arasında ayrımcılık yapıldığı, FETÖ/ PDY ile irtibatlı ve iltisaklı olduğuna dair herhangi bir beyanın mevcut olmadığı, her ne kadar davalı idarece, delillerin işlem tarihindeki bilgi belgelere dayandığını belirtilse de, işlem tarihi ve dosyaya eklenen belge tarihlerine bakılacak olunursa, belgelerin işlem tesisinden çok sonra ihracı delillendirmek adına toplandığı, soruşturmada özel kanun niteliğindeki 2802 sayılı Kanun’un uygulanması gerektiği, yapının terör örgütü sayılmasına ve yapı ile ilişkiye sorumluluk yüklenmesine ilişkin tarihin 15/07/2016 tarihi olduğu, darbe girişimine iştirak etmeyen sivillerin aksi kanıtlanmadığı sürece terörist amaç ve yöntemlerden habersiz oldukları ve sorumlu olmayacakları, bu yorumun irtibat ve iltisak için de geçerli olduğu, devletin zımni olarak irtibat ve iltisak tarihini 15/07/2016 tarihi olarak belirlediği, gerekçeli kararda itirafçı beyanlarının tanık beyanı olarak kabulünün usul ve yasaya aykırı olduğu, görevinden somut delil ve iddialar olmadan ihraç edildiği, hukuka uygunluk denetiminin işlemin tesis edildiği tarih itibarıyla yapılması gerektiği, 593 kişinin mesleğe geri döndüğü, bu hususun, idarenin meslekten çıkarma kararındaki isabetsizliğinin yahut yanılma payının ne boyutta olduğunun göstergesi olduğu, 667 sayılı KHK’nın onaylanmasına dair Kanun’un Anayasa’ya aykırılığı nedeniyle iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, Danıştay Beşinci Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’ÜN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, davacının Anayasa’ya aykırılık iddiası ciddi görülmeyerek gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan;
“a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c) Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması” sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin Danıştay Beşinci Dairesinin temyize konu 09/03/2021 tarih ve E:2017/6520, K:2021/553 sayılı kararının ONANMASINA,
3. Kesin olarak, 31/01/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.