Danıştay Kararı İdari Dava Daireleri Kurulu 2021/1977 E. 2023/97 K. 26.01.2023 T.

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2021/1977 E.  ,  2023/97 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2021/1977
Karar No : 2023/97

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Kurulu
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : Danıştay Beşinci Dairesinin 30/11/2020 tarih ve E:2016/58635, K:2020/5438 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname’nin 3/1. maddesi uyarınca FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu gerekçesiyle davacının meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun … tarih ve … sayılı kararı ile bu karara karşı yapılan yeniden inceleme talebinin reddine ilişkin … tarih ve … sayılı kararının iptali ve bu kararlar nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi; 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin (6749 sayılı Kanun) 3. maddesinin iptali talebiyle Anayasa Mahkemesine başvurulması istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Beşinci Dairesinin 30/11/2020 tarih ve E:2016/58635, K:2020/5438 sayılı kararıyla;
Davalı idarenin usule ilişkin iddiaları ile davacının Anayasa’ya aykırılık iddiası yerinde görülmemiş,
“Maddi Olay ve Hukuki Süreç” ile “İlgili Mevzuat”a yer verilmiş; “Yargılamada İzlenen Usul ve Süreç”, “FETÖ’ye İlişkin Tespit ve Değerlendirmeler”, “Demokratik Anayasal Düzene Sadakat Yükümlülüğü”, “Dava Konusu Edilen Kararların Hukuki Niteliği” başlıkları altında genel; “Kişiselleştirme ve Delillerin Değerlendirilmesi” başlığı altında hem genel hem de davacıya özel değerlendirmelerde bulunularak,
Davacı Yönünden Yapılan Değerlendirmede;
Davacının, … Ağır Ceza Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile silahlı terör örgütüne üye olma suçundan, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223/2-e maddesi uyarınca anılan suçu işlediğinin sabit olmadığı (delil yetersizliği) gerekçesiyle beraatine karar verildiği; bu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun … Bölge Adliye Mahkemesi … Ceza Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla reddedildiği; Dairelerinin karar verdiği tarih itibarıyla UYAP ortamında yapılan inceleme sonucu anılan beraat kararının kesinleşmediğinin görüldüğü,
Bununla birlikte, davacının terör örgütüne üye olma suçundan beraat etmiş olmasının, FETÖ/PDY ile iltisak ve irtibatının bulunup bulunmadığı yönünden farklı bir değerlendirme yapılmasına hukuki engel oluşturmayacağı gibi Daireleri tarafından yapılacak idari yargılama yönünden bağlayıcılığının da bulunmadığı,
Davacı hakkındaki tanık beyanları yönünden, davacının örgütün içinde yer aldığına ve diğer hususlara yönelik ifadeler ile davacının bu ifadelere karşı beyanlarının değerlendirilmesi sonucunda, davacının beyanlarına itibar edilmeyerek FETÖ ile süregelen bir ilişki içerisinde olduğu sonucuna varıldığı,
YARSAV üyeliği yönünden, üyeliğinin FETÖ ile iltisak ve irtibatına yönelik destekleyici bir unsur olduğunun değerlendirildiği,
Diğer hususlar yönünden, davacının bilgisayarında FETÖ/PDY silahlı terör örgütü liderine ait resim ve sohbet videolarının bulunması ile davacının bilgisayarına bağlanan cihazda terör örgütü mensuplarının haberleşme aracı olarak kullandığı ByLock programının yer aldığının tespit edilmesi hususlarının, davacı hakkında kararda aktarılan diğer tespitlerle birlikte değerlendirildiğinde, davacının FETÖ ile iltisak ve irtibatına yönelik destekleyici bir unsur olarak değerlendirildiği belirtilerek,
Dava dosyasında bulunan bilgi ve belgeler ile yukarıda yer verilen açıklamalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davacının, FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu ve bu nedenle demokratik anayasal düzene sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği, dava konusu işlemlerle özel hayatına saygı hakkına yapılan müdahalenin, AİHS ve Anayasa anlamında durumun gerektirdiği ölçüde bir tedbir olduğu anlaşıldığından dava konusu kararlarda hukuka aykırılık görülmediği,
Dava konusu kararlarda hukuka aykırılık görülmediğinden davacının bu kararlar nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının yasal faiziyle birlikte tazmini isteminin de reddi gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, işlemin somutlaştırma ve tespit içermediği, kendisiyle alakalı bulunmayan soyut olaylardan ibaret olduğu; tanık beyanlarının mesleğe iade vaadi ile işlemden sonra alındığı ve delil olarak kullanılamayacağı, önceki dilekçelerinde bu hususa yönelik beyanda bulunduğu ancak Dairece savunmalarının karşılanıp çürütülmediği; YARSAV Derneğine serbest iradesiyle üye olduğu ve yine kendi iradesiyle 2014 yılında üyelikten ayrıldığı, buna rağmen özel hayata saygı ve örgütlenme hakkının ihlal edildiği; dijital materyallerin rastlandığı belleği ikinci el olarak satın aldığı ve içeriğinin de 2000-2004 yılları arasına ait olduğunun ortaya çıktığı, kendisinin örgütsel doküman yüklemediği; işlem tesis edilirken söz konusu delillerin bulunmadığı; sonradan ortaya çıkan delillerin kabul edilemeyeceği; olağanüstü hal mevzuatının ve bu mevzuat uyarınca alınan tedbirlerin yalnızca o dönemle sınırlı olarak uygulanabileceği; olağanüstü hal sona erdiğinden bu mevzuatın geçerliliğinin kalmadığı; bu mevzuata göre sürekli ve kalıcı etkiler yapan tedbirler alınamayacağı; 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin kanuni sınırlar aşılarak hazırlanan hukuka aykırı düzenlemeler içerdiği; idarenin sınırsız bir takdir yetkisine sahip olamayacağı; işlemin suç ve cezaların kanuniliği ile geriye yürümezliği ilkelerine uygun olmadığı ve kanuni temelinin bulunmadığı; işlem cezai nitelik taşıdığından soruşturma yapılması gerektiği; Anayasa’ya göre hâkim ve savcıların meslekten çıkarılmalarında 2802 sayılı Kanun’un uygulanması gerektiği; olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamesi ile bu Kanun’un işlevsiz hale getirilemeyeceği; aksi halin anayasal hâkimlik teminatına uygun olmadığı; Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı olarak savunma hakkı tanınmadığı; işlemin tesisinden önce kendisine delil niteliğinde bir bilgi ve belge gösterilmediği; yeniden inceleme hakkı tanınmasının savunma hakkı anlamına gelmediği ve böylece adil yargılanma hakkının ihlal edildiği; yeniden inceleme talebinde bulunmadan önce de hakkındaki suçlamalara vakıf olmadığı; darbe girişimiyle hiçbir ilgisinin bulunmadığı; ceza yargılamalarında haklarında farklı kararlar verilen yargı mensuplarına yönelik aynı idari işlem tesis edilerek ölçülülük ilkesinin ihlal edildiği; sonradan çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerin önceki kanuni faaliyetleri cezalandırmaya dayanak olamayacağı; sadakat yükümlülüğünü ihlal gerekçesinin işlemde ya da dayanağı mevzuatta bulunmadığı; bu yükümlülüğü ihlal ettiğine dair somut hiçbir delil bulunmadığı; işlemle hukuk devleti ilkesinin tüm gerekliliklerinin çiğnendiği; kamu görevlisi olmakla birlikte temel hak ve hürriyetlerinden vazgeçmiş olmayacağı; milletlerarası hukuktan doğan mükellefiyetlere uyulmadığı; ayrımcılık yasağı, gerekçeli karar hakkı gibi çekirdek haklara müdahale edildiği; mesleğe iade edilmiş olsa bile masumiyet karinesine aykırı olarak isminin internette ilgili listelerde yer almaya devam edeceği; işlendiği zaman kanuni olan faaliyetlerin sonradan cezalandırılmak istendiği; idari bir kararla yargılanmadan cezalandırıldığı; işlemle kendisi hakkında son derece ağır bir yaptırım tatbik edildiği; özel hayatıyla ilgili bilgilerin toplanarak kaydedildiği; deliller yasadışı olarak elde edildiğinden adil yargılanma hakkının ihlal edildiği; işlemin bir neticesi olarak özel sektörde de çalışamadığı ve yaşamını sürdürmesinin mümkün olmadığı; bu durumun sosyal hayatını da etkilediği; ceza yargılamasından beraat etmiş olsa da işlemle şeref ve itibarına müdahale edilerek lekelendiği, damgalandığı ve ayrımcılığa tabi tutulduğu; eğitimiyle ilgili olarak mesleğini yapamadığı için eğitim hakkının da ihlal edildiği; emekli oluncaya kadar maaş alma, emeklilik gibi meşru beklentilerinin ihlal edildiği; aynı suçtan iki ayrı ceza yargılaması yapılmış olduğu; Danıştayın bağımsız ve tarafsız bir mahkeme olmadığı; etkili başvuru ve mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği belirtilerek, Daire kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, Danıştay Beşinci Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’ÜN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan;
“a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c)Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması” sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
UYAP kayıtlarının incelenmesinden, davacının silahlı terör örgütüne üye olma suçundan beraatine yönelik karara karşı yapılan istinaf başvurusunun reddedildiği ve kararın temyiz incelemesinin devam ettiği görülmüştür.
667 sayılı KHK uyarınca, hâkimlerin ve savcıların terör örgütüne üyelik ve mensubiyeti bulunmasa da terör örgütü ile iltisaklı veya irtibatlı olmaları nedeniyle meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına yönelik işlem tesis edilebilmesi mümkündür. Nitekim dava konusu işlem de davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile iltisak ve irtibatının bulunduğu gerekçesiyle tesis edilmiştir.
Anayasa Mahkemesi, 14/11/2019 tarih ve E:2018/89, K:2019/84 sayılı kararında iltisaklı kavramını ”kavuşan, bitişen, birleşen”, irtibatlı kavramını ise ”bağlantılı” olarak tanımlamış, bu kavramların hukuki niteliği ve objektif anlamının yargı içtihatlarıyla belirlenebileceğini belirtmiştir. Bu kavramlar ile, kişilerin cezai sorumluluğunu gerektiren örgüte üyelik ve mensubiyet kavramlarına nazaran terör örgütleri ile daha az yoğun ve atipik bir bağlantının vurgulandığı açıktır. Bu kapsamda, kişilerin terör örgütleri ile irtibat ve iltisaklarının ortaya konulabilmesi için, örgütün amaçlarının gerçekleştirilmesi ya da örgütten yarar sağlamak maksadıyla gerek örgütten gelen talimatlar doğrultusunda gerekse inisiyatif alarak bulundukları hâl ve hareketler neticesinde örgüte veya kendilerine yarar sağladıkları ya da örgüt ile amaç birliği veya sosyal birliktelik görünümü içinde oldukları yönünde kanaat oluşması yeterlidir.
Bu itibarla, davacının silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan beraatine karar verilmiş ise de, ceza muhakemesinde terör örgütüne üye olma suçu yönünden delil olarak değerlendirilemeyecek bir kısım fiil ve davranışlar ile bunlara ilişkin bilgi ve belgeler, üstün bir kamu gücü olan yargı yetkisini kullanan hâkim ve savcılar hakkında tesis edilen idari tedbir niteliğindeki işlemlerde terör örgütüne irtibat veya iltisakın sübut bulup bulmadığı yönünden örgüt üyeliğine göre farklı değerlendirilebilecektir.
Bu çerçevede, davacının terör örgütü ile iltisak veya irtibatının bulunup bulunmadığına yönelik yargısal denetime ilişkin işbu dava dosyasında yer verilen tespitler birlikte değerlendirildiğinde, davacının FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu sonucuna varıldığından bahisle verilen Danıştay Beşinci Dairesi kararı usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin Danıştay Beşinci Dairesinin temyize konu 30/11/2020 tarih ve E:2016/58635, K:2020/5438 sayılı kararının ONANMASINA,
3. Adli yardım kararından dolayı ertelenmiş olan temyiz aşamasına ilişkin yargılama giderinin, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin 1. fıkrası uyarınca davacıdan tahsili için Dairesince müzekkere yazılmasına,
4. Kesin olarak, 26/01/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.