Danıştay Kararı İdari Dava Daireleri Kurulu 2021/1791 E. 2023/82 K. 26.01.2023 T.

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2021/1791 E.  ,  2023/82 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2021/1791
Karar No : 2023/82

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Kurulu
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : Danıştay Beşinci Dairesinin 04/02/2021 tarih ve E:2017/5878, K:2021/127 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname’nin 3/1. maddesi uyarınca FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu gerekçesiyle davacının meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun …tarih ve …sayılı kararı ile bu karara karşı yaptığı yeniden inceleme talebinin reddine ilişkin …tarih ve …sayılı kararının iptaline karar verilmesi istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Beşinci Dairesinin 04/02/2021 tarih ve E:2017/5878, K:2021/127 sayılı kararıyla;
Davalı idarenin usule ilişkin iddiaları yerinde görülmemiş,
“Maddi Olay ve Hukuki Süreç” ile “İlgili Mevzuat”a yer verilmiş; “Yargılamada İzlenen Usul ve Süreç”, “FETÖ’ye İlişkin Tespit ve Değerlendirmeler”, “Demokratik Anayasal Düzene Sadakat Yükümlülüğü”, “Dava Konusu Edilen Kararların Hukuki Niteliği” başlıkları altında genel; “Kişiselleştirme ve Delillerin Değerlendirilmesi” başlığı altında hem genel hem de davacıya özel değerlendirmelerde bulunularak,
Davacı Yönünden Yapılan Değerlendirmede;
Davacının, ceza yargılaması sonucunda, …Ağır Ceza Mahkemesinin …tarih ve E:…, K:…sayılı kararı ile silahlı terör örgütüne üye olma suçundan, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223/2-e maddesi uyarınca anılan suçu işlediğinin sabit olmadığı (delil yetersizliği) gerekçesiyle beraatine karar verildiği, bu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun ise …Bölge Adliye Mahkemesi … Ceza Dairesinin …tarih ve E:…, K:…sayılı kararı ile reddedildiği, Dairelerinin karar verdiği tarih itibarıyla UYAP ortamında yapılan inceleme sonucu anılan beraat kararının kesinleşmediğinin görüldüğü,
Bununla birlikte, davacının terör örgütüne üye olma suçundan beraat etmiş olmasının, FETÖ/PDY ile iltisak ve irtibatının bulunup bulunmadığı yönünden farklı bir değerlendirme yapılmasına hukuki engel oluşturmayacağı gibi Daireleri tarafından yapılacak idari yargılama yönünden bağlayıcılığının da bulunmadığı,
Davacı hakkındaki tanık beyanları yönünden, davacının örgüt içerisinde yer aldığına, üniversite döneminde örgüt evlerinde kaldığına, örgüt toplantılarına katıldığına, örgüt içerisinde aktif görev üstlendiğine ve diğer hususlara yönelik ifadeler ile davacının bu ifadelere karşı beyanlarının değerlendirilmesi sonucunda, davacının beyanlarına itibar edilmeyerek FETÖ ile süregelen bir ilişki içerisinde olduğu,
Davacının kendi beyanları yönünden, davacının üniversiteye hazırlık döneminde FETÖ/PDY terör örgütüne ait dershaneye gittiğine ve üniversite döneminde örgüt evlerinde kaldığına yönelik ifadesinin değerlendirilmesi sonucunda, davacının FETÖ ile süregelen bir ilişki içerisinde olduğu sonucuna varıldığı belirtilerek,
Dava dosyasında bulunan bilgi ve belgeler ile yukarıda yer verilen açıklamalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davacının, FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu ve bu nedenle demokratik anayasal düzene sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği, dava konusu işlemlerle özel hayatına saygı hakkına yapılan müdahalenin, AİHS ve Anayasa anlamında durumun gerektirdiği ölçüde bir tedbir olduğu anlaşıldığından dava konusu kararlarda hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, Daire kararında dayanılan tek hususun halihazırda yargı mensubu olarak görev yapan tanıkların davalı idare müfettişlerince alınan beyanları olduğu; idari yargıda tanık dinlenmemesine rağmen kararın tanık beyanlarına dayanmasının hukukiliğini tartışılabilir hale getirdiği; tanıkların ceza yargılamasında farklı beyanlarda bulundukları ancak Dairenin lehe olan bu ifadeleri dikkate almadığı; bu lehe ifadeler sonucunda ceza yargılamasında beraatine karar verilmiş olmasının da ifadelerin dikkate alınması için yeterli olmadığı ve Dairenin eksik inceleme ile yargılama yaptığı; maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasına binaen mahkeme nezdinde çelişmeli yargılama usulüne göre verilmiş beyanların delil niteliği taşıdığı; Dairenin neden bu ifadeleri değil de davalı idarenin müfettişlerine verilen ifadeleri dikkate aldığını izah etmenin hukuken mümkün olmadığı; yalnızca bu tutumun dahi Daire kararını sakatladığı; terör örgütü üyeliği nedeniyle hakkında yürütülen yargılamada beraat kararı verilmesinin tabii neticesinin terör örgütü ile irtibatının bulunmadığı olduğu; aksinin kabulünün ceza yargılamasını anlamsız hale getireceği; ceza davası neticesinin idari yargılamaya etkisinden bağımsız olarak, ceza yargılamasında maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasında rol oynayan tanık beyanlarının idari dava dosyasında delil olarak kullanılmasının önündeki engelin ne olduğunun anlaşılamadığı; müfettişlere verilen ifadelerin yerine aynı tanıkların aleni ceza muhakemesindeki tanıklıklarının hükme esas alınmamasının adil yargılanma hakkının ihlali niteliğinde olduğu; Daire kararında yer verilen tanık beyanlarının soyut ve temelsiz olduğu; işlemin geçerli ve kabul edilebilir bir olguya dayanmadığı; işlem tesis edilirken savunmasının alınmadığı ve bu durumun Dairece değerlendirilmediği; üyesi olmadığı bir örgüte üye olmadığını meşru olmayan bir şekilde ispatlamasının istendiği ve masumiyet karinesinin tersine çevrildiği; işlemin özel hayata saygı hakkını ihlal ettiği; meslek hayatının hiçbir kanunda öngörülmeyen bir usulle sona erdirildiği; meslekten ihraç aşamasında hakkındaki iddialara cevap veremediği gibi iddiaları öğrenme imkanının dahi olmadığı; işlemin bir sonucu olarak hukuk ile ilgili hiçbir alanda çalışmasına imkan verilmediği; bu durumun ise medeni hayatını saygın ve onurlu bir şekilde devam ettirmesini engellediği; tanık ifadelerine göre örgütle bir iltisak ve irtibatının bulunmadığı; örgüte ilişkin hiçbir faaliyetinin bulunmadığı; örgüt içinde görev almadığı ve hiçbir fiil gerçekleştirmediği; bu durumun dosya içeriğindeki evrak ile de sabit olduğu belirtilerek, Daire kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, Danıştay Beşinci Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’ÜN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan;
“a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c)Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması” sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
UYAP kayıtlarının incelenmesinden, davacının silahlı terör örgütüne üye olma suçundan beraatine ilişkin karara karşı yapılan istinaf başvurusunun reddedildiği; bu karara karşı yapılan temyiz incelemesinin devam ettiği görülmüştür.
667 sayılı KHK uyarınca, hâkimlerin ve savcıların terör örgütüne üyelik ve mensubiyeti bulunmasa da terör örgütü ile iltisaklı veya irtibatlı olmaları nedeniyle meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına yönelik işlem tesis edilebilmesi mümkündür. Nitekim dava konusu işlem de davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile iltisak ve irtibatının bulunduğu gerekçesiyle tesis edilmiştir.
Anayasa Mahkemesi, 14/11/2019 tarih ve E:2018/89, K:2019/84 sayılı kararında iltisaklı kavramını ”kavuşan, bitişen, birleşen”, irtibatlı kavramını ise ”bağlantılı” olarak tanımlamış, bu kavramların hukuki niteliği ve objektif anlamının yargı içtihatlarıyla belirlenebileceğini belirtmiştir. Bu kavramlar ile, kişilerin cezai sorumluluğunu gerektiren örgüte üyelik ve mensubiyet kavramlarına nazaran terör örgütleri ile daha az yoğun ve atipik bir bağlantının vurgulandığı açıktır. Bu kapsamda, kişilerin terör örgütleri ile irtibat ve iltisaklarının ortaya konulabilmesi için, örgütün amaçlarının gerçekleştirilmesi ya da örgütten yarar sağlamak maksadıyla gerek örgütten gelen talimatlar doğrultusunda gerekse inisiyatif alarak bulundukları hâl ve hareketler neticesinde örgüte veya kendilerine yarar sağladıkları ya da örgüt ile amaç birliği veya sosyal birliktelik görünümü içinde oldukları yönünde kanaat oluşması yeterlidir.
Bu itibarla, davacının silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan beraatine karar verilmiş ise de, ceza muhakemesinde terör örgütüne üye olma suçu yönünden delil olarak değerlendirilemeyecek bir kısım fiil ve davranışlar ile bunlara ilişkin bilgi ve belgeler, üstün bir kamu gücü olan yargı yetkisini kullanan hâkim ve savcılar hakkında tesis edilen idari tedbir niteliğindeki işlemlerde terör örgütüne irtibat veya iltisakın sübut bulup bulmadığı yönünden örgüt üyeliğine göre farklı değerlendirilebilecektir.
Bu çerçevede, davacının terör örgütü ile iltisak veya irtibatının bulunup bulunmadığına yönelik yargısal denetime ilişkin işbu dava dosyasında yer verilen tespitler birlikte değerlendirildiğinde, davacının FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu sonucuna varıldığından bahisle verilen Danıştay Beşinci Dairesi kararı usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin Danıştay Beşinci Dairesinin temyize konu 04/02/2021 tarih ve E:2017/5878, K:2021/127 sayılı kararının ONANMASINA,
3. Kesin olarak, 26/01/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.