Danıştay Kararı İdari Dava Daireleri Kurulu 2021/1681 E. 2023/96 K. 26.01.2023 T.

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2021/1681 E.  ,  2023/96 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2021/1681
Karar No : 2023/96

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : …Kurulu
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : Danıştay Beşinci Dairesinin 23/12/2020 tarih ve E:2017/2025, K:2020/6009 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname’nin 3/1. maddesi uyarınca FETÖ ile irtibat ve iltisakının olduğu gerekçesiyle davacının meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun …tarih ve …sayılı kararı ile bu karara karşı yapılan yeniden inceleme talebinin reddine ilişkin …tarih ve …sayılı kararının iptaline, bu kararlar nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine, özlük haklarının iadesine ve bu kararlar nedeniyle uğradığı manevi zararlar karşılığı 50.000,00-TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Beşinci Dairesinin 23/12/2020 tarih ve E:2017/2025, K:2020/6009 sayılı kararıyla;
Davalı idarenin usule ilişkin iddiaları ile davacının Dairelerinin E:2017/888 sayılı esasına kayıtlı dosyası ile bu dosyanın birleştirilmesi yönündeki talebi yerinde görülmemiş,
“Maddi Olay ve Hukuki Süreç” ile “İlgili Mevzuat”a yer verilmiş; “Yargılamada İzlenen Usul ve Süreç”, “FETÖ’ye İlişkin Tespit ve Değerlendirmeler”, “Demokratik Anayasal Düzene Sadakat Yükümlülüğü”, “Dava Konusu Edilen Kararların Hukuki Niteliği” başlıkları altında genel; “Kişiselleştirme ve Delillerin Değerlendirilmesi” başlığı altında hem genel hem de davacıya özel değerlendirmelerde bulunularak,
Davacı Yönünden Yapılan Değerlendirmede;
Davacı hakkında, …Cumhuriyet Başsavcılığının …tarih ve Soruşturma No:…, Karar No:…sayılı kararı ile anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme ve silahlı terör örgütüne üye olma suçlarından kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verildiği,
Bununla birlikte, davacı hakkında anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme ve silahlı terör örgütüne üye olma suçlarından kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verilmiş olmasının, FETÖ ile iltisak ve irtibatının bulunup bulunmadığı yönünden farklı bir değerlendirme yapılmasına hukuki engel oluşturmayacağı gibi Daireleri tarafından yapılacak idari yargılama yönünden bağlayıcılığının da bulunmadığı,
Davacı hakkındaki tanık beyanları ile davacının kendi beyanı yönünden, davacının örgüte ait yurtta kaldığına, 2014 yılı HSK seçimlerinde örgütün sözde ”bağımsız” adaylarını desteklediğine ve diğer hususlara ilişkin ifadeler ile davacının bu ifadelere karşı beyanlarının değerlendirilmesi sonucunda, davacının beyanlarına itibar edilmeyerek FETÖ ile süregelen bir ilişki içerisinde olduğunun değerlendirildiği,
Diğer hususlar yönünden, davacının ByLock kullanıcısı olan ve FETÖ üyeliğinden hakkında soruşturma yürütülen birçok kişiyle çok sayıda telefon görüşmesi yaptığına ilişkin tespit ile davacının bir internet sitesindeki paylaşımlarının, kararda yer alan açıklamalar ile birlikte değerlendirildiğinde, davacının bu paylaşımlarla ilgili beyanlarına itibar edilmeyerek FETÖ ile iltisak ve irtibatına yönelik destekleyici bir unsur olduğu sonucuna varıldığı belirtilerek,
Dava dosyasında bulunan bilgi ve belgeler ile yukarıda yer verilen açıklamalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davacının, FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu ve bu nedenle demokratik anayasal düzene sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği, dava konusu işlemlerle özel hayatına saygı hakkına yapılan müdahalenin, AİHS ve Anayasa anlamında durumun gerektirdiği ölçüde bir tedbir olduğu anlaşıldığından dava konusu kararlarda hukuka aykırılık görülmediği,
Dava konusu kararlarda hukuka aykırılık görülmediğinden, davacının bu kararlar nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine, özlük haklarının iadesine ve bu kararlar nedeniyle uğradığını ileri sürdüğü manevi zararlar karşılığı 50.000,00-TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesine yönelik isteminin de reddi gerektiği gerekçesiyle davanın reddine ve 3.600,00-TL avukatlık ücreti ile buna ilaveten manevi tazminat isteminin reddi nedeniyle 3.600,00-TL avukatlık ücretinin de davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, dava konusu işlem niteliği itibarıyla olağanüstü hal tedbiri değil ceza işlemi olduğundan ceza hukuku teminatlarının sağlanması ve savunma hakkı tanınması icap ettiği; işleme farklı isimler verilerek Anayasa ve milletlerarası hukuktan kaynaklanan mükellefiyetlerden kaçınılamayacağı; hakkındaki somut isnatları ancak bu dava nedeniyle öğrenebildiği; ceza soruşturması esnasında da bu isnatları öğrenmesinin mümkün olmadığı; delillerin işlemden sonra toplandığı; tanık İ.T.’nin kendisine isnat ettiği sözlerin doğru olmadığı, ifadedeki gibi bir olayın yaşandığı ancak bağımsız adaylara oy vereceğine ilişkin bir söyleminin olmadığı, aynı toplantıdaki bir başka Cumhuriyet Savcısının da kendisiyle ilgili olarak bu yönde beyanda bulunduğu, Sulakyurt ilçesine mazereti sebebiyle atandığı, hasta bir çocuğu bulunduğu, bu sebeple bu ilçeye atanmasının aslında kendisi için uygun olmadığı; tanık Y.U.’nun beyanıyla ilgili olarak ise adliye lojmanında yaşadığı bir olay nedeniyle kendisini destekleyen kişilerin hangi görüşten olduğunu bilmesinin mümkün olmadığı, öte yandan tanığın belirttiği gibi bir beyanda bulunduğunu hatırlamadığı, fakat masumiyet karinesi gereği bu düşüncelere inandığı, bu hassasiyetinin ihracı gerektirir bir yönünün bulunmadığı ve örgütle bağlantısını göstermeyeceği; seçimlerde herhangi bir taraf için çalışmadığı, oy istemediği ve bu yönde bir tanık beyanının da bulunmadığı; tanık beyanlarında lehine olan hususların da mevcut olduğu; Dairenin her ifadeyi aleyhe yorumladığı; hakkında gönderilen şikayet mektuplarının somut isnada dayanmadığı, ihraç olduğu için bu şikayetlerin yapıldığı ve bunlardan bazılarının soruşturmaya değer dahi görülmediği; sosyal medya paylaşımlarının suç unsuru taşımadığı, kapalı ve mesleki bir grupta meslekle ilgili hassasiyetleri sebebiyle bu paylaşımları yaptığı, paylaşımların yapıldığı tarihlerdeki koşulların ve bağlamlarının da dikkate alınması ve ifade özgürlüğü içerisinde değerlendirilmesi gerektiği; ByLock kullanıcısı ve FETÖ’den soruşturma geçirmiş kişilerle telefon görüşmesi yaptığına yönelik delile ilişkin olarak cevaba cevap dilekçesinde izahatta bulunduğu, iddia edilen kişilerle yaptığı görüşmelerin istatiksel olarak toplam görüşme sayısı içerisinde özel bir yekun tutmadığı; sosyal çevresinde örgütle ilgili kimsenin bulunmadığı, kaldı ki suç ve cezaların şahsi olduğu; ders çalışabilmek için örgüte bağlı yurtta üniversite öğrenimi esnasında 2005 yılında bir yıl süreyle kaldığı, akabinde örgütle bir ilgisinin bulunmadığı, yurtta yasadışı bir faaliyet gerçekleştirilmediği, bu hususu kendi ifadesinde belirtmesinin örgüt refleksiyle hareket etmediğinin ispatı olduğu, henüz genç yaşlarda bir üniversite öğrencisiyken ve tarih itibarıyla bu örgütün amacını bilmesinin mümkün olmadığı, bu hususun delil olarak gösterilmesinin hukuki güvenlik ilkesine aykırı bulunduğu, örgüte ait dergiye de bu yurtta kaldığı dönemde abone olması istendiği için abone olduğu; üniversite 1. sınıfta öğrenim görürken açtığı BankAsya hesabını en son 2000 yılında kullandığı; delillerin her birinin ihraç kararından önceki döneme ilişkin olduğu ve kriminal yönlerinin bulunmadığı; hakkında iddianame bile düzenlenmemişken işlemle suçlu ilan edilerek isminin Resmi Gazete’de yayımlandığı, üstelik şahsileştirme de yapılmadığı; adil yargılanma, savunma, hukuki güvenlik, eşinin kullanımında olan telefon numarasının arama kayıtları çıkartılmak suretiyle özel hayata ve aile hayatına saygı haklarının, masumiyet karinesinin, suçların ve cezaların şahsiliği, kanuniliği ve geriye yürümemesi ilkelerinin, fikir ve kanaat hürriyetinin ihlal edildiği; kararın gerekçesiz olduğu; iltisak ve irtibat kavramlarının muğlaklık taşıdığı; “değerlendirme” kriterinin hukuki güvenlik ilkesine uygun olmadığı; bu hakların ve ilkelerin olağanüstü hallerde dahi ihlal edilemeyeceği; işlemin demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine uygun olmadığı, şüpheli bir durumu var idiyse 2802 sayılı Kanun’un tatbik edilebileceği; lekelenmeme hakkı ihlal edildiğinden manevi tazminat talebinin reddedilmesinin, öte yandan manevi tazminat talebinin reddi nedeniyle ayrıca vekalet ücretine hükmedilmesinin hak arama hürriyetine ve hukuka aykırı olduğu belirtilerek, Daire kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, Danıştay Beşinci Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’ÜN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan;
“a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c)Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması” sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
667 sayılı KHK uyarınca, hâkimlerin ve savcıların terör örgütüne üyelik ve mensubiyeti bulunmasa da terör örgütü ile iltisaklı veya irtibatlı olmaları nedeniyle meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına yönelik işlem tesis edilebilmesi mümkündür. Nitekim dava konusu işlem de davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile iltisak ve irtibatının bulunduğu gerekçesiyle tesis edilmiştir.
Anayasa Mahkemesi, 14/11/2019 tarih ve E:2018/89, K:2019/84 sayılı kararında iltisaklı kavramını ”kavuşan, bitişen, birleşen”, irtibatlı kavramını ise ”bağlantılı” olarak tanımlamış, bu kavramların hukuki niteliği ve objektif anlamının yargı içtihatlarıyla belirlenebileceğini belirtmiştir. Bu kavramlar ile, kişilerin cezai sorumluluğunu gerektiren örgüte üyelik ve mensubiyet kavramlarına nazaran terör örgütleri ile daha az yoğun ve atipik bir bağlantının vurgulandığı açıktır. Bu kapsamda, kişilerin terör örgütleri ile irtibat ve iltisaklarının ortaya konulabilmesi için, örgütün amaçlarının gerçekleştirilmesi ya da örgütten yarar sağlamak maksadıyla gerek örgütten gelen talimatlar doğrultusunda gerekse inisiyatif alarak bulundukları hâl ve hareketler neticesinde örgüte veya kendilerine yarar sağladıkları ya da örgüt ile amaç birliği veya sosyal birliktelik görünümü içinde oldukları yönünde kanaat oluşması yeterlidir.
Bu itibarla, davacı hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiş ise de, ceza soruşturmasında terör örgütüne üye olma suçu yönünden delil olarak değerlendirilemeyecek bir kısım fiil ve davranışlar ile bunlara ilişkin bilgi ve belgeler, üstün bir kamu gücü olan yargı yetkisini kullanan hâkim ve savcılar hakkında tesis edilen idari tedbir niteliğindeki işlemlerde terör örgütüne irtibat veya iltisakın sübut bulup bulmadığı yönünden örgüt üyeliğine göre farklı değerlendirilebilecektir.
Bu çerçevede, davacının terör örgütü ile iltisak veya irtibatının bulunup bulunmadığına yönelik yargısal denetime ilişkin işbu dava dosyasında yer verilen tespitler birlikte değerlendirildiğinde, davacının FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu sonucuna varıldığından bahisle verilen Danıştay Beşinci Dairesi kararı usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin Danıştay Beşinci Dairesinin temyize konu 23/12/2020 tarih ve E:2017/2025, K:2020/6009 sayılı kararının ONANMASINA,
3. Kesin olarak, 26/01/2023 tarihinde esas yönünden oybirliği, manevi tazminat nedeniyle avukatlık ücretine hükmedilmesi yönünden oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY
X- Dava konusu uyuşmazlığın, davacının, 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname’nin 3/1. maddesi uyarınca FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu gerekçesiyle meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun … tarih ve … sayılı kararı ile bu karara karşı yapılan yeniden inceleme talebinin reddine ilişkin …tarih ve …sayılı kararından kaynaklanması ve bireysel işlemlerin iptali ile bu kararlar nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine, özlük haklarının iadesine ve bu kararlar nedeniyle uğradığı manevi zararlar karşılığı 50.000,00-TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesine yönelik olması; temyize konu Daire kararında, dava konusu bireysel işlemlerin ve bu işlemler nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen manevi zararların tazmini taleplerinin reddine karar verilmesi karşısında, olayın özelliği gereği, reddedilen kısımlar yönünden davalı idare lehine tek bir avukatlık ücretine hükmedilmesi gerekmekte olup, manevi tazminat isteminin reddine karar verildiğinden bahisle, davalı idare lehine ikinci kez avukatlık ücretine hükmedilmesinde hukuki isabet bulunmadığından, davacının bu kısma yönelik temyiz isteminin kabulüyle, Daire kararının reddedilen manevi tazminat istemine bağlı olarak davacı aleyhine avukatlık ücretine hükmedilmesine ilişkin kısmının bozulması gerektiği oyuyla, kararın bu kısmına katılmıyorum.