Danıştay Kararı İdari Dava Daireleri Kurulu 2021/1597 E. 2022/3879 K. 21.12.2022 T.

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2021/1597 E.  ,  2022/3879 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2021/1597
Karar No : 2022/3879

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : … A.Ş.
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Kurumu
VEKİLLERİ : Av. …, Av. …

İSTEMİN KONUSU : Danıştay Onüçüncü Dairesinin 22/12/2020 tarih ve E:2018/3311, K:2020/3773 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: 30/05/2018 tarih ve 30436 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Elektrik Piyasası Tüketici Hizmetleri Yönetmeliği’nin 4. maddesinin (y) bendi, 9. maddesi, 10. maddesinin dördüncü fıkrası, 12. maddesinin ikinci fıkrası, 13., 14. ve 15. maddeleri, 16. maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendi, 17. maddesinin birinci fıkrası, 18. maddesi, 19. maddesinin üçüncü fıkrası, 20. maddesi ve 34. maddesinin beşinci fıkrasının iptaline karar verilmesi istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Onüçüncü Dairesinin 22/12/2020 tarih ve E:2018/3311, K:2020/3773 sayılı kararıyla;
30/05/2018 tarih ve 30436 sayılı Resmî Gazete’de serbest, serbest olmayan ve son kaynak tedariki kapsamındaki tüketicilere elektrik enerjisi ve/veya kapasite satışı ile buna ilişkin hizmetlerin sunulmasında tüketici, tedarikçiler ve/veya dağıtım şirketleri arasındaki iş ve işlemlere esas asgari standart, usul ve esasların belirlenmesi amacıyla tüketicilere hizmetlerin yeterli, kaliteli ve sürekli olarak sunulması için; (a) Tedarikçiler ile tüketimi düşük serbest tüketiciler arasında yapılacak ikili anlaşmada yer alacak asgari usul ve esaslara, (b) Görevli tedarik şirketleri ile serbest olmayan tüketiciler ya da son kaynak tedariki kapsamındaki tüketiciler arasında yapılacak perakende satış sözleşmesinde yer alacak asgari usul ve esaslara, (c) Dağıtım şirketleri ile tüketiciler ve tedarikçiler arasında; (1) Sayaç ve sayaca erişim, okunmasına ve kontrolüne, (2) Kaçak ve usulsüz elektrik enerjisi kullanımının tespiti ve bu kapsamda yapılacak iş ve işlemlere, (3) Elektriğin kesilmesi ve bağlanmasına, (ç) Tüketici şikâyetlerinin yapılması, bu şikâyetlerin değerlendirilmesi ve sonuçlandırılması ile tüketicilerin bilgilendirilmesine yönelik usul ve esaslara, (d) Tüketicilerin hak ve yükümlülüklerine ilişkin hükümleri kapsamak üzere Elektrik Piyasası Tüketici Hizmetleri Yönetmeliği’nin yayımlandığı;
Davalı idarenin usûle ilişkin itirazının geçerli görülmediği;
4628 sayılı Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un 4. maddesi, 5. maddesinin altıncı fıkrasının (c) bendi, 7. fıkrasının (a) bendi ve 9. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 1. maddesi, 3. maddesinin birinci fıkrasının (j) bendi, 4. maddesinin 2. fıkrası ve 10. maddesinin 1. fıkrasına yer verilerek;
Düzenleyici kurumların, ilgili bulundukları piyasada düzenleme ve denetleme görevi üstlenmekte olup, bu kuruluşların temel işlevinin, toplumsal ve ekonomik hayatın temel hak ve özgürlükler ile yakından ilişkili alanlarındaki kamusal ve özel kesim etkinliklerini, birtakım kurallar koyarak düzenlemek, konulan kurallara uyulup uyulmadığını izlemek ve denetlemek olduğu, elektrik piyasası ile ilgili olarak düzenlemeler yapma yetkisine sahip olan davalı Kurumun, 4628 sayılı Kanun ve 6446 sayılı Kanun ile kendisine tanınan bu yetkiyi dava konusu kuralları yürürlüğe koymak suretiyle kullandığı;
Elektriğin yeterli, kaliteli, sürekli, düşük maliyetli ve çevreyle uyumlu bir şekilde tüketicilerin kullanımına sunulması için, rekabet ortamında özel hukuk hükümlerine göre faaliyet gösteren, malî açıdan güçlü, istikrarlı ve şeffaf bir elektrik enerjisi piyasasının oluşturulmasında düzenleme ve denetleme yapmakla görevli Kurumun, piyasa aktörlerinin eylemlerini gözetleme ve bundan hareketle tedbir alma konusunda görevli olduğu;
Elektrik piyasasında serbest olmayan tüketicilerin, elektrik enerjisi ve/veya kapasite alımlarını davalı idare tarafından belirlenen tarifeler üzerinden sadece bölgesinde bulunduğu görevli tedarik şirketinden yapabilecekleri, görevli tedarik şirketlerinin de, serbest olmayan tüketicilere elektrik tedarik etmek zorunda olduğu, söz konusu tüketicilerin elektrik alabilmek için, bölgelerindeki görevli tedarik şirketi ile Kurul onayına tabi perakende satış sözleşmesi imzalamak zorunda olduğu;
Serbest tüketicilerin ise, istedikleri tedarik şirketi ile mali hükümleri ve içeriği karşılıklı belirlenebilecek ikili anlaşma imzalamak suretiyle elektrik enerjisi alabilecekleri, ikili anlaşmaların ise 6446 sayılı Kanun’da tanımı yapıldığı gibi Kurum onayına tabi olmayan anlaşmalar olduğu, ancak bu ikili anlaşmaların, tüketiciyle tek tek müzakere edilmek suretiyle karşılıklı olarak şartlarının kararlaştırılmadığı, aksine tedarikçi tarafından önceden tek taraflı olarak düzenlenip tüketicilere imzalattırıldığı ve bu anlaşma hükümlerine göre piyasanın işleyerek şekillendiği; Kuruma tüketici ve tedarikçiler tarafından yapılan şikâyet ve bilgi edinme başvuruları üzerine yapılan inceleme ve araştırmalarda ikili anlaşmaların tüketici aleyhine şekillenerek mağduriyete yol açtığından bahisle konuyla ilgili tedbirlerin alınması ihtiyacı doğduğu anlaşıldığından dava konusu Yönetmeliğin yürürlüğe konduğunun görüldüğü;
Yönetmeliğin; serbest, serbest olmayan ve son kaynak tedariki kapsamındaki tüketicilere elektrik enerjisi ve kapasite satışı ile buna ilişkin hizmetlerin sunulmasında tüketici, tedarikçiler ve dağıtım şirketleri arasındaki iş ve işlemlere esas asgarî standartlar ile usûl ve esasların belirlenmesine yönelik olup, elektrik piyasasında, tedarikçiler ile tüketimi düşük serbest tüketiciler arasında yapılacak ikili anlaşmada yer alacak asgari usul ve esaslarla, görevli tedarik şirketleri ile serbest olmayan tüketiciler ya da son kaynak tedariki kapsamındaki tüketiciler arasında yapılacak perakende satış sözleşmesinde yer alacak asgari usul ve esasları ve dağıtım şirketleri ile tüketiciler ve tedarikçiler arasında yapılacak bazı iş ve işlemlere ilişkin kuralları kapsadığı;
Yönetmeliğin 4. maddesinin 1. fıkrasının (y) bendinde, “Tüketimi düşük serbest tüketici”nin, “Yıllık elektrik enerjisi tüketimi 100.000 kWh’tan düşük olan serbest tüketici” şeklinde tanımlandığı; 9. maddesinde, “Bu bölümde yer alan ikili anlaşmaya ilişkin usul ve esaslar, tüketimi düşük serbest tüketicilerle tedarikçiler arasında yapılan ikili anlaşmaları kapsar.” kuralına; 10. maddesinin dördüncü fıkrasında, “(4) Tedarikçinin ikili anlaşmanın kurulmasına, yenilenmesine ve ikili anlaşmada değişiklik yapılmasına ilişkin önerisi karşısında tüketicinin susması veya açıkça reddetmemesi önerinin kabulü olarak yorumlanamaz ve aksi hükme ikili anlaşmada yer verilemez” kuralına; 12/2. maddesinde de, ikili anlaşmanın el yazısı ile atılan imza veya güvenli elektronik imza ile imzalanabileceği, tedarikçi tarafından ikili anlaşma ve eklerinin, aslının aynıdır onaylı bir örneğinin anlaşmanın kurulduğu gün kâğıt üzerinde veya kalıcı veri saklayıcısı ile tüketimi düşük serbest tüketiciye vermesinin zorunlu olduğu kuralına yer verildiği;
Yönetmeliğe göre, elektrik enerjisini satın alacağı tedarikçiyi seçme hakkına sahip olan serbest tüketicilerden, yıllık elektrik enerjisi tüketimi 100.000 kWh’dan düşük olanların “tüketimi düşük serbest tüketici” şeklinde tanımlandığı ve bunların tedarikçisi ile yapacağı ikili anlaşmaların bu Yönetmelik’te belirlenen usûl ve esaslara uygun olmasının öngörülerek diğer serbest tüketicilerin ikili anlaşmalarının Yönetmelik kapsamına alınmasına zorunluluk getirilmediği; burada hedeflenenin, tedarikçilerin tüketimi düşük serbest tüketicilerle yapılan ikili anlaşmalarda Yönetmelikle öngörülen kurallara riayet etmelerine zorunluluk getirerek bu tür tüketicilere hukuki güvenlik sağlamak ve tedarikçilerin anlaşma öncesi bazı yükümlülüklerini yerine getirmelerini sağlayarak tüketici aleyhine oluşabilecek ve piyasa düzenini bozacak aksamaların önüne geçilmesi olduğu; mesken, tarımsal sulama, küçük ticarethane ve sanayi grubu tüketicilerin, tedarikçiler ile denk hukukî ve teknik bilgi gücüne sahip olması düşünülemeyeceğinden, tedarikçiler tarafından standart veya genel işlem koşulu içerecek şekilde düzenlenen ikili anlaşmalarda öngörülen haksız şart ve tüketici aleyhine uygulanan muğlak ifadeler nedeniyle oluşan tüketici mağduriyetinin önüne geçmek düşüncesiyle, tüketimi düşük serbest tüketici ile yapılacak ikili anlaşmaların asgari standardının belirlenmesindeki asıl amacın; ikili anlaşmaların kurulması öncesinde tüketiciyi bilgilendirme yükümlülüğünün gereği gibi yerine getirilmemesi, belirli süreli ikili anlaşmaların süresi sonunda sona ermesinin ikili anlaşma hükümleri ile zorlaştırılması ve engellenmesi, tüketicinin bilgisi ve iradesi dışında anlaşma hükümlerinde değişiklik yapılması, fesih hâllerinde tüketiciden yüksek tutarlarda ceza koşulu istenilmesi ve bütün bunların sonucunda perakende elektrik piyasasının etkin ve verimli şekilde işleyişine zarar verilmesi, diğer tedarikçiler aleyhine piyasayı kapama ve haksız rekabete sebep olma gibi birtakım olumsuzlukları önlemek olduğunun anlaşıldığı; davalı idarenin düzenleme yetkisi ve piyasa koşulları dikkate alındığında, genelde tedarikçilerin kurduğu anlaşma modelinin tüketicinin aleyhine olduğu ve adeta bu anlaşmaya hapsolunduğu, bu nedenle tüketimi belli bir seviyenin altında kalan piyasa tüketicilerinin yapacağı ikili anlaşmalarda asgari bir standardın getirilmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı;
İkili anlaşmanın kurulması sırasında tüketimi düşük tüketicinin iradesinin zaafa uğratılmaması açısından susması ya da açıkça reddetmemesinin kabul anlamına gelmediği, açık irade beyanı ile anlaşmanın kurulması zorunluluğu da tüketiciyi koruma amacına yönelik olduğundan sözleşme serbestisini kısıtlayan bir husus olarak görülmediği;
Diğer taraftan, belirli süreli ikili anlaşmaların en fazla 3 yıl ile sınırlandırılmasının ve tedarikçiye getirilen tüketiciyi bilgilendirme ve bunu ispatlama yükümlülüğünün tek taraflı olarak tedarikçi aleyhine aşırı yük getirdiği düşünülemeyeceği gibi, sözleşme hürriyeti ve düzenleyici işlemlerin ölçülülüğü ilkesine de aykırılık görülmediği;
Yönetmeliğin “Cayma hakkı” başlıklı 13. maddesinde, “Tüketimi düşük serbest tüketici, ikili anlaşmanın kurulduğu ya da yenilendiği tarihten itibaren 14 gün içerisinde herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve cayma bedeli ödemeksizin telefonla, e-postayla veya yazılı olarak bildirim yapmak suretiyle anlaşmadan cayma hakkına sahiptir.” kuralının yer aldığı;
Düzenleme ile ikili anlaşmanın kurulmasından ya da yenilenmesinden itibaren ceza koşulu ödemeksizin kullanılan cayma hakkının 14 gün ile sınırlandırıldığı ve bildirim yükümlülüğünün yazılı yapılabileceği gibi, telefon veya e-postayla da yapılabileceği belirtilerek kolaylık sağlandığı; tedarikçi tarafından tüketiciye fiziken elektrik tesliminde bulunulmadan, yani tüketicinin tedarikçiden hiç elektrik almadan ikili anlaşmadan cayabileceği öngörüldüğünden tedarikçinin bir zarara uğramasının da söz konusu olmadığı gibi, tüketicinin haklarını olumsuz yönde etkileyen uygulamaların engellenmesi amaçlanarak, tüketicinin tedarikçi seçme hakkının ceza koşulu ödenmeksizin kullanılmasının önünün açıldığı. tüketimi düşük serbest tüketiciyi koruma amaçlı getirilen düzenlemede sözleşme serbestine ve hukuka aykırılık görülmediği;
Öte yandan, Yönetmelik maddesi ile tedarikçinin Kanunlardan doğan cayma hakkına dokunulmadığı gibi, mülga Ticaret Kanunu’ndaki kuralın aksine Türk Ticaret Kanunu’nun 18. maddesinde tacirler arasında bildirimlere ilişkin şekil kurallarının geçerlilik şartı olmadığı göz önüne alındığında, tacirlerin cayma hakkını tek taraflı ve telefonla kullanması imkânının getirilmesinin, sözleşmedeki taraf dengesini tüketimi düşük serbest tüketici tacir lehine bozduğunun söylenemeyeceği;
Yönetmeliğin 14. maddesinde, belirli süreli ikili anlaşmanın süre sonunda kendiliğinden sona ereceği ve otomatik yenilenmeyeceği, sözleşmeye aksine hüküm konulamayacağı, tedarikçinin ikili anlaşmanın sona ereceği tarihten en az 60 gün önce durumu tüketiciye bildirmek ve bunu kayıt altına almak zorunda olduğu; 15. maddesinde de, ikili anlaşma hükümlerinde sözleşme süresince tüketici aleyhine değişiklik yapılamayacağı, tedarikçiye tek taraflı değişiklik yapma yetkisi veren hükmün sözleşmeye konulamayacağı, tedarikçinin değişiklik teklifinin kayıt altına alınarak iletilmesi ve tüketici tarafından kabulü hâlinde yürürlüğe girebileceği, buna ilişkin ispat yükünün tedarikçide olduğu, aksi hâlde değişikliğin yapılmamış sayılacağı düzenlemelerinin yer aldığı;
Bir yıllık bir anlaşmanın hukuken belirlenen süre sonunda sona ermesi beklenirken tedarikçiler tarafından anlaşmanın sona ermesi için tüketicilerden 2-3 aylık süre öncesinden noter kanalıyla fesih bildiriminde bulunmalarının istendiği, aksi hâlde anlaşmanın aynı süre kadar ya da belirsiz süreli uzayacağına ilişkin anlaşmalarda düzenlemeler bulunduğu, öte yandan, tüketicilerin anlaşma fesih bildirimlerinin tedarikçiler tarafından dikkate alınmadığı, alınsa dahi tüketiciden yüksek tutarda ceza koşulu istendiği, dolayısıyla, anlaşmayı süresinde feshettiğini düşünen tüketicinin başka bir tedarikçiyle anlaşma yapıp sonraki faturasını yeni tedarikçiden almayı beklerken eski tedarikçinin anlaşmanın devam ettiğinden bahisle fatura düzenlemeye devam ettiği, yeni tedarikçinin de anlaşmaya aykırı davrandığı gerekçesiyle tüketiciden cayma bedeli ya da ceza koşulu istediği ya da yeni tedarikçinin yeni anlaşma kapsamında fatura düzenlemeye başladığı ve fakat eski tedarikçinin ceza koşulu istediği görüldüğünden, anılan maddelerin tüketimi düşük serbest tüketicinin açık iradesi ile Türk Ticaret Kanunu ve Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun hükümlerine uygun olarak ikili anlaşmanın kurulması ve yenilenmesi amacına matuf olduğundan, Yönetmelik maddelerinin idarenin düzenleme yetkisi sınırları içinde olan ve ölçülülük ilkesini aşmayan kurallar olduğunun görüldüğü;
İkili anlaşma hükümlerinde sözleşme süresince tüketici aleyhine değişiklik yapılamayacağı, tedarikçiye tek taraflı değişiklik yapma yetkisi veren hükmün sözleşmeye konulamayacağı, tedarikçinin değişiklik teklifinin tüketici tarafından kabulü hâlinde yürürlüğe girebileceği, buna ilişkin ispat yükünün tedarikçide olması hususlarının, sözleşmelerde irade serbestisi ilkesi ile çelişen bir husus olarak görülmediği;
Yönetmeliğin “haklı fesih sebepleri” başlıklı 16. maddesinde, tüketimi düşük serbest tüketici ya da tedarikçinin belirli süreli ikili anlaşmayı süresi sona ermeden önce maddede sayılanlarla sınırlı olmamakla birlikte maddede yer verilen haklı sebeplerden bir veya birkaçına dayanarak cayma bedeli ve/veya ceza koşulu ödemeksizin önceden bildirim yapmak suretiyle feshedebileceğinin kurala bağlandığı; Yönetmeliğin 16. maddesinin (ç) bendinde ise, Tüketimi düşük serbest tüketici, belirli süreli ikili anlaşmayı süresi sona ermeden önce “tüketimi düşük serbest tüketicinin başka bir kullanım yerine taşınması ya da başka bir kullanım yerine taşınmaksızın kullanım yerini tahliye etmesi hâlinde” cayma bedeli ve/veya ceza koşulu ödemeksizin önceden bildirim yapmak suretiyle feshedebileceğinin kurala bağlandığı;
Davacı tarafından anılan düzenlemeye yönelik olarak, tüketicinin yerleşim yerini değiştirmesi ve fakat buna karşın tedarikçinin yeni yerleşim yerinde aynı hizmeti vermesinin fiilen mümkün olmaması durumunda tüketicinin sözleşmeyi haklı nedenle feshedebilmesi hakkaniyete ve hukuka uygun olmakla birlikte, düzenlemede yer aldığı üzere adres değişikliğinin başlı başına tüketiciye cayma bedeli ödemeksizin fesih hakkı tanınmasının ölçülülük ilkesine aykırı olduğu öne sürülmekte ise de, adresini değiştiren tüketicin eski tedarikçiden hizmet almaya devam etmeye zorlanamayacağı, yeni yerleşim bölgesindeki imkân ve koşullar ile rekabet ortamını özgürce değerlendirebileceği dikkate alındığında, iptali istenen maddede hukuka aykırılık bulunmadığı;
Yönetmeliğin 17. maddesinin 1. fıkrasında, “16’ncı madde kapsamında feshe ilişkin bildirim 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 18 inci maddesinin üçüncü fıkrası saklı kalmak kaydıyla, kayıt altına alınmak suretiyle telefonla, e-postayla veya yazılı olarak yapılabilir. Bildirimlerin tedarikçi tarafından alındığı tarih bildirim yapma tarihidir.” kuralının bulunduğu;
Yönetmelik maddesinin, tüketimi düşük serbest tüketiciye fesih bildiriminde yazılı olma biçiminin yanında, e-posta ve telefonla bildirim yapma seçenekleri ve imkânı da getirerek, günün koşullarına uygun olarak uygulamada bürokrasiyi azaltıcı, hızlı, gecikmeye meydan vermeden, uygun maliyetle fesih bildirimini muhatabına ulaştırmayı hedefleyerek piyasa koşullarında kolaylık getirdiği;
“İkili anlaşma kapsamında yer alacak bedeller” başlıklı Yönetmeliğin 18. maddesinde, “(1) İkili anlaşma kapsamında elektrik enerjisi ve kapasite satışına ilişkin aktif enerji bedeli ile tahsilatına aracı olunan ilgili mevzuat gereği uygulanan dağıtım sistem kullanım bedeli ve diğer mevzuat gereği fon, pay ve vergiler ile bunun dışında Kurulca onaylanmış ve tahsilinde aracı olunan bedeller de yer alır. Tahsilatına aracı olunan bu bedellerin neler olduğu ile bunların anlaşmanın düzenlendiği tarihteki tutarı ve değişmesi durumunda yeni tutarların tüketiciye ne şekilde bildirileceğine ilişkin bilgiye ikili anlaşmada yer verilir. (EK-2-B) (2) Tedarikçi ikili anlaşma kapsamında yapacağı elektrik enerjisi ve/veya kapasite satışı için tek ya da çok zamanlı dilimlerinde olmak üzere aktif enerji bedelini kr/kWh olarak fiyatlandırır. Fiyatlandırma yönteminde düzenlemeye tabi fiyatlarla mukayese edebilirlik esas alınır. ” kuralına yer verildiği;
Yönetmeliğin 18. maddesinin 1. fıkrasında iki anlaşma kapsamında yer alması gereken bedellere ilişkin düzenleme yapıldığı, genel olarak ikili anlaşmanın kurulması, yenilenmesi, sona ermesi, cayma ve fesih hakkı, anlaşmada değişiklik yapılması, anlaşmanın kapsamına, ceza koşuluna ve fatura düzenlenmesine, ikili anlaşma kapsamında yer alacak bedellerin belirlenmesine ve bildirimine ilişkin kurallara yer verilmesinin, ikili anlaşmanın kurulmasına müdahale, tarafların sözleşme iradesinin tecellisini engellenmesi ve bu konudaki üst hukuk normları ile Ticaret Kanunu ve Borçlar Kanunu hükümlerine aykırılık olduğu ileri sürülmekte ise de, idarenin kanunla verilen düzenleme yetkisinin sınırları içinde kalan, ölçülülük ilkesine aykırılık teşkil etmeyen ve piyasada dengeyi sağlamak, tüketiciye birtakım kolaylıklar sunmak amacıyla yürürlüğe konan maddede hukuka aykırılık görülmediği;
Yönetmeliğin 18. maddesinin 2. fıkrası açısından ise, tüketicinin gerçekten ucuza elektrik enerjisi alıp almadığını öğrenebilmesi ve ikili anlaşma önerisinde bulunan tedarikçinin fiyatını kabul edip etmeyeceğine karar verebilmesinin tedarikçiler tarafından kendisine önerilen fiyatların karşılaştırılabilir olmasına bağlı olduğu; tedarikçilerin fiyatlarının karşılaştırılabilmesinin ise ancak aktif enerji bedelinin aynı ölçü ile fiyatlandırılması ile mümkün olduğu, aktif enerji bedelinin kr/kWh olarak fiyatlandırılmasına ilişkin kuralda, şeffaflık ilkesi uyarınca, tüketicinin aldığı hizmetin bedelini net olarak görmesini sağlayacak olması dolayısıyla hukuka aykırılık bulunmadığı;
Yönetmeliğin 19. maddesinde “güvence bedeli” ile ilgili düzenlemelere yer verildiği, anılan maddenin 3. fıkrasında, “Güvence bedelinin iadesinde; kullanım yerinin son endeks okuma bilgileri tedarikçiye bildirildikten sonra, nakit tahsil edilen güvence bedeli asgari TÜFE oranı dikkate alınarak güncellenir. Güncelleme yapılmasını takiben, tüketimi düşük serbest tüketicinin söz konusu ikili anlaşmasına ilişkin tedarikçiye olan tüm borçlarının ödenmesinden sonra varsa güncellenmiş güvence bedelinin bakiyesi, anlaşmanın sona erme tarihinden itibaren en geç 5 iş günü içerisinde tüketicinin talep ettiği ödeme şekline göre iade edilir. İade için, borcun ödenmesi dışında, herhangi bir koşul ileri sürülemez ve belge istenemez. Zamanında iade edilmeyen güvence bedeli için bu Yönetmelikte belirtilen gecikme faizi uygulanır.” kuralının yer aldığı;
Tüketicinin sona eren sözleşmesinden doğan borçlarının güvence bedelinden mahsup edileceği ve kalan güvence bedelinin tüketiciye iade edileceğinin düzenlendiği, güvence bedelinin, elektrik enerjisi tüketim bedelini ödememesi ihtimaline karşılık olarak borcuna mahsup etmek üzere alınan bir bedel olduğu ve her kullanım yeri için ayrı bir ikili anlaşma imzalanması gerektiği tartışmasız olduğundan, sona eren sözleşme kapsamında verilen güvence bedelinden yalnızca sona eren sözleşmeden doğan borçların tahsil edilmesine olanak sağlayan düzenlemede hukuka aykırılık bulunmadığı;
Yönetmeliğin “Ceza koşulu/cayma bedeli” başlıklı
20. maddesinde, “(1)Belirli süreli ikili anlaşmada tedarikçi ya da tüketimi düşük serbest tüketici aleyhine ceza koşulu ancak haksız fesih işlemleri için kararlaştırılabilir. Haksız fesih, haklı bir sebebe dayanmaksızın yapılan fesihtir. (2) 7/11/2013 tarihli ve 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ve ilgili ikincil mevzuat kapsamındaki tüketiciler hariç tüketimi düşük serbest tüketicinin ödeyeceği cayma bedeli ve/veya ceza koşulu cayma tarihi ya da fesih tarihi öncesi tüketicinin son 12 aylık tüketim toplamı ile cayma tarihinde ya da fesih tarihinde uygulanan fiyat esas alınarak hesaplanan toplam tutarın % 10’unu geçemez. (3) Tedarikçi tarafından anlaşmanın haksız feshedilmesi durumunda tedarikçi tüketimi düşük serbest tüketiciye ikinci fıkra kapsamında belirlenen tutarda ceza koşulu öder.” kuralının yer aldığı;
Yönetmeliğin 16. maddesinde, tedarikçi ve tüketimi düşük serbest tüketici bakımından haklı fesih nedenlerine yer verildiği, yine aynı maddede sayılan fesih hâllerinin sınırlı sayıda olmadığının ifade edildiği, 16. maddede sayılan hâllerde yani haklı fesih hâllerinde tüketicinin cayma bedeli ödemesinin söz konusu olmadığı, Yönetmelik’te haksız fesih hâllerinin neler olduğuna ilişkin bir düzenlemeye ise yer verilmediği, iptali istenen madde uyarınca haksız feshin, haklı bir sebebe dayanmaksızın yapılan fesih olarak nitelendirildiği, bu durumda, ceza koşulunun ancak haksız fesih işlemleri için kararlaştırılabileceğine ilişkin düzenlemede, idarenin bu konudaki piyasayı düzenleme yetkisinin ölçülülük ilkesi çerçevesinde kullanıldığı dikkate alındığında üst hukuk normlarına ve hukuka aykırılık görülmediği;
Yönetmeliğin “Ödeme bildirimi/faturalama içeriği, gönderimi, süresi ve yöntemi” başlıklı 34/5. maddesinde, tüketimi düşük serbest tüketicilere, serbest olmayan tüketicilere ve son kaynak tedariki kapsamındaki tüketicilere tedarikçi tarafından düzenlenen ödeme bildirimi/faturanın son ödeme tarihinden en az 10 gün önce yazılı olarak bildirileceği, tüketicinin talebi halinde e-posta yoluyla da gönderilebileceği, diğer haberleşme kanallarından en az biri kullanılarak fatura hakkında bilgilendirilmesinin zorunlu olduğu, ödeme bildirimi/faturalar, kredi kartı ile tek çekim ya da taksitli olabileceği, ödeme şeklinden kaynaklanan masrafların tüketiciye ait olduğu, tek çekimden masraf alınmayacağı, tedarikçilerin, kredi kartı ödemelerine ilişkin masraflara ait bilgileri faturalarında gösterecekleri, ödeme bildirimi üzerinde ayrıntılı bilginin internet sitesinde yer aldığı bilgisine yer verileceği, görevli tedarik şirketleri veya hizmet alımı yapılan kişiler tarafından faturaların tahsilat işlemi sebebiyle tüketicilerden herhangi bir ad altında bedel talep edilemeyeceği kurallarının getirildiği;
Davacı şirket tarafından, Yönetmeliğin 35/4. maddesi ile faturaların vadelendirilmesinin düzenlemeye tâbi tutularak 10 günlük ödeme süresi öngörüldüğü, ödemelerde eklenecek işletme giderleri, masraflar ve tahsilata da düzenleme getirildiği, kredi kartı tek çekimde masraf ve komisyon alınamayacağı belirtilerek bütün bunları sözleşmeyle tarafların serbestçe belirlemesinin önüne geçilmesinin Anayasa ve 6446 sayılı Kanun’a aykırılık teşkil ettiğinin ileri sürüldüğü, idarenin kanunlarla verilen elektrik piyasası ile ilgili düzenleme, rekabet şartlarını oluşturma, tüketici haklarının korunması ile tüketici şikâyetlerinin incelenmesi çalışmalarını yapmak görev ve yetkisi çerçevesinde ölçülülük ilkesine uygun olarak getirilen maddede hukuka aykırılık bulunmadığı;
Bu itibarla, dava konusu Yönetmelik düzenlemelerinde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı şirket tarafından; dava konusu düzenlemelerin tekelleşmeye sebep olduğu ve rekabetin oluşumunu engellediği, eksik incelemeye dayalı olarak karar verildiği, Anayasa’nın 35. ve 167. maddelerine aykırı düzenleme yapıldığı, 6446 sayılı Kanun ile ikili anlaşmalara özel hukuk çerçevesinde sözleşme özgürlüğü getirildiği, davalı idareye ikili anlaşmaları düzenleme yetkisinin verilmediği, Yönetmelik ile sözleşme serbestisi ilkesi ve hakkının kısıtlandığı, 6446 sayılı Kanun’da serbest tüketici ile serbest olmayan tüketici ayrımının bulunduğu, Yönetmelik ile Kanun’da olmayan bir tüketici grubunun piyasaya eklendiği, Yönetmelik ile getirilmiş bu ayrımın ticari hayat ile bağdaşmadığı, aboneliklere farklı hukukların uygulanması sonucunu doğurduğu, Yönetmelik ile aynı hukukî durumda olan aboneler için farklı hukuk düzenlerinin uygulanmasının önünün açıldığı, Yönetmeliğin 10. maddesinin 4. fıkrası ile ticari hayatın sürdürülebilirliğine kısıtlama getirildiği, ticari hayatta sürdürülebilirliğin esas olduğu, tarafların belirli süreli sözleşmelerin ne şekilde uzayacağını serbestçe tayin edebilecekleri, Yönetmeliğin kendi içerisinde tutarsızlıkları olduğu, Yönetmeliğin 12/2. maddesi ile mesafeli olarak sözleşme imzalanmasının engellendiği, düzenlemenin Mesafeli Sözleşmeler Yönetmeliği’ne aykırılık oluşturduğu, ikincil mevzuatta çelişkilere yer verilmemesi gerektiği, Yönetmeliğin 13. maddesi ile serbest tüketiciye 14 gün içinde yaptırımsız cayma hakkının tanındığı, madde ile bir tarafa yeni haklar tanınırken, diğer tarafa yükümlülükler öngörüldüğü, bu durumun Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırılık oluşturduğu, tacirler arasında cayma hakkının nasıl kullanılacağının Türk Ticaret Kanunu’nda kurala bağlandığı, Yönetmeliğin 14. maddesi ile sözleşmelerin kendiliğinden uzamasının engellendiği, sürekli edimli sözleşmelerden olan ikili anlaşmaların devamlılığının esas olduğu, her bir sözleşme yılı için yeniden satış maliyetlerinin artacağı, tacirler arasında geleceği düşünerek sözleşme düzenlenmesinin ticari hayatın olağan akışına uygun olduğu, tacirlerin basiretli iş adamı gibi davranmaları gerektiği, sürekli edimli sözleşmeler için uyarlama kurumunun Türk Borçlar Kanunu’nda öngörüldüğü, Yönetmeliğin 16/(ç) maddesi ile tahliye hâlinde bildirimsiz ve yaptırımsız sözleşmeyi feshetme hakkı tanındığı, maddenin tedarik şirketlerinin hakim durumlarını kötüye kullanmalarına yol açacağı, fesih bildiriminin yazılı olmasıyla birlikte e-posta ve telefon ile de bildirim yapılmasının düzenlendiği, piyasa katılımcıları açısından etkin hukuki korunmanın önünün kapandığı, eşitlik ilkesine aykırı olarak serbest tüketiciye üstünlük verildiği, Yönetmeliğin 18. maddesi ile yalnızca Kurul onaylı bedellerin ve tahsilinde aracı olunan bedellerin faturaya yansıtılabileceğinin kurala bağlandığı, ikili anlaşmaların ise Kurul onayına bağlı olmadığı, Yönetmeliğin 19. maddesi ile güvence bedelinin 5 iş günü içinde iadesinin düzenlendiği, ancak geçmişe dönük düzeltmelerin dağıtım faaliyeti çerçevesinde yapıldığı, dağıtım şirketlerinin geçmişe dönük düzeltme girmek suretiyle tedarikçilerin tahsilat riskini artırarak rekabeti kötü etkileyebilecekleri, sözleşmenin ihlâli hâlinde ceza şartı öngörülmesinin Türk Borçlar Kanunu’nda kurala bağlandığı, idare tarafından sözleşme hürriyetinin sınırlandırıldığı, idarenin Yönetmeliğin 34. maddesi ile ödemelere eklenecek işletme giderleri ile masraflara düzenleme getirdiği, kredi kartı ile ödemelerde tek çekimde komisyon alınmayacağı kuralının piyasa gerçekleri ile örtüşmediği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan;
“a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c)Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması” sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin Danıştay Onüçüncü Dairesinin temyize konu 22/12/2020 tarih ve E:2018/3311, K:2020/3773 sayılı kararının ONANMASINA,
3. 21/12/2022 tarihinde, dava konusu Yönetmeliğin 16. maddesinin 1. fıkrasının (ç) bendi yönünden oyçokluğu, diğer kısımları yönünden oybirliği ile kesin olarak karar verildi.

KARŞI OY
X-Dava konusu Yönetmeliğin 16. maddesinin 1. fıkrasında, ikili anlaşmanın tüketici tarafından cayma bedeli ödemeksizin haklı nedenle feshedilebileceği haller sayılmış olup, (ç) bendinde, “Tüketimi düşük serbest tüketicinin başka bir kullanım yerine taşınması ya da başka bir kullanım yerine taşınmaksızın kullanım yerini tahliye etmesi hali” haklı fesih sebepleri arasında sayılarak, bu durumda tüketimi düşük serbest tüketiciye cayma bedeli ödemeksizin sözleşmeyi feshetme hakkı verilmiştir.
Tüketicinin yerleşim yerini değiştirmesi ve fakat buna karşın tedarikçinin yeni yerleşim yerinde aynı hizmeti vermesinin fiilen mümkün olmaması durumunda tüketicinin sözleşmeyi haklı nedenle feshedebilmesi hakkaniyete ve hukuka uygun olmakla birlikte, düzenlemede yer aldığı üzere adres değişikliğinin başlı başına tüketiciye cayma bedeli ödemeksizin fesih hakkı tanınması, taraflar arasındaki hak ve menfaat dengesini bozucu nitelikte olup, ölçülülük ilkesine de aykırıdır.
Açıklanan nedenle, temyiz isteminin kısmen kabulü ile, temyize konu Daire kararının, dava konusu Yönetmeliğin 16. maddesinin 1. fıkrasının (ç) bendi yönünden bozulması gerektiği oyuyla, kararın bu kısmına katılmıyorum.