Danıştay Kararı İdari Dava Daireleri Kurulu 2021/139 E. 2022/4084 K. 29.12.2022 T.

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2021/139 E.  ,  2022/4084 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2021/139
Karar No : 2022/4084

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Kurulu
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : Danıştay Beşinci Dairesinin 09/07/2020 tarih ve E:2016/10998, K:2020/3425 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname’nin 3/1. maddesi uyarınca FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu gerekçesiyle davacının meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun … tarih ve … sayılı kararı ile bu karara karşı yapılan yeniden inceleme talebinin reddine ilişkin … tarih ve … sayılı kararın iptaline; yoksun kaldığı parasal ve özlük haklarının yasal faiziyle birlikte iadesine karar verilmesi istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Beşinci Dairesinin 09/07/2020 tarih ve E:2016/10998, K:2020/3425 sayılı kararıyla;
Davalı idarenin usule ilişkin iddiaları yerinde görülmemiş,
“Maddi Olay ve Hukuki Süreç” ile “İlgili Mevzuat”a yer verilmiş; “Yargılamada İzlenen Usul ve Süreç”, “FETÖ’ye İlişkin Tespit ve Değerlendirmeler”, “Demokratik Anayasal Düzene Sadakat Yükümlülüğü”, “Dava Konusu Edilen Kararların Hukuki Niteliği” başlıkları altında genel; “Kişiselleştirme ve Delillerin Değerlendirilmesi” başlığı altında hem genel hem de davacıya özel değerlendirmelerde bulunularak,
Davacı Yönünden Yapılan Değerlendirmede;
Davacı hakkında, … Cumhuriyet Başsavcılığının … tarih ve Soruşturma No:…, K:… sayılı kararı ile anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme ve silahlı terör örgütüne üye olma suçlarından kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verildiği; Dairelerinin karar verdiği tarih itibarıyla UYAP ortamında yapılan inceleme sonucu bu kararın itiraz edilmeden kesinleştiğinin görüldüğü,
Bununla birlikte, davacı hakkında anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme ve silahlı terör örgütüne üye olma suçlarından kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verilmiş olmasının, FETÖ/PDY ile iltisak ve irtibatının bulunup bulunmadığı yönünden farklı bir değerlendirme yapılmasına hukuki engel oluşturmayacağı gibi Daireleri tarafından yapılacak idari yargılama yönünden bağlayıcılığının da bulunmadığı,
Davacı hakkındaki tanık beyanları yönünden, davacının örgütün içinde yer aldığına, örgüt toplantılarına katıldığına ve diğer hususlara yönelik ifadeler ile davacının bu ifadelere karşı beyanlarının değerlendirilmesi sonucunda, davacının beyanlarına itibar edilmeyerek FETÖ ile süregelen bir ilişki içerisinde olduğu sonucuna varıldığı belirtilerek,
Dava dosyasında bulunan bilgi ve belgeler ile yukarıda yer verilen açıklamalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davacının, FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu ve bu nedenle demokratik anayasal düzene sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği, dava konusu işlemlerle özel hayatına saygı hakkına yapılan müdahalenin, AİHS ve Anayasa anlamında durumun gerektirdiği ölçüde bir tedbir olduğu anlaşıldığından dava konusu kararlarda hukuka aykırılık görülmediği,
Dava konusu kararlarda hukuka aykırılık görülmediğinden davacının bu kararlar nedeniyle yoksun kaldığı parasal ve özlük haklarının yasal faiziyle birlikte iadesi isteminin de reddi gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, Savcının görüşünün kendisini ilgilendiren bir yönü bulunmadığından görüşü kabul etmediği; kararın milletlerarası insan hakları mevzuatına ve Anayasa’ya aykırı olduğu; meslek hayatı boyunca yargı etiğine uygun hareket ettiği, bu ilkelerden hangisini ihlal ettiğinin izah edilmediği; savunma hakkı tanınmadığı, bu hususun yargılama aşamasında tamamlanmasının hukuka uygun olmadığı; işlemin tesis edildiği tarihte kendisi hakkında karara esas teşkil edebilecek bir tespit olmadığı; işlemin yargı mensuplarının meslekten çıkarılmasına ilişkin prosedüre uygun tesis edilmediği, bir disiplin cezası niteliğinde olduğu ve buna ilişkin prosedürün işletilmesi gerektiği; idarece dosyaya gönderilen bilgi ve belgelerin işlem tarihinden sonraki tarihlere ilişkin olduğu; makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği, bu uzun süreçte idarenin delilleri dosyaya gönderme fırsatı bulduğu; kararın bazı bölümlerinin kendisiyle hiçbir ilgisinin bulunmadığı ve kendisiyle ilgili değerlendirmeler yapılmadığı; meslek hayatındaki ilk ve tek teftişte diğer yargı mensuplarına göre kendisine düşük not verildiği, yetki, tayin gibi taleplerinin kabul görmediği; sadakat yükümlülüğünü nasıl ihlal ettiğine yönelik somutlaştırma yapılmadığı; meslek kurallarına hassasiyetle riayet ederek görevini ifa ettiği; işlemin olağanüstü tedbir olarak nitelendirilmesini ve kendisiyle ilgili olmayan genel nitelikli izahatı kabul etmediği; Dairenin somut delillere değil, “kanaat” gibi soyut nitelemelere dayandığı; işlem tarihinden sonra dosyaya gönderilen delillerin de işleme esas teşkil edebilecek nitelikte bulunmadığı; tanıklardan birinin kendisiyle ilgili fikrinin olmadığını söylediği, bu yüzden hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği, diğer tanığın ifadesinin çelişkili olduğu, bahsedilen eve gitmediği, zaten o dönemde doğum izni kullandığı, adı geçen diğer yargı mensuplarının görevine devam ettiği; beyanlarla ilgili araştırma yapılmadığı; yalnızca bu tanıkların beyanına dayanılarak karar verilmesinin hukuka uygun olmadığı; görevden uzaklaştırıldığı tarihte olağanüstü hal bulunmadığı; adil yargılanma ile aile ve özel hayata saygı haklarının ihlal edildiği; hakkında somut bir delil ve gerekçe gösterilemediği; kararın hukukun temel prensiplerine ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı olduğu belirtilerek, Daire kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, Danıştay Beşinci Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’ÜN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dosya tekemmül ettiğinden davacının yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin, gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan;
“a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c)Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması” sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
667 sayılı KHK uyarınca, hâkimlerin ve savcıların terör örgütüne üyelik ve mensubiyeti bulunmasa da terör örgütü ile iltisaklı veya irtibatlı olmaları nedeniyle meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına yönelik işlem tesis edilebilmesi mümkündür. Nitekim dava konusu işlem de davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile iltisak ve irtibatının bulunduğu gerekçesiyle tesis edilmiştir.
Anayasa Mahkemesi, 14/11/2019 tarih ve E:2018/89, K:2019/84 sayılı kararında iltisaklı kavramını ”kavuşan, bitişen, birleşen”, irtibatlı kavramını ise ”bağlantılı” olarak tanımlamış, bu kavramların hukuki niteliği ve objektif anlamının yargı içtihatlarıyla belirlenebileceğini belirtmiştir. Bu kavramlar ile, kişilerin cezai sorumluluğunu gerektiren örgüte üyelik ve mensubiyet kavramlarına nazaran terör örgütleri ile daha az yoğun ve atipik bir bağlantının vurgulandığı açıktır. Bu kapsamda, kişilerin terör örgütleri ile irtibat ve iltisaklarının ortaya konulabilmesi için, örgütün amaçlarının gerçekleştirilmesi ya da örgütten yarar sağlamak maksadıyla gerek örgütten gelen talimatlar doğrultusunda gerekse inisiyatif alarak bulundukları hâl ve hareketler neticesinde örgüte veya kendilerine yarar sağladıkları ya da örgüt ile amaç birliği veya sosyal birliktelik görünümü içinde oldukları yönünde kanaat oluşması yeterlidir.
Bu itibarla, davacı hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiş ise de, ceza soruşturmasında terör örgütüne üye olma suçu yönünden delil olarak değerlendirilemeyecek bir kısım fiil ve davranışlar ile bunlara ilişkin bilgi ve belgeler, üstün bir kamu gücü olan yargı yetkisini kullanan hâkim ve savcılar hakkında tesis edilen idari tedbir niteliğindeki işlemlerde terör örgütüne irtibat veya iltisakın sübut bulup bulmadığı yönünden örgüt üyeliğine göre farklı değerlendirilebilecektir.
Bu çerçevede, davacının terör örgütü ile iltisak veya irtibatının bulunup bulunmadığına yönelik yargısal denetime ilişkin işbu dava dosyasında yer verilen tespitler birlikte değerlendirildiğinde, davacının FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu sonucuna varıldığından bahisle verilen Danıştay Beşinci Dairesi kararı usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin Danıştay Beşinci Dairesinin temyize konu 09/07/2020 tarih ve E:2016/10998, K:2020/3425 sayılı kararının ONANMASINA,
3. Adli yardım kararından dolayı ertelenmiş olan temyiz aşamasına ilişkin yargılama giderinin, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin 1. fıkrası uyarınca davacıdan tahsili için Dairesince müzekkere yazılmasına,
4. Kesin olarak, 29/12/2022 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY
X- Dava; davacının 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname’nin 3/1. maddesi uyarınca FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu gerekçesi ile meslekten çıkarılmasına ilişkin Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun … tarih ve … sayılı kararının davacıya isabet eden kısmı ile bu karara yapılan yeniden inceleme talebinin reddine ilişkin … tarih ve … sayılı kararın iptaline ve yoksun kalınan özlük ve parasal haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
Dava dosyasının incelenmesinden; temyiz istemine konu … gün ve E:…, K:… sayılı kararda;
Davacı hakkındaki tanık beyanları şu şekildedir:
Avukat olarak görev yapan ve ifadesine başvurulan …, Nizip Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 29/08/2016 tarihli tanık ifade tutanağında; “Komşuluk yaptığım süre içerisinde o dönem Nizip Adliyesinde görev yapan bazı Hakim-Savcıların sıklıkla …’nin evine geldiklerini gördüm. Bu Hakim-Savcılar; Cumhuriyet Savcısı … ve eşi Hakim …. Cumhuriyet Savcısı … ve eşi Hakim … Hakim … ve eşi İdari Hakim …, Hakim …, Hakim …, Hakim … ve eşi olduğunu tahmin ettiğim kişidir…. …’ nin FETÖ/PDY mensubu bir savcı olduğu avukatlar arasında da bilinir ve konuşulurdu. Hatta kendisinden Savcıların Abisi şeklinde bahsedilirdi. Ben de bu yapıya zıt bir insan olduğum için Y.B’ nin evine gelip gidene biraz dikkat ederdim.”
Yargı mensubu olarak görev yapmış olan ve ifadesine başvurulan …, Van Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 22/08/2016 tarihli şüpheli ifade tutanağında; “Seçim döneminde …’nin adaylardan …’ün temsilcisi imajı oluşturacak şekilde davranışlar gösterdiği kendisin karşılayıp meslektaşlar ile görüştürdüğünü benim ile birlikte açığa alınan … gözaltında bulunduğumuz sırada kendisi bana anlatmıştı. Şahsi gözlemim olarak açığa alman kişilerin … yukarıda ismini verdiğim 3 hakim ile samimi idi. Genelde onlarla birlikte dolaşırdı. Ancak bunun iyi anlaştığından dolayı mı yoksa örgütsel bir bağdan dolayı kaynaklandığını bilmiyorum.”
Daire tarafından, temyiz istemine konu kararda, davacı aleyhine ve davacının adı geçen terör örgütü ile iltisak ve irtibatı olduğuna dair başka bir bilgi, veri ve delile dayanılmamıştır.
Diğer taraftan … Cumhuriyet Başsavcılığının … tarih ve Soruşturma No:…, K:… sayılı kararı ile davacı hakkında silahlı terör örgütüne üyelik suçundan; “kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına” karar verilmiştir.
Tanık ifadesinde işaret edilen arkadaşlık ilişkisi, sosyal ilişkiler kapsam ve çerçevesinde değerlendirilebilecek, olağan ve makul ölçüler içinde cereyan eden bir arkadaşlık ilişkisi olarak kabul edilmesi gereken bir ilişkidir.
Toplumsal çerçevede hayatın olağan akışına uygun gerçekleşen veya var olan bu tür ilişkileri bir örgütle iltisak ve irtibatı gösterir şekilde değerlendirmek hukuken kabul edilebilir bir yaklaşım değildir.
Bu nedenle; davacı hakkında terör örgütü ile irtibatı ve iltisakı olduğu hususu somut ve hukuken kabul edilebilir delil ve vesilelerle ortaya konulmadığından, davanın reddi yolundaki verilmiş olan Daire kararının bozulması gerekirken aksi yönde oluşan çoğunluk kararına katılmıyoruz.