Danıştay Kararı İdari Dava Daireleri Kurulu 2021/1284 E. 2023/465 K. 13.03.2023 T.

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2021/1284 E.  ,  2023/465 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2021/1284
Karar No : 2023/465

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Kurulu
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : Danıştay Beşinci Dairesinin 22/10/2020 tarih ve E:2016/55053, K:2020/4582 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname’nin 3/1. maddesi uyarınca davacının meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun … tarih ve … sayılı kararının iptali ve 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 3/1. maddesinin iptali talebiyle Anayasa Mahkemesine başvurulmasına karar verilmesi istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Beşinci Dairesinin 22/10/2020 tarih ve E:2016/55053, K:2020/4582 sayılı kararıyla;
Davalı idarenin usule ilişkin itirazları yerinde, davacının Anayasa’ya aykırılık iddiası ise ciddi görülmeyerek işin esasına geçilmiş,
“Maddi Olay ve Hukuki Süreç” ile “İlgili Mevzuat”a yer verilmiş; “Yargılamada İzlenen Usul ve Süreç”, “FETÖ’ye İlişkin Tespit ve Değerlendirmeler”, “Demokratik Anayasal Düzene Sadakat Yükümlülüğü”, “Dava Konusu Edilen Kararın Hukuki Niteliği” başlıkları altında genel; “Kişiselleştirme ve Delillerin Değerlendirilmesi” başlığı altında hem genel hem de davacıya özel değerlendirmelerde bulunularak,
Davacı Yönünden Yapılan Değerlendirmede;
UYAP ortamında yapılan inceleme sonucunda, davacı hakkında FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üyelik suçunu işlediğinden bahisle ceza davası açıldığı ve … Ağır Ceza Mahkemesinin E:… sayılı dosyasında yargılamanın devam ettiğinin anlaşıldığı,
Davacı hakkındaki tanık beyanları yönünden, davacının örgütün içinde yer aldığına, albüm kurulunda görev yaptığına, örgüte ait haberleşme programı olan ByLock yüklü tableti dönüşümlü olarak kullandığına, örgüt toplantılarına katıldığına ve diğer hususlara yönelik ifadelerin değerlendirilmesi sonucunda, davacının FETÖ ile süregelen bir ilişki içerisinde olduğu sonucuna varıldığı,
YARSAV üyeliği yönünden, üyeliğinin FETÖ ile iltisak ve irtibatına yönelik destekleyici bir unsur olduğunun değerlendirildiği,
Öte yandan, davacının örgütün yargıda etkin olduğu dönemde Adalet Akademisinde yıllık kurulu üyeliği yapmasının FETÖ ile iltisak ve irtibatına yönelik destekleyici bir unsur olduğunun değerlendirildiği,
Dava dosyasında bulunan bilgi ve belgeler ile kararda yer verilen açıklamalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davacının, FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu ve bu nedenle demokratik anayasal düzene sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği, dava konusu kararla özel hayatına saygı hakkına yapılan müdahalenin AİHS ve Anayasa anlamında durumun gerektirdiği ölçüde bir tedbir niteliğinde olduğu anlaşıldığından dava konusu kararda hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, tüm delillere ilişkin ayrıntılı açıklamalar yapmasına rağmen Dairece delillere ilişkin açıklama kısmında ayrı ayrı “Davacı tarafından bu delile karşı herhangi bir beyanda bulunulmamıştır.” şeklinde ibareye yer verilerek maddi hataya düşüldüğünün ortaya konulduğu, beyanlarının irdelenmesi halinde davanın kabul edileceği, dava konusu işlemin savunması alınmadan ve bu konuda kendisine herhangi bir bildirim yapılmadan tesis edildiği, davalı idarenin iki yıla yakın bir süre geçtikten sonra cevaplarını sunabildiği, bunun da idari işlemin temelsiz olduğunu gösterdiği, davalı idare vekilince sunulan tüm bilgi, belge ve işlemlerin dava konusu idari işlemin tesisinden sonraki tarihte ihdas ve elde edilmiş olduğu, bunların hiçbirinin tarih itibarıyla davaya konu idari işleme dayanak olamayacağı, dosyaya sunulan ve Dairece de dikkate alınan ihracına dayanak olduğu ileri sürülen hususların içerik ve esas olarak da ihracına gerekçe olabilecek nitelikte olmadığı, aksine bunların lehine olduğu, hiçbir dönem ByLock isimli program ve benzeri bir örgütsel programı indirmediği ve kullanmadığı, bunun da FETÖ ile iltisak ve irtibatının olmadığını gösteren ve dolayısıyla davaya konu idari işlem temelini çürüten bir husus olduğu, FETÖ davalarında, üyelik, irtibat ve iltisak için yaygın olarak kullanılan kriter ve kıstasların hakkında mevcut olmayışı ve dolayısıyla böyle bir delilin davalı tarafça sunulan dilekçe ve ek CD’de yer almayışının, bu konudaki masumiyetini, dolayısıyla idari işlemin hukuki temelden yoksun olduğunu ortaya koyduğu, sonrasında YARSAV ile ilgili bazı tereddütlerinin oluşması ve mesleğe bir katkı sunabileceğine dair inancının yok olması nedeniyle, üye olduğuna pişman olduğu, YARSAV’ın hiçbir seçimine ve organizasyonuna katılmadığı, aidatlarını dahi yatırmadığı, ancak, üyelik iptaline ilişkin belirlenen, yaygın uygulanan bir prosedürün olmayışı, Derneğin şubesinin bulunmayışı ve birçok meslektaşın üye olduğu Derneğe, fiili katılım olmadan, sadece kağıt üzerinde kalan üyeliğin mahsurlu olabileceğini öngörememesi gibi nedenlerle üyeliğinin iptalinin söz konusu olmadığı, her hakim ve savcının tek taraflı bir irade beyanıyla ve basit bir form doldurarak üye olma hak ve imkanına sahip olduğu tek meslek kuruluşuna üye olmanın, nasıl bir sızma olduğunun izaha muhtaç olduğu, üstelik, HSYK Başmüfettişliğinin 26/04/2017 tarihli inceleme tutanağı ve yazısına göre, YARSAV’a 2010 yılı öncesinde ve özellikle 2010 yılında yoğun şekilde üye kaydı yapıldığı ve bunun örgütsel talimatla Derneği ele geçirme kastıyla yapıldığının belirtilmiş olması karşısında, bu tarihten çok daha sonra 31/05/2011 tarihinde üye olması itibarıyla, bu örgütsel tanıma uymadığı, sadece pasif üye olmasının, kastedilen amaca hizmet etmeyeceği, Eğitim Merkezi birinci döneminde evli olduğu, otomobiliyle her gün evinden gelip giden, ayrıca sosyal, esprili, pozitif enerji yayan bir insan olarak tanınması nedeniyle Eğitim Merkezi ilk döneminde popüler ve sevilen bir hakim adayı olduğu, daha sonra eşiyle birlikte memleketi olan Muğla iline atandığından, Eğitim Merkezi ikinci dönemine yalnız gelip, Eğitim Merkezinde konakladığı, bu sırada albüm/yıllık kurulu başkanının, bu kurula kendisini de dahil etmek istediğini söylediği, kendisinin bu teklifi kabul etmediği, ancak Eğitim Merkezi Başkanı …’nin, yıllık kurulu çalışmalarına fiilen katılması gerekmediğini, kendisi gibi sevilen birinin yıllık kurulunda yer almasının yıllığın popülaritesini arttıracağını, Eğitim Merkezinin temsiline olumlu katkı sağlayacağını, hem albüm kurulunda yer almasının izin kullanımını kolaylaştıracağını söyleyerek, yıllık kurulu üyesi olması hususunda ısrar etmesi üzerine, teklifi kabul etmek zorunda kaldığı, gerçekten de, tüm Eğitim Merkezinin katıldığı, Anıtkabir ve Çankaya Köşkü’ne yapılan ziyaretler dışında, albüm kurulunun hiçbir çalışmasına katılmadığı, albüm kurulunda yer almanın, örgütsel irtibat ve iltisakı göstermeyeceği, nitekim, aynı albüm kurulunda yer alıp, itirafçı olan iki meslektaşından …’nin, kendisini birlikte çalıştığı Denizli ilinde tanıdığını, öncesini bilmediğini belirttiği, yine …’nin de mahkemede verdiği yeminli beyanında, staj yaptığı dönemde bu örgüte yakın kişilerle gezdiğini gözlemlediğini, ancak örgüt mensububiyeti ile ilgili başkaca herhangi bir bilgisinin veya görgüsünün bulunmadığını, örgütün sohbet adı altında toplantılarına katılıp katılmadığını bilmediğini, bu yapı ile irtibatının ne kadar sürdürdüğünü bilmediğini, 2000 yılından sonra kendisiyle hiçbir şekilde irtibatının veya karşılaşmasının söz konusu olmadığını belirttiği, örgüt mensubu olduklarını ikrar eden bu iki şahsın, kendisiyle aynı albüm kurulunda yer alması ve aynı dönem meslektaş olması karşısında, kendisinin örgütsel bağı olup olmadığını bilmemelerinin olanaksız olduğu, itirafçı beyanlarının tek başına hukuken bir değer taşımadığı, yargıyı yanıltıcı iftira niteliğinde beyanlar olduğu, itirafçıların kendilerini kurtarma gayesi ile beyanda bulundukları, tanık …’nin, hemşehrisi olduğu halde, kendi beyanlarında da geçtiği üzere Denizli’ye atanınca tanıştıkları, öncesinde özel yetkili mahkemede çalışmış olmasına ve hemşehri olmasına istinaden kendisiyle yakın durmaya çalışmasına rağmen, kendisinin ondan uzak durması nedeniyle, aralarında bir yakınlık kuramadığı, en son HSYK seçimlerinde bağımsız adaylara toplu halde oy vermeyeceğini beyan etmesi nedeniyle aradaki iplerin koptuğu, beyanlarının soyut olduğu, yine eş olan tanıkların ifadelerinde belirttikleri, Denizli’ye gelene dek kendisinin örgütle ilişkisini bilmiyor olmalarının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, böyle bir bilgiye öncesinde sahip olmamalarının aslında bu örgütle ilişkisinin bulunmamasından kaynaklandığı, …’nin, sadece 19 yıl önce kendisini örgüt mensubuyla gezerken görmesinin, doğru olsa bile hukuken aleyhine hiçbir delil oluşturamayacağı, kişiler hakkında ayrıntılı beyanlarda bulunan …’nün, ilk iki beyanında kendisinden hiç bahsetmediği, son beyanında da bir niteleme ve somut isnatta bulunmayıp dolaylı olarak
adını geçirmiş olmasının, bu örgüte üyelik, irtibat ve iltisakının olmamasından kaynaklandığı, Daire kararının hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğu ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, Danıştay Beşinci Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’ÜN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile Daire kararının gerekçeli onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan;
“a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c) Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması” sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Her ne kadar, davacı tarafından, davalı idarece sunulan delillerin her birine karşı ayrıntılı beyanlarda bulunmasına rağmen, Dairece bu beyanlar değerlendirilmeden karar verildiği ileri sürülmüş ve Daire kararında da, hükme esas alınan delillere ilişkin davacı tarafından herhangi bir beyanda bulunulmadığının belirtildiği görülmüşse de, temyize konu kararda yer verilen davacı hakkındaki tanık beyanları, YARSAV üyeliği ve yıllık kurulu üyeliğine ilişkin deliller ve davacının bu delillere yönelik dava dosyasına sunduğu dilekçelerde yer alan tüm beyanları birlikte dikkate alındığında, davacının beyanlarına itibar edilmemiş olup, davacının FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu ve bu nedenle demokratik anayasal düzene sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği sonucuna varıldığından bahisle verilen davanın reddi yolundaki Daire kararında hukuki isabetsizlik görülmemiştir.
Öte yandan, Daire kararında da belirtildiği üzere, davacı hakkındaki silahlı terör örgütüne üye olma suçundan yürütülen ceza yargılamasının … Ağır Ceza Mahkemesinin E:… sayılı dosyasında devam etmekte olduğu anlaşılmıştır.
667 sayılı KHK uyarınca, hâkimlerin ve savcıların terör örgütüne üyelik ve mensubiyeti bulunmasa da terör örgütü ile iltisaklı veya irtibatlı olmaları nedeniyle meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına yönelik işlem tesis edilebilmesi mümkündür. Nitekim dava konusu işlem de davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile iltisak ve irtibatının bulunduğu gerekçesiyle tesis edilmiştir.
Anayasa Mahkemesi, 14/11/2019 tarih ve E:2018/89, K:2019/84 sayılı kararında iltisaklı kavramını ”kavuşan, bitişen, birleşen”, irtibatlı kavramını ise ”bağlantılı” olarak tanımlamış, bu kavramların hukuki niteliği ve objektif anlamının yargı içtihatlarıyla belirlenebileceğini belirtmiştir. Bu kavramlar ile, kişilerin cezai sorumluluğunu gerektiren örgüte üyelik ve mensubiyet kavramlarına nazaran terör örgütleri ile daha az yoğun ve atipik bir bağlantının vurgulandığı açıktır. Bu kapsamda kişilerin terör örgütleri ile irtibat ve iltisaklarının ortaya konulabilmesi için, örgütün amaçlarının gerçekleştirilmesi ya da örgütten yarar sağlamak maksadıyla gerek örgütten gelen talimatlar doğrultusunda gerekse inisiyatif alarak bulundukları hâl ve hareketler neticesinde örgüte veya kendilerine yarar sağladıkları ya da örgüt ile amaç birliği veya sosyal birliktelik görünümü içinde oldukları yönünde kanaat oluşması yeterlidir.
Bu itibarla, ceza muhakemesinde terör örgütüne üye olma suçunun tespitinde delil olarak değerlendirilecek bir kısım fiil ve davranışlar, üstün bir kamu gücü olan yargı yetkisini kullanan hâkim ve savcılar hakkında tesis edilen idari tedbir niteliğindeki işlemlerde terör örgütüne irtibat veya iltisakın sübut bulup bulmadığı yönünden örgüt üyeliğine göre farklı değerlendirilebilecek nitelikte olduğundan, davacının terör örgütü ile iltisak veya irtibatının bulunup bulunmadığına yönelik yargısal denetime ilişkin bu davada, ”silahlı terör örgütüne üye olmak” isnadıyla açılan ceza davasında verilecek kararın beklenmesi gerekmemektedir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1.Davacının temyiz isteminin reddine,
2.Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin Danıştay Beşinci Dairesinin temyize konu 22/10/2020 tarih ve E:2016/55053, K:2020/4582 sayılı kararının yukarıda belirtilen gerekçeyle ONANMASINA,
3.Kesin olarak, 13/03/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.