Danıştay Kararı İdari Dava Daireleri Kurulu 2021/1093 E. 2022/3876 K. 21.12.2022 T.

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2021/1093 E.  ,  2022/3876 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2021/1093
Karar No : 2022/3876

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : … Derneği
VEKİLLERİ : Av. …, Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Kurumu
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : Danıştay Onüçüncü Dairesinin 22/12/2020 tarih ve E:2018/2794, K:2020/3771 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: 30/05/2018 tarih ve 30436 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Elektrik Piyasası Tüketici Hizmetleri Yönetmeliği’nin 17. maddesinin 2. fıkrasında yer alan “imar ve yerleşim alanında bildirimi izleyen en geç bir gün içerisinde, imar ve yerleşim alanı dışında bildirimi izleyen en geç 2 gün içerisinde” ifadeleri; 24. maddesinin 2. fıkrasında yer alan “imar ve yerleşim alanında bildirimi izleyen en geç bir gün içerisinde, imar ve yerleşim alanı dışında bildirimi izleyen en geç 2 gün içerisinde” ifadeleri; 35. maddesinin 4. fıkrasında yer alan “ve kesme bildiriminin bir örneği kullanım yerine bırakılır” ile “Tüketiciye elektriğinin kesildiği, ayrıca kalıcı veri saklayıcısıyla da bildirilir” ifadeleri; 36. maddesinin 4. fıkrasında yer alan “itirazın kendisine ulaştığı tarihten itibaren 5 iş günü içerisinde” ifadesi, aynı maddenin 5/a fıkrasının 1. bendi ve 2. bendinde yer alan “Taksitlendirme yapılması hâlinde vade farkı alınmaz” ile “Bu bent kapsamında yapılacak hesaplamalarda ve taksitlendirmede gecikme zammı uygulanmaz.” ifadeleri; 37. maddesinin 3. ve 10. fıkraları ile 43. maddesinin 6. fıkrasının iptaline karar verilmesi istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Onüçüncü Dairesinin 22/12/2020 tarih ve E:2018/2794, K:2020/3771 sayılı kararıyla;
30/05/2018 tarih ve 30436 sayılı Resmî Gazete’de serbest, serbest olmayan ve son kaynak tedariki kapsamındaki tüketicilere elektrik enerjisi ve/veya kapasite satışı ile buna ilişkin hizmetlerin sunulmasında tüketici, tedarikçiler ve/veya dağıtım şirketleri arasındaki iş ve işlemlere esas asgari standart, usul ve esasların belirlenmesi amacıyla tüketicilere hizmetlerin yeterli, kaliteli ve sürekli olarak sunulması için; (a) Tedarikçiler ile tüketimi düşük serbest tüketiciler arasında yapılacak ikili anlaşmada yer alacak asgari usul ve esaslara, (b) Görevli tedarik şirketleri ile serbest olmayan tüketiciler ya da son kaynak tedariki kapsamındaki tüketiciler arasında yapılacak perakende satış sözleşmesinde yer alacak asgari usul ve esaslara, (c) Dağıtım şirketleri ile tüketiciler ve tedarikçiler arasında; (1) Sayaç ve sayaca erişim, okunmasına ve kontrolüne, (2) Kaçak ve usulsüz elektrik enerjisi kullanımının tespiti ve bu kapsamda yapılacak iş ve işlemlere, (3) Elektriğin kesilmesi ve bağlanmasına, (ç) Tüketici şikâyetlerinin yapılması, bu şikâyetlerin değerlendirilmesi ve sonuçlandırılması ile tüketicilerin bilgilendirilmesine yönelik usul ve esaslara, (d) Tüketicilerin hak ve yükümlülüklerine ilişkin hükümleri kapsamak üzere Elektrik Piyasası Tüketici Hizmetleri Yönetmeliği’nin yayımlandığı;
Davalı idarenin usûle ilişkin itirazının geçerli görülmediği;
4628 sayılı Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un 4. maddesi, 5. maddesinin altıncı fıkrasının (c) bendi, 7. fıkrasının (a) bendi ve 9. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 1. maddesi, 3. maddesinin birinci fıkrasının (j) bendi, 4. maddesinin 2. fıkrası ve 9. maddesinin 1. fıkrasına yer verilerek;
Düzenleyici kurumların, ilgili bulundukları piyasada düzenleme ve denetleme görevi üstlenmekte olup, bu kuruluşların temel işlevinin, toplumsal ve ekonomik hayatın temel hak ve özgürlükler ile yakından ilişkili alanlarındaki kamusal ve özel kesim etkinliklerini, birtakım kurallar koyarak düzenlemek, konulan kurallara uyulup uyulmadığını izlemek ve denetlemek olduğu, elektrik piyasası ile ilgili olarak düzenlemeler yapma yetkisine sahip olan davalı Kurumun, 4628 sayılı Kanun ve 6446 sayılı Kanun ile kendisine tanınan bu yetkiyi dava konusu kuralları yürürlüğe koymak suretiyle kullandığı;
Elektriğin yeterli, kaliteli, sürekli, düşük maliyetli ve çevreyle uyumlu bir şekilde tüketicilerin kullanımına sunulması için, rekabet ortamında özel hukuk hükümlerine göre faaliyet gösteren, malî açıdan güçlü, istikrarlı ve şeffaf bir elektrik enerjisi piyasasının oluşturulmasında düzenleme ve denetleme yapmakla görevli Kurumun, piyasa aktörlerinin eylemlerini gözetleme ve bundan hareketle tedbir alma konusunda görevli olduğu;
Yönetmelik; serbest, serbest olmayan ve son kaynak tedariki kapsamındaki tüketicilere elektrik enerjisi ve kapasite satışı ile buna ilişkin hizmetlerin sunulmasında tüketici, tedarikçiler ve dağıtım şirketleri arasındaki iş ve işlemlere esas asgarî standartlar ile usûl ve esasların belirlenmesine yönelik olup, elektrik piyasasında, tedarikçiler ile tüketimi düşük serbest tüketiciler arasında yapılacak ikili anlaşmada yer alacak asgari usul ve esaslarla, görevli tedarik şirketleri ile serbest olmayan tüketiciler ya da son kaynak tedariki kapsamındaki tüketiciler arasında yapılacak perakende satış sözleşmesinde yer alacak asgari usul ve esasları ve dağıtım şirketleri ile tüketiciler ve tedarikçiler arasında yapılacak bazı iş ve işlemlere ilişkin kuralları kapsadığı;
Yönetmeliğin 17/2. maddesinde, ikili anlaşmanın tahliye nedeniyle sonlandırılması hâlinde tedarikçinin dağıtım şirketini bilgilendireceği, dağıtım şirketinin imar ve yerleşim alanında bildirimi izleyen en geç bir gün içerisinde, imar ve yerleşim alanı dışında bildirimi izleyen en geç 2 gün içerisinde son endeks değerlerini alarak kullanım yerinin elektriğini keseceği, endeks değerlerinin alınmasını izleyen gün içerisinde bu değerlerin tedarik şirketine bildirileceği; 24/2. maddesinde, perakende satış sözleşmesinin sonlandırılması başvurusunun internet üzerinden ya da yazılı olarak yapılabileceği, tüketicinin, güvenli elektronik imza ile veya görevli tedarik şirketine yazılı olarak başvuruda bulunması durumunda görevli tedarik şirketi dağıtım şirketine en geç izleyen gün sonuna kadar bilgi vereceği, dağıtım şirketinin imar ve yerleşim alanında bildirimi izleyen en geç bir gün içerisinde, imar ve yerleşim alanı dışında bildirimi izleyen en geç 2 gün içerisinde son endeks değerlerini alarak kullanım yerinin elektriğini keseceği, endeks değerlerinin alınmasını izleyen gün içerisinde bu değerlerin görevli tedarik şirketine bildirileceği kuralının yer aldığı;
Perakende satış sözleşmesinin sona ermesi ile ikili anlaşmaların tahliye nedeniyle sona ermesi durumunda dağıtım şirketlerine enerjinin kesilmesi için tanınan süreleri düzenleyen ve iptali istenilen 17. ve 24. maddenin ilgili kısımlarında, enerjisi kesilecek olan yerin imar ve yerleşim alanında olması durumunda bir gün, imar ve yerleşim alanı dışında olması durumunda iki gün içerisinde enerjinin kesilmesi zorunluluğu getirildiği;
Davacı Dernek tarafından, mülga Yönetmelik’te bu yönde kural bulunmadığından bahisle, hukuki güvenlik ve belirlilik ilkelerine aykırı olarak idarece 3. uygulama döneminin ortasında Yönetmelik’te yapılan değişikliğin dağıtım şirketleri yönünden, emek, zaman ve maliyet açısından ek külfet getireceği, kesme-açma faaliyetlerinin dağıtım şirketlerince hizmet alımı şeklinde gerçekleştirildiği, bunlara yönelik hizmet alım ihalelerinin mülga Yönetmelik disiplinine uygun olarak gerçekleştirildiği ve sözleşmelerinin ayakta olduğu, yeni Yönetmelik ile getirilen bu ek yükümlülüklerin, başka bir ifadeyle, enerji kesme süresinin bu denli kısa tutulmasının personel ve araç maliyetini artıracağından, işletme ve finans zararlarına yol açacağının ileri sürüldüğü;
İptali istenen kurallarda yer verilen sürelerin belirlenmesinde tüketim noktasının imar ve yerleşim alanı içinde olup olmadığı dikkate alınarak imar ve yerleşim yeri dışındaki yerler için daha uzun sürenin belirlendiği ve iptali istenen kuralda yer verilen durumlarda enerjinin en kısa sürede kesilmesinde, tüketici, dağıtıcı ve tedarikçi açısından yarar bulunduğu açık olduğundan enerjinin kesilmesi için belirlenen sürelerde ölçülülüğe aykırı bir durum bulunmadığı; öte yandan, ikili anlaşmaların ve perakende satış sözleşmelerinin sona erdiği her durumda elektriğin kesilmediği hususu ile iptali istenen kurallarda yer verilen hâller dışında da (kaçak ya da usulsüz elektrik kullanımı, zamanında ödenmeyen borç nedeniyle gibi) elektriğin kesilmesi söz konusu olduğundan maddenin ek maliyet ve külfet getireceği iddiasının yerinde görülmediği; ayrıca, maliyetlerde meydana gelen beklenmedik artışların olması durumunda mevzuat uyarınca tarifelerin güncellenmesi için başvuru yapılabileceğinin açık olduğu;
Yönetmeliğin 35/4. maddesinde, tüketicinin öngörülen ödemelerini, ikinci bildirimde belirtilen süre içerisinde de yapmaması hâlinde, görevli tedarik şirketinin bildirimi üzerine, bildirim tarihinden itibaren en geç 5 iş günü içerisinde dağıtım şirketi tarafından kesme bildirimi düzenlenmek suretiyle kullanım yerinin elektriğinin kesileceği ve kesme bildiriminin bir örneğinin kullanım yerine bırakılacağı, kesme bildiriminde, kesme tarihine, saatine, mühür bilgilerine, endeks değerlerine ve kesmeyi yapan çalışana ait sicil numarasına veya şirket tarafından belirlenen koda yer verilmesinin zorunlu olduğu, tüketiciye elektriğinin kesildiğinin ayrıca kalıcı veri saklayıcısıyla da bildirileceği kuralına yer verildiği;
Tüketicinin borcunu zamanında ödememesi durumunda, enerjinin kesme bildirimi düzenlenmek suretiyle kesilmesi hâlinde, kesme bildiriminin bir örneğinin kullanım yerine bırakılması yolundaki düzenleme ile getirilen yükümlülüğün dağıtım şirketleri açısından yerine getirilmesinde fiili imkânsızlık bulunduğu, uzaktan kesme-açma yapılabilen yüksek teknoloji ürünü sayaçların bulunduğu bölgelerde fiziki olarak kesme bildiriminin bir örneğinin kullanım yerine bırakılmasının mümkün bulunmadığı, bu gibi durumlar için farklı bir düzenleme yapılması gerekliliği ileri sürülmekle birlikte; uzaktan kesme-açmanın yapılabiliyor olmasının kesme bildiriminin kullanım alanına bırakılamayacağı anlamına gelmediği, kaldı ki bu gibi durumlarda dağıtım şirketleri tarafından tüketiciden kesme-bağlama bedeli de tahsil edildiği göz önüne alındığında, tüketicinin itiraz hakkını kullanabilmesi açısından gerekli olduğu;
Yönetmeliğin 4. maddesinde, kalıcı veri saklayıcısının, “Tüketicinin gönderdiği veya kendisine gönderilen bilgiyi, bu bilginin amacına uygun olarak incelemesine elverecek şekilde kaydedilmesini ve değiştirilmeden kopyalanmasını sağlayan ve bu bilgiye aynen ulaşılmasına imkân veren kısa mesaj, elektronik posta, internet, disk, CD, DVD, hafıza kartı ve benzeri her türlü araç veya ortamı” şeklinde tanımlandığı; elektriğin kesilmesinin perakende satış sözleşmesine taraf olan mesken, ticarethane, sanayi, tarımsal sulama, aydınlatma tüketici grubundaki tüm tüketicilerin hem günlük hem de ticari hayatını büyük ölçüde etkileyeceği dikkate alındığında, elektriğin kesilmesinden önceki ikinci bildirimden tüketicinin zamanında haberdar edilmesinin büyük önem arz ettiği; dolayısıyla, tüketici şikâyetleri de göz önünde bulundurulduğunda, yazılı bildirimle birlikte günlük kullanımda yaygın olan ve tüketiciye ulaşması yönünden daha garanti olan e-posta, kısa mesaj yoluyla da bildirim yapılmasında piyasa açısından kamu yararı bulunduğu;
Tüketicinin GSM numarasının ya da e-posta adresinin görevli tedarik şirketine beyan edilmemesi, perakende satış sözleşmesinin kurulmasına engel oluşturmadığından, görevli tedarik şirketinin bildirimine rağmen, bildirimlerin yapılacağı GSM numarasının ya da e-posta adresinin bulunmadığını beyan eden tüketicilerin ödenmeyen borcu nedeniyle elektriğinin kesilmesine Yönetmelik kapsamında bir engel bulunmadığı; zira, dağıtım şirketlerinin tüm uyarılara rağmen bu iletişim araçlarına ilişkin bilgilerin paylaşılmadığından bahisle tüketiciye bu bildirimin yapılmasının imkânsız olduğu durumlarda, kalıcı veri saklayıcılarıyla tüketiciye bildirim yapılması zorunluluğunun ortadan kalkacağı;
Yönetmeliğin 36/4. maddesinde, fatura ve faturalandırmaya ilişkin unsurlara karşı tüketici tarafından yapılan itirazlarda, itirazın dağıtım şirketini ilgilendiren hususlarla ilgili olduğunun tespit edilmesi hâlinde, itirazın tedarikçi tarafından geliş tarihinden itibaren 2 iş günü içerisinde dağıtım şirketine iletileceği, dağıtım şirketinin itirazın kendisine ulaştığı tarihten itibaren 5 iş günü içerisinde inceleme sonuçlarını tedarikçiye bildireceği, inceleme sonuçlarının tedarikçi tarafından 3 iş günü içerisinde tüketiciye yazılı olarak bildirileceği kuralının bulunduğu;
Dağıtım şirketinin itirazın kendisine ulaştığı tarihten itibaren 5 iş günü içinde inceleme sonuçlarını tedarikçi firmaya bildirmesine ilişkin yükümlülüğün çok kısa süre ile sınırlandırıldığı, mülga Yönetmelik’te bu sürenin 10 iş günü olduğu, itiraz inceleme süresinin bu denli kısıtlanmasının maliyeti artıracak şekilde dayanaksız ve hukuka aykırı olduğu, bu yükümlülüğün dağıtım şirketlerinin mali dengesini bozup zarara uğratacağı ileri sürülmüş ise de; Yönetmeliğe göre bu madde kapsamındaki itirazların çarpan hatası, sayacın hatalı okunması ve tüketim miktarının hatalı hesaplanmasına bağlı dağıtım şirketi kaynaklı hatalara karşı yapılan itirazları içerdiği, dağıtım şirketinin hâlihazırda elinde bulunan bilgi ve belgelere göre 5 iş günlük süre içerisinde kolaylıkla sonuçlandırılabilecek incelemeye dayalı itirazları kapsadığı, sayacın doğru tüketim kaydetmemesi, sayacın arızalanması, ölçme hassasiyetinden şüphe duyulması gibi itirazların ise Yönetmeliğin 37. maddesinde düzenlendiği görüldüğünden anılan kuralda hukuka aykırılık görülmediği;
Yönetmeliğin 36/5 (a) maddesinde, dağıtım şirketi veya ilgili tedarikçi tarafından hatalı tespitte bulunulduğu sonucuna varılması hâlinde; yapılan hatalı tespitin giderilmesine ilişkin yapılacak işlemin dağıtım şirketinin ve/veya tedarikçinin lehine olması durumunda; (1) Tüketim miktarının hesabında esas alınacak sürenin; doğru bulgu ve belgenin bulunması hâlinde 180 günü, bulunmaması hâlinde ise 90 günü aşamayacağı, (2)Tüketici tarafından ödenecek tutarın, tüketim miktarının hesabında esas alınacak süre içerisindeki ay sayısı kadar eşit taksitler hâlinde ödeneceği, taksitlendirme yapılması hâlinde vade farkı alınmayacağı, tüketicinin talebi olması hâlinde peşin olarak ödeme yapılabileceği, bu bent kapsamında yapılacak hesaplamalarda ve taksitlendirmede gecikme zammı uygulanmayacağı; Yönetmeliğin 37/3. maddesinde ise, 37. madde kapsamında düzenlenen faturaya esas süre, doğru bulgu ve belgenin bulunması hâlinde 180 günü geçemeyeceği, söz konusu bulgu ve belgelerin bulunmaması hâlinde ise, faturaya esas sürenin başlangıcı olarak, sayaç mahallinde dağıtım şirketince gerçekleştirilmiş olan sayaç kontrol, mühürleme, kesme-bağlama, sayaç değiştirme işlemlerinden en son işlem tarihinin esas alınacağı, ancak bu sürenin hiçbir şekilde 90 günü geçemeyeceğinin kurala bağlandığı;
Anılan kurallar ile, dağıtıcı ya da tedarikçinin hatasından kaynaklanan, tüketicinin kusurunun bulunmadığı durumlarda tüketici aleyhine sonuç doğuracak olan düzeltmelerde geriye doğru getirilen 180 ve 90 günlük sürelerin makûl süreler olduğu, dağıtıcı ve tedarikçinin hatasının tüketiciye yüklenemeyeceği, burada tüketicinin kendi kusurundan kaynaklanmayan, dağıtıcı veya tedarikçinin kontrol, bakım, onarım ve işletme faaliyetlerini dikkatli ve özenli olarak yerine getirmeyerek doğan sonucun tüm külfet ve zararını bir anda tüketiciye yüklü fatura olarak yansıtılmasının hukuk kuralları ile bağdaşmayacağı görüldüğünden, Yönetmeliğin 36. maddesinin 5/a fıkrasının 1. bendinin tamamı ile 2. bendinde yer alan “Taksitlendirme yapılması hâlinde vade farkı alınmaz.” ibaresi ve “Bu bent kapsamında yapılacak hesaplamalarda ve taksitlendirmede gecikme zammı uygulanmaz.” ifadeleri ile 37. maddesinin 3. fıkrasında hukuka aykırılık bulunmadığı;
Aynı maddenin 10. bendinde; periyodik bakım kapsamında değiştirilen sayaçlara ilişkin fark veya iade hesaplaması yapılmayacağı kuralının bulunduğu, sayacın doğru tüketim kaydetmemesi hâlinde periyodik bakım kapsamında değiştirilen sayaçlara ilişkin fark veya iade hesaplaması yapılamayacağına ilişkin kuralın her iki taraf için de geçerli olduğu, periyodik bakımda hatalı ölçüm yaptığı tespit edilen sayacın değiştirilmesi nedeniyle tüketici lehine iade, dağıtıcı lehine de fark hesaplaması yapılamayacağı yolundaki kuralda, mevzuat gereği elektrik sayaçlarının periyodik muayenelerinin 10 yılda bir yaptırılmasının zorunlu olduğu, periyodik muayeneye alınan sayaçta kaçak elektrik tüketimi yapıldığına ilişkin bulguların raporlanması hâlinde kaçak elektrik kullanımına ilişkin hükümlerin uygulanmasında tereddüt bulunmadığı hususları dikkate alındığında hukuka aykırılık bulunmadığı;
Yönetmeliğin 43/6. maddesinde, düzenlenen kaçak elektrik tüketim faturasının en geç 3 iş günü içerisinde tüketiciye gönderileceği kuralına yer verildiği, kaçak elektrik faturalarının en geç 3 iş günü içerisinde tüketiciye gönderilmesine ilişkin düzenlemenin, hukuken öngörülebilir ve uygulanabilir olmadığı, sürenin başlangıç tarihinde netlik bulunmadığı ileri sürülmüşse de, maddede faturanın düzenlenmesinden itibaren 3 iş günü içerisinde gönderilmesinin kurala bağlandığının açık olduğu, ayrıca, faturanın ivedilikle gönderilmesinin ve tahsilatın yapılmasının dağıtım bölgesindeki kaçak oranlarının düşmesini sağlayacak olması hususu dikkate alındığında düzenlemede hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından; eksik incelemeye dayalı karar verildiği, hukuki güvenlik ve belirlilik ilkelerine aykırı olarak öngörülemeyen bir operasyon yüküne ve bunun olumsuz finansal etkilerine maruz bırakıldıkları, hem uzaktan kesme-bağlama maliyetlerine hem de personel, araç ve yakıt maliyetlerine katlanmalarına sebebiyet verildiği, elektrik dağıtım şirketleri ile tüketiciler arasındaki hukuku düzenleyen Tüketici Hizmetleri Yönetmeliği’nde tüketicinin kalıcı veri saklayıcısına ilişkin iletişim bilgilerini dağıtım şirketleriyle paylaşmalarına yönelik herhangi bir yükümlülük düzenlenmemesine karşın dağıtım şirketlerinin kalıcı veri saklayıcısına ilişkin bildirimle yükümlü kılınmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, elektrik dağıtım şirketlerinin kendilerinden kaynaklanan bir hata nedeniyle yapılan itirazı 5 iş günü içerisinde kolaylıkla sonuçlandırabileceğine ilişkin değerlendirmenin hatalı olduğu, 90 ve 180 günlük sürelere ilişkin değerlendirmenin Borçlar Kanunu’na aykırı ve hatalı olduğu ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, Danıştay Onüçüncü Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan;
“a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c)Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması” sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin Danıştay Onüçüncü Dairesinin temyize konu 22/12/2020 tarih ve E:2018/2794, K:2020/3771 sayılı kararının ONANMASINA,
3. 21/12/2022 tarihinde oybirliği ile kesin olarak karar verildi.