Danıştay Kararı İdari Dava Daireleri Kurulu 2021/1085 E. 2022/3875 K. 21.12.2022 T.

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2021/1085 E.  ,  2022/3875 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2021/1085
Karar No : 2022/3875

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : … A.Ş.
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Kurumu
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : Danıştay Onüçüncü Dairesinin 22/12/2020 tarih ve E:2018/3826, K:2020/3775 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: 30/05/2018 tarih ve 30436 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Elektrik Piyasası Tüketici Hizmetleri Yönetmeliği’nin 4. maddesinin 1. fıkrasının (y) bendinde yer alan “tüketimi düşük serbest tüketici” tanımı ve (kk) bendinde yer alan “tüketici” tanımının, 13. maddesinin, 16. maddesinin 1. fıkrasının (ç) bendinin, 18. maddesinin 2. fıkrasında yer alan “kr/kWh” ibaresinin, 19. maddesinin 3. fıkrasında yer alan “söz konusu ikili anlaşmasına ilişkin” ibaresinin, 20. maddesinin 1. fıkrasının, 29. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde yer alan “sonlandırılan perakende satış sözleşmesi kapsamında” ibaresinin ve 35. maddesinin iptaline karar verilmesi istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Onüçüncü Dairesinin 22/12/2020 tarih ve E:2018/3826, K:2020/3775 sayılı kararıyla;
30/05/2018 tarih ve 30436 sayılı Resmî Gazete’de serbest, serbest olmayan ve son kaynak tedariki kapsamındaki tüketicilere elektrik enerjisi ve/veya kapasite satışı ile buna ilişkin hizmetlerin sunulmasında tüketici, tedarikçiler ve/veya dağıtım şirketleri arasındaki iş ve işlemlere esas asgari standart, usul ve esasların belirlenmesi amacıyla tüketicilere hizmetlerin yeterli, kaliteli ve sürekli olarak sunulması için; (a) Tedarikçiler ile tüketimi düşük serbest tüketiciler arasında yapılacak ikili anlaşmada yer alacak asgari usul ve esaslara, (b) Görevli tedarik şirketleri ile serbest olmayan tüketiciler ya da son kaynak tedariki kapsamındaki tüketiciler arasında yapılacak perakende satış sözleşmesinde yer alacak asgari usul ve esaslara, (c) Dağıtım şirketleri ile tüketiciler ve tedarikçiler arasında; (1) Sayaç ve sayaca erişim, okunmasına ve kontrolüne, (2) Kaçak ve usulsüz elektrik enerjisi kullanımının tespiti ve bu kapsamda yapılacak iş ve işlemlere, (3) Elektriğin kesilmesi ve bağlanmasına, (ç) Tüketici şikâyetlerinin yapılması, bu şikâyetlerin değerlendirilmesi ve sonuçlandırılması ile tüketicilerin bilgilendirilmesine yönelik usul ve esaslara, (d) Tüketicilerin hak ve yükümlülüklerine ilişkin hükümleri kapsamak üzere Elektrik Piyasası Tüketici Hizmetleri Yönetmeliği’nin yayımlandığı;

Davacı tarafından dava dilekçesinin konu ve sonuç kısmında Yönetmeliğin 18. maddesinin 2. fıkrasında ve 19. maddesinin 2. fıkrasında yer alan “söz konusu ikili anlaşmasına ilişkin” ibarelerinin iptali istenmekte ise de, dilekçenin iptal sebeplerinin yer aldığı açıklamalar kısmında, davacının 18. maddeye ilişkin iptal gerekçelerinin maddede yer alan “kr/kWh” ibaresine yönelik olduğu; Yönetmeliğin 19. maddesinde ise “söz konusu ikili anlaşmasına ilişkin” ibaresinin maddenin 3. fıkrasında yer aldığı ve bu ibareye yönelik iptal gerekçelerinin sunulduğu görüldüğünden incelemenin Yönetmeliğin 18. maddesinin 2. fıkrasında yer verilen “kr/kWh” ibaresi ile 19. maddesinin 3. fıkrasında yer alan “söz konusu ikili anlaşmasına ilişkin” ibaresi yönünden yapıldığı;
Davalı idarenin usûle ilişkin diğer itirazının geçerli görülmediği;
4628 sayılı Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un 4. maddesi, 5. maddesinin 6. fıkrasının (c) bendi, 7. fıkrasının (a) bendi ve 9. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 1. maddesi, 3. maddesinin 1. fıkrasının (j) bendi, 4. maddesinin 2. fıkrası ve 10. maddesinin 1. fıkrasına yer verilerek;
Düzenleyici kurumların, ilgili bulundukları piyasada düzenleme ve denetleme görevi üstlenmekte olup, bu kuruluşların temel işlevinin, toplumsal ve ekonomik hayatın temel hak ve özgürlükler ile yakından ilişkili alanlarındaki kamusal ve özel kesim etkinliklerini, birtakım kurallar koyarak düzenlemek, konulan kurallara uyulup uyulmadığını izlemek ve denetlemek olduğu, elektrik piyasası ile ilgili olarak düzenlemeler yapma yetkisine sahip olan davalı Kurumun, 4628 sayılı Kanun ve 6446 sayılı Kanun ile kendisine tanınan bu yetkiyi dava konusu kuralları yürürlüğe koymak suretiyle kullandığı;
Elektriğin yeterli, kaliteli, sürekli, düşük maliyetli ve çevreyle uyumlu bir şekilde tüketicilerin kullanımına sunulması için, rekabet ortamında özel hukuk hükümlerine göre faaliyet gösteren, malî açıdan güçlü, istikrarlı ve şeffaf bir elektrik enerjisi piyasasının oluşturulmasında düzenleme ve denetleme yapmakla görevli Kurumun, piyasa aktörlerinin eylemlerini gözetleme ve bundan hareketle tedbir alma konusunda görevli olduğu;
Elektrik piyasasında serbest olmayan tüketicilerin, elektrik enerjisi ve/veya kapasite alımlarını davalı idare tarafından belirlenen tarifeler üzerinden sadece bölgesinde bulunduğu görevli tedarik şirketinden yapabilecekleri, görevli tedarik şirketlerinin de, serbest olmayan tüketicilere elektrik tedarik etmek zorunda olduğu, söz konusu tüketicilerin elektrik alabilmek için, bölgelerindeki görevli tedarik şirketi ile Kurul onayına tabi perakende satış sözleşmesi imzalamak zorunda olduğu;
Serbest tüketicilerin ise, istedikleri tedarik şirketi ile mali hükümleri ve içeriği karşılıklı belirlenebilecek ikili anlaşma imzalamak suretiyle elektrik enerjisi alabilecekleri, ikili anlaşmaların ise 6446 sayılı Kanun’da tanımı yapıldığı gibi Kurum onayına tabi olmayan anlaşmalar olduğu, ancak bu ikili anlaşmaların, tüketiciyle tek tek müzakere edilmek suretiyle karşılıklı olarak şartlarının kararlaştırılmadığı, aksine tedarikçi tarafından önceden tek taraflı olarak düzenlenip tüketicilere imzalattırıldığı ve bu anlaşma hükümlerine göre piyasanın işleyerek şekillendiği; Kuruma tüketici ve tedarikçiler tarafından yapılan şikâyet ve bilgi edinme başvuruları üzerine yapılan inceleme ve araştırmalarda ikili anlaşmaların tüketici aleyhine şekillenerek mağduriyete yol açtığından bahisle konuyla ilgili tedbirlerin alınması ihtiyacı doğduğu anlaşıldığından dava konusu Yönetmeliğin yürürlüğe konduğunun görüldüğü;
Yönetmeliğin; serbest, serbest olmayan ve son kaynak tedariki kapsamındaki tüketicilere elektrik enerjisi ve kapasite satışı ile buna ilişkin hizmetlerin sunulmasında tüketici, tedarikçiler ve dağıtım şirketleri arasındaki iş ve işlemlere esas asgarî standartlar ile usûl ve esasların belirlenmesine yönelik olup, elektrik piyasasında, tedarikçiler ile tüketimi düşük serbest tüketiciler arasında yapılacak ikili anlaşmada yer alacak asgari usul ve esaslarla, görevli tedarik şirketleri ile serbest olmayan tüketiciler ya da son kaynak tedariki kapsamındaki tüketiciler arasında yapılacak perakende satış sözleşmesinde yer alacak asgari usul ve esasları ve dağıtım şirketleri ile tüketiciler ve tedarikçiler arasında yapılacak bazı iş ve işlemlere ilişkin kuralları kapsadığı;
Yönetmeliğin 4. maddesinin 1. fıkrasının (y) bendinde, “Tüketimi düşük serbest tüketici”, “Yıllık elektrik enerjisi tüketimi 100.000 kWh’tan düşük olan serbest tüketici” şeklinde tanımlanarak, bunların tedarikçisi ile yapacağı ikili anlaşmaların bu Yönetmelik’te belirlenen usûl ve esaslara uygun olmasının öngörüldüğü, diğer serbest tüketicilerin ikili anlaşmalarının Yönetmelik kapsamına alınmasına zorunluluk getirilmediği, burada hedeflenenin, tedarikçilerin tüketimi düşük serbest tüketicilerle yapılan ikili anlaşmalarda Yönetmelik’le öngörülen kurallara riayet etmelerine zorunluluk getirerek bu tür tüketicilere hukuki güvenlik sağlamak ve tedarikçilerin anlaşma öncesi bazı yükümlülüklerini yerine getirmelerini sağlayarak tüketici aleyhine oluşabilecek ve piyasa düzenini bozacak aksamaların önüne geçilmesi olduğu; mesken, tarımsal sulama, küçük ticarethane ve sanayi grubu tüketicilerin tedarikçiler ile denk hukuki ve teknik bilgi gücüne sahip olması düşünülemeyeceğinden, tedarikçiler tarafından standart veya genel işlem koşulu içerecek şekilde düzenlenen ikili anlaşmalarda öngörülen haksız şart ve tüketici aleyhine uygulanan muğlak ifadeler nedeniyle oluşan tüketici mağduriyetinin önüne geçmek düşüncesiyle, tüketimi düşük serbest tüketici ile yapılacak ikili anlaşmaların asgari standardının belirlenmesindeki asıl amacın; ikili anlaşmaların kurulması öncesinde tüketiciyi bilgilendirme yükümlülüğünün gereği gibi yerine getirilmemesi, belirli süreli ikili anlaşmaların süresi sonunda sona ermesinin ikili anlaşma hükümleri ile zorlaştırılması ve engellenmesi, tüketicinin bilgisi ve iradesi dışında anlaşma hükümlerinde değişiklik yapılması, fesih hâllerinde tüketiciden yüksek tutarlarda ceza koşulu istenilmesi ve bütün bunların sonucunda perakende elektrik piyasasının etkin ve verimli şekilde işleyişine zarar verilmesi, diğer tedarikçiler aleyhine piyasayı kapama ve haksız rekabete sebep olma gibi birtakım olumsuzlukları önlemek olduğu anlaşıldığından, Yönetmeliğin bu maddesinde hukuka aykırılık görülmediği;
Yönetmeliğin 4. maddesinin 1. fıkrasının (kk) bendinde ise “Tüketici”nin, “Elektriği kendi kullanımı için alan kişi” şeklinde tanımlandığı, söz konusu tanımın 6446 sayılı Kanun’da tanımlanan “tüketici” kavramı ile aynı olduğu, bu tanıma göre, elektrik piyasasında tüketici kavramının, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’a göre daha geniş anlama sahip olduğu, bu nedenle, Yönetmelik’te yer verilen tüketici tanımında hukuka aykırılık bulunmadığı;
Yönetmeliğin “Cayma hakkı” başlıklı 13. maddesinde, “Tüketimi düşük serbest tüketici, ikili anlaşmanın kurulduğu ya da yenilendiği tarihten itibaren 14 gün içerisinde herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve cayma bedeli ödemeksizin telefonla, e-postayla veya yazılı olarak bildirim yapmak suretiyle anlaşmadan cayma hakkına sahiptir.” kuralına yer verildiği;
Bahse konu düzenleme ile ikili anlaşmanın kurulmasından ya da yenilenmesinden itibaren ceza koşulu ödemeksizin kullanılan cayma hakkının 14 gün ile sınırlandırıldığı ve bildirim yükümlülüğünün yazılı yapılabileceği gibi, telefon veya e-postayla da yapılabileceği belirtilerek kolaylık sağlandığı; tedarikçi tarafından tüketiciye fiziken elektrik tesliminde bulunulmadan, yani tüketicinin tedarikçiden hiç elektrik almadan ikili anlaşmadan cayabileceği öngörüldüğünden tedarikçinin bir zarara uğramasının da söz konusu olmadığı gibi, tüketicinin haklarını olumsuz yönde etkileyen uygulamaların engellenmesi amaçlanarak, tüketicinin tedarikçi seçme hakkının ceza koşulu ödenmeksizin kullanılmasının önünün açıldığı, tüketimi düşük serbest tüketiciyi koruma amaçlı getirilen düzenlemede sözleşme serbestine ve hukuka aykırılık görülmediği;
Öte yandan, Yönetmelik maddesi ile tedarikçinin Kanunlardan doğan cayma hakkına dokunulmadığı gibi, mülga Ticaret Kanunu’ndaki kuralın aksine Türk Ticaret Kanunu’nun 18. maddesinde tacirler arasında bildirimlere ilişkin şekil kurallarının geçerlilik şartı olmadığı göz önüne alındığında, tacirlerin cayma hakkını tek taraflı ve telefonla kullanması imkânının getirilmesinin, sözleşmedeki taraf dengesini tüketimi düşük serbest tüketici tacir lehine bozduğunun söylenemeyeceği;
Yönetmeliğin 16. maddesinin 1/ç bendinde, “Tüketimi düşük serbest tüketicinin başka bir kullanım yerine taşınması ya da başka bir kullanım yerine taşınmaksızın kullanım yerini tahliye etmesi hali”nin haklı fesih sebepleri arasında sayıldığı, bu durumda tüketicinin cayma bedeli ödemesinin söz konusu olmadığı;
Davacı tarafından anılan düzenlemeye yönelik olarak, tüketicinin yerleşim yerini değiştirmesi ve fakat buna karşın tedarikçinin yeni yerleşim yerinde aynı hizmeti vermesinin fiilen mümkün olmaması durumunda tüketicinin sözleşmeyi haklı nedenle feshedebilmesi hakkaniyete ve hukuka uygun olmakla birlikte, düzenlemede yer aldığı üzere adres değişikliğinin başlı başına tüketiciye cayma bedeli ödemeksizin fesih hakkı tanınmasının ölçülülük ilkesine aykırı olduğu öne sürülmekte ise de, adresini değiştiren tüketicinin eski tedarikçiden hizmet almaya devam etmeye zorlanamayacağı, yeni yerleşim bölgesindeki imkân ve koşullar ile rekabet ortamını özgürce değerlendirebileceği dikkate alındığında, iptali istenen maddede piyasa koşullarına ve hukuka aykırılık görülmediği;
Yönetmeliğin 18. maddesinin 2. fıkrasında, “Tedarikçi ikili anlaşma kapsamında yapacağı elektrik enerjisi ve/veya kapasite satışı için tek ya da çok zamanlı dilimlerinde olmak üzere aktif enerji bedelini kr/kWh olarak fiyatlandırır. Fiyatlandırma yönteminde düzenlemeye tabi fiyatlarla mukayese edebilirlik esas alınır. ” kuralının yer aldığı;
Tüketicinin gerçekten ucuza elektrik enerjisi alıp almadığını öğrenebilmesi ve ikili anlaşma önerisinde bulunan tedarikçinin fiyatını kabul edip etmeyeceğine karar verebilmesinin ancak tedarikçinin kendisine önerdiği fiyatların karşılaştırılabilir olmasına bağlı olduğu, bunun da ancak aktif enerji bedelinin kr/kWh olarak fiyatlandırılmasıyla mümkün olduğu, aksi hâlde tüketicinin pahalıya elektrik alması hâlinde bundan haberi dahi olmayacağı, bu durumda, şeffaflık ilkesi uyarınca, tüketicinin aldığı hizmetin bedelini net olarak görmesini sağlayacak olması nedeniyle, anılan ibarede hukukî isabetsizlik bulunmadığı;
Yönetmeliğin 19. maddesinde “güvence bedeli” ile ilgili düzenlemelere yer verildiği, anılan maddenin 3. fıkrasında, “Güvence bedelinin iadesinde; kullanım yerinin son endeks okuma bilgileri tedarikçiye bildirildikten sonra, nakit tahsil edilen güvence bedeli asgari TÜFE oranı dikkate alınarak güncellenir. Güncelleme yapılmasını takiben, tüketimi düşük serbest tüketicinin söz konusu ikili anlaşmasına ilişkin tedarikçiye olan tüm borçlarının ödenmesinden sonra varsa güncellenmiş güvence bedelinin bakiyesi, anlaşmanın sona erme tarihinden itibaren en geç 5 iş günü içerisinde tüketicinin talep ettiği ödeme şekline göre iade edilir. İade için, borcun ödenmesi dışında, herhangi bir koşul ileri sürülemez ve belge istenemez. Zamanında iade edilmeyen güvence bedeli için bu Yönetmelikte belirtilen gecikme faizi uygulanır.” kuralı; güvence bedelinin iadesine ilişkin usul ve esasların düzenlendiği 29. maddesinin davacının iptalini istediği ibarenin yer aldığı 1. fıkrasının (b) bendinde ise, “Tespit edilen nakit güvence bedeli, güncelleme oranı kullanılarak güncellenir. Güncelleme yapılmasını takiben, tüketicinin sonlandırılan perakende satış sözleşmesi kapsamında görevli tedarik şirketine olan tüm borçların ödenmesinden sonra varsa güncellenmiş güvence bedelinin bakiyesi, sözleşmenin sona erme tarihinden itibaren en geç 5 iş günü içerisinde şirket veznesi, posta, elektronik fon transferi veya havale gibi tüketicinin talep ettiği ödeme şekline göre iade edilir. İade için, borcun ödenmesi dışında, herhangi bir koşul ileri sürülemez ve belge istenemez.” kuralının yer aldığı;
Söz konusu maddelerde, ödeme yükümlülüğünü yerine getirmeme riskine karşılık güvence bedelinin nakit ya da teminat mektubu olarak istenilebileceği, tüketicinin sona eren sözleşmesinden doğan borçlarının güvence bedelinden mahsup edileceği ve kalan güvence bedelinin tüketiciye iade edileceğinin düzenlendiği;

Güvence bedelinin, elektrik enerjisi tüketim bedelini ödememesi ihtimaline karşılık olarak borcuna mahsup etmek üzere alınan bir bedel olduğu dikkate alındığında, sona eren sözleşme kapsamında verilen güvence bedelinin sözleşmenin sona ermesini takiben en kısa sürede sözleşmeden doğan borçların mahsubundan sonra iade edilmesinin öngörülmesinin piyasa koşullarına uygun olduğu görüldüğünden düzenlemelerde hukuka aykırılık bulunmadığı;
Yönetmeliğin “Ceza koşulu/cayma bedeli” başlıklı
20. maddesinin 1. fıkrasında, “Belirli süreli ikili anlaşmada tedarikçi ya da tüketimi düşük serbest tüketici aleyhine ceza koşulu ancak haksız fesih işlemleri için kararlaştırılabilir. Haksız fesih, haklı bir sebebe dayanmaksızın yapılan fesihtir” düzenlemesine yer verildiği;
Yönetmeliğin 16. maddesinde, tedarikçi ve tüketimi düşük serbest tüketici bakımından haklı fesih nedenlerinin yer aldığı, yine aynı maddede sayılan fesih hâllerinin sınırlı sayıda olmadığının ifade edildiği; 16. madde hükmünde sayılan hâllerde yani haklı fesih hâllerinde tüketicinin cayma bedeli ödemesinin söz konusu olmadığı, Yönetmelik’te haksız fesih hâllerinin neler olduğuna ilişkin bir düzenlemeye ise yer verilmediği, iptali istenen madde uyarınca haksız feshin, haklı bir sebebe dayanmaksızın yapılan fesih olarak nitelendirildiği; bu durumda, ceza koşulunun ancak haksız fesih işlemleri için kararlaştırılabileceğine ilişkin düzenlemenin hukukun genel prensiplerine uygun olduğu, her ne kadar davacı, ceza koşulunun miktarının ve hangi durumlarda tahsil edilebileceğinin yönetmelikle sınırlandırılmasının sözleşme hürriyetine aykırı olduğu iddiasında bulunmakta ise de, idarenin bu konudaki piyasayı düzenleme yetkisinin ölçülülük ilkesi çerçevesinde kullanıldığı, zaten haklı fesih hâllerinde cezai şart uygulanmasının mevzuat uyarınca hiçbir şekilde mümkün olmaması da dikkate alındığında madde hükmünde üst hukuk normlarına ve hukuka aykırılık görülmediği;
Yönetmeliğin 35. maddesinde, perakende satış sözleşmesi kapsamında zamanında ödenmeyen borçlarla ilgili düzenlemelere yer verildiği; buna göre, tüketici elektrik enerjisi tüketimine ilişkin ödemeleri faturada belirtilen son ödeme tarihine kadar yapmazsa görevli tedarik şirketinin tüketiciye ikinci bildirimde bulunacağı, bu bildirimde hem tüketiciye borcunu ödemesi için en az 5 iş günü ödeme süresi tanınacağı, hem de bu süre içinde borcunu ödemezse elektriğin kesileceğinin bildirileceği, tüketici bu süre içinde de borcunu ödemezse görevli tedarik şirketinin bölgedeki dağıtım şirketine tüketicinin elektriğini kesmesini bildirmesinin ardından, bildirim tarihinden itibaren en geç 5 iş günü içinde tüketicinin elektriğinin dağıtım şirketince kesileceği, bundan önceki mülga Yönetmelik’te de bu hususa ilişkin olarak buraya kadar aynı hükümlere yer verildiği ve yazılı bildirimin yanı sıra tüketiciye ayrıca e-posta, kısa mesaj gibi diğer haberleşme kanallarıyla bildirimde bulunulması görevli tedarik şirketinin takdirine bırakılmış iken, dava konu Yönetmelik ile mülga Yönetmelik’ten farklı olarak ikinci bildirimin hem yazılı hem de kalıcı veri saklayıcılarından (e-posta, kısa mesaj) en az birisi ile gönderilmesi koşulunun getirildiği;
Elektriğin kesilmesinin perakende satış sözleşmesine taraf olan tüketicinin hem günlük hem de ticari hayatını büyük ölçüde etkileyeceği dikkate alındığında, elektriğin kesilmesinden önceki ikinci bildirimden tüketicinin zamanında haberdar edilmesinin önem arz ettiği, dolayısıyla, tüketici şikayetleri de göz önünde bulundurulduğunda yazılı bildirimle birlikte e-posta, kısa mesaj yoluyla da bildirim yapılmasında kamu yararı bulunduğunun açık olduğu;
Tüketicinin GSM numarasının ya da e-posta adresinin görevli tedarik şirketine beyan edilmemesi, perakende satış sözleşmesinin kurulmasına engel oluşturmadığından, görevli tedarik şirketinin bildirimine rağmen, bildirimlerin yapılacağı GSM numarasının ya da e-posta adresinin bulunmadığını beyan eden tüketicilerin ödenmeyen borcu nedeniyle elektriğinin kesilmesine Yönetmelik kapsamında bir engel bulunmadığı, bu nedenle, davacının iddia ettiği gibi görevli tedarik şirketinin fatura borçlarını ödemeyen tüketicilere sonsuza kadar perakende satış hizmeti sunmakla yükümlü tutulması gibi bir durumun söz konusu olmadığı;
Tüketicinin borcunu son ödeme tarihinde ödememesi hâlinde, dava konusu Yönetmeliğin 35. maddesin altıncı fıkrası uyarınca görevli tedarik şirketi tarafından tüketicinin geçmiş borçlarına gecikme zammı uygulandığı, ikinci bildirimden sonra tüketicinin elektriğinin kesildiği ve tüketici 30 gün içinde birikmiş borçlarını gecikme zamlarıyla birlikte ödemezse ya da tedarikçi tarafından belirlenen takvim dâhilinde ödemeyi taahhüt etmezse, tedarikçinin Yönetmeliğe uygun şekilde tüketiciyi bilgilendirmek suretiyle borcunu, tüketicinin elektrik enerjisi tüketim bedelini ödememesi ihtimaline karşı alınan güvence bedelinden mahsup edeceği; güvence bedeli borcu karşılarsa tedarik şirketinin gecikme zamları da dâhil zaten alacağını tahsil etmiş olacağı, güvence bedeli alacağı karşılamaya yetmezse tüketicinin tedarik şirketinin bildiriminden itibaren 15 gün içinde kalan borcu ödemesi gerektiği, kalan borcun bu süre içinde ödenmemesi hâlinde tedarik şirketinin satış sözleşmesini feshedebileceği, hem güvence bedelinin borcu karşıladığı hem de karşılamadığı durumda elektriğin bağlanması için tüketicinin tüm borcu ödemiş olmasının yeterli olmadığı, aynı zamanda mahsup edilen güvence bedelini tedarik şirketine ödemesi gerektiği, söz konusu güvence bedelini ödemediği sürece tüketicinin elektriği kesik kalacağından tüketicinin yeni borç yaratma riski bulunmayacağı;
Bu itibarla, dava konusu Yönetmelik düzenlemelerinde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından; 6446 sayılı Kanun’da tüketimi düşük serbest tüketici şeklinde bir tanımlama bulunmamakta iken Yönetmelik ile böyle bir kavramın getirildiği, Yönetmelik maddesi ile Türk Ticaret Kanunu’na aykırı olarak tacirlere tüketici haklarının bahşedildiği, Yönetmeliğin 13. maddesi ile düzenlenen cayma hakkının Kanun’a ve tarafların arasındaki hak dengesine aykırı olduğu, telefon ile tacirlere cayma hakkı verilmesinin Türk Ticaret Kanunu’nun tacirler arasındaki bildirimler maddesine aykırı olduğu, Yönetmeliğin 16. maddesinin (ç) bendi ile tüketicinin taşınmasının başlı başına bir fesih sebebi olarak düzenlendiği, adres değişikliğinin fesih sebebi olmasının ölçülülük ilkesine aykırı olduğu, Yönetmeliğin 18/2. maddesinin tedarikçi açısından öngörülemezlik oluşturduğu, tüketim bedeli ödenmemesi sebebiyle sözleşme fesihlerinde cayma bedelinin alınamayacağı düzenlemesinin tedarikçilere büyük zararlar vereceği, düzenlemenin dürüstlük kuralına aykırı olduğu, güvence bedelinin yalnızca sona eren sözleşmeden doğan borçlar için mahsup edilebileceği düzenlemesinin Türk Borçlar Kanunu’nun takas kuralına aykırı olduğu, Yönetmeliğin 35. maddesinde getirilen düzenleme ile 6446 sayılı Kanun’da yer verilmeyen bir yetkinin kullanıldığı, madde ile tedarik şirketlerinin hak arama hürriyetlerinin Yönetmelik maddesi ile kısıtlandığı, bugüne kadar yapılmış sözleşmelere müdahale edildiği, alacakların tahsili açısından aynı durumda olan diğer şirketler ile tedarik şirketleri arasında uygulama açısından eşitsizlik yaratıldığı, sözleşme ilişkilerine müdahale ancak Kanun ile yapılabilecek iken Yönetmelik ile müdahale edildiği, mesaj göndermeye müsait telefon numarası ya da e-posta adresi olmayan tüketicilere sonsuza kadar perakende satış hizmetinin sunulması zorunluluğunun doğduğu ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan;
“a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c)Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması” sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin Danıştay Onüçüncü Dairesinin temyize konu 22/12/2020 tarih ve E:2018/3826, K:2020/3775 sayılı kararının ONANMASINA,
3. 21/12/2022 tarihinde, dava konusu Yönetmeliğin 16. maddesinin 1. fıkrasının (ç) bendi yönünden oyçokluğu, diğer kısımları yönünden oybirliği ile kesin olarak karar verildi.

KARŞI OY
X- Dava konusu Yönetmeliğin 16. maddesinin 1. fıkrasında, ikili anlaşmanın tüketici tarafından cayma bedeli ödemeksizin haklı nedenle feshedilebileceği haller sayılmış olup, (ç) bendinde, “Tüketimi düşük serbest tüketicinin başka bir kullanım yerine taşınması ya da başka bir kullanım yerine taşınmaksızın kullanım yerini tahliye etmesi hali” haklı fesih sebepleri arasında sayılarak, bu durumda tüketimi düşük serbest tüketiciye cayma bedeli ödemeksizin sözleşmeyi feshetme hakkı verilmiştir.
Tüketicinin yerleşim yerini değiştirmesi ve fakat buna karşın tedarikçinin yeni yerleşim yerinde aynı hizmeti vermesinin fiilen mümkün olmaması durumunda tüketicinin sözleşmeyi haklı nedenle feshedebilmesi hakkaniyete ve hukuka uygun olmakla birlikte, düzenlemede yer aldığı üzere adres değişikliğinin başlı başına tüketiciye cayma bedeli ödemeksizin fesih hakkı tanınması, taraflar arasındaki hak ve menfaat dengesini bozucu nitelikte olup, ölçülülük ilkesine de aykırıdır.
Açıklanan nedenle, temyiz isteminin kısmen kabulü ile, temyize konu Daire kararının, dava konusu Yönetmeliğin 16. maddesinin 1. fıkrasının (ç) bendi yönünden bozulması gerektiği oyuyla, kararın bu kısmına katılmıyorum.