Danıştay Kararı İdari Dava Daireleri Kurulu 2020/936 E. 2020/1897 K. 21.10.2020 T.

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2020/936 E.  ,  2020/1897 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2020/936
Karar No : 2020/1897

TEMYİZ EDENLER: 1-(DAVACI) : … Baro Başkanlığı
VEKİLİ : Av. …
2- (DAVALI) : … Bakanlığı
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : Danıştay Onuncu Dairesinin 18/04/2019 tarih ve E:2014/3274, K:2019/3126 sayılı kararının davacı tarafından esastan, davalı idare tarafından ise yargılama gideri ve vekalet ücretine ilişkin kısımlarının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: 14/05/2014 tarih ve 29000 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Lisanslı Yediemin Depoları Yönetmeliği”nin 5. maddesinin iptali istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Onuncu Dairesinin 18/04/2019 tarih ve E:2014/3274, K:2019/3126 sayılı kararıyla;
Dava konusu 14/05/2014 tarih ve 29000 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Lisanslı Yediemin Depoları Yönetmeliği’nin; 23/08/2016 tarih ve 29810 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Lisanslı Yediemin Depoları Yönetmeliği’nin 43. maddesi ile yürürlükten kaldırıldığı, bu itibarla davanın konusuz kaldığı gerekçesiyle dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI :
Davacı tarafından; dava konusu düzenlemenin 23/06/2016 tarih ve 29810 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Lisanslı Yediemin Depoları Yönetmeliği’nin 19. maddesi ile yeniden hükme bağlandığı, görülen davanın konusunun yürürlüğe konulan yeni düzenleme olarak değiştirilmesi yönünde ıslah talebinde bulundukları, bahse konu talep dikkate alınmaksızın temyizen incelenen kararın tesis edildiği, bu haliyle davanın konusuz kalmadığı belirtilerek, Daire kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
Davalı idare tarafından, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin idarece ödenmesine hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğu belirtilerek, Daire kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMALARI :
Davacı tarafından, savunma verilmemiştir.
Davalı idare tarafından, savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’NIN DÜŞÜNCESİ : Temyiz istemlerinin reddi ile Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan;
“a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c)Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması” sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen kararın karar verilmesine yer olmadığına ve yargılama giderlerine ilişkin kısmı usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bu kısımlarının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Tarafların temyiz istemlerinin reddine,
2.Dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine ilişkin Danıştay Onuncu Dairesinin temyize konu 18/04/2019 tarih ve E:2014/3274, K:2019/3126 sayılı kararının ONANMASINA,
3. Kesin olarak, 21/10/2020 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY

X- 14/05/2014 tarih ve 29000 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Lisanslı Yediemin Depoları Yönetmeliği”nin 5. maddesinin iptali istenmiş, anılan Yönetmelik, 23/08/2016 tarih ve 29810 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Lisanslı Yediemin Depoları Yönetmeliği’nin 43. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır.
Düzenleyici işlem niteliğindeki Yönetmelik kuralları davacı tarafça menfaatleri ihlal edildiği ön iddiasıyla dava konusu yapılmış ve hukuka aykırı olduğu da belirtilerek iptali istenilmiş olup, Danıştay Dairesinde bu Yönetmelik yargılamaya tabi tutulup incelenmekte iken, davalı idarece “Yeni Yönetmelik / Yönetmelik Değişikliği” çıkarılmak suretiyle mevcut dava konusu Yönetmelik kuralları yürürlükten kaldırılmıştır.
Eski yönetmelik yargısal incelenme aşamasında iken davalı idarenin yeni yönetmelik çıkarma konusunda yetkisi bulunduğu tartışmasız olmakla birlikte, bu durum, idari yargı yerinin yargısal incelemesinde bulunan yönetmelik kuralları hakkında, hukuka uygun olup olmadıkları yönünden bir değerlendirme yapılıp sonuca varılmasına hukuken engel teşkil etmemektedir.
Zira, davacı taraf, hukuka aykırılığı iddiası ile dava konusu Yönetmelik kuralları hakkında yargısal inceleme yapılmasını idari yargı yerinden talep etmektedir.
Kaldı ki, yeni yapılan düzenlemelerde de, davacının hukuka aykırı olduğunu iddia ettiği hususlar varlığını sürdürmektedir.
Hukuka uygunluk denetimi yapılmadan verilecek karar, idarenin bu şekilde yeni yönetmelik kuralları oluşturarak yargı denetimine tabi tutulmasından muaf kılınması sonucunu doğuracaktır.
Ayrıca ilgililer, içeriği aynı olmakla birlikte şeklen değiştirilmiş olan yeni kuralların iptali istemiyle menfaatlerinin ihlali iddialarının devam ettiği göz önünde bulundurulduğunda yeniden dava açmak durumunda kalacak ve mahkemeye erişim haklarını da gereği gibi kullanamamış olacaklardır.
Bu nedenle, idari yargı yerinin yargısal incelemeyi tamamlayıp dava konusu Yönetmelik kurallarının hukuka uygunluğunu veya hukuka aykırılığını tespit edip görüş ve gerekçesini açıklaması gerekmektedir.
Aksi takdirde, idari yargı yerinin etkililiği ve işlevselliği ortadan kalkmış olacak, yargısal denetime tabi tutulmayan Yönetmelik kuralları hukuk aleminde sonuç doğurmaya ve üretmeye devam edecektir.
Bu durumda; idari yargılama usulü gereklerinden olan, idarece iptal edilen veya yürürlükten kaldırılan işlem hakkında idari yargı yerince iptal kararı verilemeyeceği öngörüsü dikkate alınarak iptal kararı verilemez ise de, yönetmelik kurallarının hukuka uygun olup olmadıklarının tespit edilmesine bir engel bulunmadığından, idari yargı yerinin işlevselliği ve aynı zamanda davacı tarafın hukuka aykırılık iddiasının karşılanması bakımından hukukilik denetimi yapılması bir zorunluluk olarak değerlendirilmektedir.
Öte yandan, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 31. maddesinin yargılama giderleri konusunda yollamada bulunduğu 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu yerine yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda vekâlet ücretine, yargılama giderleri arasında yer verilmiş ve yargılama giderlerinin davada haksız bulunan tarafa yükletileceği belirtilmiş olup, 6100 sayılı Kanun’un 331. maddesinde ayrıca, “Esastan sonuçlanmayan davalarda yargılama gideri” başlığı altında, davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hallerde; hâkimin, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ve hükmedeceği kurala bağlanmıştır.
Bu yasal düzenleme karşısında; dava devam etmekte iken feragat ve kabul dışındaki sebeplerle davanın konusuz kalması nedeniyle, yargı mercilerince “konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığı” kararı verilmesi durumunda, tarafların haklılık haksızlık değerlendirilmesi yapılamadığından bahisle, yargılama giderlerinin tarafların üzerinde bırakılması ve avukatlık ücretine hükmedilmemesi yoluna gidilmeksizin, davanın açıldığı tarihte hangi tarafın haksız olduğu saptanarak, o taraf aleyhine yargılama giderleri ve avukatlık ücretine hükmedilmesi gerekmektedir.
Bütün bunlar dikkate alınarak, dava konusu 14/05/2014 tarih ve 29000 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Lisanslı Yediemin Depoları Yönetmeliği”nin 5. maddesinin hukuka aykırılığı veya uygunluğu konusunda tespit yapılıp bu konuda gerekçe yazıldıktan sonra, yeni Yönetmelik düzenlemeleri ile dava konusu Yönetmelik kuralları yürürlükten kaldırıldığı için karar verilmesine yer olmadığına dair kararın yerinde olduğunun açıklanması ve yargılama giderlerinin dağılımının, yapılan tespite göre değerlendirilerek temyiz taleplerinin karara bağlanması gerektiği oyu ile karara katılmıyoruz.

KARŞI OY

XX- 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinin 1/a. fıkrasında; iptal davaları, idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan davalar olarak tanımlanmıştır.
İptal davasının gerek anılan maddede, gerekse içtihat ve doktrinde belirlenen hukuki nitelikleri göz önüne alındığında; idare hukuku alanında tek taraflı irade açıklamasıyla kesin ve yürütülmesi zorunlu nitelikte tesis edilen idari işlemlerin, ancak bu idari işlemle meşru, kişisel ve güncel bir menfaat ilgisi kurabilenler tarafından iptal davasına konu edileceğinin kabulü zorunlu bulunmaktadır.
İptal davasının amacı, hukuka aykırı idari işlemin uygulamadan kaldırılması, geçersiz kılınması ve işlemin hukuksal gerçerliliğine son verilmesidir. Burada sağlanmak istenen, hukuk düzeninde hukuka aykırı işlemlerin bulunmamasını sağlayarak, hukuk devletinin korunmasıdır. İdare Hukuku ilkelerine göre, iptal kararları, iptali istenilen işlemi, tesis edildiği tarih itibarıyla ortadan kaldırarak, işlemin tesisinden önceki hukuki durumun geri gelmesini sağlar.
Bir idari işlemin hukuki irdelemesi yapıldığında, tespit edilen duruma göre dava konusu işlemin iptali ya da davanın reddi yolunda hüküm kurulması gerekmektedir. Hukuka uygunluk denetimi yapılan işlem yönünden “karar verilmesine yer olmadığına” hükmedilmesi, usulde yeri olmayan bir uygulama olup, işin esasının incelenmesinin sonucu olarak esas hakkında bir hüküm kurulması zorunlu bulunmaktadır.
Bir Yönetmelik kuralına dava açıldıktan sonra, idarenin yeni Yönetmelik çıkarma konusunda yetkisi bulunduğu açık olmakla birlikte, bu durum, idari yargı yerinin yargısal incelemesinde bulunan Yönetmelik kuralı hakkında, hukuka uygun olup olmadığı yönünden bir değerlendirme yapılıp sonuca varılmasına hukuken engel değildir. Aksi halde, idare bu şekilde yeni Yönetmelik yürürlüğe koyarak, mevcut Yönetmeliğin yargı denetimine tabi tutulmasından muaf kılınmasına neden olacaktır. Ayrıca, davacılar şeklen değiştirilen her düzenlemeye karşı dava açmak zorunda bırakılarak, hak arama özgürlüğünün kullanılması da zorlaştırılacaktır.
Bu durumda, dava açıldıktan sonra yürürlüğe konulan yeni Yönetmelikte de aynı düzenleme yer aldığı için varlığını sürdürerek, sonuç doğurmaya devam eden ve davacı tarafından hukuka aykırı olduğu ileri sürülen düzenlemelerin hukuki irdelemesi yapılarak Dairece işin esası hakkında, “ret” ya da “iptal” hükmü kurulması gerekirken, karar verilmesine yer olmadığına hükmedilmesinde hukuki isabet bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabul edilerek, Daire kararının karar verilmesine yer olmadığına ilişkin kısmının bozulması gerektiği oyuyla, karara katılmıyorum.