Danıştay Kararı İdari Dava Daireleri Kurulu 2020/912 E. 2020/1901 K. 21.10.2020 T.

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2020/912 E.  ,  2020/1901 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2020/912
Karar No : 2020/1901

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Bakanlığı – ANKARA
VEKİLİ : I. Hukuk Müşaviri Yrd. V. …

KARŞI TARAF (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Geçici köy korucusu olarak görev yapmakta iken, 13/10/1997 tarihinde pusu görevinin icrası sırasında yıldırım düşmesi neticesinde yaralanan davacının 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun uyarınca tarafına tazminat ödenmesi istemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin İçişleri Bakanlığı Nakdi Tazminat Komisyonunun … tarih ve … sayılı işleminin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla;
Davacının 13/10/1997 tarihinde, geçici köy korucusu olarak Şırnak ili, Beytüşşebap ilçesi, … tepesi mevkiinde pusu görevini icra ederken yıldırım düşmesi sonucunda kafasının solundan, sol dirseğinden, sol baldırından ve sağ ayağının baş parmağından yaralandığı, olaydan sonra davacı tarafından birkaç defa idarelere başvuru yapılarak yaralanması sebebiyle nakdi tazminat ödenmesinin istenildiği,
31/03/2016 tarihli ara kararla davacıdaki işitme kaybının terörle mücadele görevi icra ederken geçirdiği kazadan kaynaklanıp kaynaklanmadığı, sakatlık oranının tespiti ile 2330 sayılı Kanun kapsamında aranan şartları taşıyıp taşımadığının belirlenmesi için Gülhane Askeri Tıp Akademisinden rapor hazırlanmasının istenildiği,
Bunun üzerine hazırlanan … tarih ve … sayılı sağlık raporunda “KBB yönünden işitme kaybına bağlı engel oranı %14’tür. Hastadaki işitme kaybı yaşa bağlı gelişebileceği gibi çevresel etkenlere bağlı da ortaya çıkabilir. Mevcut işitme kaybı direkt olarak terörle mücadele esnasında maruz kaldığı yıldırım düşmesi olayına bağlanamaz. Ortopedik açıdan geçici köy koruculuğuna devam eder. Mevcut rahatsızlığını yıldırım düşmesi sonrası gelişip gelişmediğini tespit etmek tıbben mümkün değildir.” ifadelerine yer verildiği,
Olayda, her ne kadar mevcut rahatsızlığının yıldırım düşmesi sonrası gelişip gelişmediğini tespit etmek tıbben mümkün değilse de davacının 13/10/1997 tarihinde görevi sırasında yaralandığının açık olduğu, dava dosyası içerisinde bulunan 14/10/1997 ve 23/11/1997 tarihli raporlar ile baş dönmesi, unutkanlık, dengesizlik şikayetlerinin devam ettiği ifade edilerek 30’ar günlük istirahatinin uygun görüldüğü,
Bu nedenlerle, işitme kaybı söz konusu olaya bağlı olmasa dahi, iç güvenlik ve asayişin korunması sırasında görevli iken yaralanan ve sağlık raporları ile işten güçten kaldığı anlaşılan davacıya nakdi tazminat ödenmesi gerekirken aksi yönde tesis edilen işlemin hukuka uygun bulunmadığı gerekçesiyle işlemin iptaline karar verilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Onbeşinci Dairesinin 15/11/2018 tarih ve E:2018/3595, K:2018/7557 sayılı kararıyla;
2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun ve bu Kanuna dayanılarak çıkarılan Yönetmelikte, ilgililerin nakdi tazminattan yararlandırılmaları için bir başvuru şartı veya başvuru süresi öngörülmediğinden, Borçlar Kanunu’nda belirlenen on yıllık genel zamanaşımı süresinde yapılacak başvurular üzerine tesis edilecek işlemlerin tebliğini izleyen günden itibaren 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda düzenlenen idari dava açma süresi içinde dava açılması gerektiği,
Şırnak ili, Beytüşşebap ilçesinde geçici köy korucusu olarak görev yapmakta iken 13/10/1997 tarihinde pusu görevi sırasında yıldırım düşmesi sonucu kafasından, sol kolu ve sol bacağından yaralanarak işitme kaybı yaşayan davacı tarafından; daha önce farklı taleplerle çeşitli yerlere başvurular yapılmış olmakla birlikte herhangi bir dava açılmadığı, en son 03/12/2009 tarihinde nakdi tazminat ödenmesi talebiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin İçişleri Bakanlığı Nakdi Tazminat Komisyonunun … tarih ve … sayılı işleminin iptali istemiyle dava açıldığı,
Bu durumda, davacı tarafından 13/10/1997 tarihinde meydana gelen olay nedeniyle nakdi tazminat ödenmesi istemiyle on yıllık genel zamanaşımı süresi içinde idareye başvurularak dava açılması gerekirken, bu süre geçirildikten sonra yapılan başvurunun reddi yolundaki dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığından, davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerekirken işin esası hakkında verilen Mahkeme kararında hukuki isabet görülmediği sonucuna varılarak … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi ısrar kararının özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; dava konusu işlemin iptali yolundaki ilk kararda ısrar edilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idare tarafından, temyize konu ısrar kararının usul ve yasaya aykırı olduğu ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davacı tarafından, savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’NIN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile … İdare Mahkemesi ısrar kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Davacı, geçici köy korucusu olarak görev yapmakta iken, 13/10/1997 tarihinde pusu görevi icrası esnasında yıldırım düşmesi nedeniyle kafasının solundan, sol dirseğinden, sol baldırından ve sağ ayağının baş parmağından yaralanmıştır. 14/10/1997 tarihinde düzenlenen tek hekimli raporda, yıldırım çarpması neticesinde davacının sol parietal bölge, sol olecranon üzeri ve sağ ayak baş parmağında yanıklar bulunduğu tespit edilmiş ve 30 gün süreyle yatak istirahatinin uygun olduğu belirtilmiştir. 23/11/1997 tarihli raporda da, davacının baş dönmesi, unutkanlık ve dengesizlik şikayetlerinin devam etmesi nedeniyle tekrar 30 gün süreyle istirahatinin uygun olduğu ifade edilmiştir.
Davacı, 22/02/2000 tarihinde Jandarma Genel Komutanlığına görev esnasında yaralanan geçici köy korucularına verilen yardımlardan yararlanma istemli bir başvuruda bulunmuştur. 01/06/2001 tarihinde de, olaydan kaynaklı mağduriyeti gözetilerek tarafına aylık bağlanması istemiyle Emekli Sandığı Genel Müdürlüğüne başvurmuştur. Nihayetinde, Emekli Sandığı Genel Müdürlüğüne yaptığı 02/12/2009 tarihli başvuruda ise, olay nedeniyle tarafına nakdi tazminat ödenmesini talep etmiştir. Bahse konu talep, İçişleri Bakanlığı Nakdi Tazminat Komisyonunun … tarih ve … sayılı kararıyla reddedilmiştir.
Bunun üzerine temyizen incelenen dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT :
2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun’un; “Amaç” başlıklı 1. maddesinde; “Bu kanunun amacı; barışta güven ve asayişi korumak, kaçakçılığı men, takip ve tahkikle, trafik ve yol güvenliğini veya tutuklu ve hükümlülerin sevk ve nakillerini sağlamakla görevli olanların bu görevlerinden dolayı ya da görevleri sona ermiş olsa bile yaptıkları hizmet nedeniyle derhal veya bu yüzden maruz kaldıkları yaralanma veya hastalık sonucu ölmeleri veya sakat kalmaları halinde ödenecek nakdi tazminat ile birlikte bağlanacak aylığın ve bu yüzden yaralanmaları halinde ödenecek nakdi tazminatın esas ve yöntemlerinin düzenlenmesidir.”, 2. maddesinde; “Bu Kanun, (a) iç güvenlik ve asayişin korunması veya kaçakçılığın men, takip ve tahkiki veya trafik ve yol güvenliğini sağlamak konularında görevlendirilen Jandarma Genel Komutanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Sahil Güvenlik Komutanlığı personelini, … (f) iç güvenlik ve asayişin korunmasında veya kaçakçılığın men, takip ve tahkiki ile ilgili olarak güvenlik kuvvetlerine kendiliklerinden yardımcı olmuş ve faydalı oldukları yetkililerce tevsik edilmiş şahısları kapsar.”, 5. maddesinde; “Bu Kanunun 2 nci maddesinde sayılanlardan görevleri veya yardımları sona erenlerin bilahare kendilerinin veya eş, füru, ana, baba ve kardeşlerin yaralanmaları, engelli hâle gelmeleri veya ölmeleri halinde bu durumlarının evvelce ifa ettikleri görev veya yardımdan meydana geldiği tevsik edilenlere 3 ve 4 üncü madde hükümleri uygulanır.” 10. maddesinde ise, “Bu Kanuna göre verilecek nakdi tazminatların ödenme şekli ile 3 ncü maddenin (b) bendi uyarınca ödenecek tazminatların tutarları ve bu kanunla ilgili diğer hususlar kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 3 ay içinde Bakanlar Kurulunca hazırlanacak bir yönetmelikle düzenlenir.” hükümlerine yer verilmiştir.
2330 sayılı Kanun’un verdiği yetkiye dayanılarak hazırlanan Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Yönetmeliğin; 2. maddesinde, “Bu Yönetmelik; … f) İç güvenlik ve asayişin korunmasında veya kaçakçılığın men, takip ve tahkiki ile ilgili olarak güvenlik kuvvetlerine kendiliklerinden yardımcı olmuş ve faydalı oldukları yetkililerce tevsik edilmiş şahısların,…bu görev ve yardımlarından dolayı veya görev ve yardımları sona ermiş olsa bile yaptıkları bu görev ve yardımları nedeniyle ya da devlet güçlerini sindirme amacına yönelik saldırı sonucu, derhal veya bu yüzden maruz kaldıkları yaralanma ve hastalık sonucu ölmeleri halinde 2330 sayılı Kanunda belirtilen hak sahiplerine verilecek nakdi tazminat ile dul ve yetimlerine bağlanacak aylıkların, engelli hale gelmeleri halinde kendilerine verilecek nakdi tazminat ile bağlanacak aylığın, yaralanmaları halinde ise kendilerine verilecek nakdi tazminatın ve yapılacak öğretim ve sağlık yardımının esaslarını kapsar.”, 10. maddesinde ise; “2 nci maddede sayılanlardan, görevleri ve yardımları sona erenlerin bilahare kendilerinin veya eş, füru, ana, baba ve kardeşlerinin yaralanmaları, engelli hale gelmeleri, ölümleri halinde, bu hallerin evvelce ifa ettikleri hizmetten dolayı meydana geldiğinin mahkeme ilamı ile sübuta ermesi veya olay failinin saptanamamış yahut kaçak olması gibi sebeplerle mahkeme ilamı alınamayan hallerde, maruz kaldıkları halin evvelce ifa ettikleri hizmetler nedeniyle meydana geldiğine dair savcılıklardan alınacak belgelere veya hizmet yaptıkları kurumdan alınan, olayın bu şahsın hizmeti ile ilişkisini gösteren yazılı belgelere dayanılarak saptanması halinde; ilgili kurumca tazminat ödenmesi, bağlı olduğu sosyal güvenlik kurumunca da aylık bağlanması işlemleri yerine getirilir.” düzenlemeleri bulunmaktadır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
2330 sayılı Kanun’da ve yukarıda anılan Yönetmelik’te, ilgililerin nakdi tazminattan yararlandırılmaları için bir başvuru şartı veya başvuru süresi öngörülmediğinden, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda belirlenen on yıllık genel zamanaşımı süresinde yapılacak başvurular üzerine tesis edilecek işlemlerin tebliğini izleyen günden itibaren 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda düzenlenen idari dava açma süresi içinde dava açılması gerekmektedir.
Dava konusu uyuşmazlıkta ise, 13/10/1997 tarihinde meydana gelen olay nedeniyle davacı tarafından nakdi tazminat ödenmesi istemiyle on yıllık zamanaşımı süresinde davalı idareye başvurulması gerekirken, bu süre geçirildikten sonra 02/12/2009 tarihinde başvuruda bulunulmuştur. Her ne kadar, davacının farklı tarihlerde idareye başvuruları ve davacı hakkında tanzim edilen farklı sağlık raporları bulunmakta ise de, bu başvurular üzerine tesis edilen işlemlere karşı dava açıp açmadığı ve anılan raporlarda davacıdaki rahatsızlığın olay nedeniyle meydana gelip gelmediği ortaya konulamadığından, genel zamanaşımı süresini olay tarihinden itibaren başlatmak gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. Bu itibarla, dava konusu işlemin tesisi için idareyi harekete geçiren 02/12/2009 tarihli başvuruda zamanaşımı bulunduğundan, İdare Mahkemesince davanın bu gerekçeyle reddine karar verilmesi gerekirken işin esası incelenerek verilen kararda hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Öte yandan, Danıştay Onbeşinci Dairesince 13/10/1997 tarihinde meydana gelen olay neticesinde nakdi tazminat ödenmesi istemiyle on yıllık genel zamanaşımı süresi geçirildikten sonra yapılan başvurunun reddi yolundaki işleme karşı açılan davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiği ifade edilerek Mahkeme kararı bozulmuş olmasına rağmen, Mahkemece süre hususunun aşılarak davanın esasının incelenmesine yönelik gerekçe belirtilmeden ilk karar ile aynı yönde verilen ısrar kararında, dayanılan hukuki sebepler ile gerekçenin kararda belirtilmesi gerektiğini ifade eden 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 24. maddesinin 1. fıkrasının (e) bendi karşısında bu yönüyle de hukuki isabet görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalı idarenin temyiz isteminin kabulüne;
2. Dava konusu işlemin yukarıda özetlenen gerekçeyle iptaline ilişkin … İdare Mahkemesinin temyize konu … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın … İdare Mahkemesine gönderilmesine,
4. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (onbeş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21/10/2020 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY
X- 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 10. maddesinde, “İlgililer, haklarında idari davaya konu olabilecek bir işlem veya eylemin yapılması için idari makamlara başvurabilirler. 2. Altmış gün içinde bir cevap verilmezse istek reddedilmiş sayılır. İlgililer altmış günün bittiği tarihten itibaren dava açma süresi içinde, konusuna göre Danıştaya, idare ve vergi mahkemelerine dava açabilirler. Altmış günlük süre içinde idarece verilen cevap kesin değilse ilgili bu cevabı,isteminin reddi sayarak dava açabileceği gibi, kesin cevabı da bekleyebilir. Bu takdirde dava açma süresi işlemez. Ancak, bekleme süresi başvuru tarihinden itibaren altı ayı geçemez. Dava açılmaması veya davanın süreden reddi hallerinde, altmış günlük sürenin bitmesinden sonra yetkili idari makamlarca cevap verilirse, cevabın tebliğinden itibaren altmış gün içinde dava açabilirler.” düzenlemesi yer almaktadır.
Dava dosyasındaki bilgi ve belgelerin incelenmesinden; davacının olay neticesinde tarafına aylık bağlanması istemiyle ilk olarak 01/06/2001 tarihinde idareye başvuruda bulunduğu, bunun üzerine herhangi bir dava açmadığı, bu kez 02/12/2009 tarihinde aynı istemle yaptığı başvuru ile harekete geçen idarenin tesis ettiği dava konusu işleme karşı temyizen incelenen davayı açtığı anlaşılmaktadır.
Davacının 2577 sayılı Kanun’un 10. maddesi kapsamında yaptığı 01/06/2001 tarihli ilk başvuru üzerine, anılan maddenin ikinci fıkrasında belirtilen sürelerde dava açması gerekirken, 02/12/2009 tarihinde aynı taleple yaptığı başvuruya istinaden tesis edilen dava konusu işleme karşı açtığı davanın süre aşımı nedeniyle reddi gerekmektedir. Nitekim, içtihatlarla istikrar kazandığı üzere, idareye 2577 sayılı Kanun’un 10. maddesi kapsamında yapılan tekrar mahiyetindeki başvurular, geçen dava açma süresini ihya etmemektedir.
Bu doğrultuda, temyize konu ısrar kararının yukarıda aktarılan gerekçe ile bozulması gerektiği oyuyla, karar katılmıyorum.

KARŞIOY
XX- Temyiz edilen kararla ilgili dosyanın incelenmesinden; … İdare Mahkemesince verilen ısrar kararının usul ve hukuka uygun bulunduğu, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenlerinin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı anlaşıldığından temyiz istemlerinin reddi ile temyize konu ısrar kararının onanması gerektiği oyuyla, karara katılmıyorum.