Danıştay Kararı İdari Dava Daireleri Kurulu 2020/642 E. 2020/1900 K. 21.10.2020 T.

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2020/642 E.  ,  2020/1900 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2020/642
Karar No : 2020/1900

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : … Başkanlığı
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Genel Müdürlüğü
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : Danıştay Onuncu Dairesinin 08/10/2019 tarih ve E:2014/3364, K:2019/6423 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Emniyet binalarına basın mensuplarının girişinin yasaklanmasına dair İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğünün “Basına Bilgi ve Demeç Verme” konulu, 22/12/2013 tarih ve 555-198125 sayılı Genelgesinin iptali istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Onuncu Dairesinin 08/10/2019 tarih ve E:2014/3364, K:2019/6423 sayılı kararıyla;
İptal davalarındaki subjektif ehliyet koşulunun, doğrudan doğruya hukuk devletinin yapılandırılması ve sürdürülmesine ilişkin bir sorun olması dolayısıyla, idari işlemlerin hukuka uygunluğunun iptal davası yoluyla denetlenmesini engellemeyecek bir biçimde anlaşılması gerektiği; nitekim çevre, tarihi ve kültürel değerlerin korunması, imar uygulamaları gibi kamu yararını yakından ilgilendiren konularda subjektif ehliyet koşulunun, bu durum dikkate alınarak yorumlanması gerektiğine ilişkin Danıştay kararlarının yerleşik içtihat niteliği kazandığı,
İptal davasının içtihat ve doktrinde belirlenen hukuki nitelikleri göz önüne alındığında, idare hukuku alanında tek yanlı irade açıklamasıyla kesin ve yürütülmesi zorunlu nitelikte tesis edilen işlemlerin, ancak bu idari işlemle doğrudan meşru, kişisel ve güncel bir menfaat ilgisi kurulabilenler tarafından iptal davasına konu edilebileceğinin kabulü gerektiği; aksi halde, her idari işlemle dolaylı da olsa bir menfaat ilgisi kurulmak suretiyle dava açılmasını kabul etmenin dava konusu edilecek işlem ile dava açacak kişi arasında belli ölçüler içinde menfaat ilişkisi bulunması şartının ihlali sonucunu doğuracağı,
Her olay ve davada, idari işlemin dava açan kişinin menfaatini ihlal edip etmediği hususunun takdirinin de yargı mercilerine ait bulunduğu,
Davacı İstanbul Barosu Başkanlığının kamu kurumu niteliğindeki bir meslek kuruluşu olduğu; Anayasa’nın kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarını düzenleyen 135. maddesinde, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının belli bir mesleğe mensup olanların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek mensuplarının birbirleri ile ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hakim kılmak üzere meslek disiplini ve ahlakını korumak maksadı ile kurulan kamu tüzelkişilikleri olduğu, kuruluş amaçları dışında faaliyette bulunamayacakları hükmünün yer aldığı,
Buna göre, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının genel nitelikteki düzenleyici işlemlere karşı sadece kuruluş kanunlarında gösterilen amaçları doğrultusunda dava açma ehliyeti bulunduğu,
1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 4667 sayılı Kanun ile değişik 76. maddesinin 1. fıkrasında, avukatlık mesleğini geliştirmek, meslek mensuplarının birbirleri ve iş sahipleri ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni sağlamak, meslek düzenini, ahlakını, saygınlığını, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunmak ve korumak, avukatların ortak ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla tüm çalışmaları yürüten, tüzel kişiliği bulunan, çalışmalarını demokratik ilkelere göre sürdüren kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu olarak tanımlanan Baroların aynı maddenin 2. fıkrasında, Anayasanın 135. maddesine paralel biçimde kuruluş amaçları dışında faaliyette bulunamayacaklarının hükme bağlandığı,
Yukarıda yer verilen düzenlemeler göz önünde bulundurulduğunda, dava konusu Genelgenin avukatlık mesleği ile ilgili herhangi bir düzenleme getirmediği, tamamen basın mensuplarıyla ilgili düzenlemeleri içerdiği, bu haliyle dava konusu Genelgenin davacı İstanbul Barosu Başkanlığının tüzel kişiliğinin menfaatini etkilemediği,
Gerekçeleriyle davanın ehliyet yönünden reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 76. maddesinde, Baroların hukukun üstülüğü, insan haklarını savunmak ve korumak amacıyla çalışmalar yürüten kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları olarak tanımlandığı; benzer şekilde aynı Kanun’un 95. maddesi ile, hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmak, korumak ve bu kavramlara işlerlik kazandırmak görevinin Baro yönetim kurullarına tanındığı; yargısal başvuru bağlamında 1136 sayılı Kanun’da yer alan bu hükümlerin 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinin 1. fıkrasına göre özel hüküm niteliğinde olduğu; 1136 sayılı Kanun’da yer alan bahse konu hükümlerin dar yorumlanmasının uluslararası hukuka, sözleşmelere ve ulusal mevzuata aykırı olduğu; 1136 sayılı Kanun ile tanınan görevlerin yerine getirilmesi konusunda iptal davası açma talebinin yasal ve kaçınılmaz bir yol olduğu, Danıştay’ın muhtelif içtihatlarında da Baroların dava açma ehliyetinin geniş yorumlandığı, hukuk devleti ilkesinin tam anlamıyla hayata geçirilmesi için Baroların dava açma ehliyetinin tanınmasının lüzumlu olduğu gerektiği belirtilerek, Daire kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, Danıştay Onuncu Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’NIN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan;
“a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c)Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması” sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2.Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle ehliyet yönünden reddine ilişkin Danıştay Onuncu Dairesinin temyize konu 08/10/2019 tarih ve E:2014/3364, K:2019/6423 sayılı kararının ONANMASINA,
3. Kesin olarak, 21/10/2020 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY
X- 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 76. maddesinde; baroların, avukatlık mesleğine mensup olanların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak, avukatlık mesleğinin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak amacıyla kurulmuş meslek kuruluşları olduğu belirtilmiş iken 10/05/2001 günlü, 24398 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 4667 sayılı Kanun ile 1136 sayılı Kanunun 76. maddesinde değişiklik yapılarak; barolar, avukatlık mesleğini geliştirmek, meslek mensuplarının birbirleri ve iş sahipleri ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni sağlamak, meslek düzenini, ahlakını, saygınlığını, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunmak ve korumak, avukatların ortak ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla tüm çalışmaları yürüten, tüzel kişiliği bulunan, çalışmalarını demokratik ilkelere göre sürdüren kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu olarak tanımlanmış; 1136 sayılı Kanunun Baro Yönetim Kurulunun görevlerinin düzenlendiği 95. maddesine yine 4667 sayılı Kanun ile eklenen 21. bentte de, yönetim kurulunun, hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmak, korumak ve bu kavramlara işlerlik kazandırmakla görevli olduğu belirtilmiştir.
1136 sayılı Kanunun 76. ve 95. maddelerinde yapılan ve yukarıda açıklanan yasal değişiklikten sonra baroların; mesleki bir örgüt olmanın ötesinde hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunmak ve korumak gibi bir işlev yüklenmesi nedeniyle diğer meslek örgütlerinden farklı bir konuma sahip olduğu açıktır.
Danıştay kararları ışığında konuya bakıldığında; Avukatlık Kanunu’nda yapılan değişiklikten sonra açılan davalarda dava açma ehliyetinin bulunup bulunmadığı saptanırken, iptal davasının genel amacının yanı sıra dava konusu idari işlemin, hukukun üstünlüğünü, hukuk devleti ilkesini, genel kamu yararı, Anayasa ile koruma altına alınan eşitlik, kişinin dokunulmazlığı, özel hayatın gizliliği, kanunsuz suç ve ceza olamayacağı gibi temel insan haklarını ihlal edip etmediğine ve yargı kararlarının uygulanmaması veya geçersiz kılınması gibi hukuk devleti ilkesini zedeleyen bir durumun olayda söz konusu olup olmadığına bakılarak menfaat ilgisinin olaya özgü, ancak daha geniş yorumlandığı görülmektedir.
Nitekim, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun, Baronun açtığı başka bir davada 07/04/2005 tarih ve E:2003/417, K:2005/234 sayılı kararıyla; hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmakla görevli bulunan Baronun, dava konusu Yönetmelik hükümleri ile Anayasa’nın eşitlik ilkesi, kişinin dokunulmazlığı ilkesi, özel hayatın gizliliği ilkesi, kanunsuz suç ve ceza olamayacağı ilkesi, temel hak ve özgürlüklerin ancak Kanunla sınırlanabileceği ilkesinin ihlal edildiğini, öğrenim özgürlüğünün engellendiğini öne sürerek bakılan davayı açtığı göz önünde bulundurulduğunda, iptalini istediği Yönetmelik hükümleri ile menfaat ilgisinin bulunduğunun açık olduğu gerekçesiyle davacının dava açma ehliyetinin bulunduğu kabul edilmiştir.
Dava açma ehliyeti, davanın esasının incelenebilmesinin ön koşuludur. Bu aşamada davacı iddialarının hukuken doğru olup olmadığı yönünde bir değerlendirme yapılamaz. Davada menfaat ihlalinin olup olmadığının saptanabilmesi için, öncelikle davacının iddialarına bakılması gerekmektedir.
Emniyet binalarına basın mensuplarının girişinin yasaklanmasına dair İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğünün “Basına Bilgi ve Demeç Verme” konulu, 22/12/2013 tarih ve 555-198125 sayılı Genelgesinin iptali istemiyle, dava dilekçesinde ileri sürülen hukuka aykırılık nedenleri de dikkate alındığında, toplumun genelini ilgilendiren bu düzenleyici işleme karşı Baro tarafından açılan davanın, genel kamu yararı ve düzeni ile ilgili bulunduğu açıktır.
Hukukun üstünlüğünü koruma görevi ve yükümlülüğü bulunan davacı Baronun, düzenlemenin değinilen niteliği de dikkate alındığında dava açma ehliyeti bulunduğundan, işin esasının incelenmesi suretiyle karar verilmesi gerektiği oyuyla, karara katılmıyorum.