Danıştay Kararı İdari Dava Daireleri Kurulu 2020/632 E. 2020/1673 K. 30.09.2020 T.

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2020/632 E.  ,  2020/1673 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2020/632
Karar No : 2020/1673

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Veraset ve Harçlar Vergi Dairesi Müdürlüğü
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … İdare Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: … Anadolu … Sulh Hukuk Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile 261.500,00 TL tutarındaki para cezasının takip ve tahsili amacıyla davacı adına düzenlenerek tebliğ olunan 20/10/2016 tarih ve 2016/413 takip numaralı ödeme emrinin iptali istenmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; dava konusu ödeme emrinde belirtilen para cezasının dayanağı olan Sulh Hukuk Mahkemesi kararının kesinleştiği, davalı idarece söz konusu idari para cezasının tahsili için usulüne uygun olarak ödeme emri düzenlenerek tebliğ edildiği, yapılan işlemlere karşı davacının aksi yönde bir iddiada bulunmadığı, ayrıca ödeme emrine 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 58. maddesinde yer alan borcun olmadığı veya kısmen ödendiği ya da zamanaşımına uğradığı yönündeki iddiaların ileri sürülmediği, dava konusu ödeme emrinde belirtilen para cezasına dayanak teşkil eden Mahkeme kararında yer alan hususlara ilişkin iddialarda bulunulduğu, ancak bu iddiaların görülen davada yeniden ele alınmasının mümkün olmadığı, bu durumda kesinleşmiş mahkeme kararı uyarınca hükmedilen para cezasının tahsili için düzenlenen ödeme emrinde hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti : … Bölge İdare Mahkemesi … İdare Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; istinaf başvurusuna konu İdare Mahkemesi kararının hukuka ve usule uygun olduğu ve davacı tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Onuncu Dairesinin 18/06/2019 tarih ve E:2018/2586, K:2019/4870 sayılı kararıyla;
09/06/1932 tarih ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 134. maddesinin 09/11/1988 tarih ve 3494 sayılı Kanun’un 22. maddesiyle değiştirilen 2. fıkrasının “Talebin reddine karar verilmesi halinde tetkik mercii davacıyı feshi istenilen ihale bedelinin yüzde onu oranında para cezasına mahkum eder.” biçimindeki dördüncü cümlesinin Anayasa’nın 2. maddesine aykırı olduğu ileri sürülerek iptaline karar verilmesi istemiyle itiraz yoluyla yapılan başvuru üzerine Anayasa Mahkemesince verilen 22/11/2012 tarih ve E:2012/182, K:2012/68 sayılı kararda; “takip hukukuna özgü bir yaptırımın düzenlendiği itiraz konusu kuralla, gereksiz ve dayanaksız başvurular önlenerek ihalenin kesinleşmesinin sürüncemede bırakılmasının engellenmesi, ihale sürecinin en kısa süre içerisinde gerçekleştirilmesi ve bu sayede kamusal bir işlem olan ihaleye olan güvenin korunması ve artmasının sağlanmasının amaçlandığı, ihaleye karşı yargı yolunun kapatılmadığı, mahkemelerin bu işlemlerle ilgili açılmış olan davaları inceleyerek gerekli kararları vermelerinin engellenmediği, dolayısıyla itiraz konusu kuralın hak arama özgürlüğünü engelleyen bir yönü bulunmadığı gibi itiraz konusu kuralın Anayasa’nın 2. ve 36. maddelerine aykırı olmadığı” sonucuna ulaşıldığı,
Anayasa Mahkemesinin konuya ilişkin üzerinde durulması gereken 2015/18872 başvuru numaralı “Yıldız Eker” başvurusunda verdiği kararda ise; ihalenin feshi istemiyle açılan davanın reddi halinde ihale bedelinin yüzde 10’u oranında para cezasına hükmedilmesinin alacaklının mülkiyet hakkının korunması bakımından elverişli bir araç olduğu, haklı bir temeli bulunmadan açılan ihalenin feshi davasının son safhalarına gelen cebri icra sürecinin sürüncemede kalmasına sebep olabildiği, bu nedenle kanun koyucunun bunu caydırmaya yönelik çeşitli mekanizmalar getirmesinin doğal olduğu, ancak bu çerçevede yapılan müdahalenin orantılı olup olmadığının incelenmesi gerektiği, bu inceleme yapılırken alacaklının çıkarları ile ihalenin feshini talep eden başvurucunun menfaati arasında makul bir dengenin gözetilip gözetilmediğine bakılacağı, uygulanan para cezasının miktarının başvurucuya olağanın ötesinde bir zoruluk yüklediği ve bu durumun başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahaleyi ölçüsüz kıldığı gerekçeleriyle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine hükmedildiği,
Davacının açmış olduğu davalarda verilen ve kesinleşen kararların birinde ihale bedelinin 350.000,00 TL, ihalenin feshi isteminin reddine ilişkin bir başka kararda ise ihale bedelinin 2.615.000,00 TL olarak ifade edildiği ve bu suretle davacının İcra ve İflas Kanunu’nun 134. maddesinin 2. fıkrası uyarınca “261.500,00 TL para cezası” ile mahkumiyetine karar verildiği,
Anayasa Mahkemesinin yukarıda özetlenen kararında İcra ve İflas Kanunu’nun 134. maddesinin 2. fıkrasının dördüncü cümlendeki düzenlemenin Anayasa’ya aykırı bulunmaması karşısında davacının bu tutarı ödeme yükümlülüğünün bulunduğu, ancak davacının bu yükümlülüğünün mahkeme kararıyla belirlenen 350.000,00 TL tutarındaki ihale bedelinin yüzde 10’u oranındaki kısmıyla sınırlı olduğu, davacının bu iddiasının “borcum yoktur” kapsamında değerlendirildiği,
Bu çerçevede dava konusu işlemin kısmen iptali, kısmen reddi gerekirken davanın tamamen reddine ilişkin yerel mahkeme kararına yönelik istinaf başvurusunun reddi yolundaki kararda isabet bulunmadığı gerekçesiyle … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:2018/281 sayılı kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi ısrar kararının özeti: … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:… K:… sayılı kararıyla; ihale bedelinin 2.615.000,00 TL olduğu, ihaleye konu olan ve ortaklığın satış yoluyla giderilmesine karar verilen taşınmaza dava dışı şirketin yüzde 88,33 davacının ise yüzde 3.37 oranında hissedar olduğu, bu nedenle ihale bedeli olan 2.615.000 TL’nin kendi payına düşürülen kısmı düşürüldükten sonra diğer hissedarlara ait kısmının karşılığı olan 313.880,00 TL ile ek masraflar toplamı 36.200,00 TL olmak üzere toplam 350.000,00 TL ödendiği, dolayısıyla sözü edilen tutarın ihale bedeli değil ihale alıcısının ödediği bedel olduğu, davacıya verilen ihale bedelinin yüzde 10’u oranında 261.500,00 TL para cezası verilmesine ait yargı kararının ise kanun yolu aşamalarından geçerek kesinleştiği gerekçesi eklenerek istinaf başvurusunun reddi yolundaki ilk kararda ısrar edilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, Daire kararının hukuka uygun ve gerekçesi itibarıyla isabetli olduğu, görülen davada karar verilmesini engelleyen herhangi bir kesin hüküm bulunmadığı, ihaleye konu olmayan bir bedel üzerinde ceza verilmesinin hukuka uyarlık teşkil etmediği, söz konusu ihaleye taşınmazın yüzde 88’ine sahip olan hissedarın tek başına katıldığı belirtilerek, ısrar kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’NIN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Danıştay dava daireleri ile bölge idare mahkemelerinin temyize tabi kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan;
“a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c) Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması” sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin … İdare Mahkemesi kararına yönelik yapılan istinaf başvurusunun reddi yolundaki … Bölge İdare Mahkemesi … İdare Dava Dairesinin temyize konu … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararının ONANMASINA,
3. Bu onama kararının taraflara tebliğini ve bir örneğinin de … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesine gönderilmesini teminen dosyanın … Mahkemesine gönderilmesine, 30/09/2020 tarihinde kesin olarak oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY

X- … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin temyize konu … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararının Danıştay Onuncu Dairesinin 18/06/2019 tarih ve E:2018/2586, K:2019/4870 sayılı kararında yer alan gerekçe doğrultusunda bozulması gerektiği oyuyla, karara katılmıyoruz.