Danıştay Kararı İdari Dava Daireleri Kurulu 2020/585 E. 2020/3383 K. 23.12.2020 T.

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2020/585 E.  ,  2020/3383 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2020/585
Karar No : 2020/3383

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Bakanlığı
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : Danıştay İkinci Dairesinin 20/11/2019 tarih ve E:2017/2539, K:2019/6421 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Zabıt katibi olan ve Adalet Bakanlığı Taşra Teşkilatı Personeli Adli Yargı Yazı İşleri Müdürlüğü yazılı ve sözlü sınavına katılan, ancak sözlü sınavda başarısız sayılan davacı tarafından;
1-Sözlü sınavda başarısız sayılmasına ilişkin işlemin,
Bu işlemin dayanağı olan 25/03/2004 tarih ve 25413 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Adalet Bakanlığı Personeli Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliğinin,
2- “Atama yapılacak kadroların belirlenmesi, duyuru ve başvuru” başlıklı 9. maddesinin beşinci fıkrasının,
3- “Sınav kurulları ve görevleri” başlıklı 16. maddesinin ikinci fıkrasının,
4- “Atama sırası” başlıklı 22. maddesinin beşinci fıkrasının iptali istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay İkinci Dairesinin 20/11/2019 tarih ve E:2017/2539, K:2019/6421 sayılı kararıyla;
Dava konusu Yönetmeliğin 9. maddesinin beşinci fıkrasının iptali istemi yönünden;
Adalet Bakanlığı Personeli Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliğinin 13/04/2014 tarih ve 28971 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Yönetmelikle değişen “Atama yapılacak kadroların belirlenmesi, duyuru ve başvuru” başlıklı 9. maddesi, beşinci fıkrasında yer alan “Başvurular istenen unvan ve mahal belirtilmek suretiyle yapılır. Aynı unvan için birden fazla yere yapılan başvurular geçersiz sayılır. Atamaları doğrudan Bakanlıkça yapılan personel merkez teşkilat kadroları için, atamaları adalet komisyonlarının teklifi üzerine yapılan personel ise görev yaptıkları adalet komisyonlarının yetki alanındaki taşra kadroları için yapılacak görevde yükselme sınavına başvurabilir.” ibaresinin iptalinin istenildiği,
Anılan maddenin atama yapılacak kadroların belirlenmesi, duyuru ve başvuru şartlarına ilişkin esasları düzenlediği ve davacı ile davalı idare arasında sınava başvuru aşamasında bu esaslar yönünden bir uyuşmazlık bulunmadığı,
Başka bir deyişle dava konusu Yönetmelik maddesi, yazılı ve sözlü sınava katılan, ancak sözlü sınavda başarısız sayılan davacının kişisel, meşru ve güncel bir menfaatini ihlal etmediğinden, dava konusu Yönetmelik hükmünün iptalini istemede menfaati bulunmadığı;
Dava konusu Yönetmeliğin 16. maddesinin ikinci fıkrasının iptali istemi yönünden;
Sınav kurulları ve görevleri” başlıklı 16. maddenin ikinci fıkrasında, “Sözlü sınav kurulu; Bakanlıkça uygun görülecek Personel Genel Müdür Yardımcılarından birinin başkanlığında, Personel Genel Müdürlüğü Daire Başkanı ile hâkim sınıfından üç üyenin katılımıyla toplam beş üyeden oluşur. Aynı usulle yedek üyeler de belirlenir. Gerektiğinde aynı usulle birden fazla sözlü sınav kurulu oluşturulabilir.” düzenlemesine yer verildiği,
Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Esaslarına Dair Genel Yönetmeliğin “Sınav kurulu ve görevleri” başlıklı 13. maddesinde sınav kurulunun oluşumunun düzenlendiği,
Anılan Genel Yönetmelikte, Sınav Kurulunun oluşumunun dava konusu Yönetmelik ile benzer şekilde düzenlendiği ve dava konusu Yönetmelikte, dayanağı olan Genel Yönetmeliğe aykırı bir husus bulunmadığı,
Dava konusu Yönetmeliğin “Atama sırası” başlıklı 22. maddesinin beşinci fıkrasının iptali istemi yönünden;
“Atama sırası” başlıklı 22. maddesinin beşinci fıkrasınında, “İlan edildiği halde ilk atama sırasında doldurulamayan kadrolara, ilgili sınav kurulunca başarılı sayılıp da ataması yapılamayanlardan görev yaptığı adalet komisyonu yetki alanıyla sınırlı kalmak kaydıyla her mahal için yeniden tercihleri alınmak suretiyle ve en yüksek puandan başlayarak atama yapılır. Sınav sonucunda bir mahal için ilan edilen kadro sayısı kadar kazanan olmaması halinde, bu kadrolara başka adalet komisyonu yetki alanında görev yapıp sınavı kazandıkları hâlde kadro yetersizliği nedeniyle ataması yapılamayan personelin atamaları yapılamaz.” düzenlemesine yer verildiği,
2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununun 114. maddesinde atamaları doğrudan Bakanlıkça yapılan ve Komisyonca yapılan personel ayrımına gidildiği, taşra atamalı kadrolarda görev yapan personelin sadece taşra atamalı kadrolar için; merkez atamalı kadrolarda bulunan personelin ise sadece merkez teşkilatı için ilan edilen görevde yükselme kadrolarına başvurabileceği; bununla birlikte Adalet Komisyonları bünyesinde görev yapan, fakat atamaları doğrudan Bakanlıkça yapılan personelin de merkez atamalı kadrolar için ilan edilen görevde yükselme sınavına katılabileceği göz önüne alındığında; üst hukuk normlarına uyumlu bir şekilde hazırlanıp yürürlüğe konulan Adalet Bakanlığı Personeli Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliğinin 22. maddesinin beşinci fıkrasında hukuka, hizmetin gereklerine ve kamu yararına aykırılık görülmediği,
Sözlü sınavda başarısız sayılmasına ilişkin işlemin iptali istemi yönünden;
Sözlü sınavda başarısız sayılma işleminin, diğer tüm idari işlemlerde olduğu gibi yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden yargısal denetiminin yapılmasının esas olduğu,
İdari işlemin yetki, şekil gibi salt usule ilişkin unsurları ile sınırlı olarak yapılacak bir yargısal denetim, hukuk devleti ilkesinin sağladığı güvenceyi temin etmeyeceği,
Bu itibarla, davacının girdiği sözlü sınav öncesinde, sınav komisyonunca sınavda sorulacak soruların önceden hazırlanması ve tutanağa bağlanması, her adaya sorulan soruların kayda geçirilmesi ve sorulan sorulara adayların verdiği yanıtlara hangi komisyon üyesince, hangi notun takdir edildiğinin tutanakta ayrı ayrı gösterilmesi, böylece sözlü sınavın nesnel olarak yapılması ve yargısal denetimin tüm unsurlarıyla gerçekleştirilmesinin sağlanması gerektiği,
Adalet Bakanlığı taşra teşkilatı adli yargı yazı işleri/idari işler müdürlüklerinde boşalan kadrolar için görevde yükselme yazılı sınavından başarılı olan adaylara, yapılan sözlü sınav öncesinde, Sözlü Sınav ve Değerlendirme Kurullarınca (220) adet “Alan Bilgisi”, (660) adet “Genel Kültür” sorularının hazırlandığı, sözlü sınava giren adaylara bir Alan Bilgisi ve bir Genel Kültür sorusunun sorulduğu, verilen yanıtların kurulun her üyesi tarafından değerlendirildiği ve verilen puanların aritmetik ortalaması alınarak adayların sözlü puanlarının belirlendiği,
Sözlü sınava ilişkin değerlendirme kriterlerinden, adayın “Sınav konularına ilişkin bilgi düzeyi” ile “Genel kültürü ve genel yeteneği”ne ilişkin değerlendirmeler dışındaki kriterlerin sınav kurulu üyelerinin gözlemlerine dayalı kanaatlerine ilişkin olduğu,
Bu durumda, yapılan sözlü sınav öncesinde, “Sınav konularına ilişkin bilgi düzeyi” ile “Genel kültür ve genel yetenek” kritelerini değerledirebilmek için sınavda sorulacak soruların önceden hazırlanması ve tutanağa bağlanmış olması ve sınavda her adaya sorulan soruların kayda geçirilerek sorulan sorulara adayların verdiği yanıtlara hangi komisyon üyesince, hangi notun takdir edildiğinin tutanakta ayrı ayrı gösterilmiş olması karşısında, davacının sözlü sınavdan (63) puan almak suretiyle başarısız sayılmasına ilişkin işlemde hukuka aykırlık bulunmadığı gerekçesiyle,
Dava konusu Yönetmeliğin 9. maddesinin beşinci fıkrasının iptali istemi yönünden davanın ehliyet nedeniyle reddine, 16. maddesinin ikinci fıkrasının, 22. maddesinin beşinci fıkrasının ve davacının sözlü sınavda başarısız sayılmasına ilişkin işlemin iptali istemi yönünden davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, Adalet Bakanlığı Personeli Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliğinin dava konusu edilen maddelerinin birbiriyle çelişkili hükümler içerdiği, sözlü sınav kurulunun teşekkülünde atamaları Adalet Komisyonlarının teklifi üzerine yapılan personele ilişkin olarak görev yaptıkları Adalet Komisyonlarına bir yetki verilmediği,
Yönetmeliğin dayanağı olan Kanunların hiçbirinde davalı idareye sınavı merkezde yaptırma yetkisinin verilmediği,
Sözlü sınav uygulamasının; kariyer ve liyakat ilkelerine aykırı, subjektif değerlendirmelere açık ve hakkaniyete aykırı sonuç doğurmaya müsait bir uygulama olduğu, ölçme ve değerlendirme tekniğine uygun olmadığı, personelin yeterliğinin tespitinin, yazılı sınav dışında, objektif olmayan sözlü sınav koşuluna bağlanmasının hukuka aykırı olduğu, nesnel ve objektif bir değerlendirme aracı olan yazılı sınav sonucunun anılan düzenleme ile etkisiz hale getirileceği, sözlü sınavda ses ve görüntü kaydının alınması gerektiği, sözlü sınavın yargısal denetime açık olmadığı, sorulan sorulara doğru yanıt verdiği, verilen kısa sürede kurul üyelerinin adaylar hakkında değerlendirme yapamayacağı belirtilerek dava konusu işlemde ve dayanağı Yönetmelik maddelerinde hukuka uyarlık bulunmadığı, Yönetmelik maddelerine ilişkin olarak dava açmakta kişisel, güncel ve meşru menfaatinin bulunduğu açık olduğundan davanın bir kısmının ehliyet nedeniyle reddedilmesinde de hukuki isabet bulunmadığı, bu nedenlerle Daire kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, Danıştay İkinci Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ … DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kısmen kabulü ile Daire kararının sözlü sınavda başarısız sayılma işlemine ve davanın kısmen ehliyet nedeniyle reddine ilişkin kısmının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
İzmir Adliyesinde zabıt katibi olarak görev yapmakta iken yazı işleri müdürlüğü kadrosu için yapılan Adalet Bakanlığı Taşra Teşkilatı Personeli Adli Yargı Yazı İşleri Müdürlüğü yazılı ve sözlü sınavına katılan, ancak sözlü sınavda başarısız sayılan davacının; sözlü sınavda başarısız sayılmasına ilişkin işlemin, bu işlemin dayanağı olan 25/03/2004 tarih ve 25413 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Adalet Bakanlığı Personeli Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliğinin “Atama yapılacak kadroların belirlenmesi, duyuru ve başvuru” başlıklı 9. maddesinin beşinci fıkrasının; “Sınav kurulları ve görevleri” başlıklı 16. maddesinin ikinci fıkrasının; “Atama sırası” başlıklı 22. maddesinin beşinci fıkrasının iptali istemiyle görülmekte olan davayı açtığı anlaşılmaktadır.

İLGİLİ MEVZUAT :
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “İdari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı” başlıklı 2. maddesinde, iptal davası; yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı oldukları ileri sürülen idari işlemlerin iptalleri amacıyla menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan dava olarak tanımlanmıştır.
Anılan Kanunun 7. maddesinin 1. fıkrasında ise, dava açma süresinin, özel yasalarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay’da ve idare mahkemelerinde altmış gün olduğu, aynı maddenin 4. fıkrasında, ilanı gereken düzenleyici işlemlerde dava süresinin, ilan tarihini izleyen günden itibaren başlayacağı, ancak bu işlemlerin uygulanması üzerine ilgililerin, düzenleyici işlem veya uygulanan işlem yahut her ikisine karşı dava açabilecekleri belirtilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Temyiz edilen kararla ilgili dosyanın incelenmesinden; dava konusu Yönetmeliğin 16. maddesinin ikinci fıkrasının, 22. maddesinin beşinci fıkrasının ve davacının sözlü sınavda başarısız sayılmasına ilişkin işlemin iptali istemi yönünden davanın reddi yolunda verilen Daire kararının usul ve hukuka uygun bulunduğu, davacı tarafından dilekçede ileri sürülen temyiz nedenlerinin kararın bu kısımlarının bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı sonucuna varılmıştır.
Daire kararının, davanın ehliyet yönünden reddine ilişkin kısmına gelince;
Subjektif ehliyet koşulu olan “menfaat ihlali”, içtihatlarda dava konusu işlemle davacı arasında kurulan kişisel, meşru, güncel bir menfaat ilişkisi olarak tanımlanmaktadır. Menfaatin kişisel olması idari işlemin mutlaka davacı hakkında uygulanmış olmasını gerektirmemektedir. Sözü edilen menfaat ilişkisinin varlığı ve sınırları davacının statüsü dikkate alınmak suretiyle ve her olayda yargı yerince uyuşmazlığın niteliği de göz önünde tutularak belirlenmektedir.

Dava konusu uyuşmazlıkta, davacı, zabıt katibi olarak görev yapmakta olup, iptalini istediği Yönetmelik maddesi ise, davacının atanmak istediği yazı işleri müdürlüğüne yapılacak başvuruya ilişkindir. Bir kamu görevlisinin, hakkında uygulanacak olan düzenleyici işlemlere karşı, kural olarak dava açma ehliyeti bulunmaktadır.
Bu itibarla, zabıt katibi olarak görev yapan davacının, Adalet Bakanlığı Personeli Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliğinin, “Atama yapılacak kadroların belirlenmesi, duyuru ve başvuru” başlıklı 9. maddesinin beşinci fıkrasının iptalini istemede menfaatinin bulunduğu sonucuna varıldığından, Daire kararında bu yönden hukuka uyarlık görülmemiştir.
Ancak, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 7. maddesinin 1. fıkrasında, dava açma süresinin, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay’da ve idare mahkemelerinde altmış gün olduğu, aynı maddenin 4. fıkrasında, ilanı gereken düzenleyici işlemlerde dava süresinin, ilan tarihini izleyen günden itibaren başlayacağı, ancak bu işlemlerin uygulanması üzerine ilgililerin, düzenleyici işlem veya uygulanan işlem yahut her ikisine karşı dava açabilecekleri belirtilmiştir.
Buna göre, ilan tarihini izleyen günden itibaren işlemeye başlayan dava açma süresi içerisinde idari davaya konu edilmeyen düzenleyici işlemlerin, bu tarihten sonra davaya konu edilebilmeleri için, ilgili hakkında uygulama işlemi kurulmuş olması, uygulama işleminin ise birlikte dava konusu yapıldığı düzenleyici işlemin uygulanması niteliğinde bulunması gerekmektedir. 2577 sayılı Kanunun 7. maddesinde belirtilen “uygulama işlemi” kavramı, düzenleyici işlemlere dayanılarak ilgililer hakkında tesis edilen ve onların menfaatlerinin ihlal edilmesi sonucunu doğuran, başka bir ifadeyle hukuksal durumlarında değişiklik yaratan işlemleri ifade etmektedir.
Bu bağlamda, 25/03/2004 tarih ve 25413 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Adalet Bakanlığı Personeli Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliğinin 13/04/2014 tarih ve 28971 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Yönetmelikle değişen 9. maddesinin beşinci fıkrasının iptalini istemekte davacının menfaatinin bulunduğu açık ise de; anılan Yönetmelik maddesinin iptali istemiyle 06/07/2017 tarihinde açılan davada süre aşımı bulunduğundan, Daire kararının bu kısmı sonucu itibarıyla hukuka uygun bulunmaktadır.
Bu durumda, Daire kararının davanın ehliyet yönünden reddine ilişkin kısmında sonucu itibarıyla hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2.Davanın kısmen esastan reddine, kısmen ehliyet yönünden reddine ilişkin Danıştay İkinci Dairesinin temyize konu 20/11/2019 tarih ve E:2017/2539, K:2019/6421 sayılı kararının, yukarıda belirtilen gerekçeyle ONANMASINA,
4. Kesin olarak, 23/12/2020 tarihinde, dava konusu Yönetmeliğin 9. maddesinin 5. fıkrası ve davacının sözlü sınavda başarısız sayılmasına ilişkin işlem yönünden oyçokluğu, diğer kısımlar yönünden oybirliği ile karar verildi.

KARŞI OY

X- Temyiz edilen kararla ilgili dosyanın incelenmesinden; Danıştay İkinci Dairesince verilen kararın davanın ehliyet yönünden reddine ilişkin kısmında hukuka aykırılık bulunmadığı, dilekçelerde ileri sürülen temyiz nedenlerinin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı anlaşıldığından, temyiz isteminin reddi ile temyize konu kararın anılan kısmının aynen onanması gerektiği oyuyla, karara katılmıyorum.

KARŞI OY

XX-2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “İdari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı” başlıklı 2. maddesinde, iptal davası; yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı oldukları ileri sürülen idari işlemlerin iptalleri amacıyla menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan dava olarak tanımlanmıştır.
Hukuk devletinin özünü; devletin hukuka bağlılığı, devlet organlarının hukukun içinde kalarak işlem ve eylemler yapabilmesi oluşturmaktadır. Anayasal bir ilke olarak, devletin tüm faaliyetlerinin yargısal denetime açık olması hukuk devletinin vazgeçilmez bir niteliği olup; yargı denetimi, hukuk devleti ilkesinin en önemli unsurlarından biri konumundadır. Şu kadar ki, yargısal denetim re’sen yapılan bir denetim olmayıp, usulüne uygun bir başvuru koşuluna bağlıdır. Bir idari işlemden dolayı iptal davası açılabilmesi için iptali istenilen idari işlem ile davacının bir menfaat ilişkisinin bulunması yeterli sayılmış olup; gerek doktrin gerekse içtihatlar, dava açmaya yetecek bir menfaat ilişkisinden söz edilebilmesi için bu ilişkinin meşru, davacıyı etkileyecek bir biçimde kişisel ve güncel olması gerektiğinde birleşmektedirler.
Söz konusu maddede yer alan ve iptal davasının sübjektif ehliyet koşulu olan “menfaat ihlali”, içtihatlarda dava konusu işlemle davacı arasında kurulan kişisel, meşru, güncel bir menfaat ilişkisi olarak tanımlanmaktadır. Menfaatin kişisel olması idari işlemin mutlaka davacı hakkında uygulanmış olmasını gerektirmemektedir. Sözü edilen menfaat ilişkisinin varlığı ve sınırları davacının statüsü dikkate alınmak suretiyle ve her olayda yargı yerince uyuşmazlığın niteliği de göz önünde tutularak belirlenmektedir.
Dava konusu uyuşmazlıkta, zabıt katibi olarak görev yapan davacının, yazı işleri müdürlüğü için görevde yükselme sınavına başvurduğu, bu durumda, başvuruların ne şekilde yapılacağına ilişkin kuralları belirleyen dava konusu Yönetmeliğin 9. maddesinin 5. fıkrasının iptalinin istemekte kişisel, güncel, meşru menfaatinin bulunduğu anlaşıldığından, işin esasına girilerek bir karar verilmesi gerekirken davanın ehliyet yönünden reddine ilişkin Daire kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Bu nedenle, kararın ehliyet yönünden redde ilişkin kısmının bozulması gerektiği görüşüyle, çoğunluk kararına katılmıyoruz.

KARŞI OY

XXX-Dava konusu işlem tarihinde yürürlükte olan ve 15/03/1999 tarih ve 99/12647 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla yürürlüğe konulan Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Esaslarına Dair Genel Yönetmeliğe, 31/08/2013 tarih ve 28751 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Yönetmelikle eklenen “Sözlü sınav” başlıklı 12/A maddesinin ikinci fıkrasında ve 25/03/2004 tarih ve 25413 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Adalet Bakanlığı Personeli Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliğine, 13/04/2014 tarih ve 28971 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Yönetmelikle eklenen 15/A maddesinin ikinci fıkrasında; “ilgili personelin, sınav kurulunun her bir üyesi tarafından; a) Sınav konularına ilişkin bilgi düzeyi, b) Bir konuyu kavrayıp özetleme, ifade yeteneği ve muhakeme gücü, c) Liyakati, temsil kabiliyeti, tutum ve davranışlarının göreve uygunluğu, d) Özgüveni, ikna kabiliyeti ve inandırıcılığı, e) Genel kültürü ve genel yeteneği, f) Bilimsel ve teknolojik gelişmelere açıklığı esas alınarak yüz tam puan üzerinden değerlendirileceği; her üyenin vermiş olduğu puanların aritmetik ortalaması alınarak personelin sözlü sınav puanının tespit edileceği; sözlü sınavda yüz üzerinden en az yetmiş puan alanların başarılı sayılacağı kurala” bağlanmıştır.
Adalet Bakanlığı taşra teşkilatı adli yargı yazı işleri/idari işler müdürlüklerinde boşalan kadrolar için görevde yükselme yazılı sınavından 60 ve üzerinde puan almak suretiyle başarılı olan adaylara, yapılan sözlü sınav öncesinde, Sözlü Sınav ve Değerlendirme Kurullarınca 220 adet “Alan Bilgisi”, 660 adet “Genel Kültür” sorularının hazırlandığı, sözlü sınava giren adaylara bu soruların sorulduğu, verilen yanıtların kurulun her üyesi tarafından değerlendirildiği ve verilen puanların aritmetik ortalaması alınarak adayların sözlü puanlarının belirlendiği görülmüştür.
Mevzuata göre, değerlendirme kriterlerinden bir kısmının somut bilgi ve belgeye dayandırılması zorunluluğu bulunmakta iken, bir kısmının gözlem ve kanaate dayalı olduğu açıktır.
Sözlü sınava ilişkin kriterlerden bir kısmı gözlem ve kanaate dayalı olmakla birlikte, söz konusu kriterler çerçevesinde bir bütün olarak yapılan değerlendirme sonucunda adayın başarılı ya da başarısız olduğunun belirlendiği dikkate alındığında; gözlem ve kanaate dayalı kriterler yönünden ilgilinin başarısız olarak değerlendirilmesine etki eden hususların ortaya konulması, somut bilgi ve belgeye dayandırılması mümkün olan haneler bakımından ise başarısız olarak değerlendirilmesine etki eden hususların somut bilgi ve belge ile kanıtlanması gerekmektedir.
Davalı idarece, “Sınav konularına ilişkin bilgi düzeyi” ve “Genel kültürü ve genel yeteneği” hanelerine ilişkin değerlendirme yapmak üzere davacının sınava alındığı ve davacıya bir alan bilgisi ile bir de genel kültür sorusunun sorulduğu ancak, davacının bu sorulara nasıl cevap verdiğinin tutanak altına alınmadığı gibi, bir işlemin hukuka uygunluk denetiminin Anayasanın 125. maddesinde ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2. maddesinde belirtilen hukuki sınırlar içinde yapılabilmesi için diğer haneler yönünden komisyon üyelerince takdir edilen ve yönetmelikte belirlenen başarı düzeyinin altında olan puanların gerekçelerinin de ortaya konulmadığı ve başkaca herhangi bir sebep ve gerekçe gösterilmeksizin davacının başarısız olarak değerlendirildiği görülmüştür.
Bu durumda, davacının girmiş olduğu görevde yükselme sözlü sınavında hukuken itibar edilebilir herhangi bir sebep ortaya konulmaksızın başarısız sayıldığının anlaşılması karşısında, davacının görevde yükselme sözlü sınavında başarısız sayılmasına ilişkin işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı, sözlü sınavda başarısız sayılma işlemi yönünden temyiz isteminin kabulü ile temyize konu kararın anılan kısmının bozulması gerektiği oyuyla, karara katılmıyorum.