Danıştay Kararı İdari Dava Daireleri Kurulu 2020/569 E. 2020/1892 K. 19.10.2020 T.

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2020/569 E.  ,  2020/1892 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2020/569
Karar No : 2020/1892

TEMYİZ EDEN (DAVALILARI): 1- …
2- … Bakanlığı – …
VEKİLİ : Hukuk Müşaviri H. …

KARŞI TARAF (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : Danıştay Altıncı Dairesinin 14/10/2019 tarih ve E:2019/19728, K:2019/9214 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Antalya ili, Demre ilçesi, … Antik Kenti ve Limanı …’de Prof. Dr. … başkanlığında, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Akdeniz Üniversitesi adına arkeolojik kazı yapılmasına izin verilmesine ilişkin 16/03/2009 tarih ve 2009/14865 sayılı Bakanlar Kurulu kararının yürürlükten kaldırılması yolundaki 18/11/2013 tarih ve 2013/5657 sayılı Bakanlar Kurulu kararının iptali istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Ondördüncü Dairesinin 22/02/2017 tarih ve E:2014/1866, K:2017/961 sayılı kararının Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 13/02/2019 tarih ve E:2017/2351, K:2019/551 sayılı kararıyla bozulması üzerine bozma kararına uyularak verilen Danıştay Altıncı Dairesinin 14/10/2019 tarih ve E:2019/19728, K:2019/9214 sayılı kararıyla;
Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Akdeniz Üniversitesi adına,2009-2012 yılları arasında …Antik Kenti ve Limanı …’de Prof. Dr. … başkanlığında arkeolojik kazı yapılmasına ilişkin 16/03/2009 tarih ve 2009/14865 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile verilen iznin, Kültür ve Turizm Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığınca yürütülen soruşturma neticesinde davacının kazı başkanı ve gerçekleştirme görevlisi sıfatıyla yeterli fiyat araştırması yapmayarak toplam 72.961,40-TL fazla ödemeye, dolayısıyla kamu zararına sebebiyet vererek görevi kötüye kullandığından, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından davacı hakkında 4483 sayılı Kanun uyarınca soruşturma izni verildiğinden bahisle tesis edilen dava konusu Bakanlar Kurulu kararıyla kaldırıldığı,
Arkeolojik kazılar ve bilimsel araştırmaların, başlangıç ve sonuca ulaşma çizgisinde, zamanla ilerleyen bilgiyi ve deneyimlere bağlı yönlendirmeyi gerekli kıldığı, davacının görev yaptığı konuda çalışmalarını odaklaştırmış, arkeolojik kazı yapılan alanı iyi tanıyan, senelerden beri bu kazıda çalışan, konuya ilişkin bildiriler ve yayınları olan bir kazı başkanı olduğu gibi davalı idarece yetersizliği konusunda somut bir bilgi ve belge de ibraz edilemediği, bu itibarla çalışmaların sürekliliği açısından da mevcut bilgi birikiminden faydalanılabilecek konumda olduğu,
Kültür ve Turizm Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığınca yürütülen soruşturma neticesinde düzenlenen raporda; davacının kazı başkanı ve gerçekleştirme görevlisi sıfatıyla yeterli fiyat araştırması yapmayarak toplam 72.961,40-TL fazla ödemeye sebebiyet verdiğinin belirtilmesi üzerine, kazı izninin yürürlükten kaldırılmasına ilişkin dava konusu Bakanlar Kurulu kararının alındığı, dava konusu işlemin sebep unsurunu oluşturan ve davacıya isnat edilen bu eylem nedeniyle verilen soruşturma izni kararının hukuka aykırı bulunarak … Bölge İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla kaldırıldığı,
Öte yandan; davacı hakkında davalı idare tarafından yapılan soruşturma neticesinde kamu zararına sebebiyet verdiği gerekçesiyle davacı adına çıkartılan zimmet nedeniyle davalı idare tarafından açılan alacak davası ile davacı tarafından açılan menfi tespit davasının davacı lehine sonuçlanan … Asliye Hukuk Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı, … Hukuk Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla onandığı,
Bu durumda; … Antik Kenti ve Limanı …’de uzun yıllardır başarılı çalışmalar yapan, yeni arkeolojik sit alanlarının tespit ve tesciline olanak sağlayan ve hakkında isnat edilen eylemlerle ilgilli olarak adli ve idari yönden ceza almamış olan davacının, kazı başkanlığını sürdürdüğü kazı izninin iptali yolundaki dava konusu işlemde hukuka uygunluk görülmediği gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI : Davalı idareler tarafından, kazı ve sondaj yapma izni verilen heyet ve kurumlara verilen iznin, süresiz ve değiştirilemez nitelikte olmayıp, yapılan çalışmaların başarısı ve izin verilen kişilerin bilimsel ve mali yeterlilikleri göz önünde bulundurularak, takdir yetkisi çerçevesinde her zaman sonlandırılabileceği, dava konusu işlemin kamu yararı ve hizmet gerekleri gözetilerek mevzuata uygun olarak tesis edilen yerinde bir karar olduğu ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davacı tarafından, Danıştay Altıncı Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz istemlerinin reddi ile temyize konu Daire kararının onanması gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’İN DÜŞÜNCESİ : Temyiz istemlerinin reddi ile Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinin ikinci fıkrasında, Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulmasının;
“a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c)Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması” sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkün olduğu belirtilmiş; dördüncü fıkrasında, “Danıştayın ilk derece mahkemesi olarak baktığı davaların temyizen incelenmesinde bu madde ile ısrar hariç 50. madde hükümleri kıyasen uygulanır.” denilmiş; 50. maddesinin dördüncü fıkrasında ise Danıştayın bozma kararına uyulduğu takdirde, bu kararın temyiz incelemesinin, bozma kararına uygunlukla sınırlı olarak yapılacağı hükme bağlanmıştır.
Danıştay Altıncı Dairesinin temyize konu kararı; Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 13/02/2019 tarih ve E:2017/2351, K:2019/551 sayılı bozma kararında belirtilen gerekçeler göz önüne alınarak verilmiş bir karar olduğundan, usul ve hukuka uygun bulunmakta ve bozulmasını gerektirecek bir hukuka aykırılık taşımamaktadır.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalı idarelerin temyiz istemlerinin reddine,
2. Dava konusu işlemin yukarıda özetlenen gerekçeyle iptaline ilişkin Danıştay Altıncı Dairesinin temyize konu 14/10/2019 tarih ve E:2019/19728, K:2019/9214 sayılı kararının ONANMASINA,
3. Kesin olarak, 19/10/2020 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY
X- Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Yargı yolu” başlıklı 125. maddesinde; “İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır…” hükmü, bu maddeyle aynı yönde düzenlenen 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “İdari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı” başlıklı 2. maddesinin 2. fıkrasında ise; “İdari yargı yetkisi, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır. İdari mahkemeler yerindelik denetimi yapamazlar, yürütme görevinin kanunlar ile gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak, idari eylem ve işlem niteliğinde veya idarenin takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı veremezler.” hükmü yer almaktadır.
İdari yargı yerlerinin denetim yetkisi, kanunların idari makamlara bıraktığı yetkilerin kullanılışının hukuka uygun olup olmadığının araştırılmasını kapsar, yoksa söz konusu yetkilerin idari yargı yerlerince kullanılması sonucuna yol açmaz.
Hukuk Devleti olmanın gereği, idarelerin takdir yetkisine dayalı olarak tesis ettikleri bireysel ya da düzenleyici işlemlerin hukuken geçerli ve objektif bir sebebe dayanmasıdır. Takdir yetkisine dayalı işlemlerin, hukukun belirlediği sınırlar ve eşitlik kuralı gözetilerek kamu yararına ve hizmetin gereklerine uygun şekilde objektif, makul ve geçerli neden ve gerekçelere dayalı olarak tesis edilmesi gerekir.
İdari yargının da takdir yetkisinin yargısal denetiminde, bu yetkinin ortadan kaldırılması sonucunu doğuracak şekilde ve idari işlem niteliğinde karar veremeyeceği, hukuka uygunluk sınırlarını aşarak yerindelik denetimi yapamayacağı açıktır.
2863 sayılı Kanun’un 35. maddesi gereğince; taşınır ve taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarını meydana çıkarmak üzere, sondaj ve kazı yapma izninin, bilimsel ve mali yeterliliği Bakanlıkça takdir ve kabul olunan heyet ve kurumlara Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu kararı ile verileceği, sondaj ve kazı heyet ve kurumlarının bilimsel ve mali yeterliliklerini takdir ve kabul konusunda geniş takdir yetkisine sahip olan Bakanlığın verilen iznin kaldırılması konusunda da aynı şekilde takdir yetkisine sahip olduğu ve bu iznin değiştirilemez ve süresiz olmayıp yapılan çalışmaların başarısı ile izin verilen kişilerin bilimsel ve mali yeterlilikleri konusunda her zaman değerlendirme yapma yetkisine de sahip olduğu, yargı kararı ile, idarenin daha önce verdiği kazı iznini sonuna kadar sürdürmeye ve aynı heyeti sürekli görevde tutmaya zorlanamayacağı açıktır.
Bu durumda, dava konusu Bakanlar Kurulu kararının, kanunlarda gösterilen şekil ve esaslar uyarınca takdir yetkisi sınırları içinde, hukuka uygun olarak tesis edildiği anlaşıldığından, temyiz istemlerinin kabulü ile temyize konu kararın bozulması gerektiği oyuyla, karara katılmıyorum.