Danıştay Kararı İdari Dava Daireleri Kurulu 2020/476 E. 2020/3631 K. 30.12.2020 T.

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2020/476 E.  ,  2020/3631 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2020/476
Karar No : 2020/3631

TEMYİZ EDEN (DAVACILAR): 1- … Derneği
VEKİLİ : Av. …
2- … Odası
VEKİLİ : Av. …
3- … Derneği
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Bakanlığı
VEKİLİ : Hukuk Müşaviri …

İSTEMİN KONUSU : Danıştay Onuncu Dairesinin 18/04/2019 tarih ve E:2014/4646, K:2019/3130 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: 29/05/2014 tarih ve 29014 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlerine Dair Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik’in 1. ve 2. maddelerinin iptali istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Onuncu Dairesinin 18/04/2019 tarih ve E:2014/4646, K:2019/3130 sayılı kararıyla;
Bilimsel ve teknolojik gelişmeler çerçevesinde, modern biyoteknoloji kullanılarak elde edilen genetik yapısı değiştirilmiş organizmalar ve ürünlerinden kaynaklanabilecek riskleri engellemek, insan, hayvan ve bitki sağlığı ile çevrenin ve biyolojik çeşitliliğin korunması, sürdürülebilirliğinin sağlanması amacıyla biyogüvenlik sisteminin kurulması ve uygulanması, bu faaliyetlerin denetlenmesi, düzenlenmesi ve izlenmesi ile ilgili usul ve esasları belirlemek amacıyla 26/03/2010 tarih ve 27533 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe konulan 5977 sayılı Biyogüvenlik Kanunu’nun Tanımlar başlıklı 2. maddesinin (ğ) fıkrasında “bulaşan”ın gıda veya yeme kasten ilave edilmeyen ancak, gıdanın birincil üretim aşaması dâhil üretimi, imalatı, işlenmesi, hazırlanması, işleme tabi tutulması, ambalajlanması, paketlenmesi, nakliyesi veya muhafazası ya da çevresel bulaşma sonucu gıdada bulunan, hayvan tüyü, böcek parçası gibi yabancı maddeler hariç olmak üzere her tür madde, aynı maddenin (i) fıkrasında genetik yapısı değiştirilmiş organizma’nın (GDO) modern biyoteknolojik yöntemler kullanılmak suretiyle gen aktarılarak elde edilmiş, insan dışındaki canlı organizma şeklinde tanımlandığı; Kanun’un Bakanlığın görev ve yetkileri başlıklı 8. maddesinin 4. fıkrasında, insan, hayvan, bitki sağlığı ile çevrenin ve biyolojik çeşitliliğin korunması amacıyla Kanun kapsamına giren ürünler hakkında tamamen veya kısmen toplatma, mülkiyetin kamuya geçirilmesi, ürünün mahrecine iadesi, faaliyetin geçici olarak durdurulması, ürünün imhası, piyasaya arzı, ticareti ve işlenmesinin yasaklanması gibi ihtiyati tedbirleri almaya ve her türlü düzenlemeyi yapmaya Bakanlığın yetkili olduğunun belirtildiği,
5977 sayılı Biyogüvenlik Kanunu’na dayanılarak çıkarılan dava konusu Yönetmelikle, genetik modifikasyon teknolojisi uygulanan veya uygulanmayan bir üründe, birincil üretim aşaması dahil üretim, imalat, işleme, hazırlama, işleme tabi tutma, ambalajlama, paketleme, nakliye veya muhafaza sırasında ya da çevresel faktörler ile teknik olarak engellenemeyen, önlenemeyen veya tesadüfi olarak bulaşan GDO’ların GDO Bulaşanı olarak tanımlandığı; ürünlerde bulunabilecek en çok GDO Bulaşanı oranının %0.9 olduğunun belirtildiği; bulaşan olarak tespit edilen genlerin Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü (TAGEM) (Mülga Biyogüvenlik Kurulu) tarafından onaylanmış olması durumunda ürünlerin onay amacına uygun olarak kullanılabileceğinin düzenlendiği,
Davacıların özetle; genetik yapısı değiştirilmiş organizmalar ve ürünlerin genel sağlık kurallarını ihlal etmesi nedeniyle tümüyle yasaklanması gerektiğini, Türkiye’de mevcut labaratuvarların çoğunluğunun yasaklı gen saptama kapasitesine sahip olmadığını öne sürdüğü,
Davalı idarece, dava konusu düzenleme yapılmadan önce İstanbul Teknik Üniversitesinden, Orta Doğu Teknik Üniversitesinden, Ankara Üniversitesinden ve Sabancı Üniversitesinden bilimsel görüşlerin alındığı; bu görüşlerde dava konusu düzenlemelerin Avrupa Birliğinin 1829/2003-1830/2003 sayılı Regülasyonlarına uygun bulunduğunun bildirildiği,
Anayasanın 124. maddesinde, Başbakanlığın, bakanlıkların ve kamu tüzel kişilerinin, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, yönetmelikler çıkarabileceklerinin hükme bağlandığı,
Yukarıda aktarılan Anayasa hükmü uyarınca, idarelerin kendi görev alanlarını ilgilendiren kanun ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, her zaman yönetmelik çıkarabilme yetkisine sahip bulunduğu,
Bu durumda, Kanun’un verdiği yetki çerçevesinde, yukarıda anılan 5977 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanmasına yönelik ve gerekli araştırmalara dayalı olarak yapıldığı anlaşılan dava konusu düzenlemede hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacılar tarafından, dava konusu Yönetmelik ile ana Yönetmeliğin tanımlar hükmüne GDO bulaşanı tanımının eklendiği ve %0,9’un altındaki GDO’ların GDO bulaşanı olarak kabul edildiği, bu düzenlemelerle GDO’lu ürünlerin sofralarımıza kadar getirildiği, öngörülen düzenlemelerin 5977 sayılı Biyogüvenlik Kanunu’na aykırı olduğu, uygulamada kamuoyunca da bilindiği üzere bebek mamalarında dahi GDO tespit edildiği, 5977 sayılı Kanun’da GDO ve ürünlerinin bebek mamaları ve bebek formülleri, devam mamaları ve devam formülleri ile bebek ve çocuk ek besinlerinde kullanımının kati surette yasaklandığı, buna rağmen dava konusu Yönetmelik ile yasak kapsamında alınan ürünler ile ilgili herhangi bir ayrım yapılmaksızın gıdalarda %0,9 ve altında onaylanmış GDO’ya izin verildiği, bu haliyle Yönetmeliğin üst norm niteliğindeki Kanun ile bağdaşmadığı, dava konusu düzenlemenin basında GDO ile ilgili çıkan ithalat haberleri üzerine tesis edildiği, iptal gerekçesi olarak ileri sürülen iddialarının savunmalarda davalı idarece yeterince karşılanmadığı, yalnızca dava konusu düzenlemelerin 5977 sayılı Kanun’a uygun olduğu yönündeki soyut savunmaya dayanıldığı belirtilerek, temyize konu Daire kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, Danıştay Onuncu Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’NIN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan;
“a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c)Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması” sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1.Davacıların temyiz isteminin reddine,
2.Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin Danıştay Onuncu Dairesinin temyize konu 18/04/2019 tarih ve E:2014/4646, K:2019/3130 sayılı kararının ONANMASINA,
3.Kesin olarak, 30/12/2020 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY
X- Danıştay Onuncu Dairesinin temyize konu 18/04/2019 tarih ve E:2014/4646, K:2019/3130 sayılı kararındaki karşı oyda belirtilen gerekçelerle; davacıların temyiz isteminin kabulü ve Daire kararının bozulması gerektiği oyuyla, karara katılmıyorum.