Danıştay Kararı İdari Dava Daireleri Kurulu 2020/473 E. 2020/1671 K. 30.09.2020 T.

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2020/473 E.  ,  2020/1671 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2020/473
Karar No : 2020/1671

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : … Derneği
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Bakanlığı – …
VEKİLİ : I. Hukuk Müşaviri Yrd. V. …

İSTEMİN KONUSU : Danıştay Onuncu Dairesinin 12/06/2019 tarih ve E:2014/3654, K:2019/4675 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: 31/03/2005 tarih ve 25772 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Dernekler Yönetmeliği’nin 61. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “Ancak, alkollü içki izni verilebilmesi için dernek lokalinin içkili yer bölgesi içinde bulunması zorunludur.” ibaresinin iptali istenmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Onuncu Dairesinin 12/06/2019 tarih ve E:2014/3654, K:2019/4675 sayılı kararıyla;
5253 sayılı Dernekler Kanunu’nun 26. maddesinde, “Derneklerin, tüzüklerinde gösterilen amaçları gerçekleştirmek üzere, eğitim ve öğretim faaliyetleri için yurt, pansiyon; üyeleri için lokal açmaları ve lokallerinde alkollü içki kullanılması ile bu tesislerin işletilmesi mülkî idare amirinden izin almalarına bağlıdır. Bu tesislerin açılması, işletilmesi ve kapatılmasına ilişkin esas ve usuller yönetmelikte düzenlenir.” hükmünün yer aldığı,
23/01/2013 tarih ve 28537 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Dernekler Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılması Hakkında Yönetmeliğin 15. maddesiyle dava konusu ibarelerin de yer aldığı Dernekler Yönetmeliği’nin 61. maddesinin 1. fıkrasında değişiklik yapılmış ise de; değişiklikle getirilen yeni düzenlemede de davacının iptalini istediği kuralların içeriğinin korunduğu dikkate alındığında, iptali istenilen kuralların ifade tarzındaki bu değişikliğin iptal isteminin esasının incelenmesine engel bir durum olarak görülmediği,
Dernekler Kanunu ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda, kazanç paylaşma dışında, kanunlarla yasaklanmamış belirli ve ortak bir amacı gerçekleştirmek üzere oluşturulan tüzel kişiliğe sahip kişi toplulukları olarak tanımlanan derneklerin, bu amaçlarını gerçekleştirmek üzere sadece dernek üyelerinin kimi sosyal gereksinimlerini karşılama işlevi bulunan lokaller işletebileceği; ancak idarenin, toplum ve insan sağlığını korumak, kamu düzeni ve asayişi sağlamak amacıyla kolluk hizmetinin bir gereği olarak dernekler tarafından işletilecek lokallerin açılma ve çalışma usullerini bir yönetmelikle düzenleyebileceği ve bu konuda kurallar koyabileceği,
Bu durumda, Dernekler Yönetmeliği’nin dava konusu edilen kısmında, alkollü içki izni verilebilmesi için dernek lokalinin içkili yer bölgesi içinde bulunması koşulunun getirilerek, içki satış belgesi alınmasının zorunlu tutulmasında, hukuka, kamu yararı gereklerine ve 5253 sayılı Dernekler Kanunu’na aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, dava konusu Yönetmelik hükmü ile getirilen kısıtlamanın demokratik toplum düzeni açısından zorunlu olmadığı, lehe olmayan hükmün geriye yürümezliği ilkesinin ihlal edildiği, bu çerçevede dava konusu düzenleme ile kişi hak ve hürriyetlerinin kısıtlandığı belirtilerek, Daire kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, Danıştay Onuncu Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ … DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Davacı tarafından, dava konusu düzenleme ile kişi hak ve hürriyetlerinin kısıtlandığı yönünde iddiada bulunulmaktadır.
Anayasa’nın “Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması” başlıklı 13. maddesinde, “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.” hükmüne yer verilmiştir. Bu çerçevede, dernek lokallerinin alkollü içki izni verilmesi için içkili yer bölgesinde bulunması şartının aranmasını zorunlu kılan dava konusu düzenlemenin temel haklar yönünden ihlale neden olup olmadığının tespiti açısından; kanuni dayanağının bulunup bulunmadığı, demokratik toplum gereklerine uygun olup olmadığı ve ölçülülük ilkesi ile bağdaşıp bağdaşmadığı yönlerinden değerlendirilmesi gerekmektedir.
5253 sayılı Dernekler Kanunu’nda; dernek lokallerine alkollü içki izni verilmesi için bu lokallerin alkollü içki yer bölgesinde bulunmasını zorunlu kılan açık bir hükme yer verilmemiştir. Bununla birlikte, anılan Kanun’da mülki idare amirinin izni ile açabilecekleri ve alkollü içki satabilecekleri öngörülen dernek lokallerinin açılması, işletilmesi ve kapatılmasına ilişkin esas ve usullerin yönetmelikle düzenleneceğinin öngörülmesi karşısında, davalı idarenin mülki idare amirlerince dernek lokallerine alkollü içki izni verilirken aranacak kriterleri yönetmelikle belirleme yetkisini haiz olduğu açıktır.
Öte yandan, 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nun 7. maddesinin 4. fıkrasında, alkollü içki sunumu yapılan işyerlerinin faaliyet göstereceği alanları belirleme veya bu türden işyerlerini ayrılan yerlerde toplama yetkisinin belediye ve mücavir alan sınırları içinde; belediyelere, bu alanlar dışında ise, il özel idarelerine ait olduğu kabul edilmiş; 5. fıkrasında ise, umuma açık istirahat ve eğlence yerlerinin bulunacağı alanların tespiti ve bu yerlerin ruhsatlandırılmasında uygulanacak usul ve esasların İçişleri Bakanlığı tarafından çıkarılacak bir yönetmelikle düzenleneceği öngörülmüş; dayanakları arasında, 2559 sayılı Kanun’a da yer verilen “İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmelik”in 29. maddesinde, bu kanuni düzenlemelere paralel olarak içkili yer bölgesinin, mülki idare amirinin genel güvenlik ve asayiş durumu hakkındaki görüşü doğrultusunda belediye sınırları ve mücavir alanlar içinde belediye meclisi, bu sınırlar dışında il genel meclisi tarafından tespit edileceği hüküm altına alınmıştır. Mezkur düzenlemeler değerlendirildiğinde, içkili yer bölgesi tespitinin kanuni dayanağa sahip olduğu hususunda duraksama bulunmamaktadır. Dolaysıyla, dernek lokallerinin açılması, işletilmesi ve kapatılmasına ilişkin esas ve usullerin belirlenmesini yönetmeliğe bırakan 5253 sayılı Kanun’un 26. maddesi doğrultusunda tesis edilen Dernekler Yönetmeliği’nde, işyeri açma ve çalışma ruhsatlarını düzenleyen mevzuatla uyumlu olarak, alkollü içki izni verilmesini lokallerin içkili yer bölgesi sınırları içerisinde bulunması şeklindeki objektif koşula tabi kılan dava konusu düzenlemenin kanuni dayanağa sahip olduğu anlaşılmaktadır.
Genel güvenlik ve asayişi bozucu eylemlerin sıklıkla vuku bulduğu içkili işyerlerinin hükümet binaları, hapishane ve ıslah evleri, her türlü ibadethane ve okul gibi yerlerden belli bir uzaklıkta bulunmasını amaçlayan içkili yer bölgesi, bu suretle kamu düzeninin korunmasını temin etmektedir. Dolayısıyla, alkollü içki izni verilebilmesi için diğer içkili işyerlerinden ayırt edici özelliği bulunmayan dernek lokallerinin de içkili yer bölgesi sınırları dahilinde bulunmasını öngören dava konusu düzenleme, demokratik toplum gerekleri ile bağdaşmaktadır. Yine, dernek lokallerinde alkollü içki sunulmasını ortadan kaldırmayan, yalnızca genel asayiş ve kamu düzeninin korunması adına diğer içkili işyerlerinde olduğu gibi içkili yer bölgesi ile sınırlandıran mezkur hükmün, ölçülülük ilkesine aykırılık teşkil etmediği ve hakkın özüne halel getirmediği, bu suretle temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırma rejimini düzenleyen Anayasa’nın 13. maddesine aykırılık teşkil etmediği sonucuna ulaşılmıştır.
Bu itibarla, davacının kişi hak ve hürriyetleri yönünden ileri sürdüğü iddialar dava konusu düzenlemeyi sakatlayıcı nitelikte görülmemiştir.
Tüm bu açıklamalar doğrultusunda, bozma kararı verilebilmesi için 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinin 2. fıkrasında belirtilen “a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması, b) Hukuka aykırı karar verilmesi, c) Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması” şeklindeki sebepler somut uyuşmazlıkta vuku bulmadığından, temyizen incelenen Daire kararının onanması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin Danıştay Onuncu Dairesinin temyize konu 12/06/2019 tarih ve E:2014/3654, K:2019/4675 sayılı kararının ONANMASINA,
3. Kesin olarak, 30/09/2020 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY

X- 5253 sayılı Dernekler Kanunu’nun “Derneklerin izinle kurabileceği tesisler” başlıklı 26. maddesinde; derneklerin, tüzüklerinde gösterilen amaçları gerçekleştirmek üzere, eğitim ve öğretim faaliyetleri için yurt, pansiyon; üyeleri için lokal açmaları ve lokallerinde alkollü içki kullanılması ile bu tesislerin işletilmesinin mülkî idare amirinden izin almalarına bağlı olduğu, bu tesislerin açılması, işletilmesi ve kapatılmasına ilişkin esas ve usullerin yönetmelikte düzenleneceği hükmüne yer verilmiştir.
Dernekler Yönetmeliği’nin “Alkollü içki kullanılması ve canlı müzik yayını” başlıklı 61. maddesinde, “Dernek lokallerinde alkollü içki kullanılması mülki idare amirinin iznine bağlıdır. Ancak, alkollü içki izni verilebilmesi için dernek lokalinin içkili yer bölgesi içinde bulunması zorunludur. Yetkili mercilerden alkollü içki satış belgesi alamayan veya bu belgesi iptal edilmiş derneklerin lokallerinde alkollü içki verilemez ve alkollü içki kullanılamaz.
Gençlik, spor veya gençlik ve spor kulüplerinin sosyal amaçlı tesisleri ile lokallerinde alkollü içki kullanılmasına izin verilmez.” kuralı yer almıştır.
Uyuşmazlıkta, davacı Derneğin lokalinin içkili yer bölgesi içinde bulunmaması nedeniyle yukarıda belirtilen Yönetmelik kuralı gerekçe gösterilerek alkollü içki izninin iptaline karar verilmiştir.
Dernekler Kanunu’nun 26. maddesinde, derneklerin lokallerinde alkollü içki kullanılmasının ve bu tesislerin işletilmesinin mülki idare amirinin iznine bağlandığı ve bunun dışında bir sınırlama getirilmediği, bu tesislerin açılması, işletilmesi ve kapatılmasına ilişkin esas ve usullerin yönetmelikle düzenlenmesi için İçişleri Bakanlığı’na yetki verildiği; bu kapsamda çıkarılan Dernekler Yönetmeliği’nin dava konusu 61. maddesinin 1. fıkrasıyla ise, alkollü içki izni verilebilmesi için dernek lokalinin içkili yer bölgesi içinde bulunması gerektiği belirtilerek, dernek lokallerinde alkollü içki kullanılmasının yasaklanmasına ilişkin düzenleme yapma yetkisi bulunmayan İçişleri Bakanlığı’nca, Kanunda yer almayan bir yasaklama getirildiği anlaşılmaktadır.
Öte yandan, işyeri açma ve çalışma ruhsatlarının verilmesinde uygulanacak esas ve usulleri düzenlemek amacıyla yürürlüğe konulan “İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmelik” in 29. maddesinde “İçkili yer bölgesi, mülki idare amirinin genel güvenlik ve asayiş durumu hakkındaki görüşü doğrultusunda belediye sınırları ve mücavir alanlar içinde belediye meclisi, bu sınırlar dışında il genel meclisi tarafından tespit edilir.
İçkili yer bölgesi haricinde içkili yer açılamaz.” düzenlemesine yer verildikten sonra 30. maddede, içkili yer bölgesi olarak tespit edilemeyecek yerler konusunda ayrıntılı düzenleme yapılmış ve dava konusu kuralla da bu Yönetmeliğe gönderme yapılmış ise de, Dernekler Kanunu’nun 26. maddesindeki açık hüküm karşısında dava konusu düzenlemede, Kanunla mülki idare amirine verilen değerlendirme yetkisinin kaldırılması yönünden de hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Diğer yandan dava konusu kural ile içkili yer bölgesi dışında bulunan dernek lokallerinde alkol sunumu yasaklandığından, konunun bu yönüyle de değerlendirilmesi gerekmektedir.
Anayasa’nın 12. maddesinde, “Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir. Temel hak ve hürriyetler, kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva eder.” hükmüne yer verilmek suretiyle Anayasa’da açıkça düzenlenmeyen, ancak insan olmanın bir gereği olarak var olduğu kabul edilen ve kişiliğin ayrılmaz bir parçasını teşkil eden diğer özgürlükler de güvenceye bağlanmakta; “Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması” başlıklı değişik 13. maddesinde de “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.” denilerek, temel hak ve hürriyetlerin maddede belirtilen hallerde ancak yasayla sınırlanabileceği öngörülmektedir.
Anayasa’nın 58. maddesinin ikinci fıkrasında, Devlete, gençleri alkol düşkünlüğünden korumak için gerekli tedbirleri alma görevi verilmektedir. Dolayısıyla Anayasa’nın 58. maddesiyle kendisine yüklenen ödevin gereği olarak özgürlüklere sınırlama getirmesi mümkün olabilmektedir.
Anayasa’nın 5. maddesinde, “Devletin temel amaç ve görevleri, Türk Milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk Devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.” denilmektedir. Buna göre, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak Devletin temel amaç ve görevlerindendir.
Anayasa’nın 5. ve 58. maddeleriyle Devlete yüklenen kamu düzenini tesis etme ve gençleri alkol bağımlılığından koruma ödevleri gereğince özgürlüklere getirilecek sınırlamaların Anayasa’nın 13. maddesinde düzenlenen ilkelere uygun olması gerekmektedir. Buna göre temel hak özgürlüklere yönelik sınırlamalar, demokratik toplum düzeninin ve laik cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı gibi hak ve özgürlüklerin özlerine de dokunamaz.
Devletin 58. madde kapsamında gençlere yönelik farklı önlemler alması olanaklıdır. Ancak, gençlere yönelik bu önlemlerin alınması esnasında, çocuklar ve gençler dışında kalan, hukuksal ehliyete sahip bireylerin maddi ve manevi varlıkları ile kişi özgürlüklerine sınırlama getirilemez. Bu bağlamda, bireylerin, yaşam tarzı gerçeğinden kaynaklanan, başkalarının haklarını ihlal etmeyen doğal hak ve özgürlükler yasaklamaya konu da yapılamaz. Devlet, üretimi ve yetiştirilmesi yasak ürünler dışında kimin neyi ne kadar tüketeceğine müdahale edemez. Devlete, alkol ile mücadele üzerinden bireysel ve toplumsal hayat tarzlarına müdahale etmek değil, gençleri alkol düşkünlüğünden korumak görevi verilmiştir. İdarenin böyle bir yetkiyi kendisinde görmesi ve bunu yasa yerine idari düzenlemeyle yapması ise, açıkca hukuka aykırı bulunmaktadır.
İptali istenen kural ile getirilen sınırlama, yetişkin bireylerin alkollü içecek tüketme özgürlüğüne açık bir müdahale niteliğinde olup, demokratik toplum düzeni açısından da bir zorunluluk taşımamaktadır.
Bu durumda, açıkça hukuka aykırı bulunan dava konusu Yönetmelik hükmünün iptali istemiyle açılan davanın reddi yolunda verilen Danıştay Onuncu Dairesinin temyize konu 12/06/2019 tarih ve E:2014/3654, K:2019/4675 sayılı kararının bozulması gerektiği oyuyla, karara katılmıyorum.