Danıştay Kararı İdari Dava Daireleri Kurulu 2020/471 E. 2020/2725 K. 25.11.2020 T.

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2020/471 E.  ,  2020/2725 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2020/471
Karar No : 2020/2725

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Bakanlığı
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : Danıştay Onuncu Dairesinin 09/07/2019 tarih ve E:2019/2992, K:2019/5384 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: 28/12/2018 tarih ve 30639 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Ticari Reklam ve Haksız Ticari Uygulamalar Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik’in 5. maddesi ile, asıl Yönetmeliğin 27. maddesine eklenen 9. fıkranın iptali istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Onuncu Dairesinin 09/07/2019 tarih ve E:2019/2992, K:2019/5384 sayılı kararıyla;
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde, iptal davalarının, idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılacağının belirtildiği, 14. maddesinin 3. fıkrasının (c) bendinde, dilekçenin ehliyet yönünden de inceleneceği, 15. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde ise, bu hususta kanuna aykırılık görülmesi halinde davanın reddine karar verileceğinin hükme bağlandığı,
Söz konusu maddede yer alan ve iptal davasının subjektif ehliyet koşulu olan “menfaat ihlali”nin, dava konusu işlemle davacı arasında kurulan kişisel, meşru, güncel bir menfaat ilişkisi olarak tanımlandığı, menfaatin kişisel olmasının, idari işlemin mutlaka davacı hakkında tesis edilmiş olmasını gerektirmediği, menfaat ilişkisinin varlığı ve sınırlarının, davacının gerçek kişi, tüzel kişi, belde sakini olması gibi hususlar dikkate alınmak suretiyle ve uyuşmazlığın niteliği de göz önünde tutularak her olayda yargı yerince belirlendiği,
Dava konusu düzenlemenin, ateşli ve ateşsiz silahların üretici ve satıcılarına yönelik kural getirdiği, dava dilekçesinden anlaşıldığı üzere, davacının silah üreticisi veya satıcısı olmadığı, bireysel tüketici sıfatıyla ve dava konusu düzenlemenin üretici ve satıcılar yanında tüketicilerin menfaatini de ihlal ettiği iddiasıyla davanın açıldığı,
Bir ürünün reklamı ile ilgili düzenlemenin, o ürünü satın alma ihtimali bulunan tüketicilerin bilgi edinme hakkını ve dolayısıyla menfaatini etkileyeceği söylenebilirse de, dava konusu düzenlemenin konusunu oluşturan ürünün hedef kitlesinin genel tüketici olmadığı, hem üretimi ve satışı hem de bulundurulması ve taşınması Kanun ile belirli şartlara ve ruhsata bağlanmış bulunan bir ürün olduğu, aynı zamanda insan hayatına yapacağı etkiler de göz önüne alındığında, dava konusu düzenlemenin davacının doğrudan kişisel güncel ve meşru bir menfaatini ihlal etmediği gerekçesiyle davanın ehliyet yönünden reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, dava konusu düzenlemenin, 6502 sayılı Kanun’a aykırılık teşkil ettiği, ilgili mevzuata göre üretim ve pazarlama izni ile internet üzerinden satış izni almış firmaları ve bireysel kullanıcıları mağdur edeceği, Türk firmalarının yabancı firmalar ile rekabet edememesine sebep olacağı, firmaların, marka, patent, faydalı model ve endüstriyel tasarım haklarının ihlal edilip edilmediğini takip edemeyecekleri, taklit ürünlerin satışına engel olamayacakları, tüketicilerin, muadil ürünler arasında tercih yapma, fiyat farkını araştırma, teknik ve mekanik özellikleri konusunda bilgi sahibi olma gibi imkanlardan yararlanamayacakları, tanıtım ve teşhir yasağı sebebiyle elindeki ruhsatlı silahını satmak isteyen kişinin satış ilanı veremeyeceği, ürün karşılaştırması ve fikir alış verişi yapılan internet forum sayfalarından mahrum kalacağı, tanıtım ve teşhir yasağı sebebiyle av bayilerinin vitrinde sergiledikleri av tüfekleri nedeniyle idari yaptırımla karşılaşmayacaklarının bir garantisinin bulunmadığı, avcılık ve atıcılık alanındaki yazılı ve görüntülü yayınların ciddi sorunlarla karşılaşacağı, silah taşıma ve bulundurma hakkı bulunduğundan potansiyel bir silah tüketicisi olduğu, dava konusu düzenleme ile meşru, kişisel ve güncel bir menfaat ilişkisi bulunduğu, bu nedenle davanın ehliyet yönünden reddi yolunda verilen Daire kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, Danıştay Onuncu Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’NİN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile Daire kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
arar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dosya tekemmül ettiğinden davacının yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan;
“a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c)Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması” sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2.Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle ehliyet yönünden reddine ilişkin Danıştay Onuncu Dairesinin temyize konu 09/07/2019 tarih ve E:2019/2992, K:2019/5384 sayılı kararının ONANMASINA,
3. Kesin olarak, 25/11/2020 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY
X- 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinde; iptal davalarının, idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılabilecekleri hükme bağlanmıştır. Buna göre, iptal davası açılabilmesi için gerçek veya tüzel kişiler ile dava konusu işlem arasında makul ve ciddi bir ilişkinin varlığı yeterli bulunmaktadır. Başka bir deyişle, İdare Hukukunun genel ilkelerine göre idari işlemin değişiklik yarattığı ya da doğmasına engel olduğu hukuki durumla, menfaat bağı olan herkes bu idari işlemin iptalini isteyebilecektir.
Danıştayın istikrar bulan kararlarına göre de, davacının subjektif dava açma ehliyetinin bulunduğunun kabulü için, idari işlemin davacının meşru, şahsi ve güncel bir menfaatini ihlal etmesi gereklidir. İptal davalarında, dava konusu işlemin davacının menfaatini ihlal ettiğinin saptanması, sadece davacının bu davada ehliyetinin (subjektif ehliyetinin) bulunduğu, dolayısıyla davanın esasının incelenmesine geçilebileceği sonucunu yaratmaktadır.
Yukarıda belirlenen kişisel, meşru ve güncel bir menfaat ilgisinin varlığı, taraf ilişkisinin kurulmasında yeterli sayılmakta ve bu husus davanın niteliğine ve özelliğine göre belirlenmektedir.
Bu açıklamalar karşısında, dava açma ehliyetinin bulunup bulunmadığı saptanırken, iptal davasının genel amacının yanı sıra, dava konusu idari işlemin niteliğine bakılarak menfaat ilgisinin olaya özgü değerlendirilmesi gerektiği açıktır. Menfaatin kişisel olması, idari işlemin mutlaka davacı hakkında tesis edilmiş olmasını zorunlu kılmamaktadır.
Dosyanın incelenmesinden; dava konusu düzenlemenin, avukat olan ve silah bulundurma ve taşıma hakkı bulunması nedeniyle potansiyel müşteri sıfatını haiz davacı ve onunla aynı konumda olan bireysel silah tüketicilerinin, reklamı yasaklanan ürünlerin teknik özellikleri ile fiyatları hakkında bilgi sahibi olmalarını ve bu ürünleri emsalleriyle karşılaştırarak ürüne sahip olma haklarını kısıtladığı anlaşıldığından, dava konusu düzenlemenin, silah üreticisi ve satıcısı olanlar yanında müşteri konumundaki bireysel tüketicilerin menfaatini de etkilediği sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, davanın ehliyet yönünden reddi yolunda verilen Daire kararının bozulması gerektiği oyuyla, karara katılmıyoruz.