Danıştay Kararı İdari Dava Daireleri Kurulu 2020/456 E. 2020/2710 K. 25.11.2020 T.

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2020/456 E.  ,  2020/2710 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2020/456
Karar No : 2020/2710

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Başkanlığı
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : Danıştay Sekizinci Dairesinin 20/09/2019 tarih ve E:2018/6791, K:2019/7588 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davalı idarenin tarihsiz olarak internet sitesinde ilan ettiği 2016 Ekim döneminden itibaren geçerli olacak “Doçentlik Sınavı Başvuru Şartları”nda “Hukuk Temel Alanı” altında “Çevre Hukuku”na yer vermeyen idari işlemin iptali istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Sekizinci Dairesinin 20/09/2019 tarih ve E:2018/6791, K:2019/7588 sayılı kararıyla;
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinde iptal davalarının, idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu, maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılabileceklerinin hükme bağlandığı,
Yukarıda aktarılan hükme göre, iptal davası açılabilmesi için gerçek ya da tüzel kişiler ile dava konusu işlem arasında makul ve ciddi bir ilişkinin varlığının yeterli bulunduğu, başka bir deyişle, İdare Hukuku’nun genel ilkelerine göre idari işlemin değişiklik yarattığı ya da doğmasına engel olduğu hukuki durumla menfaat bağı olan herkesin bu idari işlemin iptalini isteyebileceği,
Bir iptal davasının açılabilmesi ve idari yargı mercilerinin bu davayı ön koşullar yönünden kabul edebilmesi için 2577 sayılı Kanun’un 14. maddesi uyarınca dava dilekçelerinin; a) görev ve yetki b) idari mercii tecavüzü c) ehliyet d) idari davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem olup olmadığı e) süre aşımı f) husumet ve g) 3. ve 5. maddelere uygun olup olmadıkları yönlerinden sırasıyla inceleneceği; ilk inceleme sonucunda dilekçelerde Kanun’a aykırılık görülürse 15. maddedeki kararlardan birinin verileceği, Kanun’a aykırılık görülmediği takdirde dosyanın tekemmüle tabi tutulacağı, dolayısıyla iptal davası açılabilmesinin ön koşullarından birinin davacının objektif ve subjektif dava ehliyetinin olması olduğu,
Danıştayın istikrar bulan kararlarına göre, davacının subjektif dava açma ehliyetinin bulunduğunun kabulü için idari kararın, davacının meşru, şahsi ve güncel bir menfaatini ihlal etmesi gerektiği, iptal davalarında, dava konusu işlemin davacının menfaatini ihlal ettiğinin saptanmasının, sadece davacının bu davada ehliyetinin (subjektif ehliyetinin) bulunduğu, dolayısıyla davanın esasının incelenmesine geçilebileceği sonucunu doğurduğu,
Anılan yasal düzenlemeler ile iptal davalarının hukuki nitelikleri göz önüne alındığında, İdare Hukuku alanında tek taraflı irade açıklamasıyla kesin ve yürütülmesi zorunlu nitelikte tesis edilen işlemlerin, ancak bu idari işlemlerle kişisel, meşru ve güncel bir menfaat ilgisi olanlar tarafından iptal davasına konu edilebileceğinin kabulünün zorunlu olduğu,
Yukarıda belirlenen kişisel, meşru ve güncel bir menfaat alakasının varlığının taraf ilişkisinin kurulmasında yeterli sayıldığı ve bu hususun davanın niteliğine ve özelliğine göre belirlendiği,
Bu açıklamalar karşısında, dava açma ehliyetinin bulunup bulunmadığı saptanırken, iptal davasının genel amacının yanı sıra, dava konusu idari işlemin niteliğine bakılarak menfaat ilgisinin olaya özgü değerlendirilmesi gerektiği,
Dosyanın incelenmesinden; davacının Çevre Hukuku alanında yüksek lisans yaptığı, dava açıldığı tarihte Kamu Hukuku alanında doktorasına devam ettiği ve bu nedenle doçentlik sınavı başvuru aşamasına gelmediği anlaşıldığından, davacının dava konusu işlemin iptalini istemekte güncel bir menfaatinin bulunmadığı gerekçesiyle,
davanın ehliyet yönünden reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, Daire kararının gerekçesinde doktora sürecinin devam etmesine vurgu yapıldığı, dava tarihi itibarıyla devam eden doktora çalışmasının 24/10/2019 tarihinde tamamlandığı, doçentlik sınavı başvurusunun yılları bulan uzun soluklu bir çalışma sürecini ifade ettiği, bu sürecin yüksek lisans ile başladığı, doktora ile devam ettiği ve uzmanlık alanında akademik yükselme kriterlerini karşılayacak onlarca yayın ile tamamlandığı, kendisinin de Çevre Hukuku alanında yürüttüğü çalışmalar ile bu doğrultuda ilerlemeye devam ettiği, Çevre Hukuku alanının doçentlik başvuru alanları arasından çıkarılmasının, bu alanda doçentliğe yönelik başladığı çalışmaların önüne engel oluşturduğu, Çevre Hukuku alanında akademik yükselmeyi hedeflemesi nedeniyle, dava konusu işlemden menfaatinin olumsuz etkilendiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’NIN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra dosyanın tekemmül ettiği anlaşıldığından davacının yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan;
“a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c) Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması” sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2.Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle ehliyet yönünden reddine ilişkin Danıştay Sekizinci Dairesinin temyize konu 20/09/2019 tarih ve E:2018/6791, K:2019/7588 sayılı kararının ONANMASINA,
3. Kullanılmayan… TL harcın istemi halinde davacıya iadesine,
4.Kesin olarak, 25/11/2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.