Danıştay Kararı İdari Dava Daireleri Kurulu 2020/2438 E. 2020/3512 K. 28.12.2020 T.

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2020/2438 E.  ,  2020/3512 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2020/2438
Karar No : 2020/3512

TEMYİZ EDENLER : 1- (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

2- (DAVALI) : … Bakanlığı
VEKİLİ : Hukuk Müşaviri Av. …

İSTEMİN KONUSU : Danıştay İkinci Dairesinin 07/01/2020 tarih ve E:2018/3528, K:2020/14 sayılı kararının; davacı tarafından davanın reddi ve tazminatın başlangıcı ile yargılama giderleri ve vekalet ücreti yönünden, davalı idare tarafından iptal ve kabule yönelik kısımlar ile vekalet ücreti yönünden karşılıklı olarak temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: … olarak görev yapan davacı tarafından, “İş Müfettişi” kadrosuna atanması istemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin işlem ile bu işlemin dayanağı olan ve 31/10/2012 tarih ve 28453 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Teftiş Kurulu Yönetmeliği’nin “Müfettişliğe atanma” başlıklı 37. maddesinin; iş müfettişi kadrolarına yapılacak atamaların süresine ilişkin hususları düzenlemediğinden bahisle iptali ile yoksun kalınan parasal haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay İkinci Dairesinin 07/01/2020 tarih ve E:2018/3528, K:2020/14 sayılı kararıyla;
31/10/2012 tarih ve 28453 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Teftiş Kurulu Yönetmeliği’nin dava konusu “Müfettişliğe atanma” başlıklı 37. maddesinin iptali istemi yönünden;
Kamu idarelerinin yerine getirmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin en iyi biçimde yürütülmesini sağlamak amacıyla gerekli önlemleri almaları gerektiği hususunun idare hukukunun temel ilkelerinden olduğu, bu önlemlerin arasında, hizmetin bilgi ve deneyim yönünden yetişmiş personel istihdam edilerek gördürülmesi kuralının da yer aldığı, anılan personelin ehliyet ve başarısının tespiti amacıyla meslek içindeki ilerleme ve yükselmelerinde, idarelerin genel düzenleme yetkisine dayanarak birtakım koşullar belirleyebilecekleri hususunda kuşku bulunmamakla birlikte, bu koşulları belirleyen düzenlemelerin üst hukuk normlarına ve hukukun genel ilkelerine aykırılık taşımaması gerektiği,
İdarelerin düzenleme yapma yetkisi kapsamında getirilen dava konusu 37. maddenin, üst hukuk normu niteliğinde olan ve dava konusu Yönetmeliğin dayanakları arasında yer alan 06/08/1979 tarih ve 7/17925 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan İş Teftişi Tüzüğü’nün 6. maddesinin 1. fıkrasıyla aynı doğrultuda olduğu,
Yapılan açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde, idarenin, mevzuat yapma konusunda sahip olduğu takdir yetkisini, kamu yararı ve hizmet gereklerini gözeterek üst hukuk normlarına aykırı olmayacak şekilde kullandığı sonucuna varıldığından, dava konusu düzenlemede hukuka aykırılık bulunmadığı,
Davacının, “iş müfettişi” kadrosuna atanması istemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali ile yoksun kalınan parasal haklarının ödenmesi istemi yönünden;
Üç yıllık bir staj döneminden sonra yazılı ve sözlü yeterlik sınavına tabi tutulan iş müfettiş yardımcılarının yeterlik sınavında başarı göstermeleri durumunda müfettişlik kadrolarına atanmalarının öngörülmüş olduğu da dikkate alındığında, yazılı ve sözlü sınavları geçerek yeterlik sınavında başarılı olan davacının, iş müfettişliğine atanma hususunda haklı beklenti içerisine girdiği, ancak, aradan geçen zamana rağmen müfettişlik kadrosuna atanmadığı,
Bu durumda, hem bireylerin tüm eylem ve işlemlerde devlete güven duyabilmesi ilkesini ifade eden hukuki güvenlik ilkesine hem de idarenin yaptığı iş ve eylemlerde makul süre içerisinde hareket ederek bireylerin mağduriyetini engelleme işlevi olan hukuki belirlilik ilkesine aykırı olacak şekilde; davalı idarenin gerekli kadro çalışmasını yapmayarak, yeterlik sınavında başarılı olan davacıyı aradan uzunca bir süre geçmesine karşın iş müfettişi olarak atamadığının anlaşılması karşısında, İş Müfettiş Yardımcısı olarak görev yapan davacının “İş Müfettişi” kadrosuna atanması istemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı,
Öte yandan, dava konusu bireysel işlemin iptaline karar verildiğinden, işlem nedeniyle davacının mahrum kaldığı parasal haklarının yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesi gerektiği gerekçesiyle,
31/10/2012 tarih ve 28453 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Teftiş Kurulu Yönetmeliği’nin “Müfettişliğe atanma” başlıklı 37. maddesinin iptali istemi yönünden davanın reddine, davacının, “iş müfettişi” kadrosuna atanması istemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin işlemin iptaline, işlem nedeniyle mahrum kaldığı parasal haklarının davalı idareye başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesine, davanın seri dava olarak nitelendirilmesiyle, 2020 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin “Seri Davalarda Ücret” başlıklı 22. maddesi ile belirlenen tam ücretin %25’ i oranında vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğinden, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’ne göre belirlenen 750,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine; 750,00-TL vekalet ücretinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine; 291,50-TL yargılama giderinin, davadaki haklılık oranına göre yarısı olan 145,75-TL’lik kısmının davacı üzerinde bırakılmasına, geriye kalan 145,75-TL yargılama giderinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI :
Davacı tarafından, dava konusu düzenleyici işlemde müfettişliğe atama süresine ilişkin herhangi bir düzenlemeye yer verilmemesinin hukuki belirlilik ve hukuki güvenlik ilkelerine aykırı olduğu, işlem nedeniyle yoksun kaldığı parasal ve özlük haklarının müfettişliğe atanmaya hak kazandığı tarihten itibaren tazmin edilmesinin gerektiği, temyize konu yoksun kalınan parasal haklarının idareye başvuru tarihinden itibaren işleyecek kanuni faizi ile birlikte ödenmesi yönündeki kısmından, parasal hakların hangi tarihten itibaren başlayacağının net olarak anlaşılamadığı, aleyhine yargılama giderlerine hükmedilmesinin hukuka uygun olmadığı, aralarında maddi ve hukuki yönden bağlılık veya sebep-sonuç ilişkisi bulunmayan davaların avukatlarının aynı olmasından hareketle seri dava olarak nitelendirilerek takdir edilen vekalet ücretinin buna göre belirlenmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu ileri sürülmektedir.
Davalı idare tarafından, dava konusu bireysel işlemin idari davaya konu olabilecek kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem olmadığı, bireysel işlemin dayanağı düzenleyici işlemde, atama işleminin tamamlanmasına ilişkin herhangi bir süre öngörülmediğinden işlemin hukuka ve mevzuata uygun olduğu, idarelerin yargı kararıyla belli bir kadroya atama yapmaya zorlanamayacağı, aralarında maddi ve hukuki yönden bağlılık veya sebep-sonuç ilişkisi bulunmayan davaların avukatlarının aynı olmasından hareketle seri dava olarak nitelendirilerek takdir edilen vekalet ücretinin buna göre belirlenmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMALARI :
Davacı tarafından, davalı idarenin temyiz isteminin reddi ile Daire kararının iptale yönelik kısmının onanması gerektiği savunulmuştur.
Davalı idare tarafından, savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’ÜN DÜŞÜNCESİ : Temyiz istemlerinin reddi ile Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan;
“a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c) Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması” sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçelerinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
Davacı tarafından, işlem nedeniyle yoksun kaldığı parasal ve özlük haklarının müfettişliğe atanmaya hak kazandığı tarihten itibaren tazminine karar verilmesi gerektiği ileri sürülmekte ise de, temyize konu Daire kararında da belirtildiği üzere, davacının işlem nedeniyle mahrum kaldığı tüm parasal haklarının davalı idareye başvuru tarihinden itibaren hesaplanarak, yine idareye başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödeneceği açık bulunduğundan, davacının bu iddiasına itibar edilmemiştir.
Öte yandan, davacının soyadı “…” olduğu hâlde temyizen incelenen Daire kararında “…” olarak gösterilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde, temyiz incelemesi sonunda, Danıştayın; kararda yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmayan maddi hatalar ile düzeltilmesi mümkün eksiklik ve yanlışlıklar varsa kararı düzelterek onayacağı hükmüne yer verilmiştir.
Bu durumda; söz konusu yanlışlığın yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediği anlaşıldığından, 2577 sayılı Kanun’un 49. maddesinin 1/b bendi hükmü uyarınca, temyize konu Daire kararının, davacının soyadının “…” olarak gösterilen kısmının “…” olarak düzeltilmek suretiyle onanması gerekmektedir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Tarafların temyiz istemlerinin reddine,
2. Dava konusu düzenleyici işlem yönünden davanın reddine, bireysel işlemin iptaline, işlem nedeniyle mahrum kaldığı parasal haklarının davalı idareye başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesine yönelik Danıştay İkinci Dairesinin temyize konu 07/01/2020 tarih ve E:2018/3528, K:2020/14 sayılı kararının, davacının soyadının “…” olarak gösterilen kısmının “…” olarak düzeltilerek ONANMASINA,
3. Kesin olarak, 28/12/2020 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY
X- 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “Yanlışlıkların düzeltilmesi” başlıklı 30. maddesinde iki tarafın adı ve soyadındaki yanlışlıkların düzeltilmesinin istenebileceği, yanlışlığın düzeltilmesine karar verilirse, düzeltmenin ilamın altına yazılacağı; bu maddenin yollama yaptığı 29. madde delaletiyle de kararı vermiş olan dairenin işi inceleyeceği ve gerek görürse dilekçenin bir örneğini, belirleyeceği süre içinde cevap vermek üzere, karşı tarafa tebliğ edeceği, dairenin bu husustaki kararının taraflara tebliğ edeceği yolunda kurallara yer verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden; davacı tarafın 11/06/2020 tarihinde temyiz dilekçesini verdikten sonra, 16/07/2020 tarihinde kayıtlara giren dilekçe ile Daireden yanlışlığın giderilmesi yolunda talepte bulunduğu, ancak Dairece bu talep hakkında karar verilmeksizin dosyanın temyizen incelenmek üzere Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna gönderildiği görülmektedir.
Bu durumda, 2577 sayılı Kanun ile ayrı şekil ve usul kurallarına bağlanmış yanlışlıkların düzeltilmesi müessesesinin öncelikle işletilip, Dairesince davacı talebinin karara bağlanmasından sonra temyiz incelemesinin yapılması mümkün olduğundan; davacının yanlışlığın düzeltilmesi talebi hakkında karar verilmek üzere dosyanın Dairesine gönderilmesi gerektiği oyuyla, karara katılmıyorum.