Danıştay Kararı İdari Dava Daireleri Kurulu 2020/1624 E. 2020/1492 K. 16.09.2020 T.

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2020/1624 E.  ,  2020/1492 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2020/1624
Karar No : 2020/1492

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : … Odası
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Bakanlığı … Başkanlığı
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : Danıştay Altıncı Dairesinin 09/12/2019 tarih ve E:2017/4550, K:2019/13700 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Mülkiyeti … Gayrimenkul A.Ş.’ye ait … ili, … ilçesi, … Mahallesi, … parsel sayılı taşınmaza ilişkin Özelleştirme Yüksek Kurulunun 24/05/2017 tarih ve 2017/33 sayılı kararı ile onaylanan 1/5.000 ölçekli Nazım İmar Planı ve 1/1.000 ölçekli Uygulama İmar Planı değişikliğinin iptali istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Altıncı Dairesinin 09/12/2019 tarih ve E:2017/4550, K:2019/13700 sayılı kararıyla;
Dairelerince yerinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporun ve bilirkişi raporuna yapılan itirazların değerlendirilmesi sonucunda;
Taşınmazın bulunduğu alanda imar planı yapma yetkisinin Özelleştirme İdaresine ait olduğu, özelleştirme programına alınan kuruluşa ait olması nedeniyle 3194 sayılı Kanun’un 9. maddesinin 2. fıkrasında verilmiş olan yetkiye istinaden Özelleştirme İdaresince yalnızca dava konusu parsel ile sınırlı bir alanda yapılan imar planı değişikliğinde bu alanda sosyal teknik altyapı alanı ayrılmasının mutlaka gerekli ve zorunlu olmadığı,
Öte yandan, meri imar planlarının onaylanmasının üzerinden uzun bir süre geçtiği halde taşınmazın yatırım programına alınmadığı ve Sağlık Bakanlığınca verilen görüş yazılarında ileriki dönemlerde kullanılması düşünülmeyen atıl durumdaki sağlık tesisi alanlarının satılarak sağlık hizmetlerinde kullanılmak üzere kaynak yaratılmasının istendiği, Taşınmazın atıl durumdan çıkartılması amacıyla yapılan söz konusu imar planı değişikliklerinde eşdeğer yer ayrılmamışsa da; taşınmazın yakın çevresinde sağlık tesislerinin bulunduğu ve taşınmazın bir kısmı konut alanı olarak ayrılırken bir kısmının lise alanı ve yol olarak ayrılarak donatı dengesinin sağlandığı,
İmar planı değişikliklerinin kendi aralarında uyumlu ve üst ölçekli planlara uygun oldukları, ayrıca taşınmaza getirilen kullanım kararlarının çevre imar bütünlüğünü bozucu nitelikte olmadığı hususları gözetilerek dava konusu imar planı değişikliklerinin şehircilik ilkeleri, planlama esasları ve kamu yararına uygun olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, dava konusu imar planı değişikliğinin herhangi bilimsel, nesnel veya teknik bir gerekçeye dayanmadığı, kamu yararına uygun olmadığı, yeni planda plan değişikliği ile kaldırılan donatı alanları kadar yer ayrılmadığı, yeni kullanımla birlikte getirilen konut alanı için herhangi bir sosyal donatı alanı ayrılmadığı, plan bütünlüğünün bozulduğu ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’NUN DÜŞÜNCESİ :
Dosyada bulunan plan açıklama raporunun incelenmesi ile bilirkişi raporundaki tespitler değerlendirildiğinde, söz konusu imar planları ile getirilen kullanım kararı sonucu, gelecekte bu alanda yaşaması öngörülen nüfusun ihtiyacı olan donatı alanlarının neler olduğu, plan bütünü içerisinde dava konusu planlar ile öngörülen nüfusa yeterli donatı standartlarının bulunup bulunmadığı, aynı şekilde parsel içerisinde getirilen sosyal ve teknik donatı alanlarının mevzuat ile öngörülen standartlara uygun olarak ayrılıp ayrılmadığı ve ulaşım altyapısının yeterli olup olmadığı hususlarında herhangi bir çalışma ya da analizin yapılmadığı anlaşılmaktadır.
Davalı idarece taşınmazın yaklaşık %53 ‘lük bir kısmının donatı alanı olarak ayrıldığı belirtilmekte ise de, donatı ihtiyacının sadece lise alanı ve yol kullanımından ibaret olmadığı, uyuşmazlıkta, önceki imar planlarında, sağlık tesisi, eğitim tesisi,dini tesis,sosyo-kültürel tesis, ticaret alanı, pazar alanı ve yol olarak öngörülmüş bir alanın kaldırılarak kısmen konut alanı olarak belirlendiği de göz önünde bulundurulduğunda, dava konusu planlar yapılırken, sosyal ve teknik donatılar yönünden bütüncül bir yaklaşım izlenerek, alanda öngörülen nüfüs ve ihtiyaç olan altyapı alanlarına yönelik ayrıntılı bir araştırma ve incelemenin ortaya konulması gerektiği kuşkusuzdur.
Nitekim, Daire kararında taşınmazın yakın çevresinde sağlık tesislerinin bulunduğu yönünde bir gerekçeye yer verilmiş ise de, bu hususun plan açıklama raporunda yer almadığı görülmektedir.
Bu doğrultuda, dava konusu imar planları ile alanda getirilen nüfusun ihtiyacı olan sosyal ve teknik donatı alanı miktarının mevzuat ile öngörülen standartlara uygun olup olmadığının değerlendirilmesi, alanda bu ihtiyacın karşılanması mümkün ise sosyal ve teknik altyapı alanlarının ayrılması, mümkün değil ise nerede ve nasıl karşılanacağına ilişkin araştırma ve analizlerin yapılması sonucunda dava konusu imar planlarının hazırlanması gerekirken, bu hususlar yerine getirilmeksizin onaylanan söz konusu imar planlarının, çevre imar bütünlüğünü bozmayacak nitelikte olduğundan söz edilebilmesine bu haliyle olanak bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulü ile Daire kararının bozulması ve dava konusu imar planlarının iptaline karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 20/A maddesi uyarınca gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:

MADDİ OLAY :
Mülkiyeti … Gayrimenkul A.Ş.’ye ait … İli, … ilçesi, … Mahallesi, … parsel sayılı taşınmaz Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından 15/10/2015 tarihinde onaylanan …-…-… Planlama Bölgesi 1/100.000 Çevre Düzeni Planında kentsel yerleşik alanda kalmıştır.
Alan, dava konusu imar planı değişikliğinden önceki … Belediye Meclisinin 02/10/2012 tarih ve 86 sayılı kararı ile onaylanan 1/5000 ölçekli … Bölgesi Nazım İmar Planında, “eğitim tesisi, dini tesis alanı, sağlık tesisi, ticaret alanı, pazar alanı ve sosyo-kültürel tesis alanı” olarak belirlenmiştir.
Maliye Bakanlığı Milli Emlak Genel Müdürlüğünün davalı idareye göndermiş olduğu 07/05/2015 tarih ve 3261-3677/11289 sayılı yazısından; dava konusu taşınmazın Sağlık Bakanlığından (Sağlık Yatırımları Genel Müdürlüğü) alınan 30/04/2015 tarih ve 4439 sayılı görüş yazısında belirtilen gerekçeyle özelleştirme kapsam ve programına alındığı anlaşılmaktadır.
Bunun üzerine davalı Özelleştirme Yüksek Kurulunun 24/05/2017 tarih ve 2017/33 sayılı kararı ile uyuşmazlığa konu taşınmaz konut alanı, lise alanı ve yol olarak belirlenmiş, 02/06/2017 tarih ve 30084 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Bunun üzerine temyizen incelenen dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT :
3194 sayılı İmar Kanunu’nun 5. maddesinde, nazım imar planı; varsa bölge veya çevre düzeni planlarına uygun olarak halihazır haritalar üzerine, yine varsa kadastral durumu işlenmiş olarak çizilen ve arazi parçalarının; genel kullanış biçimlerini, başlıca bölge tiplerini, bölgelerin gelecekteki nüfus yoğunluklarını, gerektiğinde yapı yoğunluğunu, çeşitli yerleşme alanlarının gelişme yön ve büyüklükleri ile ilkelerini, ulaşım sistemlerini ve problemlerinin çözümü gibi hususları göstermek ve uygulama imar planlarının hazırlanmasına esas olmak üzere düzenlenen, detaylı bir raporla açıklanan ve raporuyla beraber bütün olan plan olarak, uygulama imar planı ise; tasdikli halihazır haritalar üzerine varsa kadastral durumu işlenmiş olarak nazım imar planı esaslarına göre çizilen ve çeşitli bölgelerin yapı adalarını, bunların yoğunluk ve düzenini, yolları ve uygulama için gerekli imar uygulama programlarına esas olacak uygulama etaplarını ve diğer bilgileri ayrıntıları ile gösteren plan olarak tanımlanmıştır.
Aynı Kanun’un 9. maddesinin 2. fıkrasında: “Belediye hudutları ve mücavir alanlar içerisinde bulunan ve özelleştirme programına alınmış kuruluşlara ait arsa ve arazilerin, ilgili kuruluşlardan gerekli görüş, (Belediye) alınarak çevre imar bütünlüğünü bozmayacak imar tadilatları ve mevzi imar planlarının ve buna uygun imar durumlarının Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca hazırlanarak Özelleştirme Yüksek Kurulunca onaylanmak suretiyle yürürlüğe girer ve ilgili Belediyeler bu arsa ve arazilerin imar fonksiyonlarını 5 yıl değiştiremezler.” kuralına yer verilmiştir.
Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği’nin 9. maddesinde; plan raporunda, planın türü, ölçeği, kapsamı ve özelliğine göre; vizyon, amaç, hedefler ve stratejiler belirlenerek, koruma-kullanma esasları, alan kullanım kararları, yoğunluk ve yapılaşmaya ilişkin konularda planlama esasları ve uygulama ilkeleri, eylem planları, açık ve yeşil alan sistemi, ulaşım, erişilebilirlik ve mekânın etkin kullanılması, gerektiğinde koruma, sağlıklaştırma ve yenileme program, alan ve projelerinin etaplama esasları, alan kullanım dağılımı tablosu gibi hususlarda açıklamalara yer verileceği,
İmar planlarında, bu Yönetmelik’te tanımlanan veya plan gösteriminde bulunan kullanımlardan birden fazla mekânsal kullanımın aynı alanda bir arada bulunması durumunda, uygulamaya yönelik alan kullanım oranları, otopark, yeşil alan ve benzeri sosyal ve teknik altyapı kullanımlarına ilişkin detaylar ile gerektiğinde bağımsız bölüm sayısının, plan raporu ve plan notlarında ayrıntılı olarak açıklanacağı kurala bağlanmıştır.
Aynı Yönetmeliğin 26. maddesinde ise, imar planında verilmiş olan inşaat emsalinin, kat adedinin, ifraz şartlarının değiştirilmesi sonucu nüfus yoğunluğunun artırılmasına dair imar planı değişikliklerinde artan nüfusun ihtiyacı olan sosyal ve teknik altyapı alanlarının standartlara uygun olarak plan değişikliğine konu alana hizmet vermek üzere ayrılacağı kurala bağlanmış, Yönetmelik Ek-2 tabloda da farklı nüfus gruplarında asgari sosyal ve teknik altyapı alanlarına ilişkin standartlar belirlenmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri uyarınca; özelleştirme programındaki kuruluşlara ait veya özelleştirilmek üzere özelleştirme programına alınan arsa ve arazilerde ilgili kuruluşlardan gerekli görüş alınmak suretiyle her ölçekteki imar planı değişiklikleri yapmak Başbakanlık Özelleştirme Yüksek Kurulunun yetkisi dahilinde olmakla beraber; bu plan ve plan değişikliklerinin çevre ve imar bütünlüğünü bozmayacak şekilde yapılması gerektiği kuşkusuzdur.
Özelleştirme Yüksek Kurulu tarafından Kanun ile öngörülen yetki doğrultusunda belli bir parsele ya da bir alana yönelik yapılan imar planlarının, çevre imar bütünlüğüne uygun olarak hazırlanabilmesi için, söz konusu imar planları ile alana getirilen nüfus yoğunluğunun hesap edilmesi, ilgili idarelerle gerekli koordinasyon sağlanarak, bu nüfusun ihtiyacı olan sosyal ve teknik altyapı alanı miktarının yine mevzuat ile öngörülen standartlara uygun olup olmadığının değerlendirilmesi, alanda bu ihtiyacın karşılanması mümkün ise donatıların ayrılması, mümkün değil ise nerede ve nasıl karşılanacağına ilişkin araştırma ve analizlerin yapılması ve yeni kullanım kararının ulaşım altyapısına etkisinin değerlendirilmesi gerekmektedir.
Bu kapsamda, uyuşmazlıkta, alanda önceki planda eğitim tesisi, dini tesis alanı, sağlık tesisi, ticaret alanı, pazar alanı ve sosyo-kültürel tesis alanı olarak ayrılmış iken, yeni planda konut kullanımı getirildiği ve kalıcı bir nüfus artışına sebebiyet verildiği göz önünde bulundurulduğunda, dava konusu imar planları hazırlanırken, alanda yaşaması öngörülen ek nüfus için gereken sosyal ve teknik altyapı miktarı değerlendirilmeli ve bu nüfusun getireceği ulaşım ve trafik yükü ile etkileri dava konusu planın açıklama raporunda detaylı bir şekilde ortaya konulmalıdır.
Aksi yaklaşımın, Özelleştirme Yüksek Kurulu tarafından Kanun ile öngörülen yetki doğrultusunda belli bir parsele ya da bir alana yönelik yapılan imar planlarının, çevre imar bütünlüğüne uygun olup olmadığının değerlendirilememesi sonucuna yol açabileceği açıktır.
Bu doğrultuda, Dairece yerinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporda;
“Yürürlükteki mevzuata göre, plan değişikliklerinde yeni planın eki olarak hazırlanacak ayrıntılı değişiklik raporunda, plan değişikliğini zorunlu kılan sebepler ve değişiklikle ulaşılmak istenilen amacın kapsamlı olarak belirtilmesi gerektiği,
Dava konusu alanda yapılan plan değişikliklerinin Plan Açıklama Raporunda; alandaki değişikliğin gerekçesine ilişkin olarak kapsamlı bir açıklamaya yer verilmediği, bu türden bir plan değişikliğini zorunlu kılan nedenlerin, nesnel ve teknik gerekçelere dayandırılarak açıklanmadığı, bu açıdan dava konusu işlemin eksik olduğu,
Yapılan plan değişikliği ile planın iç tutarlılığı büyük ölçüde zedelendiği, ayrıcalıklı bir konumda, özel mülkiyete konu bir konut alanı yaratıldığı,
Değişiklik öncesi planda, ana merkezi destekleyen ve konut alanlarında yaşayacak nüfusun gereksinim duyacağı günübirlik hizmetleri sunan alt merkezlerin öngörüldüğü, bu alt merkezlerin, kentsel ve kamusal hizmet odakları olarak yeşil alan sürekliliği sağlayan eksenler ile birbirine bağlanmış ve planda yoğunluk-donatı dengesi sağlandığı, dava konusu 811 nolu parselin bu alt merkezlerden bir tanesi olduğu getirilen plan değişikliği ile dava konusu parselin alt merkez niteliği ortadan kaldırıldığı ve planlama alanındaki ana merkez-alt merkezler kurgusu bozulduğu, bunun da nüfus yoğunluğu ile diğer arazi kullanım alanları arasındaki dengeyi de olumsuz etkilediği, diğer bir ifade ile dava konusu plan değişikliği ile plan bütünlüğü ve planın iç tutarlılığını etkileyebilecek ciddi bir müdahalede bulunuduğu, bu müdahalenin planlama ilkeleri ve şehircilik esaslarına uygun olduğu söylenemeyeceği,
Dava konusu alandaki kamusal hizmetlere ayrılmış olan kullanımların tümüyle kaldırıldığı ve yerlerine gelişme konut alanı kullanımı getirildiği, buna karşılık, bu tür plan değişikliklerinde eşdeğer yeni alan ayrılması hükmüne rağmen, kaldırılan sağlık tesisinin, dini tesisin ve sosyal-kültürel tesisin hitap ettiği hizmet etki alanı içinde eşdeğer yeni alanlar ayrılmadığı, dolayısıyla yapılan plan değişikliğinin, ilgili Yönetmeliğin bu konudaki amir hükümlerine uymadığı,
İlgili Yönetmelik hükümlerine göre yapılan plan değişikliği ile alana yüklenecek ek nüfus olan yaklaşık 1.000 kişi için ayrılması gereken yeni sosyal ve teknik altyapı hizmet alanlarının asgari toplamı 21.600 m² olması gerektiği halde dava konusu planda bu ortak kullanımlar için alan ayrılmadığı, bu durumda, asgari standartlara göre ek nüfus için ayrılması gereken 21.600 m²’lik alanın, dava konusu olmayan çevredeki diğer parsellerden alınması ya da ilgili belediye tarafından istimlak yoluyla sağlanması gerekececeği, her iki yöntemin de adil ve hakça olmadığı gibi mevzuata da aykırı olduğu,
Söz konusu 21.600 m²’lik alanın sağlanmaması halinde ise, plan değişikliği ile alana yüklenen yeni nüfusun gereksinim duyacağı kentsel ve kamusal hizmetler sağlanmamış olmasının, planlama ve şehikcilik ilkeleri yanı sıra kamu yararı ile bağdaşmadığı, dava konusu plan değişikliklerinin kamu yararına, şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve imar mevzuatına uygun olmadığı” şeklinde tespitlere yer verilmiştir.
Dosyada bulunan plan açıklama raporunun incelenmesi ile bilirkişi raporundaki tespitler değerlendirildiğinde, söz konusu imar planları ile getirilen kullanım kararı sonucu, gelecekte bu alanda yaşaması öngörülen nüfusun ihtiyacı olan donatı alanlarının neler olduğu, plan bütünü içerisinde dava konusu planlar ile öngörülen nüfusa yeterli donatı standartlarının bulunup bulunmadığı, aynı şekilde parsel içerisinde getirilen sosyal ve teknik donatı alanlarının mevzuat ile öngörülen standartlara uygun olarak ayrılıp ayrılmadığı ve ulaşım altyapısının yeterli olup olmadığı hususlarında herhangi bir çalışma ya da analizin yapılmadığı anlaşılmaktadır.
Davalı idarece taşınmazın yaklaşık %53 ‘lük bir kısmının sosyal ve teknik donatı alanı olarak ayrıldığı belirtilmekte ise de, donatı ihtiyacının sadece lise alanı ve yol kullanımından ibaret olmadığı, uyuşmazlıkta, önceki imar planlarında, eğitim tesisi, dini tesis alanı, sağlık tesisi, ticaret alanı, pazar alanı ve sosyo-kültürel tesis alanı olarak öngörülmüş bir alanın kaldırılarak konut alanı olarak belirlendiği de göz önünde bulundurulduğunda, dava konusu planlar yapılırken, sosyal ve teknik donatılar yönünden bütüncül bir yaklaşım izlenerek, alanda öngörülen nüfus ve ihtiyaç olan altyapı alanlarına yönelik ayrıntılı bir araştırma ve incelemenin ortaya konulması gerektiği kuşkusuzdur.
Öte yandan, bilirkişi raporunda belirtilen, 1/5000 ölçekli … Böllgesi Nazım İmar Planında, ana merkezi destekleyen ve konut alanlarında yaşayacak nüfusun gereksinim duyacağı günübirlik hizmetleri sunan alt merkezlerin öngörüldüğü, bu alt merkezler ile kentsel ve kamusal hizmet odakları olarak yeşil alan sürekliliği sağlayan eksenler yaratılarak, planda yoğunluk-donatı dengesinin sağlandığı, dava konusu … sayılı parselin bu alt merkezlerden bir tanesi olduğu, getirilen plan değişikliği ile dava konusu parselin alt merkez niteliğinin ortadan kaldırıldığı ve planlama alanındaki ana merkez-alt merkezler kurgusunun bozulduğu tespitleri göz önünde bulundurulduğunda, alanın önceki planlamadaki bu özelliği çerçevesinde, dava konusu imar planı ile getirilen kullanımın donatı bütünlüğüne aykırı bir sonuca yol açacak nitelikte olup olmadığının, dava konusu planlar hazırlanırken dikkate alınması gerektiği açıktır.
Bu doğrultuda, dava konusu imar planları ile alanda getirilen nüfusun ihtiyacı olan sosyal ve teknik donatı alanı miktarının mevzuat ile öngörülen standartlara uygun olup olmadığının değerlendirilmesi, alanda bu ihtiyacın karşılanması mümkün ise sosyal ve teknik altyapı alanlarının ayrılması, mümkün değil ise nerede ve nasıl karşılanacağına ilişkin araştırma ve analizlerin yapılması sonucunda dava konusu imar planlarının hazırlanması gerekirken, bu hususlar yerine getirilmeksizin onaylanan söz konusu imar planlarının, çevre imar bütünlüğünü bozmayacak nitelikte olduğundan söz edilebilmesine bu haliyle olanak bulunmamaktadır.
Bu durumda, … ili, … ilçesi, … Mahallesi, … parsel sayılı taşınmaza ilişkin Özelleştirme Yüksek Kurulunun 24/05/2017 tarih ve 2017/33 sayılı kararı ile onaylanan 1/5.000 ölçekli Nazım İmar planı ve 1/1.000 ölçekli Uygulama İmar Planı değişikliğinde hukuka uyarlık görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin kabulüne;
2.Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin Danıştay Altıncı Dairesinin temyize konu 09/12/2019 tarih ve E:2017/4550, K:2019/13700 sayılı kararının BOZULMASINA,
3. DAVA KONUSU İŞLEMİN İPTALİNE,
4.Kurulumuzca yeniden bir karar verildiğinden, aşağıda dökümü yapılan dava ve temyiz aşamasına ilişkin …- TL yargılama gideri ile Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca takdir edilen …-TL avukatlık ücretinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine,
5. Posta gideri avansından artan tutarın iadesine,
6. Dosyanın Danıştay Altıncı Dairesine gönderilmesine,
7. 16/09/2020 tarihinde, kesin olarak oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY

X- Dava; … ili, … ilçesi, … Mahallesi, … parsel sayılı taşınmaza ilişkin Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun 24/05/2017 tarih ve 2017/33 sayılı kararı ile onaylanan 1/5.000 ölçekli Nazım İmar Planı ve 1/1.000 ölçekli Uygulama İmar Planı değişikliğinin iptali istemiyle açılmıştır.
Davacı tarafından, dava konusu parselde yeni kullanımla birlikte getirilen konut alanı için herhangi bir sosyal donatı alanı ayrılmadığı ve plan bütünlüğünün bozulduğu iddiasıyla davanın açıldığı göz önünde bulundurulduğunda, uyuşmazlıkta, söz konusu imar planları ile parsel içerisinde getirilen sosyal ve teknik donatı alanlarının mevzuat ile öngörülen standartlara uygun olarak ayrılıp ayrılmadığı ve ulaşım altyapısının yeterli olup olmadığı hususlarının açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.
Dairece yerinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporda, dava konusu imar planlarının şehircilik ilkelerine ve planlama esaslarına uygun olmadığına yönelik tespitlerde bulunulmuş ise de, yukarıda yer verilen hususlara yönelik yeterli teknik incelemeye yer verilmediği, ortaya konulan hususların kanaate dayalı tespitler olduğu anlaşılmaktadır.
Bu durumda, dava konusu imar planları ile alanda getirilen nüfusun ihtiyacı olan sosyal ve teknik donatı alanı miktarının mevzuat ile öngörülen standartlara uygun olup olmadığının açıklığa kavuşturulması amacıyla, ivedi yargılama usulüne tabi bu dosyaya yönelik olarak, konusunda uzman kişilerden oluşan yeni bir heyetle, Kurulumuzca yerinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılması suretiyle karar verilmesi gerektiği oyuyla, karara katılmıyorum.

KARŞI OY

XX- Temyiz edilen kararla ilgili dosyanın incelenmesinden; Danıştay Altıncı Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenlerinin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı anlaşıldığından, temyiz isteminin reddi ile temyize konu kararın onanması gerektiği oyuyla, karara katılmıyoruz.