DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU 2020/1503 E. , 2022/220 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2020/1503
Karar No : 2022/220
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …Rüzgar Elektrik Üretim A.Ş.
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALILAR) : 1- …Bakanlığı
VEKİLİ: Av. …
2- …Kurumu
VEKİLİ: Av. …
İSTEMİN KONUSU : Danıştay Onüçüncü Dairesinin 17/12/2019 tarih ve E:2016/5073, K:2019/4375 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: 15/11/2016 tarihli başvurunun reddine ilişkin …tarih ve …sayılı Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) Elektrik Piyasası Dairesi Başkanlığı işlemi ile 29/11/2016 tarihli başvurunun reddine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının 05/12/2016 tarih ve 31570 sayılı işleminin ve 2016 yılı Kasım ayında yayımlanan nihaî YEK listesinin anılan şirkete ilişkin 535. sırası ile yerli aksam teşvikine ilişkin boş olan T sütunu ile Yenilenebilir Enerji Kaynaklarından Elektrik Enerjisi Üreten Tesislerde Kullanılan Yerli Aksamın Desteklenmesi Hakkında Yönetmeliğin 4. maddesinin 4. fıkrası ve Ek-3. kısmının iptali istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Onüçüncü Dairesinin 17/12/2019 tarih ve E:2016/5073, K:2019/4375 sayılı kararıyla;
Dava tarihinden sonra, 09/06/2017 tarih ve 30091 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Yenilenebilir Enerji Kaynaklarından Elektrik Enerjisi Üreten Tesislerde Kullanılan Yerli Aksamın Desteklenmesi Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına İlişkin Yönetmeliğin 2. maddesi ile uyuşmazlığa konu Yönetmelik maddesinde değişiklik yapıldığı; söz konusu değişiklikle uyuşmazlığa konu Yönetmeliğin 4. maddesinin 1. fıkrasına ekleme yapıldığı, davacının iptalini istediği düzenlemenin ise aynı şekilde yürürlükte olduğu görüldüğünden esasın incelenmesine geçildiği,
Usul Yönünden;
Davalı EPDK tarafından, iptali istenilen …tarih ve …sayılı Elektrik Piyasası Dairesi Başkanlığı işleminin kesin ve yürütülebilir bir işlem olmadığının ileri sürüldüğü,
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde, iptal davalarının “idarî işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptaller için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan” davalar olarak tanımlandığı; 14. maddesinin üçüncü fıkrasının (d) bendinde, dava dilekçelerinin, idarî davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem olup olmadığı yönünden inceleneceği; 15. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde ise, 14. maddenin 3/d bendinde yazılı hâllerde davanın reddine karar verileceğinin kurala bağlandığı,
İdarî işlemin kesin ve yürütülebilir olmasının, iptal davasına konu olabilmesi için zorunlu şartlardan olduğu; işlemin kesin oluşunun, idarî karar alma sürecinde nihaî işlemin ortaya çıkması bakımından önem taşıdığı; bir idarî işlemin kesin ve yürütülebilir nitelikte olması için, başkaca bir işleme gerek kalmaksızın, tesis edildiği anda hukuk düzeninde değişiklik meydana getirip kendiliğinden sonuç doğurması gerektiği,
Uyuşmazlık konusu olayda, davacı şirket tarafından EPDK’nın 09/11/2016 tarihinde açıkladığı ön YEK listesinde yerli katkı ilave fiyatından yararlandırılmadığının görülmesi üzerine, 15/11/2019 tarihinde EPDK’ya yapılan başvuru ile yerli katkı ilave fiyatından yararlandırılmasının talep edildiği, …tarih ve …sayılı Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu Elektrik Piyasası Dairesi Başkanlığı yazısı ile, 5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun’un ek II sayılı Cetvelinden hangi oranlarda faydalanılacağına ilişkin bilgilerin mevzuat uyarınca Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Yenilenebilir Enerji Genel Müdürlüğü tarafından EPDK’ya gönderildiği, konunun 22/11/2016 tarih ve 55778 sayılı yazı ile Yenilenebilir Enerji Genel Müdürlüğü’ne iletildiği cevabının verildiği görüldüğünden, anılan yazının davacı şirketin hukuki durumunu etkilemeyen, sadece mevcut durumu belirten, icraî niteliği haiz olmayan bir işlem olduğunun anlaşıldığı,
Bu durumda, iptal davasına konu olabilecek idari işlemin, idarenin tek taraflı irade beyanıyla ilgililer hakkında icraî ve etkili sonuçlar doğurabilme niteliğine sahip olması gerektiği dikkate alındığında, 23/11/2016 tarih ve 56088 sayılı Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu Elektrik Piyasası Dairesi Başkanlığı işleminin davacı şirketin hukukî durumunda değişiklik meydana getiren kesin ve icraî bir işlem niteliğinde bulunmadığı anlaşıldığından, bu kısım yönünden davanın esasının incelenmesine imkân bulunmadığı,
Esas Yönünden;
5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun’un 1. maddesi ile 6/B maddesi hükümleri ve dava konusu Yönetmelik değişikliğiyle değiştirilen madde hükümleri aktarıldıktan sonra,
Dava konusu Yönetmeliğin 4. maddesinin 4. fıkrası ve Ek-3’te yer verilen beyan yönünden;
İdarelerin düzenleme yapma yetkisine sahip olduğu alanlarda, bu alanları düzenleyici işlemler ile objektif bir şekilde düzenlemesi gerektiği; idarelerin, işlem tesis ederken kendilerine Anayasa ve yasalarla çizilen çerçeve içinde takdir yetkilerini kullanmaları ve bu yetkilerini kullanırken kamu hizmetinin gereklerini ve kamu yararını göz önünde bulundurmaları gerektiği,
Bu itibarla, davalı idare tarafından yürürlüğe konan Yönetmelik’te yer verilen düzenlemelerin, 5346 sayılı Kanun’un 1. maddesinde öngörülen yenilenebilir enerji kaynaklarının elektrik enerjisi üretimi amaçlı kullanımının yaygınlaştırılması, bu kaynakların güvenilir, ekonomik ve kaliteli biçimde ekonomiye kazandırılması, kaynak çeşitliliğinin artırılması, sera gazı emisyonlarının azaltılması, atıkların değerlendirilmesi, çevrenin korunması ve bu amaçların gerçekleştirilmesinde ihtiyaç duyulan imalat sektörünün geliştirilmesi amacına uygun olması ve 5346 sayılı Kanun’un 6/B maddesinin ikinci fıkrasında yer verilen “yurt içinde imalatın kapsamının tanımı, standartları, sertifikasyonu ve denetimi ile ilgili usûl ve esaslar, Bakanlık tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir” kuralı ile belirlenen kapsamda olması gerektiği,
5346 sayılı Kanun’un 6/B maddesinde, Kanun’un 6. maddesinde yer verilen YEK destekleme mekanizmasından ayrı bir teşvik olan yerli ürün kullanımı ile ilgili ilave fiyat verilmesi hususunun kurala bağlandığı; buna göre, şayet üretim tesislerinde kullanılan mekanik ve/veya elektro-mekanik aksam yurt içinde imâl edilmiş ise bu tesislerde üretilerek sisteme verilen elektrik enerjisi için Kanun’un ekinde yer alan I sayılı Cetvelde belirtilen fiyatlara yine Kanun’un ekinde yer alan II sayılı Cetvelde belirtilen fiyatın ilave edileceği; bu iki teşvik birbirine eklenmiş olsa da, Kanun’da uygulama esaslarının farklı olarak ortaya konulduğu,
YEK destekleme mekanizmasına katılma başvurularının alınması ve sonuçlandırılmasına ilişkin takvim 5346 sayılı Kanun’un 6. maddesinde açıkça kurala bağlanmış iken, 6/B maddesinde yerli katkı ilave fiyatından yararlanılmak için başvuruların usûl ve esaslarına ilişkin açık bir kurala yer verilmediği; davacı tarafından, Kanun’un “Yerli ürün kullanımı” başlıklı 6/B maddesinin 2. fıkrasında davalı idarenin düzenleme yapabileceği alanların tahdidi olarak sayıldığı, davalı idarenin başvuru sürelerine ilişkin belirleme yapma yetkisinin bulunmadığı iddia edilse de Kanun’un 6/B maddesinin 2. fıkrasında yer alan, “II sayılı Cetvelde yer alan yurt içinde imalatın kapsamının tanımı, standartları, sertifikasyonu ve denetimi ile ilgili usul ve esaslar, Bakanlık tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir” kuralı uyarınca davalı idareye verilen yetkinin kapsamı incelendiğinde, Bakanlığın yerli katkı ilave fiyatın yararlanılmasına yönelik başvuru süreci ve takvime ilişkin belirleme yapma yetkisinin bulunduğunun kabulü gerektiği; nitekim, 5346 sayılı Kanun’a 6094 sayılı Kanun ile eklenen 6/B maddesinin gerekçesinde de, “II sayılı cetvel gereğince ilave bir ödemenin de yapılmasının kararlaştırıldığı, söz konusu ödemeye ilişkin usûl ve esasların Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından yönetmelikle düzenlenmesinin kabul edildiği” belirtilerek, bir bütün olarak yerli katkı ilave fiyatının ödenmesine ilişkin usûl ve esaslardan bahsedildiği,
Yerli katkı ilave fiyatından bir önceki dönem faydalanmış ve elektrik üretim tesisinde, kapasite artışı, modernizasyon, yenileme veya kısmi geçici kabuller ile işletmeye giren üniteler gibi değişiklikler olmayan ve bir sonraki dönemde yerli ilave katkı fiyatından yararlanmak isteyen başvuru sahipleri tarafından, santrale ait yerli ekipmanlarda veya yerli aksam oranlarında herhangi bir değişiklik olmadığına dair Yönetmelik Ek-3’te yer alan beyan yazısının 1 Ağustos tarihine kadar sunulması gerektiği kuralının, yerli ilave katkı fiyatından daha önce yararlanmış olan lisans sahiplerinin tesislerinde yerli aksam oranında veya kurulu güçte herhangi bir değişiklik olup olmadığının takip edilmesi için getirildiğinin görüldüğü,
Bu itibarla, 5346 sayılı Kanun’un 6/B maddesi ile Bakanlığa verilen yetki sınırları içinde, 5346 sayılı Kanun’un amacına uygun olarak tesis edilen ve Kanun’un 6. maddesinde kurala bağlanan YEK destekleme mekanizmasında öngörülen başvuru süreleri ile uyumlu olacak şekilde düzenlenen dava konusu Yönetmelik maddesinde hukuka aykırılık bulunmadığı,
Davacı şirketin 29/11/2016 tarihli başvurusunun reddine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın …tarih ve …sayılı işlemi ile 2016 yılı Kasım ayında yayımlanan nihaî YEK listesinin anılan şirkete ilişkin 535. sırası ile yerli aksam teşvikine ilişkin boş olan T sütunu yönünden;
15/11/2016 tarihinde yerli katkı ilave fiyatından yararlandırılması için EPDK’ya yapılan başvuru üzerine 23/11/2016 tarih ve 56088 sayılı Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu Elektrik Piyasası Dairesi Başkanlığı yazısı ile, konunun …tarih ve …sayılı yazı ile Yenilenebilir Enerji Genel Müdürlüğüne iletildiğinin belirtildiği, bunun üzerine davacı tarafından 29/11/2016 tarihinde Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Yenilenebilir Enerji Genel Müdürlüğüne (YEGM) başvurularak yerli katkı ilave fiyatından yararlandırılmasının istenildiği, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Yenilenebilir Enerji Genel Müdürlüğünün, 05/12/2016 tarihli yazısı ile davacı şirkete, davacı şirketin Yönetmeliğin 4. maddesinin 4. fıkrası uyarınca 01/08/2016 tarihine kadar beyanda bulunulmadığından değerlendirmeye alınmadığının bildirildiği, Bakanlık tarafından EPDK’ya gönderilen listede davacı şirkete yer verilmemesi sebebiyle de, Kasım 2016’da yayımlanan nihaî YEK listesinin anılan şirkete ilişkin 535. sırasında yerli aksam teşvikine ilişkin T sütununun boş bırakıldığı,
Dava konusu işlemlerin, Yenilenebilir Enerji Kaynaklarından Elektrik Üretim Tesislerinde Kullanılan Yerli Aksamın Desteklenmesi Hakkında Yönetmeliğin, dava konusu edilen ve yukarıda belirtilen gerekçelerle hukuka uygun bulunan 4. maddenin 4. fıkrasına dayanılarak tesis edildiği; davacı şirket tarafından, Yönetmeliğin 4. maddesinin 4. fıkrası uyarınca süresinde Bakanlığa beyanda bulunulmadığının açık olduğu; bu durumda, tesis edilen dava konusu işlemlerde anılan kamu hizmetinin gereklerine ve hukuka aykırılık saptanmadığı,
Bu itibarla, Yönetmelik’te kurala bağlanan şartları yerine getirmeyen davacı şirketin başvurusunun reddine ilişkin işlemde ve Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından 2016 yılı Kasım ayında yayımlanan nihaî YEK listesinin anılan şirkete ilişkin 535. sırasında yerli aksam teşvikine ilişkin T sütununun boş bırakılmasında hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle,
Davacının 29/11/2016 tarihli başvurusunun reddine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının 05/12/2016 tarih ve 31570 sayılı işlemi ile 2016 yılı Kasım ayında yayımlanan Nihai YEK listesi başlıklı listenin anılan şirkete ilişkin 535. sırası ile yerli aksam teşvikine ilişkin boş olan T sütunu ve Yenilenebilir Enerji Kaynaklarından Elektrik Enerjisi Üreten Tesislerde Kullanılan Yerli Aksamın Desteklenmesi Hakkında Yönetmeliğin 4. maddesinin 4. fıkrası ve Ek-3. kısmının iptali istemi yönünden davanın reddine, davacının 15/11/2016 tarihli başvurusunun reddine ilişkin 23/11/2016 tarih ve 56088 sayılı Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu Elektrik Piyasası Dairesi Başkanlığı işleminin iptali istemi yönünden davanın incelenmeksizin reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, kendilerinin 2017 yılı itibarıyla yerli aksam teşvikinden yararlandırılmamasının dayanağı olan 24/06/2016 tarih ve 29752 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan ve önceki uygulama yönetmeliğini ilga eden Yenilenebilir Enerji Kaynaklarından Elektrik Enerjisi Üreten Tesislerde Yerli Aksamın Desteklenmesi Hakkında Yönetmeliğin dava konusu hükümlerinin dayanağı 5346 sayılı Kanuna aykırı olduğu; 5346 sayılı Kanun’da yerli aksam nedeniyle ilave fiyat teşvikinden yararlanmak için ayrıca bir bildirim yükümlülüğü öngörülmediği; bir sonraki yıl YEK Destekleme Mekanizmasına katılmak için EPDK’ya başvuran tüzel kişilerin bu teşvikten de yararlanacağının öngörüldüğü; davaya konu Yönetmelik maddesi 19/06/2016 tarihinde yürürlüğe girmiş olmasına karşın en geç 01/08/2016 tarihine kadar bildirim yükümlülüğünün getirildiği, yaklaşık bir aylık sürenin Ramazan ayının sonu, bayramda geçen 10 günlük tatil, 15 Temmuz darbe girişimi ve olağanüstü hâl ilanları düşünüldüğünde gerçekte geriye 10-15 günlük bir sürenin kaldığı, bu sürenin ise hakkaniyetli ve kabul edilebilir bir süre olmadığı; düzenleyici işlemin dayanağı olan üst hukuk normuna uygun olması gerektiğinin hukukun genel ilkelerinden olduğu; üstelik bu düzenlemeyle, kişinin daha önceden kazandığı ve yararlandırıldığı bir hakkın zaten olması gereken bir duruma ilişkin beyanda bulunmadığı gerekçesiyle ortadan kaldırıldığı; bir başka anlatımla kanunla yatırımcıya tanınmış bir hakkın yönetmelik hükmüyle geri alınması ihtimalinin yaratıldığı; uygulama işlemlerinin dayanağını dava konusu düzenleme oluşturduğundan, bu düzenlemenin ve uygulanmasına yönelik Yönetmeliğin üçüncü eki ile bireysel işlemin de hukuka aykırı olduğu ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMALARI : Davalı idareler tarafından, Danıştay Onüçüncü Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan;
“a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c)Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması” sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2.Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle kısmen reddine, kısmen incelenmeksizin reddine ilişkin Danıştay Onüçüncü Dairesinin temyize konu 17/12/2019 tarih ve E:2016/5073, K:2019/4375 sayılı kararının ONANMASINA,
3. Kesin olarak, 31/01/2022 tarihinde, düzenleyici işlemler yönünden oybirliği, bireysel işlem yönünden oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
X- Anayasa’nın “Mülkiyet hakkı” başlığını taşıyan 35. maddesinde; “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.” hükmü yer almaktadır. Anayasa Mahkemesi kararlarında da vurgulandığı üzere, “mülkiyet hakkı”; mevcut mal, mülk ve varlıkları koruyan bir güvence olmakla birlikte bu hususun istisnası olarak belli durumlarda bir “ekonomik değer” veya icrası mümkün bir “alacağı” elde etmeye yönelik “meşru bir beklenti”nin Anayasa’da yer alan “mülkiyet hakkı” güvencesinden yararlanabileceği kabul edilmektedir.
Meşru beklenti ise, makul bir şekilde ortaya konmuş icra edilebilir bir alacağın doğurduğu, ulusal mevzuatta belirli bir kanun hükmüne veya başarılı olma ihtimalinin yüksek olduğunu gösteren yerleşik bir yargı içtihadına dayanan, yeterli somutluğa sahip nitelikteki bir beklentidir.
Davacı konumda bulunan, Sincik RES’in 24/01/2014 tarihinde işletmeye alındığı; santralin yapımında kullanılan türbin kuleleri yerli olduğundan mevzuat kapsamındaki yerli aksam ilave katkı payından yararlanmak üzere, temin edilen Yerli İmalat Durum Belgesi ve Ürün Sertifikaları davalı idarelerden Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na sunularak yerli imalat katkı oranının belirterek uygulanması için başvuruda bulunduğu ve davalı idarenin işlemiyle, YEK Destekleme Mekanizmasında yer alması kaydıyla, 0,48 USD Sent ilave katkı payından yararlanmasının kabul edildiği; 2015 ve 2016 yıllarında, 5346 sayılı Kanun ve ilgili yönetmelik gereğince başvuru yaparak YEK Destekleme Mekanizmasına dâhil olduğundan, başka bir işleme gerek kalmaksızın, 0,48 USD Sent yerli aksam ilave teşvikinden yararlandırıldığı görülmüştür.
24/06/2016 tarih ve 29752 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Yenilenebilir Enerji Kaynaklarından Elektrik Enerjisi Üreten Tesislerde Kullanılan Yerli Aksamın Desteklenmesi Hakkında Yönetmeliğin 10. maddesi ile 19/06/2011 tarih ve 27969 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan “Yenilenebilir Enerji Kaynaklarından Elektrik Enerjisi Üreten Tesislerde Kullanılan Aksamın Yurt İçinde İmalatı Hakkında Yönetmelik” yürürlükten kaldırılmıştır. Mülga yönetmelikte, “Yurt içi imalatın belgelendirilmesi” başlıklı 4. Maddesinde; “(1) Kanunun 6/B maddesinde yer alan hükümden yararlanmak isteyen lisans sahibi tüzel kişiler, bu Yönetmelik ekinde yer alan EK-1 Yurt İçinde İmal Edilen Aksam Tanımları listesinde olanlar arasından yurt içinden tedarik ederek elektrik üretim tesislerinde kullanmakta oldukları aksama ait aşağıdaki belgeleri Bakanlık ve/veya Bakanlığın görevlendirdiği kuruluşa beyan etmek zorundadır……
(2) Bu Yönetmeliğin ekinde yer alan EK-2 Yerli İmalat Durum Belgesi, verildiği tarihten itibaren beş yıl süreyle geçerlidir.” hükmü yer almaktadır yani Bakanlık tarafından belgelendirildiği takdirde bu belge 5 yıl boyunca geçerlidir ve her yıl, yerli aksam kullanıldığına ilişkin bir bildirim yapılması zorunluluğu bulunmamaktadır.
Dava konusu Yönetmeliğin “Yerli katkı ilave fiyatı başvurusunun yapılması” başlıklı 4. maddesinin 1. fıkrasında, “Kanun’un 6/B maddesinde yer alan hükümden bir sonraki takvim yılında, ilk kez yararlanmak isteyen lisans sahibi tüzel kişiler, içinde bulunulan yılın 1 Ağustos tarihine kadar Bakanlık ve/veya Bakanlığın görevlendirdiği kuruluşa başvurmak zorundadır.”; 4. fıkrasında ise, “Yerli katkı ilave fiyatından bir önceki dönem faydalanmış ve üçüncü fıkra kapsamındaki değişiklikleri yapmamış olan ve bir sonraki dönemde de faydalanmak isteyen başvuru sahipleri tarafından, santrale ait yerli ekipmanlarda veya yerli aksam oranlarında herhangi bir değişiklik olmadığına ya da kurulu güçlerinde bir artış olmadığına dair Ek-3’te yer alan beyan yazısı her yılın 1 Ağustos tarihine kadar Bakanlık ve/veya Bakanlığın görevlendirdiği kuruluşa sunulur.” kuralına yer verilmiştir.
Dosyada yer alan bilgiler ile davacı iddiaları birlikte değerlendirildiğinde, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından, YEK Destekleme Mekanizmasında yer alması kaydıyla, 0,48 USD Sent ilave katkı payından yararlanacağı kabul edilen davacının şartlarında hiçbir değişiklik olmaması ve halen yerli aksam kullanmaya devam etmesi nedeniyle, önceki mevzuattan kaynaklı olarak, bu teşvikten yararlanmaya devam edeceği yönünde haklı bir beklentisinin oluştuğu anlaşılmaktadır. Buna rağmen, davalı idarelerden Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından tesis edilen işlemler ile davacının meşru ve haklı beklentisi korunmamıştır.
Yukarıda aktarılanlar ışığında, davacı açısından “meşru ve haklı beklenti” ilkesinin ihlal edildiği anlaşıldığından; davacı şirketin, 29/11/2016 tarihli başvurusunun reddine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın 05/12/2016 tarih ve 31570 sayılı işlemi ile 2016 yılı Kasım ayında yayımlanan nihaî YEK listesinin anılan şirkete ilişkin 535. sırası ile yerli aksam teşvikine ilişkin boş olan T sütunu yönünden davanın reddi yolundaki kararın bozulması gerektiği sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, temyiz edilen kararla ilgili dosyanın incelenmesinden; Danıştay Onüçüncü Dairesince verilen kararın, bireysel işleme ilişkin kısmının usul ve hukuka aykırı olduğu anlaşıldığından, davacının temyiz isteminin kabulü ile Daire kararının bu kısmının bozulması gerektiği oyuyla, karara katılmıyoruz.