Danıştay Kararı İdari Dava Daireleri Kurulu 2020/1467 E. 2020/1825 K. 14.10.2020 T.

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2020/1467 E.  ,  2020/1825 K.

T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2020/1467
Karar No : 2020/1825

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : Sınırlı Sorumlu … Kooperatifi
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Başkanlığı
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : Danıştay Altıncı Dairesinin 12/02/2020 tarih ve E:2018/939, K:2020/1452 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: İstanbul ili, Kadıköy ilçesi, Zühtüpaşa Mahallesi, … mevkii, … Yat Limanı alanına ilişkin 1/5.000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı değişikliği ile 1/1.000 ölçekli Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı değişikliğinin (KAUİP) ve anılan planların onaylanmasına dair … tarih ve … sayılı Özelleştirme Yüksek Kurulu kararının iptali istenilmiştir.

Daire kararının özeti: Danıştay Altıncı Dairesinin 12/02/2020 tarih ve E:2018/939, K:2020/1452 sayılı kararıyla; dava konusu imar planları; “üst ölçekli planlara uygunluk, koruma ilkeleri, yapılaşma koşulları, alandan kaldırılan ‘balıkçı barınağı’ kullanımı ve çed olumlu kararı bulunmaması yönlerinden” ayrı ayrı başlıklar halinde incelenmiş ve dosyadaki bilgi ve belgelerle bilirkişi raporunun birlikte değerlendirilmesi sonucu;
Dava konusu imar planlarının üst ölçekli planlara uygunluğu yönünden;
Dava konusu alanın, üst ölçekli 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planında da, ‘yat limanı (marina)’ olarak gösterildiği, uyuşmazlığa konu planlarda yat limanı içerisinde konaklama tesisi öngörülmesinin hukuka aykırı olduğu iddiası yönünden ise; yat limanı alanlarının sadece yat bağlama yeri olarak değil, aynı zamanda gelen misafirlerin ihtiyacını karşılamaya ve turizm faaliyetlerini geliştirmeye yönelik olarak planlanmasında üst ölçekli plana aykırılık bulunmadığı;
Öte yandan, Kıyı Kanunu, Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik ve Deniz Turizmi Yönetmeliği’nde yat limanı tanımı içinde konaklama tesisi kullanımına yer verildiği, bu durumda Kıyı Kanunu ve anılan Yönetmelikler ile 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planı uyarınca konaklama tesisi (turizm tesis alanı) kullanımının dava konusu yat limanı alanına ilişkin imar planlarında öngörülmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı,
Dava konusu imar planlarının koruma ilkelerine uygunluğu yönünden;
Planlama alanında yapılacak olan uygulamalar öncesinde koruma kurulundan gereken izinlerin alınacağı plan notlarında belirtildiğinden ve yapılacak tüm işlemler 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ile ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde gerçekleştirileceğinden, planın koruma-kullanma ilkelerine ve tarihi mirasın gelecek kuşaklara aktarılabilmesi yolundaki düzenlemelere aykırı olduğundan söz edilemeyeceği,
Bilirkişi raporunda belirtilen; alanın “jeolojik nedenlerle özel önlem alınacak alanlar” statüsünde olması ve II. derece doğal ile III. derece arkeolojik sit alanı sınırları içinde bulunması nedeniyle, yer altında yaklaşık 8100-9300 m² büyüklüğünde bir inşaat alanı ayrılmasının, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun koruma esasları ve kullanma şartları ile yapılaşma sınırlamaları ilkesine uygun olduğunun söylenemeyeceği” şeklinde tespit ve değerlendirmeler yönünden; Deniz Turizmi Yönetmeliği’nin 9. maddesinde, yat limanlarına ilişkin sınıflandırma kapsamında, limanın beş çıpalı yat limanı olarak planlandığı dikkate alındığında; alanda, bağlama kapasitesinin en az %30’u kadar otopark alanı ayrılmasının zorunlu olduğu, koruma ilkeleri açısından gerekli her türlü önlem alınmak kaydıyla, alanda yer altı otoparkı yapılması yönünden planlarda hukuka aykırılık bulunmadığı,
Dava konusu imar planlarında öngörülen yapılaşma koşullarının hukuka uygunluğu yönünden;
Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 4. maddesinde, yat limanında yapılacak yapının yüksekliğinin 6.50 metre (2 kat) olacağının belirtildiği; ancak, çatı yüksekliğine ve bu yüksekliğin bina yüksekliğinin belirlenmesinde dikkate alınıp alınmayacağına ilişkin bir düzenlemeye yer verilmediği, dava konusu imar planlarının plan notları hükümlerinde maksimum bina yüksekliği 6,50 metre (Yençok=6,50), çatı dahil 7,50 metre olarak belirlendiğinden, anılan Yönetmelik’te belirtilen 6.50 metre yükseklik sınırının aşılmadığı,
Alandaki yapı yoğunluğuna ilişkin olarak; Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğinin 4. maddesinde yat limanında yapılacak alanlarda konaklama tesisi yapılması halinde bu tesisin emsalinin toplam emsalin %20’sini geçmeyeceğinin belirtildiği, bu anlamda dava konusu imar planlarına bakıldığında, konaklama tesisinin emsal oranının maksimum %20 ile sınırlandığı görüldüğünden imar planlarında bu yönüyle hukuka aykırılık bulunmadığı,
Yüzen iskele alanının emsal hesabı dışında tutularak dalgakıranların emsal hesabına dahil edilmesinde mevzuata aykırılık bulunmadığı,
Ayrıca yine imar planı notlarında, mimari avan proje ile peyzaj projesinin Kadıköy Belediye Başkanlığınca onaylanacağının hüküm altına alındığı ve sonuç olarak davaya konu imar planlarında yapılaşma koşulları yönünden hukuka aykırılık bulunmadığı,
Dava konusu imar planları ile alandan kaldırılan ‘Balıkçı Barınağı’ kullanımı yönünden;
Bilirkişi raporunda yer verilen tespitler uyarınca, uyuşmazlığa konu yat limanının 5 çıpalı olacak şekilde oldukça yüksek standartlar kapsamında planlandığı, ayrıca yat limanı alanı kullanımı ile balıkçı barınağı kullanımlarının farklı amaçlara hizmet ettiği, farklı şekillerde işletildiği, balıkçılık faaliyeti ile yatçılık faaliyetinin çok farklı gürültü, görüntü ve hijyen beklentisi ile su ve kara alanını kullanıyor olması nedeniyle aynı alanda birlikte planlanmalarının planlama esaslarına ve kamu yararına uygun olmadığı,
Kaldı ki, davacı kooperatif yöneticilerince, 31/05/2018 tarihinde hem davalı idareye hem de İstanbul Defterdarlığı Kadıköy Emlak Müdürlüğüne başvuruda bulunularak Fenerbahçe Mahallesi … pafta … ada … parsel sayılı taşınmazın ve önündeki mendirek dolgu alanındaki yerin kendilerine kiralanması halinde mağduriyetlerinin giderileceğinin beyan edildiği, bu nedenle davalı idare tarafından 06/06/2018 tarihli yazı ile Milli Emlak Genel Müdürlüğünden anılan taşınmazın balıkçılara tahsisi konusunda talepte bulunulduğu anlaşıldığından, davacılar açısından mağduriyet yaşanmayacağı sonuç ve kanaatine varıldığı,
Dava konusu imar planlarının ÇED olumlu kararı bulunmadan onaylanmış olması yönünden;
Çevre Kanunu ve Çevresel Etki Değerlendirme Yönetmeliği’nde; aralarında yat limanlarının da bulunduğu belirli projeler açısından ÇED raporu bulunmadan onay, izin, teşvik, yapı ve kullanım ruhsatı verilemeyeceği ve proje için yatırıma başlanamayacağı ve ihale edilemeyeceği hususlarının hüküm altına alındığı, yat limanı açısından imar planlarının kabulü aşamasında ÇED olumlu kararına ihtiyaç bulunmadığı, imar planlarının onayından sonra, çevresel etki değerlendirmesine ilişkin kararların alınacağı, bu işlemlerin gerçekleştirilmemesi durumunda düzenleyici işlem olan uygulama imar planı kararının uygulanmasına yönelik işlemlerin tesisinin engelleneceği sonucuna ulaşıldığı,
Sonuç olarak, dava konusu işlemlerde belirtilen yönlerden hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, dava konusu imar planlarının 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planına aykırı olduğu, alanda yapılaşma ve nüfus yoğunluğu arttırıldığı halde ek sosyal donatı alanı ayrılmadığı, alana ilişkin ÇED raporunun bulunmadığı, deniz alanında mevzuata aykırı şekilde yapılaşmanın arttırıldığı, halkın kıyı ile erişiminin engellendiği, avan projenin kim tarafından onaylanacağının planlarda belirtilmediği, açıklanan nedenlerle imar planlarının şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararına aykırı olduğu iddialarıyla Daire kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, Danıştay Altıncı Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’İN DÜŞÜNCESİ : Temyiz istemine konu karara ilişkin dosyanın incelenmesinden; Özelleştirme Yüksek Kurulunun … tarih ve … sayılı kararı ile onaylanan ve dava konusu planların esasını teşkil eden … Yat Limanı 1/5000 ve 1/1000 ölçekli koruma amaçlı nazım ve uygulama imar planlarının; Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun E:2018/4574, K:2019/1550 sayılı kararı ile iptaline karar verilmiş olduğu görüldüğünden, aynı alana ilişkin ana planlama kararı korunarak revize edilen dava konusu planların da aynı gerekçe ile iptaline karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 20/A maddesi uyarınca gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan;
“a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c)Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması” sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
Öte yandan, her ne kadar Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun E:2018/4574, K:2019/1550 sayılı kararı ile; Özelleştirme Yüksek Kurulunun … tarih ve … sayılı kararı ile onaylanan … Yat Limanı 1/5000 ve 1/1000 ölçekli koruma amaçlı nazım ve uygulama imar planlarının, dava konusu alanın fonksiyonu ÇED raporu gerektirmesine karşın ÇED raporu düzenlenmeden tesis edidiği gerekçesi ile iptaline karar verilmiş ise de, imar planı revizyonu niteliğindeki dava konusu işlemlerin, bu iptal kararından bağımsız olarak değerlendirilebileceği tabiidir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2.Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin Danıştay Altıncı Dairesinin temyize konu 12/02/2020 tarih ve E:2018/939, K:2020/1452 sayılı kararının ONANMASINA,
3. Kesin olarak, 14/10/2020 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY
X- 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun (Değişik: 26/4/2006 – 5491/7 md.) 10. maddesinde; “Gerçekleştirmeyi plânladıkları faaliyetleri sonucu çevre sorunlarına yol açabilecek kurum, kuruluş ve işletmeler, Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu veya proje tanıtım dosyası hazırlamakla yükümlüdürler.
Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu Kararı veya Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir Kararı alınmadıkça bu projelerle ilgili onay, izin, teşvik, yapı ve kullanım ruhsatı verilemez; proje için yatırıma başlanamaz ve ihale edilemez.
(İptal üçüncü fıkra: Anayasa Mahkemesi’nin 15/1/2009 tarihli ve E.:2006/99, K.:2009/9 sayılı Kararı ile.)
Çevresel Etki Değerlendirmesine tâbi projeler ve Stratejik Çevresel Değerlendirmeye tâbi plân ve programlar ve konuya ilişkin usûl ve esaslar Bakanlıkça çıkarılacak yönetmeliklerle belirlenir.” hükümüne yer verilmiştir.
25/11/2014 tarih ve 29186 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği’nin, Çevresel Etki Değerlendirmesi Uygulanacak Projelere ilişkin EK-1. listesinin: “Su yolları, limanlar ve tersaneler” balıklı 9. maddesinin e) bendinde, “yat limanları” belirtilmiş ve aynı Yönetmeliğin 6. maddesinin 3. fıkrasında, “Bu Yönetmeliğe tabi projeler için “Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu” kararı veya “Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir” kararı alınmadıkça bu projelerle ilgili teşvik, onay, izin, yapı ve kullanım ruhsatı verilemez, proje için yatırıma başlanamaz ve ihale edilemez.” hükmü yer almıştır.
3194 sayılı İmar Kanunu’nun “Planlama Kademeleri” başlıklı 6. maddesinde, ”Planlar, kapsadıkları alan ve amaçları açısından; ‘Bölge Planları’ ve ‘İmar Planları’, imar planları ise, ‘Nazım İmar Planları’ ve ‘Uygulama İmar Planları’ olarak hazırlanır. Uygulama imar planları, gerektiğinde etaplar halinde de yapılabilir.” hükmü, “Planların Hazırlanması ve Yürürlüğe Konulması” başlıklı 8. maddesinin (b) bendinde; “İmar planları; Nazım İmar Planı ve Uygulama İmar Planından meydana gelir.” hükmü yer almaktadır.
14/06/2014 tarih ve 29030 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği’nin “Genel Planlama Esasları” başlıklı 7. maddesinin planlama sürecini düzenleyen (i) bendinde; “Planlama süreci; araştırmaların yapılması, sorunların ortaya konulması, veri ve bilgi toplama ile ilgili analiz aşaması; bilgilerin biraraya getirilmesi, birleştirilmesi ve sonuçların değerlendirilmesi ile ilgili sentez aşaması ve plan kararlarının oluşturulması aşamalarından oluşur.” kuralına yer verilerek, yapılan inceleme ve araştırma sonuçları ile plana altlık teşkil edecek diğer hususların bir bütünlük içinde ele alınıp değerlendirilmesi sonucunda plan kararlarının oluşturulacağı hüküm altına alınmıştır.
Yukarıda belirtilen 2872 sayılı Çevre Kanunu ve bu kanuna istinaden çıkarılan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği’nin yukarıda belirtilen hükümlerinde “çevresel etki değerlendirmesi olumlu” kararı veya “çevresel etki değerlendirmesi gerekli değildir” kararının planlama aşamasından önce alınması gerektiği yönünde açık bir hükme yer verilmemiş ise de; uyuşmazlık konusu yat limanı projesinin ÇED sürecine tabi olduğu hususunun taraflar arasında ihtilafsız olduğu, bu çerçevede proje hakkında ÇED sürecinin işletilmesi sırasında değerlendirilmesi gereken, deniz ve kıyı ekosisteminin maruz kalacağı muhtemel etkilerin, niteliği gereği imar planlarının yapımı sırasında da altlık olarak kullanılması gereken olmazsa olmaz argümanlar olduğu, ÇED sürecinin sonunda “Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumsuz” kararı verilmesi halinde, bölgenin bu doğrultuda planlanmasının anlamsızlaşacağı, “Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu” kararı verilmesi halinde ise proje tanıtım dosyasında önemsenen çevresel etkilerin en aza indirilmesinin ancak üretilen plan kararları ile sağlanabileceği açıktır.
Ayrıca, anılan Yönetmeliğin 6. maddesinde sayılan “yapı ve kullanım ruhsatı, proje” vb. işlemlerin dayanağını da, usulüne uygun bir biçimde kabul edilen imar planı kararlarının ve notlarının oluşturduğu nazara alındığında, ÇED sürecinin planlama işleminin kabulünden önce tekemmül ettirilmesinin zorunluluk arzettiği, aksi yorumla ÇED sürecinin geleceğe bırakılması halinde ise, yeterli bilimsel ve teknik veriden yoksun bir şekilde hazırlanan plan açıklama raporu esas alınarak kabul edilen imar planlarından, beklenen faydanın sağlanamayacağı ve kamu yararına hizmet edemeyeceği sonucuna ulaşılmıştır.
Öte yandan, çevresel etki değerlendirilmesine ilişkin kararların imar planlarının onayından sonra alınacağı, mevzuatta bu yönde bir şart aranmadığı ileri sürülmekte ise de; herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşam hakkının bulunduğu, çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevrenin kirlenmesini önlemenin Devletin ve vatandaşların ödevi olduğu, bu ödevin Anayasa‘da belirtildiği ve Çevre Kanunu’nda bu konudaki gerekli düzenlemelere yer verildiği temel gerekçesinden hareket eden ve detayları yukarıda açıklanan içtihat, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun yerleşik içtihatlarındandır. Nitekim aynı temel gerekçeden hareket eden ve 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu (14/03/2013 tarih ve 6446 sayılı Kanun ile bu Kanun’un ismi Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun olarak değiştirilmiştir.) çerçevesinde Enerji Piyasası Düzenleme Kurumuna yapılacak lisans başvuruları için projenin “çevreye uyumlu” olup olmadığının, çevre mevzuatı açısından zorunlu olan “ÇED Olumlu Kararı” veya “ÇED Gerekli Değildir Kararı” alınmasına ilişkin yasal sürecin tamamlanmasının, üretim lisansı verilmeden önce bir “ön şart” olarak kabul edilmesi ve bu ön şartın lisans verilmeden önce aranması gerekliliğine işaret eden Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu kararları doğrultusunda; elektrik piyasası mevzuatında değişikliğe gidilmiş ve çevresel etki değerlendirilmesine ilişkin kararın alınmış olması lisans başvuru şartı haline getirilmiştir.

Bu durumda, dava konusu alanın fonksiyonu ÇED raporu gerektirmesine karşın ÇED raporu düzenlenmeden tesis edilen dava konusu imar planlarında hukuka uyarlık, aksi yöndeki Daire kararında ise hukuki isabet bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulü ile Daire kararının bozulmasına ve dava konusu işlemlerin iptaline karar verilmesi gerektiği oyuyla karara katılmıyoruz.