Danıştay Kararı İdari Dava Daireleri Kurulu 2020/1407 E. 2020/3176 K. 16.12.2020 T.

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2020/1407 E.  ,  2020/3176 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2020/1407
Karar No : 2020/3176

TEMYİZ EDEN (DAVALILAR) : 1- …
2- … Bakanlığı
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVACILAR) : 1- … 2- …
3- … 4- …
5- … 6- …
7- … 8- …
9- … 10- …
11- … 12- …
13- … 14- …
15- … 16- …
17- …
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : Danıştay Altıncı Dairesinin 29/04/2020 tarih ve E:2019/16314, K:2020/3906 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: 12/10/2013 tarih ve 28793 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, Bursa ili, Kestel ilçesi, Vani Mehmet Mahallesi sınırları içerisinde bulunan ve dava konusu Bakanlar Kurulu kararına ekli kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen alanın 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’un 2. maddesi uyarınca riskli alan ilan edilmesine ilişkin 18/09/2013 tarih ve 2013/5430 sayılı Bakanlar Kurulu kararının iptali istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Altıncı Dairesinin 29/04/2020 tarih ve E:2019/16314, K:2020/3906 sayılı kararıyla;
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Temel Hak ve Hürriyetlerin Sınırlanması” başlıklı 13 ve “Mülkiyet hakkı” başlıklı 35. maddelerine, İnsan Haklarının ve Temel Özgürlüklerinin Korunmasına İlişkin Sözleşmeye Ek 1 Nolu Protokol’ün “Mülkiyetin korunması” başlıklı 1. maddesine, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’un 2. maddesinin 1. fıkrasının (ç) bendine ve Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun Uygulama Yönetmeliği’nin, “Riskli alanın tespiti” başlıklı 5. maddesinin 1. fıkrasına yer verildikten sonra,
Dava konusu işlemin tesisine dayanak alınan teknik rapor ve gerekçe raporu incelendiğinde; riskli ilan edilen alanın 7,2 hektar büyüklüğünde olduğu, 1. derece deprem bölgesi içerisinde yer aldığı, üzerinde 280 adet bina bulunduğu, bu binaların %40’ının tek katlı, %27’sinin iki katlı, %23’ünün üç katlı, %9’unun dört katlı ve %1’inin ise inşaatı halen devam eden yapılar olduğu, yapıların genellikle imar kurallarına uyulmadan inşa edilmiş ruhsatsız yapılar olduğu, binaların bir kısmının yığma yapı niteliğinde, bir kısmının ise 1999 yılı Marmara depreminden önce yapılmış betonarme yapılardan oluştuğu, yapıların yapısal özelliklerine göre iyi, orta, kötü ve harabe olarak sınıflandırıldığı, alanda çarpık yapılaşmanın yoğun olması, sosyal ve teknik altyapı hizmetlerinin yetersiz olması ve herhangi bir afet durumunda müdahalenin zor olması nedeniyle alanda can ve mal kaybı riskinin mevcut olduğu yönündeki teknik raporda yer alan tespitler dikkate alınarak dava konusu bölgenin riskli alan ilan edildiği,
Ancak, binaların risk seviyeleri açısından sınıflandırmasının gerçekleştirilebilmesi için bütün binaların ilgili Yönetmelik ekinde yer alan hızlı değerlendirme formları ile değerlendirilmesi yapılarak, elde edilen sonuçların sınıflandırma amacıyla kullanılması, yığma ve betonarme yapıların istatistik olarak orantılı bir şekilde seçilmesi, örnekleme yoluyla tipik binalar seçilerek bu binaların ayrıntılı olarak incelenmesi sonucunda bir korelasyon çıkarılıp buna göre genel yapı stoğu riskinin belirlenmesi gerektiği, söz konusu alana ilişkin detaylı zemin etüdü verisi bulunmadığı gibi yukarıda belirtilen bilimsel verileri içeren teknik incelemenin de yapılmadığı,
Dolayısıyla, dava konusu işlemin dayanağı teknik raporun, yapıların can ve mal kaybına yol açma riski taşıdığını kanıtlayacak nitelikte olmadığı hususları dikkate alındığında, 6306 sayılı Kanun ve Uygulama Yönetmeliği’nin öngördüğü koşullarda detaylı bir teknik inceleme yapılmaksızın tesis edilen uyuşmazlığa konu alanın riskli alan ilan edilmesine ilişkin 18/09/2013 tarih ve 2013/5430 sayılı Bakanlar Kurulu kararında hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI : Davalı idareler tarafından, dava konusu alanda çarpık yapılaşmanın yoğun olması, sosyal ve teknik altyapı hizmetlerinin yetersiz olması ve herhangi bir afet durumunda müdahalenin zor olması nedeniyle alanda can ve mal kaybı riskinin yüksek olduğu, alandaki binaların önemli bir kısmının Marmara depremi öncesinde, mevzuatta aranan koşullara uygun olmadan yapılmış yapılar olduğu, yapıların çoğunun durumunun kötü olduğu, tüm bu nedenlerden dolayı, kamu yararı ve hizmet gerekleri dikkate alınarak, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’un 2. maddesi ve ilgili Yönetmeliğe uygun olarak tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı, dava konusu işlemin iptali yönündeki Daire kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMALARI : Davacılar tarafından, Danıştay Altıncı Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz istemlerinin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’İN DÜŞÜNCESİ : Olayda, Dairece, uyuşmazlığa konu taşınmazın yer aldığı alanın tamamına yönelik genel niteleme ve belirlemelerle yapılan tespitlere dayanılarak düzenlenen teknik raporun, bölgenin; riskli alan olduğunu gösterir yeterli inceleme ve değerlendirmeyi içermediğinin saptanması suretiyle riskli alan kararının hukuka aykırı olduğunun belirlenmiş olması karşısında, 6306 sayılı Kanun’un amacı ve uyuşmazlık konusu riskli alan ilanına ilişkin işlemin niteliği dikkate alındığında artık dava konusu işlemin bu alanda yer alan taşınmazların tümü yönünden iptali gerektiğinden, Daire kararının aynen onanması gerekiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dosya tekemmül ettiğinden davalı idarelerin yürütmenin durdurulması istemleri hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 20/A maddesi uyarınca gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan;
“a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c) Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması” sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
Diğer yandan, temyiz istemlerine konu Daire kararında, uyuşmazlığa konu alanın “riskli alan” ilan edilmesine ilişkin 18/09/2013 tarih ve 2013/5430 sayılı Bakanlar Kurulu kararı hakkında iptal hükmü kurulmuş ise de, anılan iptal kararının, sadece davacılara ait taşınmazlar yönünden hüküm ifade edeceği tabiîdir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalı idarelerin temyiz istemlerinin reddine,
2. Dava konusu işlemin yukarıda özetlenen gerekçeyle iptaline ilişkin Danıştay Altıncı Dairesinin temyize konu 29/04/2020 tarih ve E:2019/16314, K:2020/3906 sayılı kararının ONANMASINA,
3. Kesin olarak, 16/12/2020 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY
X- 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’un 2. maddesinin 1. fıkrasının (ç) bendinde; riskli alan, zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıyan, Bakanlık veya idare tarafından Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının görüşü de alınarak belirlenen ve Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca kararlaştırılan alan olarak tanımlanmıştır.
Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun Uygulama Yönetmeliği’nin, “Riskli alanın tespiti” başlıklı 5. maddesinin 1. fıkrasında da, “Riskli alan;
a) Alanın, zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıdığına dair teknik raporu,
b) Alanda daha önceden meydana gelmiş afetler varsa, bunlara dair bilgileri,
c) Alanın büyüklüğünü de içeren koordinatlı sınırlandırma haritasını, varsa uygulama imar planını,
ç) Alanda bulunan kamuya ait taşınmazların listesini,
d) Alanın uydu görüntüsünü veya ortofoto haritasını,
e) Zemin yapısı sebebiyle riskli alan olarak tespit edilmek istenilmesi halinde yerbilimsel etüd raporunu,
f) Alanın özelliğine göre Bakanlıkça istenecek sair bilgi ve belgeleri,
ihtiva edecek şekilde hazırlanmış olan dosyaya istinaden ve Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının görüşü alınarak Bakanlıkça belirlenir ve teklif olarak Bakanlar Kuruluna sunulur…” hükmüne yer verilmiştir.
Dava konusu alana ilişkin olarak Kestel Belediye Başkanlığınca hazırlanan teknik rapor ve gerekçe raporunda; riskli ilan edilen alanın 7,2 hektar büyüklüğünde olduğu, 1. derece deprem bölgesi içerisinde yer aldığı, üzerinde 280 adet bina bulunduğu, bu binaların %40’ının tek katlı, %27’sinin iki katlı, %23’ünün üç katlı, %9’unun dört katlı ve %1’inin ise inşaatı halen devam eden yapılar olduğu, yapıların büyük bir kısmının imar kurallarına uyulmadan inşa edilmiş ruhsatsız yapılar olduğu, binaların bir kısmının yığma yapı niteliğinde, bir kısmının ise 1999 yılı Marmara depreminden önce yapılmış betonarme yapılardan oluştuğu, yapıların yapısal özelliklerine göre iyi, orta, kötü ve harabe olarak sınıflandırıldığı, alanda çarpık yapılaşmanın yoğun olması, sosyal ve teknik altyapı hizmetlerinin yetersiz olması ve herhangi bir afet durumunda müdahalenin zor olması nedeniyle can ve mal kaybı riskinin yüksek olduğu yönündeki tespitlere yer verilmiştir.
Öte yandan, dava dosyasında bulunan bilgi ve belgeler ile teknik rapor içerisinde yer alan kroki, pafta ve alandaki yapılara ait fotoğrafların incelenmesinden; riskli alan ilan edilen alandaki yapıların tamamının gecekondu tarzı yapılar olduğu ve anılan yapıların, gerek yapı malzemesi, gerek işçilik yönünden kötü bir durumda oldukları ve mühendislik hizmeti görmeden imal edildikleri, alandaki teknik ve sosyal donatı alanları ile alana ulaşım imkânı sağlayan yolların mevzuatta öngörülen standartlarda olmadığı anlaşılmaktadır.
Ayrıca, 6306 sayılı Kanun’un amacı ve genel gerekçesi değerlendirildiğinde, söz konusu Kanun ile afet riski altına bulunan yerleşim merkezlerinin bulundukları yerlerde iskânın yeniden düzenlenmesi ya da gerekirse, bunların başka yerlere nakledilmesi öngörülmektedir. Bu çerçevede, bir alanın riskli alan olarak ilan edilmesi üzerine, ilgili idare tarafından, tahliye, yıkım, imar planı yapılması, alandaki taşınmazların kamulaştırılması, yeni yapıların inşası, ayni hak tesisi vb. gibi uygulamalar yapılmak suretiyle sağlıklı ve güvenli bir yaşama çevresinin oluşturulmasının sağlanması amaçlanmaktadır.
Bu itibarla, riskli alan ilanı ile başlayan süreç, bir dönüşüm olgusunu içermekte olup, riskli alan ilanının, söz konusu dönüşüm süreci ile bir bütün olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.
Bu gereklilik doğrultusunda, yukarıda anlatılagelen, dava konusu alandaki yapıların, fiziki ve teknik yetersizlikleri nedeniyle taşıdıkları risk durumu ve alandaki sosyal ve teknik alt yapı yetersizlikleri birlikte göz önünde bulundurulduğunda, 6306 sayılı Kanun ve Uygulama Yönetmeliğine uygun olarak tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından, temyiz istemlerinin kabulü ile temyize konu Daire kararının bozulması gerektiği oyuyla, karara katılmıyoruz.