Danıştay Kararı İdari Dava Daireleri Kurulu 2020/1376 E. 2020/1718 K. 05.10.2020 T.

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2020/1376 E.  ,  2020/1718 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2020/1376
Karar No : 2020/1718

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : … Derneği

KARŞI TARAF (DAVALILAR) : 1- …

2- … Başkanlığı

VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : Danıştay Altıncı Dairesinin 26/12/2019 tarih ve E:2019/17170, K:2019/15430 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Aydın ili, … ilçesi, … mahallesi, … parsel sayılı taşınmaza ilişkin Hazine ve Maliye Bakanlığı Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından hazırlanan ve … tarih ve … sayılı Cumhurbaşkanı kararı ile onaylanan 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı değişikliklerinin iptali istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Altıncı Dairesinin 26/12/2019 tarih ve E:2019/17170, K:2019/15430 sayılı kararıyla;
İvedi yargılama usulüne tabi olan dava konusu imar planlarına karşı 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 11. maddesi kapsamında başvuru yapılmasına imkan tanınmadığından, son askı tarihinden itibaren 30 günlük dava açma süresi içerisinde dava açılması gerektiği,
Dava konusu imar planı değişikliklerinin 16/05/2019-14/06/2019 tarihleri arasında Aydın Büyükşehir Belediye Başkanlığı ilan panosunda ve 15/05/2019-13/06/2019 tarihleri arasında Didim Belediye Başkanlığı ilan panosunda askıya çıkarıldığı, davacı Derneğin 12/06/2019 tarihli dilekçesi ile Didim Belediye Başkanlığı nezdinde anılan imar planlarına itirazda bulunduğu ve 30/07/2019 tarihinde ise bakılan davanın açıldığı,
Bu durumda, ivedi yargılama usulüne tabi olan dava konusu imar planlarına askı süresi içerisinde yapılan itiraz dava açma süresini uzatmayacağından, söz konusu imar planlarının en son askı tarihi olan 14/06/2019 tarihinden itibaren işletilecek 30 günlük dava açma süresinin son günü hafta sonuna denk geldiğinden en son 15/07/2019 tarihinde açılması gerektiği halde, 30/07/2019 tarihinde açılan davada süre aşımı bulunduğu gerekçesiyle davanın süre aşımı yönünden reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, 2577 sayılı Kanun’un 11. maddesi uyarınca dava konusu imar planlarına askı süresi içerisinde yapılan itirazın, davalı idarece reddedilmesi üzerine, yasal süresinde davanın açıldığı, öte yandan, Anayasa’nın 40. maddesi uyarınca, kanunlarda özel başvuru yolu ve dava açma süresi öngörüldüğü hallerde bunun ilgililere açıkça ve ayrıca bildirilmesi gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, Danıştay Altıncı Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’NUN DÜŞÜNCESİ :
Anayasa’nın 40. maddesi hükmü uyarınca, özel dava açma süresine tabi olmasına rağmen, bu hususun idari işlemde açıklanmaması halinde, dava konusu idari işlemin tebliği tarihinden itibaren, özel dava açma süresinin değil, 60 günlük genel dava açma süresinin uygulanması gerekmektedir.
Uyuşmazlık bu çerçevede ele alındığında, Hazine ve Maliye Bakanlığı Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından hazırlanarak … tarih ve … sayılı Cumhurbaşkanlığı kararı ile onaylanan dava konusu 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı değişikleri, 2577 sayılı Kanun’un 20/A maddesinde öngörülen ivedi yargılama usulü kapsamında olup, her ne kadar söz konusu maddede, 30 günlük özel dava açma süresi öngörülmüş ise de; Anayasa’nın 40. maddesi gereğince, kanunlarda özel başvuru yolu ve dava açma süresi öngörüldüğü hallerde bunun ilgililere açıkça ve ayrıca bildirilmesi gerektiği kuşkusuzdur.
Dava konusu imar planı değişiklikleri askıda ilan edilirken, söz konusu planların ivedi yargılama usulüne tabi olduğuna veya özel dava açma süresi bulunduğuna yönelik askı tutanağında herhangi bir açıklamaya yer verilmediği anlaşılmakta olup, bu haliyle, bakılmakta olan davada, dava açma süresi değerlendirilirken, özel dava açma süresinin değil, 60 günlük genel dava açma süresinin dikkate alınması gerekmektedir.
Yukarıda yer verilen açıklamalar doğrultusunda, 16/05/2019-14/06/2019 tarihleri arasında Aydın Büyükşehir Belediye Başkanlığı ilan panosunda ve 15/05/2019-13/06/2019 tarihleri arasında Didim Belediye Başkanlığı ilan panosunda askıya çıkarılmış olan dava konusu imar planlarına karşı, en son askı tarihinden itibaren 60 günlük dava açma süresi içerisinde, 30/07/2019 tarihinde açılan davada süre aşımı bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulü ile Daire kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 20/A maddesi uyarınca gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:

MADDİ OLAY :
Hazineye ait Aydın ili, … ilçesi, … mahallesi, … parsel sayılı taşınmaza ilişkin olarak dava konusu 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı değişiklikleri Hazine ve Maliye Bakanlığı Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından hazırlanmış ve 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun’unun Geçici 29. maddesi uyarınca … tarih ve … sayılı Cumhurbaşkanı kararı ile onaylanmıştır.
Söz konusu imar planları, 16/05/2019-14/06/2019 tarihleri arasında Aydın Büyükşehir Belediye Başkanlığı ilan panosunda ve 15/05/2019-13/06/2019 tarihleri arasında Didim Belediye Başkanlığı ilan panosunda askıya çıkarılmıştır.
Davacı Dernek tarafından askı süresi içerisinde 12/06/2019 tarihinde, imar planlarına itirazda bulunulmuş, 30/07/2019 tarihinde ise temyizen incelenen dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT :
Anayasa’nın 40. maddesinin ikinci fıkrasında; Devletin, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğu hükme bağlanmış, 125. maddesinin üçüncü fıkrasında da; 40. maddedeki düzenlemenin devamı niteliğinde, ” İdari işlemlere karşı açılacak davalarda süre, yazılı bildirim tarihinden başlar. ” hükmüne yer verilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “Dava açma süresi” başlıklı 7. maddesinin birinci fıkrasında, dava açma süresinin, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştayda ve idare mahkemelerinde altmış gün olduğu; ikinci fıkrasında, bu sürenin, idari uyuşmazlıklarda yazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen günden itibaren başlayacağı; dördüncü fıkrasında, ilanı gereken düzenleyici işlemlerde dava açma süresinin, ilan tarihini izleyen günden itibaren başlayacağı kuralları getirilmiştir.
Aynı Kanun’un 20/A maddesinde ise, ivedi yargılama usulünde dava açma süresinin “otuz gün” olduğu öngörülmüştür.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
İdari işlemlerin nitelikleri gereği yasalarda, genel dava açma süreleri dışında ayrı dava açma sürelerinin öngörülmüş olması halinde, idare tarafından idari işlemlerin nitelikleri ve tabi oldukları dava açma süreleri gösterilmedikçe özel dava açma sürelerinin işletilmesine olanak bulunmamaktadır.
Öte yandan, davacıların, kendilerine bir bildirim yapılmadığı sürece 2577 sayılı Kanun’un 20/A maddesinde öngörülen ve özel bir yargılama niteliği taşıyan ivedi yargılama usulünü ve bu usule tâbi işlerde geçerli olan dava açma süresini bilmeleri mümkün değildir. Dolayısıyla ivedi yargılama usulüne tâbi olan bir işlemi öğrendiklerinde kaç gün içinde hangi merciye başvurulacağını ya da doğrudan dava açılıp açılamayacağını bilmeleri beklenemez.
Bu doğrultuda, Anayasa’nın 40. maddesi hükmü uyarınca, özel dava açma süresine tabi olmasına rağmen, bu hususun idari işlemde açıklanmaması halinde, dava konusu idari işlemin tebliği tarihinden itibaren, özel dava açma süresinin değil, 60 günlük genel dava açma süresinin uygulanması gerekmektedir.
Uyuşmazlık bu çerçevede ele alındığında, Hazine ve Maliye Bakanlığı Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından hazırlanarak … tarih ve … sayılı Cumhurbaşkanlığı kararı ile onaylanan dava konusu 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı değişikleri, 2577 sayılı Kanun’un 20/A maddesinde öngörülen ivedi yargılama usulü kapsamında olup, her ne kadar söz konusu maddede, 30 günlük özel dava açma süresi öngörülmüş ise de; Anayasa’nın 40. maddesi gereğince, kanunlarda özel başvuru yolu ve dava açma süresi öngörüldüğü hallerde bunun ilgililere açıkça ve ayrıca bildirilmesi gerektiği kuşkusuzdur.
Dava konusu imar planı değişiklikleri askıda ilan edilirken, söz konusu planların ivedi yargılama usulüne tabi olduğuna veya özel dava açma süresi bulunduğuna yönelik askı tutanağında herhangi bir açıklamaya yer verilmediği anlaşılmakta olup, bu haliyle, bakılmakta olan davada, dava açma süresi değerlendirilirken, özel dava açma süresinin değil, 60 günlük genel dava açma süresinin dikkate alınması gerekmektedir.
Yukarıda yer verilen açıklamalar doğrultusunda, 16/05/2019-14/06/2019 tarihleri arasında Aydın Büyükşehir Belediye Başkanlığı ilan panosunda ve 15/05/2019-13/06/2019 tarihleri arasında Didim Belediye Başkanlığı ilan panosunda askıya çıkarılmış olan dava konusu imar planlarına karşı, en son askı tarihinden itibaren 60 günlük dava açma süresi içerisinde, 30/07/2019 tarihinde açılan davada süre aşımı bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Bu itibarla, davanın esası hakkında karar verilmesi gerekirken, süre aşımı yönünden reddi yolundaki Daire kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin kabulüne;
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle süre aşımı yönünden reddine ilişkin Danıştay Altıncı Dairesinin temyize konu 26/12/2019 tarih ve E:2019/17170, K:2019/15430 sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın Danıştay Altıncı Dairesine gönderilmesine,
4. Kesin olarak, 05/10/2020 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY
X- Anayasa’nın 40. maddesinde; Devletin, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğu belirtilmiş, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “Dava açma süresi” başlıklı 7. maddesinde, dava açma süresinin özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştayda ve idare mahkemelerinde altmış gün olduğu, ilanı gereken düzenleyici işlemlerde dava süresinin ilan tarihini izleyen günden itibaren başlayacağı; yine aynı Kanun’un “Üst makamlara başvurma” başlıklı 11. maddesinde, ilgililer tarafından idari dava açılmadan önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması, değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılmasının üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan, idari dava açma süresi içinde istenebileceği, bu başvurunun işlemeye başlamış olan idari dava açma süresini durduracağı, altmış gün içinde bir cevap verilmezse isteğin reddedilmiş sayılacağı kurala bağlanmıştır.
Öte yandan, aynı Kanun’un 20/A maddesinde, ivedi yargılama usulüne tabi işlemler arasında “Özelleştirme Yüksek Kurulu kararları”nın sayıldığı ve ivedi yargılama usulüne tabi işlemlerde dava açma süresinin 30 (otuz) gün olduğu ve 2577 sayılı Kanun’un 11. maddesindeki itiraz usulünün uygulanmayacağı belirtilmiştir.
4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun’un “Özelleştirme Yüksek Kurulu”nun yapısını düzenleyen 3. maddesinin 1. fıkrası, 02/07/2018 tarih ve 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 85. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olmakla birlikte, anılan Kanun’un gerek 2. maddesinde gerekse 3. maddesinin diğer fıkralarında Özelleştirme Yüksek Kurulunun hukuki varlığı korunarak, görev ve yetkileri muhafaza edilmiştir.
703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 85. maddesinin (f) bendi ile 4046 sayılı Kanun’a eklenen Geçici 29. maddesinde, bu KHK’nın yürürlüğe girdiği 09/07/2018 tarihi itibarıyla Özelleştirme Yüksek Kurulunca görülmekte olan işlerin Cumhurbaşkanı veya yetkilendireceği makam tarafından sonuçlandırılacağı öngörülmüş olup, bu maddede ifade edilen “görülmekte olan işlerin”, 09/07/2018 tarihi itibarıyla devam eden özelleştirmeye ilişkin işlemler olduğu ve bu işlemlere yönelik yetkinin “geçici” nitelikteki yasa hükmü ile eklendiği göz önüne alındığında, 09/07/2018 tarihinden sonra münhasıran Özelleştirme Yüksek Kuruluna ait bulunan görevlerin devam eden işler kapsamında olduğundan söz etmek mümkün değildir.
Diğer bir deyişle, 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin yürürlüğe girdiği 09/07/2018 tarihinden önce özelleştirme kapsam ve programına alınmış olan kuruluşlara ait devam eden işleri sonuçlandırmak konusunda Cumhurbaşkanlığı Makamına verilen geçici sınırlı yetkinin, 09/07/2018 tarihinden sonra Özelleştirme Yüksek Kuruluna ait görev ve yetkileri kapsayacak şekilde genel ve sürekli bir yetkiye dönüştüğünü kabul etmek hukuken mümkün bulunmamaktadır.
Diğer yandan, Özelleştirme Yüksek Kurulu, Anayasa’nın amir hükmü gereği özel bir kanun ile kurulmuş olup, herhangi bir bakanlık ya da kamu kurum ve kuruluşu bünyesinde olan bir kurul niteliğinde olmadığından, bu Kurul’un 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin Geçici 8. maddesinde belirtilen “kurul” olarak değerlendirilmesi de mümkün değildir.
Bu itibarla, 4046 sayılı Kanun’da Özelleştirme Yüksek Kuruluna ait görev ve yetkilerinin hangi makam tarafından kullanılacağına dair yaşanan hukuki belirsizlik nedeniyle Cumhurbaşkanlığı Makamınca, Özelleştirme Yüksek Kuruluna ait görev ve yetkiler kullanılarak tesis edilen işlemlerden kaynaklanan uyuşmazlıklarda hangi yargılama usulünün uygulanacağı da hukuken belirsiz hale gelmiş durumdadır. Yargılama usulünde yaşanan bu hukuki belirsizlik nedeniyle ivedi yargılama usulünün mü yoksa genel yargılama usulünün mü uygulanacağını bilmeyen ilgililerin ivedi yargılama usulü için geçerli olan dava açma süresini geçirdiğinden bahisle dava açma hakkının sınırlandırılacağı ve adil yargılama ilkesinin ihlal edileceği kuşkusuzdur.
Nitekim, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 36533/04 başvuru numaralı ve 14/10/2008 tarihli Mesutoğlu-Türkiye kararında özetle, mahkemeye erişim hakkının mutlak olmadığı, bazı sınırlamalara tabi olabildiği, bununla birlikte, getirilen kısıtlamaların, hakkın özünü ortadan kaldıracak ölçüde, kişinin mahkemeye erişimini engellememesi gerektiği, mahkemeye erişim hakkında getirilen bu tür sınırlamaların ancak meşru bir amaç güdüldüğü takdirde ve hedeflenen amaç ile başvurulan araçlar arasında makul bir orantı olması halinde Sözleşme’nin 6. maddesinin birinci fıkrası ile bağdaşabileceği, bu ilkelerden, dava açma hakkının doğal olarak yasayla belirlenen şartları mevcut olmakla birlikte, mahkemelerin yargılama usullerini uygularken bir yandan davanın hakkaniyetine halel getirecek kadar abartılı şekilcilikten, öte yandan, kanunla öngörülmüş olan usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak kadar aşırı bir gevşeklikten kaçınmaları gerektiği belirtilmiştir.
Bu bağlamda, 703 sayılı KHK’nın Geçici 29. maddesi kapsamında olması nedeniyle dava konusu imar planının Cumhurbaşkanı makamınca onaylanmasında yetki yönünden hukuka aykırılık bulunmamakta ise de, yargılama usulü yönünden ortaya çıkan hukuki belirsizlik nedeniyle, bu kapsamdaki işlemlere karşı açılacak davalarda genel dava açma süresi olan 60 (altmış) günün uygulanmasının hakkaniyete uygun olacağı sonucuna varılmıştır. Kaldı ki, metnine yukarıda yer verilen Anayasa’nın 40. maddesi gereğince davaya konu Cumhurbaşkanı kararında dava süresi belirtilmediğinden, olayda bu nedenle de genel dava açma süresi olan 60(altmış) günün dikkate alınması gerekmektedir.
Bu durumda, 16/05/2019-14/06/2019 tarihleri arasında Aydın Büyükşehir Belediye Başkanlığı ilan panosunda ve 15/05/2019-13/06/2019 tarihleri arasında Didim Belediye Başkanlığı ilan panosunda askıya çıkarılmış olan dava konusu imar planlarına karşı, en son askı tarihinden itibaren 60 günlük dava açma süresi içerisinde, 30/07/2019 tarihinde açılan davada süre aşımı bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulü ile, Daire kararının yukarıda yer verilen gerekçenin de eklenmesi suretiyle bozulması gerektiği oyuyla, karara gerekçe yönünden katılmıyorum.

KARŞI OY

XX- 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 4577 sayılı Kanun’un 5. maddesi ile yeniden düzenlenen 2/1-a maddesinde, idarî işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından dava açılacağı hükmüne yer verilmek suretiyle, idari işlemlere karşı herkese dava açma imkanı tanınmamış; kişisel, meşru ve güncel bir menfaat ilgisi olanlar tarafından iptal davası açılabileceği kabul edilmiştir.
İdari işlemlerin hukuka uygunluğunun yargı yoluyla denetimini amaçlayan iptal davasının esasının görüşülebilmesi için ön koşullardan olan davacının dava açmada menfaati bulunup bulunmadığı iptal davasına konu işlemin niteliğine göre idari yargı merciince değerlendirilmektedir.
Davacı Derneğin Tüzüğü’nün 3. maddesinde, “Akbük koyu ile Didim ilçe sınırları dahilinde yer alan kıyı ve karasal bölgelerde çevre değerlerine sahip çıkılması yönünde eğitsel, idari ve yasal alanlarda çalışmalar yapmak, bu yönde idari ve yasal müracaat yollarını kullanmak”, Derneğin amaçları içinde gösterilmiş ise de; iptal davalarında mahkemelerce davanın incelenebilmesi için aranan menfaat koşulunun,dava konusu işlemin özelliğine göre ciddi, makul ve hukuken korunması gereken nitelikte olması gerekliliği karşısında, davacı Derneğin Tüzüğü’nde yer alan bu hükmün, dava açmak için gereken menfaat ilişkisini sağlayacak nitelikte olduğunun kabülüne olanak bulunmamaktadır.
Bu durumda, dava konusu işlem ile davacı Dernek arasında 2577 sayılı Kanun’un öngördüğü, kişisel, meşru ve güncel bir menfaat ilişkisinden söz edilemeyeceğinden, davanın ehliyet yönünden reddi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin reddi ile Daire kararının bu gerekçeyle onanması gerektiği oyuyla, karara katılmıyoruz.