Danıştay Kararı İdari Dava Daireleri Kurulu 2020/134 E. 2020/1452 K. 13.07.2020 T.

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2020/134 E.  ,  2020/1452 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2020/134
Karar No : 2020/1452

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : …

KARŞI TARAF (DAVALILAR): 1- Cumhurbaşkanlığı
VEKİLİ : …
2- İçişleri Bakanlığı – ANKARA
VEKİLİ : …

İSTEMİN KONUSU : Danıştay Onuncu Dairesinin 12/06/2019 tarih ve E:2019/381, K:2019/4721 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: 10/08/1998 tarih ve 98/11596 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının davacının yeniden Türk vatandaşlığına alınmasına ilişkin kısmının iptali istenilmiştir.

Daire kararının özeti: Danıştay Onuncu Dairesinin 12/06/2019 tarih ve E:2019/381, K:2019/4721 sayılı kararıyla;
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun dava açma süresine ilişkin düzenlemelerinden bahisle; idari davalarda dava açma süresinin başlangıç tarihinin idari işlemin tebliğ, yayın veya ilan tarihi olduğu, ancak, Kanun’da öngörülen bu durumların söz konusu olmadığı hallerde, davacının dava konusu işlemi öğrenme tarihinin iyiniyet kuralları çerçevesinde, olayın özelliği ve niteliği göz önünde tutulmak suretiyle yargı organınca belirleneceği,
Yazılı bildirimle ilgililerin idari davaya konu edecekleri işlemden haberdar olmaları amaçlanmış olduğundan; yazılı bildirimin bulunmadığı hallerde dava açma süresinin, ilgililerin işlemden haberdar oldukları tarihten itibaren hesaplanması gerektiği, nitekim, 2577 sayılı Kanun’da ilgililerin idari işlemi öğrenmeleri üzerine dava açmalarını engelleyen bir hükmün de bulunmadığı,
Dava konusu işlemle Türk vatandaşlığına alındıktan sonra İçişleri Bakanlığının 02/09/2003 tarih ve 2003/05 sayılı kararıyla Türk vatandaşlığından çıkma izni verilen ve çıkma izin belgesini teslim aldığı 04/11/2003 tarihinde yeniden Türk vatandaşlığını kaybettiği görülen davacı tarafından, Avusturya Başkonsolosluğunun 17/12/2018 tarih ve 1445/2018 sayılı yazısının tebliği üzerine, Türk vatandaşlığına alınmış olması sonucunda Avusturya vatandaşlığını kaybettiğini öğrendiğinden bahisle, idarenin hukuka aykırı işlemi nedeniyle vatansız kaldığını ileri sürürek 25/01/2019 tarihinde bakılan davayı açtığı,
Uyuşmazlıkta, davacının 10/08/1998 tarihli dava konusu işlemle Türk vatandaşlığına alındığını 2003 tarihinde öğrendiğini ve yeniden Türk vatandaşlığından çıkma başvurusunda bulunduğunu dava dilekçesinde açıkça beyan ettiği, başvurusu üzerine 02/09/2003 tarihli İçişleri Bakanlığı işlemiyle kendisine Türk vatandaşlığından çıkma izni verildiği de dikkate alındığında; davacının dava konusu işlemi 2003 yılında öğrenmiş olduğunun kabulü gerektiği,
Buna göre, öğrenme tarihinden itibaren altmış gün içinde dava açılması gerekirken bu tarihten çok sonra 25/01/2019 tarihinde açılan davanın süre aşımı nedeniyle esasının incelenmesine olanak bulunmadığı gerekçesiyle davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, dava konusu işlem tebliğ edilmediğinden dava açma süresinin başlamış sayılamayacağı, öğrenme tarihinin esas alınmasının hukuka aykırı olduğu, dava konusu kararın gerekli şartları taşımadığı, vatandaşlığa alınma başvurusu ile kararın alındığı tarih arasında uzunca bir süre olmasına rağmen vatandaşlığa alınma konusundaki iradenin halihazırda geçerli olup olmadığı araştırılmaksızın işlem tesis edildiği, Avusturya vatandaşlığının kaybedilmesiyle ilgili olarak Avusturya mahkemelerinde dava açıldığı, davanın süre aşımı nedeniyle reddi yolundaki Daire kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMALARI : Davalı idareler tarafından, Danıştay Onuncu Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : Daire kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan;
“a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c)Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması” sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2.Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle süre aşımı nedeniyle reddine ilişkin Danıştay Onuncu Dairesinin temyize konu 12/06/2019 tarih ve E:2019/381, K:2019/4721 sayılı kararının ONANMASINA,
3. Kesin olarak, 13/07/2020 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY

X- 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 7. maddesinde, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde idare mahkemelerinde dava açma süresinin altmış gün olduğu ve bu sürenin yazılı bildirimin yapıldığı günden itibaren başlayacağı düzenlenmiştir.
İdari işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin, yazılı bildirim tarihinden başlayacağı kuralı, idari işlemlerin idare tarafından ilgililere açık ve anlaşılır bir biçimde duyurulması ve bu işlemlere karşı idari yollara veya dava yoluna başvurmalarına olanak sağlama amacını taşımaktadır.
Bununla birlikte, idari işlemin niteliğinin ve hukuki sonuçlarının davacı tarafından bütünüyle öğrenildiği kimi davalarda, bilgi edinmenin (ıttılanın) yazılı bildirimin sonuçlarını doğuracağı ve dava açma süresine başlangıç alınacağı Danıştay içtihatlarıyla kabul edilmiştir.
Ancak bu istisnai durumun kabulü, bilgi edinmenin dava açma süresine başlangıç alınması da, idari işlemin niteliği ve doğurduğu hukuki sonuç itibarıyla davacılar tarafından öğrenildiğinin kanıtlanması koşuluna bağlı olup; bu koşulun gerçekleşip gerçekleşmediği açılan idari davada ancak idari yargı merciince karara bağlanabilir.
Bir başka deyişle, her tür bilgi edinmenin (ıttılanın) idari dava açma süresine başlangıç alınacağı şeklindeki genel bir kabul, Anayasa’nın 125. maddesi ve 2577 sayılı Kanunla bağdaşmayacaktır.
Vatandaşlığın Devlet ile kişi arasında kurulan karşılıklı hak ve borçlar doğuran özel bir hukuki ilişki olması nedeniyle bu hukuki ilişkiye etki eden kararların yazılı olarak bildirilmesi, Anayasa’da güvence altına alınmış olan hak arama özgürlüğünün gereğidir.
Öte yandan Vatandaşlık; genel olarak Devlet ile kişi arasında kurulan hukuki bir ilişki olarak tanımlanmaktadır. Bu ilişkiye taraf olan Devlet ile kişi arasında karşılıklı hak ve borçlar doğuran bir hukuki bağ kurulmaktadır. Vatandaşlığın; kişinin hak ve yükümlülüklerinin belirlenmesindeki bu önemi nedeniyle her kişinin bir vatandaşlığa sahip olması ve bu vatandaşlıktan keyfi olarak yoksun bırakılmaması hakkı, insan hak ve özgürlükleri arasında kabul edilmiştir. Bu nedenle Anayasa ve Türk Vatandaşlığı Kanunu’nda, vatandaşlığın kazanılması, vatandaşlıktan çıkma veya çıkarılma belirli koşullara bağlanmış, bu hususlara ilişkin hukuki tasarruflara karşı yargı yoluna başvurabilme olanağı tanınmıştır. Bu itibarla Devletin, sözü edilen tasarruflarda bulunurken ilgili kişinin vatansızlık da dahil herhangi bir mağduriyete uğramaması için gerekli dikkat ve özeni göstermesi ve gerekirse kişiyi konuyla ilgili olarak bilgilendirmesi gerekmektedir.
1996 yılında Türk vatandaşlığından çıkma izni alan davacı, 1998 yılında Türk vatandaşlığına tekrar alındığını 2003 yılında öğrenmiş ise de; bu öğrenme sonrasında yapmış olduğu başvuru üzerine 2003 yılında Türk vatandaşlığından çıkma izni verilmesiyle Avusturya Vatandaşı olarak yaşamaya devam etmesi nedeniyle 1998 yılında Türk vatandaşlığına alınma kararının hukuk aleminde menfaati üzerinde olumsuz etkilerini 2018 yılına kadar görmemiştir.
Avusturya tarafından 1998-2003 yılları arasında Avusturya vatandaşı yanında Türk vatandaşı da olması nedeniyle 2018 yılında Avusturya vatandaşlığına son verilmesi üzerine davacının, 1998 yılında Türk vatandaşlığına alınma kararından menfaatinin etkilenmesi ile birlikte dava konusu işlemi de bu tarihte öğrendiğini kabul etmek gerekir.
Bu çerçevede, davacının yeniden vatandaşlığa alınmasına ilişkin dava konusu işlem davacıya tebliğ edilmediği veya Resmi Gazete’de yayınlanmadığı gibi davacının, yeniden vatandaşlığa alınmasının doğuracağı neticeler hakkında davalı idare tarafından yeterli düzeyde bilgilendirilmediği, dolayısıyla, dava dilekçesinde dava konusu Bakanlar Kurulu kararının 2003 yılında tesadüfen öğrenildiğinden ve yeniden Türk vatandaşlığından çıkma başvurusunda bulunulduğundan bahsedilmiş ise de, dava konusu Bakanlar Kurulu kararının doğurabileceği hukuki sonuçlar hakkında davacının Avusturya Başkonsolosluğunun 17/12/2018 tarih ve 1445/2018 sayılı yazısının tebliğ tarihine kadar bilgisiz olduğu görülmektedir.
Bu durumda, dava konusu Bakanlar Kurulu kararının doğurabileceği hukuki sonuçlar hakkında bilgilendirilmediği anlaşılan davacının, 1998-2003 yılları arasında çifte vatandaş olması sebebiyle Avusturya vatandaşlığını kaybettiğini öğrenmesine neden olan Avusturya Başkonsolosluğunun 17/12/2018 tarih ve 1445/2018 sayılı yazısının tebliği üzerine altmış gün içinde açtığı davanın süresinde olduğunun kabul edilmesi gerekmektedir.
Bu itibarla, temyize konu Daire kararının bozulması gerektiği oyuyla, Kurulumuz kararına katılmıyoruz.