Danıştay Kararı İdari Dava Daireleri Kurulu 2020/1240 E. 2020/2033 K. 02.11.2020 T.

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2020/1240 E.  ,  2020/2033 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2020/1240
Karar No : 2020/2033

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : … Reklam Tanıtım Yayıncılık Turizm Eğitim İnşaat Sanayi Ticaret A.Ş.
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Belediye Başkanlığı – …
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Ankara İli, Altındağ İlçesi, … Mahallesi, … ada, … parsel sayılı taşınmaz üzerindeki binanın kiracısı olan davacı Şirket tarafından, söz konusu binanın kamulaştırılması nedeniyle tahliyesinden dolayı uğranıldığı ileri sürülen 4.220.235,72 TL maddi ve 25.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 4.245.235,72 TL tazminatın, olay tarihinden işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla;
Altındağ Belediye Encümeninin … tarih ve … sayılı kararı ile dava konusu taşınmazın acele kamulaştırılmasına karar verildiği, anılan karar doğrultusunda söz konusu taşınmaza acele el koyma talebiyle açılan davada, … Asliye Hukuk Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile, acele el koymaya izin verildiği, Mahkeme kararının sonucunda binanın boşaltılması için kiracı olan davacı Şirkete 08/02/2008 tarih ve 1529 sayılı yazı ile gerekli tebliğler yapılarak 22/3/2008 tarihinde tahliye işlemlerine başlanıldığı ve işlemlerin 3 gün içinde tamamlandığı,
Tahliye işlemleri gerçekleştirildikten sonra Altındağ Belediye Encümeninin … tarih ve … sayılı acele kamulaştırma kararının, … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:… sayılı kararı ile yürütülmesinin durdurulduğu,
Uyuşmazlıkta; davacı Şirketin kiracı konumunda olduğu, acele el koymaya yönelik Mahkeme kararı bulunduğu, tahliye sırasında İdare Mahkemesi tarafından verilmiş bir yürütmenin durdurulması kararı bulunmadığı, davacı Şirkete kiracı olduğu binayı boşaltması için tebligat yapıldığı ve tahliye için makul sürenin tanınmış olduğu hususları birlikte değerlendirildiğinde, davacı şirket tarafından doğduğu iddia edilen maddi zararın, davacı Şirketin kendi kusurundan kaynaklandığı, zarar ile idari işlemin icrası arasındaki illiyet bağının kesildiği anlaşıldığından, davacı Şirketin maddi zararının tazmini isteminin kabul edilmesine hukuki olanak bulunmadığı,
Ayrıca, zararın davacı Şirketin kusurundan doğması nedeniyle, olayda idarenin hizmet kusurunun bulunmadığı dikkate alındığında, manevi tazminata hükmedilebilmesi için gereken koşulların da oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Daire kararının özeti: Karar düzeltme aşamasında verilen Danıştay Altıncı Dairesinin 02/05/2019 tarih ve E:2016/6963, K:2019/3439 sayılı kararıyla;
Uyuşmazlık konusu eylem tarihinden sonra 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 27. maddesine 7139 sayılı Kanun’un 29. maddesi ile, Mahkemece verilen taşınmaz mala el koyma kararından sonra taşınmaz malın nasıl boşaltılacağına ilişkin düzenleme getirilmiş olmakla birlikte eylem tarihinde tahliyenin nasıl yapılacağına ilişkin bir düzenlemenin bulunmadığı, ancak bu durumun hiçbir zaman idareye keyfi eylemde bulunma hakkı vermeyeceği, ayrıca idarenin eyleminin hukuka ve hakkaniyete uygunluğunun yargı mercilerince her zaman denetlenebileceği,
Olayda, davacı Şirketin kiracısı olduğu taşınmaza ilişkin acele kamulaştırma kararından sonra binanın boşaltılması yönündeki 08/02/2008 tarih ve 1529 sayılı yazının kiracı olan davacı Şirkete 11/02/2008 (Daire kararında sehven 21/02/2018 tarihinin yazıldığı anlaşılmıştır.) tarihinde tebliğ edildiği, acele kamulaştırma ve el koyma talebiyle … Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan davada, binaya acele el konulmasına ilişkin olarak verilen Mahkeme kararının 19/02/2008 tarihinde verildiği, davacı Şirketin Asliye Hukuk Mahkemesindeki davada dava dışı üçüncü kişi olması nedeniyle anılan kararın bu Şirkete tebliğ edilmediği, bununla birlikte davalı Belediye tarafından da mezkur kararın, davacı Şirkete tebliğ edildiğine dair bilgi ve belgenin sunulmadığı, dolayısıyla davacı Şirketin kiracısı olduğu binaya acele el konulmasına izin verilmesine ilişkin Mahkeme kararından haberdar olmadığının anlaşıldığı,
Niteliği gereği mülkiyet hakkının doğrudan geçişini sağlamayan acele kamulaştırma kararına dayanarak henüz taşınmazın maliki olmayan davalı idare tarafından, Asliye Hukuk Mahkemesince verilen acele el koymaya izin verilmesine ilişkin karar davacı Şirkete tebliğ edilmeksizin, taşınmazın verilen süre içerisinde tahliye edilmediğinden bahisle dava konusu taşınmaza zorla girilmesinde ve taşınmazdaki davacı Şirkete ait eşyaları boşaltılmasında hukuka uyarlık bulunmadığından, davalı idarenin bu eyleminde kusurlu olduğunun açık olduğu,
Bu durumda, taşınmazın acele kamulaştırılmasına izin verilmesine ilişkin Mahkeme kararı tebliğ edilmeksizin, salt acele kamulaştırma kararına dayanılarak taşınmazın tahliyesine yönelik olarak yapılan tebligat üzerine tahliyeyi gerçekleştirmeyen davacı şirketin kusurlu olduğundan bahsedilemeyeceği gibi maddi zararın bu kusur nedeniyle kaynaklandığından hareketle, zarar ile idari işlemin icrası arasındaki illiyet bağının kesildiğinden de söz etmenin mümkün olmadığı,
Dolayısıyla, İdare Mahkemesince, davacı Şirketin tazminini talep ettiği gerek maddi gerekse manevi tazminat istemlerinden hangisinin idari eylemden kaynaklandığı araştırılarak, diğer bir anlatım ile talep edilen hangi zarar ile eylem arasında illiyet bağı olduğu hususu açıklığa kavuşturulmak suretiyle yeniden karar verilmesi gerektiği,
Bu nedenle davanın reddi yolundaki İdare Mahkemesi kararında isabet bulunmadığı sonucuna varılarak … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi ısrar kararının özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; davanın reddi yolundaki ilk kararda ısrar edilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, tahliye için herhangi bir tebligatın yapılmadığı, binada yürütülen faaliyete yönelik bütün eşyaların tatil günü, binanın kapısı, duvarları, çatısı balyozla kırılarak kötü niyetli bir şekilde boşaltıldığı, 2942 sayılı Kanun’da sonradan yapılan düzenlemeye göre kamulaştırılan mal idare adına tescil edildikten sonra dahi tahliye işlemlerinin icra memurundan istenebileceğinin düzenlendiği, acele kamulaştırma kararının yargı kararıyla iptal edilerek yok hükmünde olduğunun tespit edildiği, Anayasal haklarını ihlal eden bu uygulama nedeniyle oluşan maddi ve manevi zararların tazmini gerektiğinden ısrar kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, İdare Mahkemesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile İdare Mahkemesi ısrar kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:

MADDİ OLAY :
Ankara İli, Altındağ İlçesi, …Mahallesi, …ada, … parsel sayılı taşınmazın da içerisinde bulunduğu alan, 07/09/2005 tarih ve 25929 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 08/08/2005 tarih ve 2005/9289 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile 5366 sayılı Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun’un 2. maddesi uyarınca “Yenileme Alanı” olarak ilan edilmiştir.
21/03/2007 tarih ve 26469 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 15/03/2007 tarih ve 2007/11836 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile yenileme alanı ilan edilen bölge içerisinde bulunan taşınmazların 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 27. maddesi uyarınca Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından acele kamulaştırılmasına karar verilmiştir.
Altındağ Belediye Meclisinin … tarih ve … sayılı kararı ile, yenileme alanı olarak belirlenen bölgede Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından bir yıl içinde uygulamaya başlanılmadığından bahisle, bölgede yer alan Altındağ ilçesi sınırları içerisindeki dava konusu taşınmazın da bulunduğu alanda projenin uygulanmasına karar verilmiştir.
Bu karardan 5 gün önce Altındağ Belediye Encümeninin … tarih ve … sayılı kararıyla, olağan kamulaştırma sürecinin projenin uygulanmasında gecikmeye neden olacağının anlaşıldığı gerekçesiyle dava konusu taşınmazın 2942 sayılı Kanun’un 27. maddesi uyarınca acele kamulaştırılmasına karar verilerek … Asliye Hukuk Mahkemesinin E:… sayılı dosyasında acele kamulaştırma ve el koymaya izin verilmesi için dava açılmıştır.
Anılan Mahkemece henüz bir karar verilmeden önce 11/02/2008 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılan, Altındağ Belediye Başkanlığı İmar ve Şehircilik Müdürlüğünün 08/02/2008 tarihli yazısı ile dava konusu taşınmazın kiracısı olan davacıya, söz konusu binanın mülkiyetinin kamulaştırma yoluyla idarelerine geçtiği, binanın 7 gün içerisinde tahliyesinin yapılarak bildirilmesi gerektiği duyurulmuştur.
… Asliye Hukuk Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla, dava konusu taşınmaz üzerindeki binaya, 2942 sayılı Kanun’un 27. maddesi uyarınca Altındağ Belediye Başkanlığınca el konulmasına izin verilmiştir.
22/03/2008 tarihinde, öncesinde acele el koymaya ilişkin Mahkeme kararının kiracı olan davacı şirkete bildirilmesine yönelik bir süreç işletilmeksizin, tahliye ve yıkım işlemlerine başlanılmış ve 3 gün içerisinde tamamlanmıştır.
Davacı şirket tarafından, … Sulh Hukuk Mahkemesinin … Değişik İş sayılı dosyasında açılan tespit davasının neticelenmesi üzerine temyizen incelenen dava açılmıştır.
Ankara İli, Altındağ İlçesi, … Mahallesi, … ada, … parsel sayılı taşınmaz maliklerinin, Altındağ Belediye Encümeninin … tarih ve … sayılı kararının iptali istemiyle açtıkları davada, … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:… sayılı kararıyla yürütmenin durdurulması kararı verilmiştir. Anılan Mahkemenin, esas hakkındaki, … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla dava konusu Belediye Encümeni kararının, yetki yönünden hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmiş, bu iptal kararı, kanun yollarından geçmek suretiyle kesinleşmiştir.

İLGİLİ MEVZUAT :
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 125. maddesinin son fıkrasında; idarenin eylem ve işlemlerinden doğan zararları ödemekle yükümlü olduğu kurala bağlanmıştır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinde; idari eylem ve işlemlerden dolayı hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davaları idari dava türleri arasında sayılmıştır.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun “Acele kamulaştırma” başlığını taşıyan 27. maddesine, 19/04/2018 tarih ve 7139 sayılı Kanun’un 29. maddesiyle, 2. fıkra olarak “Mahkemece verilen taşınmaz mala el koyma kararı tapu müdürlüğüne bildirilir. Taşınmaz malın başkasına devir, ferağ veya temlikinin yapılamayacağı hükmü tapu kütüğüne şerh edilir. El koyma kararından sonra taşınmaz mal 20 nci madde uyarınca boşaltılır.” hükmü eklenmiştir.
Anılan Kanun’un 20. maddesinin 1. fıkrasında ise; “Bu Kanun uyarınca lehine kamulaştırma yapılan idare adına tapu dairesince tescil edilen taşınmaz malın boşaltılması idarece icra memurundan istenir. İcra memuru taşınmaz malı onbeş gün içinde boşaltmalarını içindekilere tebliğ eder. Bu süre içinde taşınmaz mal boşaltılmazsa icraca boşaltılır. İtiraz ve şikayet boşaltmayı durdurmaz ve mahkemece ihtiyati tedbir kararı verilemez.” hükmü yer almaktadır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
İdarenin hukuki sorumluluğu, kamusal faaliyetler sonucunda, idare ile yönetilenler arasında yönetilenler zararına bozulan ekonomik dengenin yeniden kurulmasını, idari etkinliklerden dolayı bireylerin uğradığı zararın idarece tazmin edilmesini sağlayan bir hukuksal kurumdur. Bu kurum, kamusal faaliyetler nedeniyle yönetilenlerin malvarlığında ortaya çıkan eksilmelerin ya da çoğalma olanağından yoksunluğun giderilebilmesi, karşılanabilmesi için aranılan koşulları, uygulanması gereken kural ve ilkeleri içine almaktadır.
Genel anlamı ile tam yargı davaları, idarenin faaliyetlerinden ötürü, hakları zarara uğrayanlar tarafından idare aleyhine açılan tazminat davalarıdır. Bu tür davalarda mahkeme, hem olayın maddi yönünü, yani zararı doğuran işlem ve eylemleri, hem de bundan çıkabilecek hukuki sonuçları tespit edecektir.
İdare kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle illiyet (nedensellik) bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
İlliyet bağı, aralarında neden ve sonuç ilişkisi bulunan iki durumdan birincisinin, ikincisinin koşulu olmasıdır. Hukukta, zararla sorumluluğun bağlandığı olay, işlem, eylem veya davranış arasındaki neden ve sonuç ilişkisine, genel anlamda illiyet bağı denilmektedir.
İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır. Bu bağlamda hizmet kusuru, özel hukuktaki anlamından uzaklaşarak nesnelleşen, anonim bir niteliğe sahip, bağımsız karekteri olan bir kusurdur. Hizmet kusurundan dolayı sorumluluk, idarenin sorumluluğunun doğrudan doğruya ve asli nedenini oluşturmaktadır.
Tam yargı davalarında, öncelikle zarara yol açtığı öne sürülen idari işlem veya eylemin hukuka uygunluğunun denetlenmesi esas alındığından, olayın oluşumu ve zararın niteliği irdelenip, idarenin hizmet kusuru olup olmadığının araştırılması, hizmet kusuru yoksa kusursuz sorumluluk ilkelerinin uygulanıp uygulanmayacağının incelenmesi, tazminata hükmedilirken de her halde sorumluluk sebebinin açıkça belirtilmesi gerekmektedir.
Öte yandan manevi zarar, kişinin fizik yapısının ve iç huzurunun bozulmasını, yaşama gücünün ve sevincinin azalmasını, kişilik haklarının zedelenmesini, şeref ve haysiyetinin rencide edilmesini, duyulan acı ve ıstırabı, kişinin günlük yaşamını zorlaştıran her türlü üzüntü ve sıkıntıyı ifade etmekte olup; fiziki veya manevi acılar duyan, ruhsal dengesi bozulan, yaşama sevinci azalan kişinin manevi yönden zarara uğramış olduğu kabul edilmektedir.
Manevi tazminat ise, patrimuanda meydana gelen bir eksilmeyi karşılamaya yönelik bir tazmin aracı değil, tatmin aracıdır. Başka türlü giderim yollarının bulunmayışı veya yetersiz kalışı, manevi tazminatın parasal olarak belirlenmesini zorunlu hale getirmektedir. Olay nedeniyle duyulan elem ve ızdırabı kısmen de olsa hafifletmeyi amaçlar. Belirtilen niteliği gereği manevi tazminatın zenginleşmeye yol açmayacak şekilde belirlenmesi gerekmekte ise de, tam yargı davalarında takdir edilecek miktarın aynı zamanda duyulan elem ve üzüntüyü giderecek bir oranda olması gerekmektedir.
Uyuşmazlıkta, davacı Şirketin tazminat taleplerinin nedeni olan tahliye ve yıkım faaliyetlerinin gerçekleştiği tarihten sonra 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 27. maddesine 7139 sayılı Kanun’un 29. maddesi ile, Mahkemece verilen taşınmaz mala el koyma kararından sonra taşınmaz malın nasıl boşaltılacağına ilişkin düzenleme getirilmiş ise de söz konusu faaliyetlerin gerçekleştirildiği tarihte yürürlükte olan mevzuatta, acele kamulaştırma kararına dayalı olarak yapılacak tahliyenin hangi usule göre yapılması gerektiğine ilişkin bir düzenlemenin bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Ancak bu durumun, hiçbir zaman idareye keyfi eylemde bulunma hakkı vermeyeceği ve ayrıca idarenin eyleminin hukuka ve hakkaniyete uygunluğunun yargı mercilerince her zaman denetlenebileceği açıktır.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun acele kamulaştırmayı düzenleyen 27. maddesinde, bu maddede belirtilen sınırlı sayıdaki şartların gerçekleşmesi durumunda, kıymet takdiri dışındaki bazı kanuni işlemler sonraya bırakılarak, maddede öngörülen süre ve şekilde taşınmaza el konulması usulü düzenlenmektedir.
İlgili idare tarafından bir taşınmaz hakkında acele kamulaştırma kararı alınması, tek başına, söz konusu taşınmazın mülkiyetinin ilgili idare tarafından kazanılması sonucunu doğurmamaktadır. Hatta, Kanun’un anılan düzenlemesinde, ilgili idarenin, acele kamulaştırılmasına karar verdiği taşınmaza hukuken muteber bir şekilde el atabilmesi, Mahkemece, taşınmazın 2942 sayılı Kanun hükümlerine göre belirlenen değerinin, davalı idare tarafından bankaya yatırılması sonrasında verilecek el koyma kararına bağlı kılınmıştır. Dolayısıyla, Mahkemece, acele kamulaştırma kararı çerçevesinde ilgili taşınmaza el konulmasına izin verilmediği müddetçe, idarenin, acele kamulaştırma kararını, tahliye ve yıkım gibi faaliyetlerle, icra etme yetkisi bulunmamaktadır. Ayrıca, keyfi uygulamaların önüne geçilebilmesi adına, Mahkemece verilecek el koyma kararının, icra edilmeden önce, ilgili idare tarafından taşınmazın ilgilisi olanlara duyurulması gerektiği de açıktır.
Olayda, dava konusu taşınmazın acele kamulaştırılmasına yönelik Altındağ Belediye Encümeninin … tarih ve … sayılı kararı doğrultusunda, … Asliye Hukuk Mahkemesinin E:… sayılı dosyasında acele kamulaştırma ve el koymaya izin verilmesi için dava açıldıktan sonra, anılan Mahkemece henüz bir karar verilmeden önce 11/02/2008 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılan, Altındağ Belediye Başkanlığı İmar ve Şehircilik Müdürlüğünün 08/02/2008 tarihli yazısı ile, dava konusu taşınmazın kiracısı olan davacıya, söz konusu binanın mülkiyetinin kamulaştırma yoluyla idarelerine geçtiği, binanın 7 gün içerisinde tahliyesinin yapılarak bildirilmesi gerektiğinin duyurulduğu, ancak dava konusu taşınmaz üzerindeki binaya, 2942 sayılı Kanun’un 27. maddesi uyarınca Altındağ Belediye Başkanlığınca el konulmasına izin verilmesine ilişkin … Asliye Hukuk Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı davacı Şirkete bildirilmeksizin 22/03/2008 tarihinde tahliye ve yıkım faaliyetlerine başlandığı, dolayısıyla davacı Şirketin kiracısı olduğu binaya acele el konulmasına izin verilmesine ilişkin Mahkeme kararından haberdar edilmediği anlaşılmaktadır.
Yukarıda açıklandığı üzere, niteliği gereği mülkiyet hakkının doğrudan geçişini sağlamayan acele kamulaştırma kararına dayanarak henüz taşınmazın maliki olmayan davalı idare tarafından, Asliye Hukuk Mahkemesince verilen acele el koymaya izin verilmesine ilişkin karar davacı Şirkete tebliğ edilmeksizin, taşınmazın verilen süre içerisinde tahliye edilmediğinden bahisle dava konusu taşınmaza zorla girilmesinde ve taşınmazdaki davacı Şirkete ait eşyaların boşaltılmasında hukuka uyarlık bulunmadığından, davalı idarenin bu eyleminde kusurlu olduğu açıktır.
Öte yandan, davalı idare tarafından davacı Şirkete taşınmazın acele kamulaştırılmasına izin verilmesine ilişkin Mahkeme kararı bildirilmediğinden, salt acele kamulaştırma kararına dayanılarak taşınmazın tahliyesine yönelik olarak yapılan tebligat üzerine tahliyeyi gerçekleştirmeyen davacı Şirketin kusurlu olduğundan bahsedilemeyeceği gibi maddi zararın bu kusur nedeniyle kaynaklandığından hareketle, zarar ile idari işlemin icrası arasındaki illiyet bağının kesildiğinden de söz edilemez.
Bu nedenle, İdare Mahkemesince, davacı Şirketin, tahliye ve yıkım faaliyetleri kapsamında uğradığını öne sürdüğü maddi ve manevi zararlardan, söz konusu idari faaliyetle ilişkilendirilebilen zararlarının, hizmet kusuru ilkesi çerçevesinde, davalı idare tarafından tazminine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Bu itibarla, davanın reddi yolundaki İdare Mahkemesi ısrar kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin kabulüne;
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin … İdare Mahkemesinin temyize konu … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın … İdare Mahkemesine gönderilmesine,
4. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (onbeş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 02/11/2020 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY

X- Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 125. maddesinin son fıkrasında; idarenin eylem ve işlemlerinden doğan zararları ödemekle yükümlü olduğu kurala bağlanmıştır.
İdare kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle illiyet (nedensellik) bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun “Amaç ve kapsam” başlıklı 1. maddesinde; “Bu Kanun; kamu yararının gerektirdiği hallerde gerçek ve özel hukuk tüzel kişilerinin mülkiyetinde bulunan taşınmaz malların, Devlet ve kamu tüzel kişilerince kamulaştırılmasında yapılacak işlemleri, kamulaştırma bedelinin hesaplanmasını, taşınmaz malın ve irtifak hakkının idare adına tescilini, kullanılmayan taşınmaz malın geri alınmasını, idareler arasında taşınmaz malların devir işlemlerini, karşılıklı hak ve yükümlülükler ile bunlara dayalı uyuşmazlıkların çözüm usul ve yöntemlerini düzenler.” düzenlemesine yer verilmiştir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun “Tescil” başlığını taşıyan 705. maddesinde ise; “Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması, tescille olur. Miras, mahkeme kararı, cebrî icra, işgal, kamulaştırma hâlleri ile kanunda öngörülen diğer hâllerde, mülkiyet tescilden önce kazanılır. Ancak, bu hâllerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesi, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır.” düzenlemesi yer almaktadır.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nda bir tanıma yer verilmemekle birlikte, “Kamulaştırma”, kamu gücü kullanılarak özel mülkiyetteki taşınmazların kamu eline geçirilmesini ifade eder. Bu Kanun, kamulaştırma faaliyetlerinin, hangi usul ve prosedürlerin yerine getirilmesi suretiyle yapılacağını düzenleyen özel bir usuli Kanun niteliğini taşımaktadır.
Mülkiyet hakkının ne zaman doğacağı ve sona ereceği hususu ise maddi hukukun meselesi olup, taşınmaz mülkiyetinin kazanılması ve kaybedilmesine ilişkin düzenlemeler 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda yer almaktadır.
4721 sayılı Kanun’un taşınmaz mülkiyetinin kazanılmasına ilişkin kurallar arasında yer alan 705. maddesinde, taşınmaz mülkiyetinin kural olarak tescille kazanılacağı düzenlenmek suretiyle, tapu siciline yapılacak tescile inşai (kurucu) bir fonksiyon yüklenmiştir. Miras, mahkeme kararı, cebri icra, işgal, kamulaştırma ve kanunda öngörülen diğer hallerde ise, taşınmaz mülkiyetinin tescilden önce kazanılacağı hükme bağlanarak, bu durumlarda tapu siciline yapılacak tescile açıklayıcı bir fonksiyon yüklendiği görülmektedir.
Dolayısıyla, Kanun’da sayılan bu tür durumlarda, mülkiyet tescilden önce kazanılmaktadır.
Öte yandan, idari işlemler, hukuka uygun olduklarına dair bir yargı kararına gereksinim duymadan, tesis edildikleri andan itibaren, hukuka uygun kabul edilerek ilgililer üzerinde hukukî sonuç doğurabilme kabiliyetine sahip işlemlerdir. İdari işlemlerin, bir yargı kararıyla iptal edilmedikçe ya da idare tarafından geri alınmadıkça hukuka uygun oldukları kabul edilir.
Dosyanın incelenmesinden, Altındağ Belediye Encümeninin … tarih ve … sayılı kararıyla, Ankara İli, Altındağ İlçesi, … Mahallesi, … ada, … parsel sayılı taşınmazın acele kamulaştırılmasına karar verilerek … Asliye Hukuk Mahkemesinin E:… sayılı dosyasında acele kamulaştırma ve el koymaya izin verilmesi için dava açıldıktan sonra, anılan Mahkemece henüz bir karar verilmeden önce 11/02/2008 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılan, Altındağ Belediye Başkanlığı İmar ve Şehircilik Müdürlüğünün 08/02/2008 tarihli yazısı ile dava konusu taşınmazın kiracısı olan davacı şirkete, söz konusu binanın mülkiyetinin kamulaştırma yoluyla idarelerine geçtiği, binanın 7 gün içerisinde tahliyesinin yapılarak bildirilmesi gerektiği hususlarının duyurulduğu ve bu işlemin iptali istemiyle dava açılmadığı, tahliye ve yıkım faaliyetlerinin ise, verilen 7 günlük sürenin bitiminden yaklaşık iki ay sonra icra edilmeye başlandığı anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlıkta, tazminat istemlerinin dayanağını oluşturan idari faaliyetlerin gerçekleştirildiği tarih itibarıyla, mevzuatımızda, acele kamulaştırılmasına karar verilen taşınmaz malların nasıl boşaltılacağına ilişkin bir düzenlemenin yer almadığı ve acele kamulaştırmaya ilişkin Belediye Encümeni kararının yargı kararıyla yürütmesinin durdurulması/iptali ya da idarece geri alınması gibi bir durum da bulunmadığından hukuka uygunluk karinesinden yararlandığı görülmektedir.
Bu durumda, acele kamulaştırmaya ilişkin Belediye Encümeni kararının alınmasıyla birlikte 4721 sayılı Kanun’un 705. maddesindeki hüküm uyarınca mülkiyet hakkını kazandığı anlaşılan davalı idarenin, söz konusu taşınmazda kiracı olan davacı şirkete gerekli bildirimi yapmak suretiyle tahliye konusunda 7 gün süre tanıdığı ve tahliye işleminin iptali istemiyle dava açılmadığı, verilen süre dolduktan sonra ve … Asliye Hukuk Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararına dayanarak, 22/03/2008 tarihinde tahliye ve yıkım faaliyetlerini icra etmeye başladığı göz önünde bulundurulduğunda, meydana geldiği iddia edilen zararlardan dolayı davalı idareye yüklenebilecek bir hizmet kusurunun bulunmadığı, dolayısıyla, bu faaliyetlerden dolayı uğranıldığı öne sürülen zararların, bu süreç zarfında söz konusu taşınmazı, davalı idarenin bildirimine rağmen iradi olarak tahliye etmediği ve bu işlemin iptali istemiyle dava açmadığı anlaşılan davacı şirketin kusurundan kaynaklandığı sonucuna varılmıştır.
Bu nedenle, hizmet kusuru bulunmadığı anlaşılan davalı idarenin, meydana geldiği iddia edilen zararların tazmininden sorumlu tutulması hukuken mümkün bulunmamaktadır.
Temyize konu Mahkeme kararının, reddedilen maddi tazminat istemi nedeniyle davalı idare lehine nispi vekalet ücretine hükmedilmesine ilişkin kısmına gelince;
Uyuşmazlıkta, maddi tazminat miktarının tamamının reddedilmesi ve reddedilen bu miktar üzerinden nispi vekalet ücretine hükmedilmesinin, hak arama özgürlüğünü ve mahkemeye erişim hakkını kullanan davacı şirketin, kullandığı bu hak nedeniyle olağan dışı ağırlıkta bir mali yük altına girmesi sonucunu doğuracağı, böyle bir sonucun, hak arama özgürlüğüne ve mahkemeye erişim hakkına, olağan dışı bir kısıtlama getireceği göz önüne alındığında, reddedilen maddi tazminat miktarı üzerinden maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği sonucuna varıldığından, İdare Mahkemesi ısrar kararının bu kısmında hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, temyize konu ısrar kararının, maddi ve manevi tazminat isteminin esası ile reddedilen manevi tazminat istemi yönünden davalı idare lehine maktu vekalet ücreti hükmedilmesine yönelik kısımlarının yukarıda belirtilen gerekçeyle onanması, reddedilen maddi tazminat istemi nedeniyle davalı idare lehine nispi vekalet ücretine hükmedilmesine ilişkin kısmın ise bozulması gerektiği oyuyla, karara katılmıyoruz.