Danıştay Kararı İdari Dava Daireleri Kurulu 2020/1239 E. 2020/2479 K. 19.11.2020 T.

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2020/1239 E.  ,  2020/2479 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2020/1239
Karar No : 2020/2479

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Belediye Başkanlığı – …
VEKİLİ : Av. … – Aynı adreste

İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: İzmir İli, Konak İlçesi, … Mahallesi, … pafta, … ada, …. parsel sayılı taşınmaza ilişkin … tarih ve … sayılı dört adet yapı ruhsatının, … tarih ve … sayılı tadilat yapı ruhsatının ve anılan işlemlerin dayanağını oluşturan 13/05/2011 tarihli 1/1.000 ölçekli uygulama imar planının iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla;
1/1000 ölçekli Alsancak Liman Arkası ve Salhane Bölgesi (Halkapınar-Salhane Kesimi) Uygulama İmar Planında 0.40/3.50 yapılaşma koşullu kentsel ve bölgesel iş alanı olarak belirlenen dava konusu taşınmaza konut, otel, ofis ve alışveriş merkezi (AVM) yapılmak üzere … tarih ve … sayılı 4 adet yapı ruhsatı düzenlendiği, sonraki dönemde ofis ve konut sayısı sabit kalıp AVM işyerlerinde 34 bağımsız birimin 39 bağımsız birime, 110 odalı otelin ise 98 odalı otele dönüştürülmesine ilişkin dahili tadilatlar nedeniyle … tarih ve …. sayılı tadilat yapı ruhsatının düzenlendiği ve inşaatlara başlanılarak kaba inşaatların büyük bir kısmının tamamlanmasından sonra, inşaatların ulaştığı seviyeyi gösteren fotoğrafların da dava dilekçesine eklenmesi suretiyle bakılan davanın açıldığı,
Uyuşmazlıkta, davacı tarafından semt sakini sıfatıyla, imar uygulama işlemi niteliğinde olan inşaat ruhsatlarının ve dayanağı imar planının iptali isteminde bulunulduğundan, idari istikrar ilkesi ve kamu düzeni gereğince öncelikle inşaat ruhsatlarının davacı tarafından hangi tarihte öğrenildiğinin incelenmesi gerektiği,
Diğer taraftan, uyuşmazlık konusu ”Konut, Otel, Ofis ve Alışveriş Merkezi Projesi” ile ilgili olarak verilen … tarih ve … sayılı ”Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir” kararının iptali istemiyle, projenin İzmir’in silüetine ve çevreye olumsuz etkilerinden bahisle, 28/08/2015 tarihinde … İdare Mahkemesinin E:… sayılı dosyasında açılan davada, anılan Mahkemece davanın ehliyet yönünden reddine ilişkin olarak verilen … tarih ve K:… sayılı kararın temyiz incelemesinde olduğu,
Ruhsat uyarınca inşa edilmekte olan yapılardan hangi tarihte haberdar olunduğunun belirlenmesine gerek duyulduğundan Mahkemelerinin 02/12/2015 tarihli ara kararı ile dava konusu inşaat ruhsatları ile inşa edilen her bir yapının hangi tarihte ve hangi inşaat seviyesine ulaştığını gösteren bilgi ve belgelerin istenilmesine karar verildiği; ara kararına cevaben dosyaya sunulan Yıl Sonu Seviye Tespit Tutanaklarından, 46.237 m2’lik Ofis Bloğunun, 15/04/2015 tarihinde %37 seviyesinde; 40.768 m2’lik Konut Bloğunun, 11/09/2015 tarihinde %58 seviyesinde; 17.369 m2’lik AVM Bloğunun, 15/04/2015 tarihinde %60 seviyesinde, 18.818 m2’lik İKSA’nın 17/12/2013 tarihinde %100 seviyesinde tamamlanmış olduğu hususlarının kayıt altına alındığı ve bu belgelerin İmar ve Şehircilik Müdürlüğü birim yetkilisince imzalandığının anlaşıldığı,
Anılan Yıl Sonu Seviye Tespit Tutanaklarının, davacı tarafından dosyaya sunulan ve inşaatın büyük oranda tamamlandığına ilişkin fotoğraflar ve dava dosyasında yer alan bilgi ve belgelerle birlikte incelenmesi sonucunda, dava konusu inşaat ruhsatları ile inşa edilmekte olan binaların karşısındaki karayolunu kullanarak işyerine gidip geldiğini belirten ve inşaatın çevresel etki değerlendirilmesi sürecini de dava konusu eden davacının iptalini istediği konut, otel, ofis ve alışveriş merkezi inşaatına ilişkin işlemlerden en geç 15/04/2015 tarihi itibarıyla haberdar olduğunun kabulü gerektiği sonucuna varıldığı,
Belirtilen bu durum karşısında, en geç resmi olarak seviye tespit tutanağının düzenlendiği 15/04/2015 tarihi itibarıyla dava konusu inşaata ilişkin işlemlerden haberdar olan davacının, bu öğrenme tarihini izleyen günden itibaren 60 gün içinde doğrudan dava açması ya da 2577 sayılı Kanun’un 11. maddesi uyarınca anılan süre (60 gün) içinde davalı idareye başvuruda bulunması ve verilen yanıt üzerine veya başvurunun cevap verilmemek suretiyle zımnen reddi üzerine başvuru tarihine kadar geçen süreyi de dikkate alarak kalan süre içinde dava açması ve bu usulde uygulama işlemi ile birlikte dayanağı düzenleyici işlemi de dava konusu etmesi gerekirken, bu süreler geçirildikten çok sonra 25/11/2015 tarihinde açtığı bu davanın, süre aşımı nedeniyle esasının incelenmesine olanak bulunmadığı,
Kaldı ki, dava dilekçesinde inşaat ruhsatlarının dayanağını oluşturan … tarih ve … sayılı 1/2000 ölçekli imar planının da iptaline karar verilmesi istenilmiş ise de, esasen bölgenin bu ölçekte onaylanmış bir imar planının bulunmadığı ve inşaat ruhsatlarının dayanağının belirtilen bu plan olmadığı hususunun idarece açıklandığı gerekçesiyle davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Altıncı Dairesinin 22/02/2018 tarih ve E:2016/9144, K:2018/1481 sayılı kararıyla;
Davacının 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu kapsamında Konak Belediye Başkanlığına yaptığı başvuruya verilen 06/11/2015 tarihli cevapla, … ada, … ve … ada, …. parsel sayılı taşınmazlara ilişkin yapı ruhsatlarının tarihleri ve sayılarının davacıya bildirildiği, bunun üzerine de 25/11/2015 tarihinde görülmekte olan davanın açıldığı,
İdare Mahkemesince, dava açma süresinin hesaplanmasına esas teşkil edecek yıl sonu seviye tespit tutanaklarının davalı idareden istenilmesi neticesinde, muhtelif tarihli tutanakların idarece dava dosyasına sunulması ile yapı ruhsatları kapsamında inşa edilen “ofis” bloğunun %37 seviyesinde tamamlandığına ilişkin tespitin yer aldığı 15/04/2015 tarihli yıl sonu seviye tespit tutanağının düzenlendiği tarihten itibaren yasal süre içerisinde açılmadığı sonucuna ulaşılan davanın süre aşımı yönünden reddine karar verilmiş ise de, seviye tespit tutanaklarının düzenlendiği aşamada dava konusu işlemlerin tamamının içeriğinden haberdar olunduğunun net bir şekilde ortaya konulamadığı,
Uyuşmazlıkta, düzenleyici işlemin uygulanması üzerine her iki işlemin de iptali istemiyle vatandaş sıfatıyla dava açıldığından, uygulama işleminin (olayda yapı ruhsatı) başka şekilde öğrenildiğinin kanıtlanamaması durumunda bu işleme ıttıla tarihinden itibaren yasal süresi içerisinde açılan davanın süresinde olduğunun ve yapı ruhsatlarının davacı tarafından incelenmesi neticesinde, ruhsatlara dayalı yapılacak yapıların niteliği, kat sayısı ve binaların yüksekliğinin, çevresi ve şehrin bütünüyle etkileşimi, doğaya, trafik yoğunluğuna, iklime kümülatif etkilerine ıttıla olunabileceğinin kabulü gerektiği,
Bu itibarla, söz konusu tutanakların düzenlendiği tarihten sonra, davacı tarafından 27/10/2015 tarihinde davalı idareye yapılan bilgi edinme başvurusuna, 06/11/2015 tarihli yazıyla (mail ortamında) verilen cevap içeriğinde dava konusu yapı ruhsatlarına ilişkin bilgilerin davacıya gönderildiği ve davacının bu tarih itibarıyla yapı ruhsatlarından tüm unsurlarıyla haberdar olduğu anlaşıldığından, dava açma süresinin 06/11/2015 tarihi itibarıyla başladığının kabulü gerektiği ve buna göre davada süre aşımı bulunmadığı, İdare Mahkemesince, davanın, yapı ruhsatlarının sahibi şirkete ihbar edilmesi suretiyle yeniden bir karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak … İdare Mahkemesinin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi ısrar kararının özeti: …. İdare Mahkemesinin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararıyla; davanın süre aşımı nedeni ile reddi yolundaki ilk kararda ısrar edilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, dava konusu işlemlerin 06/11/2015 tarihinde gelen e-posta aracılığıyla öğrenildiği, buna göre 25/11/2015 tarihinde açtığı davanın süresinde olduğu ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, İzmir 6. İdare Mahkemesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile İdare Mahkemesi ısrar kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
İzmir İli, Buca İlçesinde ikamet eden ve Bayraklı İlçesindeki iş yerine giderken Konak İlçesi, … Mahallesi, … pafta, … ada, … parsel sayılı taşınmaz üzerinde devam eden inşaatların karşısındaki kara yolunu kullanan davacı tarafından, anılan taşınmaz üzerinde devam eden inşaatlarla ilgili 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu kapsamında Konak Belediye Başkanlığına başvuru yapılmıştır.
Yapılan başvuruya 06/11/2015 tarihinde cevap verilmesi üzerine, 25/11/2015 tarihinde temyizen incelenen dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT :
Anayasa’nın 125. maddesinin 3. fıkrasında; “İdari işlemlere karşı açılacak davalarda süre, yazılı bildirim tarihinden başlar.” hükmüne yer verilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “Dava açma süresi” başlıklı 7. maddesinin birinci fıkrasında; dava açma süresinin, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştayda ve idare mahkemelerinde altmış gün olduğu, ikinci fıkrasında; bu sürenin, idari uyuşmazlıklarda yazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen günden itibaren başlayacağı, dördüncü fıkrasında ise; ilânı gereken düzenleyici işlemlerde dava açma süresinin, ilân tarihini izleyen günden itibaren başlayacağı, ancak bu işlemlerin uygulanması üzerine ilgililerin düzenleyici işlem veya uygulanan işlem yahut her ikisi aleyhine birden dava açabileceği hüküm altına alınmıştır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
İlgili mevzuat başlığı altında belirtilen Anayasa ve 2577 sayılı Kanun hükümleri uyarınca; özel kanunlarında aksine bir hüküm bulunmadıkça, idari işlemlerde dava açma süresinin başlamasında yazılı bildirimin esas olduğu, dava açma süresi hesabında ilân tarihinin, ancak “ilanı gereken” düzenleyici nitelikteki işlemler açısından dikkate alınacağı, bireysel/subjektif nitelikteki işlemlere karşı ilgililerin, bu işlemlerin kendilerine yazılı olarak bildirildiği tarihten itibaren hem bireysel/subjektif nitelikteki işlemlere hem de dayanağı düzenleyici işlemlere birlikte ya da ayrı ayrı dava açabilecekleri açıktır.
İdari işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin, yazılı bildirim tarihinden başlayacağı kuralı, idari işlemlerin idare tarafından ilgililere açık ve anlaşılır bir biçimde duyurulması ve bu işlemlere karşı idari yollara veya dava yoluna başvurmalarına olanak sağlama amacını taşımaktadır.
Bununla birlikte, idari işlemin niteliğinin ve hukuki sonuçlarının davacı tarafından bütünüyle öğrenildiği kimi davalarda, bilgi edinmenin (ıttılanın) yazılı bildirimin sonuçlarını doğuracağı ve dava açma süresine başlangıç alınacağı Danıştay içtihatlarıyla kabul edilmiştir.
Ancak, bilgi edinmenin (ıttılanın) idari dava açma süresine başlangıç alınacağı şeklindeki genel bir kabul, Anayasa’nın 125. maddesi ve 2577 sayılı Kanun’la bağdaşmadığından, bu istisnai durumun oluştuğu kabul edilerek bilgi edinmenin dava açma süresine başlangıç alınması, idari işlemin niteliği ve doğurduğu hukuki sonuç itibarıyla davacı tarafından öğrenildiğinin kanıtlanması koşuluna bağlı olup; bu koşulun gerçekleşip gerçekleşmediği de açılan idari davada idari yargı merciince karara bağlanacaktır.
Bu nedenle, uyuşmazlığın yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde değerlendirilmesi ve uygulama işlemi niteliğindeki yapı/tadilat ruhsatlarına ve dayanağı düzenleyici işlem niteliğindeki uygulama imar planına karşı açılan bu davanın yasal süresi içerisinde açılıp açılmadığının belirlenmesi gerekmektedir.
Dosyanın incelenmesinden; İdare Mahkemesince, dava açma süresinin hesaplanmasına esas teşkil edecek yıl sonu seviye tespit tutanaklarının davalı idareden istenilmesi neticesinde, muhtelif tarihli tutanakların idarece dava dosyasına sunulması ile yapı ruhsatları kapsamında inşa edilen “ofis” bloğunun %37 seviyesinde tamamlandığına ilişkin tespitin yer aldığı 15/04/2015 tarihli yıl sonu seviye tespit tutanağının düzenlendiği tarihten itibaren yasal süre içerisinde açılmadığı sonucuna ulaşılarak davanın süre aşımı yönünden reddine karar verilmiş ise de, davacının, seviye tespit tutanaklarının düzenlendiği aşamada dava konusu işlemlerin tamamının içeriğinden haberdar olunduğunun net bir şekilde ortaya konulamadığı, söz konusu tutanakların düzenlendiği tarihten sonra, davacı tarafından 27/10/2015 tarihinde davalı idareye yapılan bilgi edinme başvurusuna, 06/11/2015 tarihli yazıyla (mail ortamında) verilen cevap içeriğinde dava konusu yapı ruhsatlarına ilişkin bilgilerin gönderilmesi üzerine davacının yapı ruhsatlarından tüm unsurlarıyla (yapıların niteliği, kat sayısı, yüksekliği, çevresi ve şehrin bütünüyle etkileşimi, doğaya, trafik yoğunluğuna, iklime kümülatif etkileri vs.) haberdar olduğu anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlıkta, dava konusu yapı/tadilat ruhsatlarının tüm unsurlarıyla öğrenildiği 06/11/2015 tarihinden itibaren altmış günlük yasal süresi içerisinde 25/11/2015 tarihinde açılan davanın süresinde olduğu sonucuna varılmıştır.
Bu itibarla, davanın süre aşımı nedeniyle reddi yolundaki İdare Mahkemesi ısrar kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
Bu durumda, İdare Mahkemesince, dava konusu edilen 1/1000 ölçekli uygulama imar planını onaylayan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı da hasım mevkiine alındıktan ve dava konusu yapı/tadilat ruhsatlarının sahibi şirkete dava ihbar edildikten sonra, işin esasına girilerek yeniden bir karar verilmesi gerekmektedir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin kabulüne;
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle süre aşımı nedeniyle reddine ilişkin … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararının BOZULMASINA,
3. Kullanılmayan … TL yürütmeyi durdurma harcının istemi hâlinde davacıya iadesine,
4. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın … İdare Mahkemesine gönderilmesine,
5. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (onbeş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19/11/2020 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY

X- 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinde, idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan davalar iptal davası olarak tanımlanmıştır. Aynı Kanun’un ilk inceleme konularının belirlendiği 14. maddesinin 3. fıkrasında, dilekçelerin, görev ve yetki, idari merci tecavüzü, ehliyet, idari davaya konu olabilecek kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem olup olmadığı, süre aşımı, husumet ve aynı Kanun’un 3. ve 5. maddelerine uygun olup olmadıkları yönlerinden sırasıyla inceleneceği belirtilmiş; 15. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde ise, ehliyet konusunda kanuna aykırılık görülmesi halinde davanın reddedileceği hükme bağlanmıştır.
İptal davaları, idarenin hukuka uygun davranmasını sağlayan en önemli araçlardan biridir. Ancak, yargısal denetim amacıyla her idari işleme karşı herkes tarafından iptal davası açılmasının idari işlemlerde istikrarsızlığa neden olmaması ve idarenin işleyişinin bu yüzden olumsuz etkilenmemesi için, dava konusu edilecek işlem ile dava açacak kişi arasında belli ölçüler içinde menfaat ilişkisi bulunması koşuluna ihtiyaç bulunmaktadır. Her olay ve davada, dava açan kişinin menfaatinin iptali istenen işlemle ne ölçüde ihlal edildiğinin takdiri de yargı merciilerine bırakılmıştır.
İptal davası açılabilmesi için gerekli olan menfaat ilişkisinin kişisel, meşru ve güncel olması gerekmektedir. Başka bir anlatımla, iptal davasına konu olan işlemin davacının menfaatini ihlal ettiğinden söz edilebilmesi için, davacıyı etkilemesi, yani davacının kişisel menfaatini ihlal etmesi, işlem ile davacı arasında ciddi ve makul bir ilişkinin bulunması gerekmektedir. Aksi kabul, kişilerin kendisine etkisi bulunmayan, menfaatlerini ihlal etmeyen idari işlemler hakkında da iptal davası açabilmeleri sonucunu doğurur. Bu durumun idarenin işleyişini olumsuz etkileyeceği ortadadır.
Her ne kadar çevre, tarihi ve kültürel değerlerin korunması amacıyla ve imar uygulamaları gibi kamu yararını yakından ilgilendiren konularda, Danıştay içtihatlarıyla, belde ya da semt sakini olmak, dava açmak için yeterli görülmekte ise de, dava dilekçesinde İzmir İli Bayraklı İlçesinde iş yerinin bulunduğunu belirten davacının aynı ilin Buca İlçesinde ikamet ettiği, dava konusu yapı ruhsatlarına konu yapıların ise aynı ilin Konak ilçesinde bulunduğu ve davacının dava konusu yapıların çevresinde ya da Konak İlçesinde herhangi bir taşınmazının bulunduğunu somut bir şekilde ortaya koyamadığı görülmektedir.
Öte yandan, ikamet adresinden iş yerine giderken, bazı zamanlar, dava konusu yapıların karşısındaki taşıt yolunu kullanan davacının, söz konusu yapılar nedeniyle artan trafik yoğunluğundan rahatsızlık duymasının, dava konusu işlemlerin iptalinin istenebilmesi için gerekli meşru menfaat ihlali koşulunu sağlamayacağı değerlendirilmiştir.
Bu durumda, belde ya da semt sakini olmadığı anlaşılan ve dava konusu işlemler ile doğrudan bir menfaat ilişkisi olmayan davacının, dava açma ehliyetinin bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, sonucu itibarıyla hukuka uygun olan davanın süre aşımı nedeniyle reddi yolundaki ısrar kararının yukarıda yer verilen gerekçe ile onanması gerektiği oyuyla, karara katılmıyoruz.