Danıştay Kararı İdari Dava Daireleri Kurulu 2020/1215 E. 2020/1870 K. 15.10.2020 T.

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2020/1215 E.  ,  2020/1870 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2020/1215
Karar No : 2020/1870

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Bakanlığı
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: … İcra Müdürü olarak görev yapan davacının, icra dairelerinde uygulanan kamera takip sisteminin ve makam odasının kamera ile izlenmesi uygulamasının kaldırılması talebiyle yaptığı .. tarihli başvurunun zımnen reddine ilişkin işlemin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla;
Kamu hizmeti görevini yerine getiren memur ve diğer kamu görevlilerinin kamuya sunulan bu faaliyeti ifa ettikleri ve bu hizmetin yürütüldüğü binaların kamuya açık olduğu, bu yerlerin kamu hizmetine özgü olarak çalıştığı, kamu hizmetinin sunulduğu yerler ve hizmeti gören memur ve kamu görevlilerinin bu hizmeti vermekle yükümlü idarelerin gözetimi ve denetimi altında oldukları, idarelerin hizmet binalarında kamu hizmeti ve yararına yönelik olarak gerekli gördükleri önlemleri almakla yetkili ve görevli oldukları, bu durumda davacı tarafından, kamera konulması sebebiyle özel hayatın gizliliğinin ihlal edildiği ileri sürülmüşse de, olayda davalı idarece icra dairelerinde kamera sistemi uygulaması ile icra dairelerindeki çalışanların, avukatların ve tarafların daha güvenli bir ortamda çalışması ve hizmet alması ile kendilerine yapılması olası şiddet eylemlerinin faillerinin tespit edilebilmesine yönelik kamera konulduğu, bu durumun özel hayatın gizliliğini ihlal etmediği ve davalı idarenin kamu yararı ve hizmet gerekleri doğrultusunda hareket ettiği, bu nedenle dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Onuncu Dairesinin 14/05/2018 tarih ve E:2015/5219, K:2018/1739 sayılı kararıyla;
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları da dikkate alındığında hakların başka şekilde korunması sağlanamadığı takdirde kamera sistemlerinin çalışanların çalışma alanlarını görecek şekilde kurulmasının mümkün olduğu ancak bunun bir son çare olarak değerlendirildiği ve düzenlemenin içeriğini ayrıntılı olarak ortaya koyan bir özel düzenleyici işlemin olması gerektiği, kamera sistemlerinin çalışma alanlarını çekmesinin özel hayatın gizliliğini ihlal ettiği, sınırlı bir izleme sağlayacak şekilde güvenlik amacıyla giriş ve çıkışları izlemek üzere veya vatandaşlara da açık olan ortak alanlar ve iş sahiplerinin de giriş çıkışına açık, yoğun bir alışveriş trafiği olan alanlarda kurulabileceği ancak bu kameraların da çalışanların iş yapış şekillerini denetlemek veya sürekli olarak belli kişileri çekecek şekilde kurulmaması gerektiği, güvenlik amacıyla kurulmuş olmaları ve bu nedenle amaca hizmet eder şekilde konumlandırılmasının gerektiği,
Yine kamera sistemlerinin zorunlu güvenlik amacı ile ve başka bir yolla bu güvenlik amacı sağlanamıyorsa kurulabilmesi mümkün olsa da, uygulamanın usul ve esaslarını gösteren yasal dayanağının bulunması, açık ve anlaşılabilir olması ve ilgililerin bu konudaki hakları ve kamera sistemi ile ilgili olarak bilgilendirilmiş olmasının gerektiği, toplanan görüntülerle ilgili güvencelerin sağlanması, dava konusu işlemin bu haliyle sınırları belirlenmemiş, yasal dayanağı olmayan, uygulamaya dair usul ve esaslar ile güvenceleri düzenlenmemiş bir sistemle yürütüldüğü ve bu haliyle kamu yararına yönelik olduğunu kabul etmeye imkan bulunmadığı, Anayasal bir ilke olan ölçülülük ilkesine aykırılık teşkil ettiği ve mahremiyet hakkını ihlal ettiği, kişilik haklarına aykırı şekilde kamu görevlilerinin tüm faaliyetlerinin izlenmesine imkan tanıyan uygulamada isabet bulunmadığı,
Kameralı takip sistemi ile kurumca amaçlanan kamu yararı arasında orantılılık bulunmadığından uygulamanın ölçülülük ilkesine de aykırılık teşkil etmekte olduğu, Anayasa’nın 13. maddesinde, temel hak ve hürriyetlerin ancak kanunla sınırlanabileceği, değişik 20/3. maddesinde de, kişisel verilerin ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebileceğinin belirtildiği, ancak konuyla ilgili dava konusu işlemin gerçekleştirildiği aşamada yasal bir düzenlemenin yapılmadığı, idarelerin teknolojik gelişmelerden de yararlanarak kamu çalışanlarının faaliyet yürüttüğü alanda güvenlik ve suçun önlenmesi amacıyla kameralı takip sistemi uygulaması, güvenlik amacı ile giriş ve çıkışlar gibi alanlar dışında kameraların çalışanların çalışma odalarını ve servisleri çekecek şekilde yerleştirildiği durumlarda, kamusal alanda da olsa özel hayatın gizliliği ilkesi kapsamında bulunduğunun Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları ve Dairenin daha önceki tarihli kararlarından anlaşıldığı,
Uygulamanın sınırlarını, usul ve esaslarını gösteren bir yasal dayanağın bulunması, toplanan görüntülerin ileride başka bir şekilde kullanılamayacağına dair bir güvencenin mevcut olması gerektiği, idarelerin güvenlik ve kamu yararını sağlama ihtiyacı ve çalışanların özel hayatının gizliliği gibi haklarının karşı karşıya geldiği bu gibi uyuşmazlıklarda olayın dosyaya özel olarak ele alınması ve değerlendirilmesi gerektiği, uyuşmazlığın bu davaya özgü halinin değerlendirilmesinde, dosyada yer alan fotoğraflardan kamera sisteminin yerleştirildiği konum ve çektiği alan dikkate alındığında, iş yerinin güvenliğini sağlama amacını aşarak, doğrudan çalışan memurun kendisinin, diğer memurlarla ya da iş sahipleriyle ilişkisinin ve kamu hizmetinin görülmesi sırasında yaptığı her türlü haberleşmesinin, çalışma alanı ve masasının gözlemlendiği kamera takip sistemi kurulmasının özel hayatın gizliliğini ihlal ettiği, uygulamanın sınırlarını, usul ve esaslarını gösteren bir yasal dayanağın bulunmaması, toplanan görüntülerin ileride başka bir şekilde kullanılamayacağına dair bir güvencenin mevcut olmaması ve bu haliyle temel haklar ve Anayasal ilkelerle bağdaşmaması nedeniyle dava konusu işlemin hukuka aykırı olduğu sonucuna varılarak … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi ısrar kararının özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; davanın reddi yolundaki ilk kararda ısrar edilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, Danıştay Onuncu Dairesi tarafından verilen bozma kararının gerekçesi doğrultusunda Mahkemenin ısrar kararının bozulmasına karar verilmesi gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, İdare Mahkemesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’İN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile … İdare Mahkemesi ısrar kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:

MADDİ OLAY :
Davacı … İcra Müdürü olarak görev yapmaktadır.
Davalı idarece, Ankara ilinin nüfusunun fazla ve merkezde tek adliyenin bulunması, icra müdürlüklerine giriş çıkış sirkülasyonunun çok fazla olması, icra müdürlüklerinde çalışma ve işleyiş konusu itibarıyla icra personeli ve vatandaş arasında zaman zaman tartışma yaşanması, “rüşvet, görevi ihmal, görevi kötüye kullanma, alacaklı ile borçlu arasındaki tehdit, korku ve panik uyandıracak şekilde baskı yapma, iş takipçiliği” gibi konusu suç teşkil eden şikayetlerin vuku bulduğu ve bu şikayetlerin arttığı gerekçe gösterilerek icra dairelerine kamera takip sistemi yerleştirilmiştir.
Davacı tarafından 12/02/2013 tarihinde, bu kameralı takip sisteminin kaldırılması yolunda … Cumhuriyet Başsavcılığına bir dilekçe ile başvuru yapılmıştır.
Bu başvuruya cevap verilmemesi üzerine davacı tarafından 08/04/2013 tarihinde bu uygulamanın kaldırılması, ısrar edilmesi halinde 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 11/2. maddesi uyarınca tarafına yazılı emir verilmesi yolunda bir başvuru daha yapılmıştır.
Bu başvurusunun zımnen reddi üzerine zımnen ret işleminin iptali istemiyle temyizen incelenen dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT :
Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti; insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve yasalarla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan devlettir.
Anayasa’nın “Temel hak ve hürriyetlerin niteliği” başlıklı 12. maddesinde; “Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilemez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir.
Temel hak ve hürriyetler, kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarının da ihtiva eder.” hükmüne yer verilmiş, “Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması” başlıklı değişik 13. maddesinde; temel hak ve hürriyetlerin, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasa’nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak yasayla sınırlanabileceği, bu sınırlamaların, Anayasa’nın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmayacağı belirtilmiştir.
Anayasa’nın “Özel hayatın gizliliği” başlıklı değişik 20. maddesinde ise, “Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.
….
Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasının isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir.” denilmek suretiyle, kişisel verilerin korunması, özel hayatın gizliliğinin korunması kapsamında güvenceye bağlanmıştır.
Öte yandan, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “Özel Hayatın ve Aile Hayatının Korunması” başlıklı 8. maddesinde, herkesin özel ve aile yaşamına, konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesi hakkına sahip olduğu, bu hakkın kullanılmasına bir kamu makamının müdahalesinin, ancak müdahalenin yasayla öngörülmüş ve demokratik bir toplumda ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli bir tedbir olması durumunda söz konusu olabileceği kurala bağlanmış; Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi’nin “Mahremiyet Hakkı” başlıklı 17. maddesinde de, hiç kimsenin özel ve aile yaşamına, konutuna veya haberleşmesine keyfi veya hukuka aykırı olarak müdahale edilemeyeceği; onuru veya itibarının hukuka aykırı saldırılara maruz bırakılamayacağı, herkesin bu tür saldırılara veya müdahalelere karşı hukuk tarafından korunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
İdarenin güvenlik ve kamu yararını sağlama ihtiyacı ve çalışanların özel hayatın gizliliği gibi haklarının karşı karşıya geldiği bu gibi uyuşmazlıklarda, olayın dosyaya özel olarak ele alınması ve değerlendirilmesi gerekmektedir.
Uyuşmazlığın bu davaya özgü hali değerlendirildiğinde; dosyada yer alan fotoğraflardan kamera sisteminin yerleştirildiği konum ve çektiği alan dikkate alındığında, iş yerinin güvenliğini sağlama amacını aşarak, doğrudan çalışan memurun kendisinin, diğer memurlarla ya da iş sahipleriyle ilişkisinin ve kamu hizmetinin görülmesi sırasında yaptığı her türlü haberleşmesinin, çalışma alanı ve masasının gözlemlendiği kamera takip sistemi kurulmasının özel hayatın gizliliğini ihlal ettiği anlaşılmakta olup; uygulamanın sınırlarını, usul ve esaslarını gösteren bir yasal dayanağın bulunmaması, toplanan görüntülerin ileride başka bir şekilde kullanılamayacağına dair bir güvencenin mevcut olmaması ve bu haliyle yukarıda belirtilen temel haklar ve Anayasal ilkelerle bağdaşmaması nedeniyle dava konusu işlemin hukuka aykırı olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Bu itibarla, davanın reddi yolundaki İdare Mahkemesi ısrar kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin kabulüne;
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin … İdare Mahkemesinin temyize konu … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararının BOZULMASINA,
3.Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın … İdare Mahkemesine gönderilmesine,
4. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (onbeş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15/10/2020 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY

X- Temyiz edilen kararla ilgili dosyanın incelenmesinden; … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararının usul ve hukuka uygun bulunduğu, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenlerinin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı anlaşıldığından, davacının temyiz isteminin reddi ile ısrar kararının onanması gerektiği oyuyla, karara katılmıyoruz.

KARŞI OY

XX-Anayasa’nın “Özel hayatın gizliliği” başlıklı değişik 20. maddesinde ise, “Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.
….
Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasının isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir.” denilmek suretiyle, kişisel verilerin korunması, özel hayatın gizliliğinin korunması kapsamında güvenceye bağlanmıştır.
Öte yandan, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “Özel Hayatın ve Aile Hayatının Korunması” başlıklı 8. maddesinde, herkesin özel ve aile yaşamına, konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesi hakkına sahip olduğu, bu hakkın kullanılmasına bir kamu makamının müdahalesinin, ancak müdahalenin yasayla öngörülmüş ve demokratik bir toplumda ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli bir tedbir olması durumunda söz konusu olabileceği kurala bağlanmış; Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi’nin “Mahremiyet Hakkı” başlıklı 17. maddesinde de, hiç kimsenin özel ve aile yaşamına, konutuna veya haberleşmesine keyfi veya hukuka aykırı olarak müdahale edilemeyeceği; onuru veya itibarının hukuka aykırı saldırılara maruz bırakılamayacağı, herkesin bu tür saldırılara veya müdahalelere karşı hukuk tarafından korunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir.
Resmi bir kamu kurumu olan adliye binalarında nizamiye, bina girişi, koridorlar vs gibi kamunun kullanımına açık alanların kamusal olarak nitelendirilmesinde herhangi bir duraksama yoktur. Ancak günün 8 saatlik mesai dilimini bu binalarda çalışarak geçiren ve idarelerce kendilerine çalışmak için belirli bir alan tahsis edilen kamu görevlilerinin, bu şahsi çalışma alanlarının, bu kişiler açısından özel alan olarak değerlendirilmesi ve dolayısıyla bu alanlardaki profesyonel iş aktivitelerinin idarece kamera sistemi ile gözetlenmesinin, özel hayatın gizliliği başlığı altında irdelenmesi gerekmektedir.
Uyuşmazlığa konu olayda davalı idarece, icra müdürlüklerine giriş çıkış sirkülasyonunun çok fazla olması, icra müdürlüklerinde çalışma ve işleyiş konusu itibarıyla icra personeli ve vatandaş arasında zaman zaman tartışma yaşanması, “rüşvet, görevi ihmal, görevi kötüye kullanma, alacaklı ile borçlu arasındaki tehdit, korku ve panik uyandıracak şekilde baskı yapma, iş takipçiliği” gibi konusu suç teşkil eden şikayetlerin vuku bulduğu ve bu şikayetlerin arttığı gerekçe gösterilerek icra dairelerine kamera takip sistemi yerleştirilmek suretiyle, dosyada bulunan fotoğraflardan anlaşıldığı üzere çalışanların özel alanları kapsamında olan çalışma masalarında gün boyu gözetlenmesinin, Anayasa’nın 20. maddesi ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nde tanımını bulan özel hayatın gizliliğini ihlal ettiği, dolayısıyla davacının başvurusunun zımnen reddine ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı anlaşıldığından, davacının temyiz isteminin kabulü ile ısrar kararının belirtilen gerekçe ile bozulması gerektiği oyuyla, kararın gerekçe yönünden katılmıyorum.