Danıştay Kararı İdari Dava Daireleri Kurulu 2020/1101 E. 2020/3183 K. 16.12.2020 T.

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2020/1101 E.  ,  2020/3183 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2020/1101
Karar No : 2020/3183

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Bakanlığı
VEKİLİ : …

İSTEMİN KONUSU : Danıştay Onuncu Dairesinin 04/12/2019 tarih ve E:2016/6080, K:2019/9234 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: 3083 sayılı Sulama Alanlarında Arazi Düzenlenmesine Dair Tarım Reformu Kanunu kapsamında gerçekleştirilen toprak dağıtımında hak sahibi yapılan davacının, hak sahipliğinin iptaline ilişkin … tarih ve … sayılı “Olur” işlemi ile bu işlemin dayanağı olan Tarım Reformu Genel Müdürlüğünce 2010 yılında çıkarılan Kamulaştırma, Toplulaştırma, Dağıtım ve Kiralama Teknik Talimatının 39. maddesinin (f) bendi ve Sulama Alanlarında Arazi Düzenlenmesine Dair Tarım Reformu Kanunu Uygulama Yönetmeliğinin 36. maddesinin (f) bendinin iptali istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Onuncu Dairesinin 04/12/2019 tarih ve E:2016/6080, K:2019/9234 sayılı kararıyla;
3083 sayılı Sulama Alanlarında Arazi Düzenlenmesine Dair Tarım Reformu Kanunu’nun “Amaç” başlıklı 1, “Uygulama alanı” başlıklı 3, “İlgili kuruluşun tasarrufuna geçecek arazi” başlıklı 4 ve “Arazi Dağıtımı” başlıklı 8. maddelerine, Sulama Alanlarında Arazi Düzenlenmesine Dair Tarım Reformu Kanunu Uygulama Yönetmeliği’nin 33, 34, 35 ve 36. maddelerine ve Tarım Reformu Genel Müdürlüğü tarafından 2010 yılı Haziran ayında çıkarılan Kamulaştırma, Dağıtım ve Kiralama Teknik Talimatı’nın 39. maddesine yer verildikten sonra,
Dava konusu düzenleyici işlemler yönünden;
Türkiye Cumhuriyeti idari teşkilat yapısı içinde yer alan Bakanlıklar ile diğer kamu kurum ve kuruluşların, görev alanlarına ilişkin olarak tüzük ve yönetmelik dışında, yönerge, tebliğ, genelge, talimat gibi çeşitli adlar altında da düzenleme yapabileceği,
Bu düzenlemeler arasında “normlar hiyerarşisi” kuramına uyulması gerektiği, normlar hiyerarşisine göre kanundan sonra gelen tüzük, yönetmelik, genelge, tebliğ, talimat gibi düzenlemelerin, ancak, kanunda verilmiş olan hakkın kullanılmasının açıklanması ile ilgili olacağı, bu metinlerde kanun ile verilmiş olan hakkı genişletici veya daraltıcı mahiyette hükümlere yer verilemeyeceği,
Bu bağlamda kanunun öngördüğü düzenleme yetkisinin yine kanunda belirtildiği gibi kullanılması, kanun, bir konunun yönetmelikle düzenlenmesini öngörüyorsa düzenlemenin yönetmelikle yapılması, ayrıca normlar hiyerarşisinde yönetmeliğe göre daha alt düzeyde yer alan düzenleyici işlemlerin yönetmelikle çizilen sınırı aşmaması ve yönetmeliğe uygun olmasının gerektiği,
Uyuşmazlıkta, iptali istenen 36/f maddesini içeren Yönetmeliğin, 3083 sayılı Sulama Alanlarında Arazi Düzenlenmesine Dair Tarım Reformu Kanunu’nun 25. maddesinde yer alan hüküm doğrultusunda çıkarılmış olup, anılan Kanun’un uygulanmasını gösterdiği ve kanunu aşan bir yönünün bulunmadığı,
Dava konusu Yönetmeliğin 71. maddesinde verilen yetki uyarınca, uygulama bölge veya alanlarında yapılacak dağıtım esas ve usullerinin şekil ve şartlarını düzenlemek amacına yönelik olarak idare tarafından Kamulaştırma, Dağıtım ve Kiralama Teknik Talimatı’nın çıkarıldığı ve iptali istenen 39/f maddesinin, dayanağı olan Yönetmelik maddesi ile aynı yönde ve birbirine aykırılık teşkil etmeyen hususları düzenlediği,
Bu durumda, davacı tarafından iptali istenen Sulama Alanlarında Arazi Düzenlenmesine Dair Tarım Reformu Kanunu Uygulama Yönetmeliği’nin 36. maddesinin (f) bendi ile Kamulaştırma, Dağıtım ve Kiralama Teknik Talimatı’nın 39. maddesinin (f) bendinde yer alan aynı konuyu düzenleyen hükümlerin, gerek 3083 sayılı Kanun’un amacına ve gerekse normlar hiyerarşisi içinde hukuki düzenlemelere ve Anayasa’ya uygun olduğu,
Dava konusu bireysel işlem yönünden;
3083 sayılı Kanun’a istinaden hazırlanan Sulama Alanlarında Arazi Düzenlenmesine Dair Tarım Reformu Kanunu Uygulama Yönetmeliği’nin 36. maddesinin (f) bendi ve Kamulaştırma, Dağıtım ve Kiralama Teknik Talimatı’nın 39. maddesinin (f) bendi hükümlerine göre, davacının hak sahibi olması, başka bir ifadeyle, arazi dağıtımından yararlanabilmesi için “uygulama alanı ilan edildikten sonra sahibi olduğu araziyi satmak, hibe etmek vb. herhangi bir sebeple elden çıkarmamış olmak” koşulunu taşıması gerektiği,
Dosyada bulunan bilgi ve belgelerin incelenmesinden, davacının arazi dağıtımında hak sahibi olarak belirlenmesinden ve taşınmazlarının da bulunduğu alanın uygulama alanı ilan edilmesine dair Bakanlar Kurulu kararının Resmi Gazete’de yayım tarihi olan 08/10/1991 tarihinden sonra maliki olduğu taşınmazı 02/04/2007 tarihinde …’ya sattığı tespit edildiğinden, anılan Yönetmelik ve Teknik Talimat hükümleri uyarınca davacının toprak dağıtımında hak sahibi olmasının hukuken mümkün olamayacağı,
Bu durumda, dava konusu düzenlemelere dayalı olarak tesis edilen hak sahipliğinin iptaline ilişkin 07/07/2014 tarihli dava konusu işlemde, konuyla ilgili mevzuata ve hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, toprak dağımında kendisine … , … ve … parsel sayılı taşınmazların verilmesinin planlandığı, ihbar ve şikayetler üzerine yapılan araştırma sonucunda adına kayıtlı olan … parsel sayılı taşınmazı 02/07/2007 tarihinde üçüncü kişiye sattığı gerekçesiyle hak sahipliğinin iptal edildiği, anılan taşınmazın kıraç olması nedeniyle satılması sonrasında aynı alanda üç adet taşınmaz satın alarak çiftçiliğe devam ettiği, kanun koyucunun amacına aykırı bir harekette bulunmadığı, hak sahipliğinin iptali işleminin dayanağı olan Kamulaştırma, Toplulaştırma, Dağıtım ve Kiralama Teknik Talimatı’nın 39. maddesinin (f) bendi ve Sulama Alanlarında Arazi Düzenlenmesine Dair Tarım Reformu Kanunu Uygulama Yönetmeliği’nin 36. maddesinin (f) bendi ile mülkiyet hakkına kısıtlama getirildiği, bu kısıtlamaların Anayasa’da belirtilen sosyal devlet ve mülkiyet hakkının dokunulmazlığı ilkelerine aykırı olduğu ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, Danıştay Onuncu Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’İN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan;
“a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c) Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması” sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin Danıştay Onuncu Dairesinin temyize konu 04/12/2019 tarih ve E:2016/6080, K:2019/9234 sayılı kararının ONANMASINA,
3. Kesin olarak, 16/12/2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.