Danıştay Kararı İdari Dava Daireleri Kurulu 2019/847 E. 2020/2040 K. 04.11.2020 T.

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2019/847 E.  ,  2020/2040 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2019/847
Karar No : 2020/2040

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …Derneği
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : …Genel Müdürlüğü
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : Danıştay Sekizinci Dairesinin 28/11/2018 tarih ve E:2013/2543, K:2018/7488 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: 23/08/2012 tarih ve 28390 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Ağaçlandırma Yönetmeliği’nin; 5. maddesinin 1. fıkrasının, 8. maddesinin 1. fıkrasının, 11. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinin, 12. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinin, 12. maddesinin 10. fıkrasının, 13. maddesinin, 18. maddesinin 1. fıkrasının (a), (b), (c), (ç), (d), (e), (f) ve (g) bentlerinin, 19. maddesinin, 21. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinin, 23. maddesinin 1. ve 2. fıkralarının, 24. maddesinin 3. fıkrasında yer alan “çok amaçlı faydalanmayı esas alan amenajman planlarına göre elde edilen her türlü orman ürünü” ibaresinin ve 26. maddesinin 5. fıkrasının iptali istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Sekizinci Dairesinin 28/11/2018 tarih ve E:2013/2543, K:2018/7488 sayılı kararıyla;
Anayasa’nın 124. ve 169. maddeleri, 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 57., Ek 5. ve Ek 12. maddeleri ile dava konusu Yönetmeliğin 1. maddesinde yer alan kurallar aktarılarak,
Dava konusu Yönetmeliğin 5. maddesinin 1. fıkrası ile 8. maddesinin 1. fıkrası yönünden;
Yönetmeliğin 5. maddesinin 1. fıkrasında; bozuk orman alanlarında, orman içi açıklıklarda, gerektiğinde verimli ormanlarda ve ilgili kurumların uygun görmesi halinde de; kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgeleri ve turizm merkezleri kapsamında bulunan alanlarda, doğal tarihi ve arkeolojik sit alanlarında, Bakanlar Kurulu Kararıyla muhafazaya ayrılan ve ilan edilen yerlerde, yaban hayatı geliştirme sahalarında, 2873 sayılı Milli Parklar Kanunu kapsamındaki yerlerde, 2872 sayılı Çevre Kanunu’na göre özel çevre koruma bölgesi olarak ilan edilen yerlerde, Bakanlıkça tescil ve ilan edilen örnek avlaklar ile endemik ağaç, ağaççıklar ve korunması gereken nadir ekosistemlerin bulunduğu alanlarda ağaçlandırma, erozyon ve sel kontrolü, çığ ve heyelanların önlenmesi, mera ıslahı, ağaç ıslahı, orman ağaç, ağaççık ve florasına ait tohum ve fidan üretimi, fidanlık, rehabilitasyon ve imar-ihya çalışmalarının Genel Müdürlükçe yapılacağı veya yaptırılacağı kuralına yer verildiği,
Yönetmeliğin 8. maddesinin 1. fıkrasında ise, Devlet ormanlarında özel ağaçlandırma, özel erozyon kontrolü ve özel imar-ihya çalışmalarına izin verilebilecek yerlerin iki bent halinde belirtildiği, bunların, amenajman planında ve aktüelde verimli orman olmayan yerler ile maden ruhsatı kapsamında bulunmasına rağmen Bakanlıkça muvafakat veya izne konu edilmemiş alanlar olduğu,
Davacı tarafından, Anayasa’nın 169. maddesi ve 6831 sayılı Kanun’un 57. maddesi gereği orman alanlarının arttırılması amacıyla ağaçlandırma yapılabileceği ve Devlet ormanlarının kanuna göre, Devletçe yönetilip işletileceğinin amir olarak kurala bağlandığı dikkate alındığında, dava konusu düzenlemelerin hukuka aykırı olduğunun ileri sürüldüğü,
Yukarıda aktarılan Anayasa’nın 169. maddesi, 6831 sayılı Kanun’un 57. ve Ek 12. maddeleri dikkate alındığında, köy tüzelkişilikleri ve diğer gerçek ve tüzelkişiler tarafından, Orman Genel Müdürlüğünce uygun görülecek planlara göre ağaçlandırma yapılabileceğinden, dava konusu düzenlemelerin, bu Kanun’un verdiği yetki kapsamında, ağaçlandırma çalışmalarına ilişkin usul ve esasların belirlenmesine yönelik olduğu, üst hukuk normlarına aykırılık taşımadığı, kamu yararı ve hizmet gereklerine uygun olduğu,
Dava konusu Yönetmeliğin 11. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendi, 12. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendi, 13. maddesi, 18. maddesinin 1. fıkrasının (a), (b), (c), (ç), (d), (e), (f) ve (g) bentleri, 19. maddesi, 21. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendi, 23. maddesinin 1. ve 2. fıkraları, 26. maddesinin 5. fıkrası yönünden;
Yönetmeliğin dava konusu maddelerinde; Devlet ormanı sayılan yerlerde Yönetmelik kapsamında yapılacak özel ağaçlandırma, özel erozyon kontrolü ve özel imar-ihya çalışmaları için müracaat şekli, hak sahiplerinin tespiti ve tespit edilen sahaların tefriki, Devlet ormanlarında saha izni, projelendirme ve saha teslimi, özel ağaçlandırma, özel erozyon kontrolü ve özel imar-ihya tesisinde uyulacak esaslar ve bu kapsamda inşa edilebilecek tesisler, izin ve projenin iptali, özel ağaçlandırma sahalarının devredilmesine ilişkin usul ve esasların kurala bağlandığı,
Davacı tarafından, Anayasa’nın 169. maddesi ve 6831 sayılı Kanun’un 57. maddesi gereği Devlet ormanlarının kanuna göre, Devletçe yönetilip işletileceği, dava konusu düzenlemelerin ise özel ağaçlandırma sahalarının tarım alanına dönüştürülmesine ve Devlet ormanlarının devredilmesine yönelik olduğunun ileri sürüldüğü,
Yukarıda alıntısı yapılan mevzuat hükümleri uyarınca orman sahalarının arttırılması amacıyla 6831 sayılı Kanun’un 57. maddesinin uygulanmasına ilişkin usul ve esasların belirlenmesi konusunda bu Kanun ile verilen yetki kapsamında, özel ağaçlandırma, özel erozyon kontrolü ve özel imar-ihya çalışmalarının yürütülmesine ilişkin usul ve esasların dava konusu düzenlemelerle kurala bağlandığının anlaşıldığı,
Dava konusu düzenlemelerin, normlar hiyerarşisindeki soyuttan somuta doğru kademeli bir sistem içerisinde, ilgili kişilerin özel ağaçlandırma, özel erozyon kontrolü ve özel imar-ihya çalışmalarının yürütülmesinde, mevcut şartlar altında ne tür işlemler tesis edileceğini makul bir düzeyde öngörmelerini mümkün kılabilecek ve keyfi uygulamaların yaşanmasını engelleyecek nitelikte olduğu,
Devlet ormanlarının kanuna göre, Devletçe yönetilip işletileceği ve devredilemeceği kuralına aykırılık taşımamakla birlikte, hukuki öngörülebilirlik ve belirlilik ilkeleri bakımından hukuk devleti ilkesine uygun olduğunun da açık olduğu,
Bu durumda; özel ağaçlandırma, özel erozyon kontrolü ve özel imar-ihya çalışmalarını bir bütün halinde düzenleme yetkisine sahip idarenin, bu çalışmaların kamu yararına ve hizmet gereklerine uygun bir biçimde yürütülmesinin sağlanması adına, bu çalışmalara ilişkin usul ve esasları belirlediği dava konusu düzenlemelerin Anayasa’ya ve dayanak 6831 sayılı Kanun’a uygun olduğunun anlaşıldığı,
Dava konusu Yönetmeliğin 12. maddesinin 10. fıkrası yönünden;
Yönetmeliğin 12. maddesinin 10. fıkrasında; gerçek veya tüzel kişiler tarafından çeşitli gayelerle kullanılmakta iken kesinleşen orman kadastrosu neticesinde veya mahkeme kararı ile orman sayılan yerler içerisinde kalan sahalara özel ağaçlandırma ve özel imar-ihya gayesi ile müracaatta bulunulması durumunda; bu sahalarda özel ağaçlandırma ve özel imar-ihya yapılması amacıyla orman-halk ilişkilerinin bozulmaması için önceden kullanan gerçek veya tüzel kişilere izin verilebileceği, bu tür alanlarda Devlet ormanları için geçerli olan 0,5 hektarlık alt sınırın aranmayacağı, bu şekilde verilecek izinlerde bölge müdürü veya yardımcısı başkanlığında, ağaçlandırma/ağaçlandırma ve silvikültür şube müdürü, ilgili işletme müdürü, ilgili işletme şefinden oluşan komisyon marifetiyle izin raporu düzenleneceği ve saha izninin Genel Müdürlükçe verileceği kuralına yer verildiği,
Dava konusu düzenleme ile kesinleşen orman kadastrosu veya mahkeme kararı ile orman sayılan yerler içerisinde kalan sahalarda geçmişte kullanıcı olan gerçek ve tüzel kişilerin özel ağaçlandırma ve özel imar-ihya gayesi ile başvuruda bulunması durumunda, bu kişilere izin verilebileceğinin belirtildiği,
Bu durumda; uygulamada birliğin sağlanması, orman-halk ilişkilerinin korunması, sosyal problemlerin meydana gelmemesi amacıyla tesis edildiği anlaşılan dava konusu düzenlemede, üst hukuk normlarına aykırılık bulunmadığı,
Dava konusu Yönetmeliğin 24. maddesinin 3. fıkrası yönünden;
Yönetmeliğin 24. maddesinin 3. fıkrasında, özel orman fidanlıklarında üretilen fidanlar ile çok amaçlı faydalanmayı esas alan amenajman planlarına göre elde edilen her türlü orman ürününün hak sahibi tarafından değerlendirileceği kuralına yer verildiği,
6831 sayılı Kanun’un 57. maddesinin 3. fıkrasında; mülkiyeti hazinede kalmak üzere bu maddeye göre yapılacak ağaçlandırma sonucu meydana gelecek ormandan faydalanma usulünün bu Kanun’da yer alan hususi ormanlara ait hükümlere göre yürütüleceği kurala bağlandığı, Kanun’un 51. maddesinde ise, hususi ormanların, sahipleri tarafından yaptırılıp orman idaresince tasdik olunacak harita ve amenajman planlarına göre işletileceği ve idare olunacağı kuralının yer aldığı,
Davacı tarafından; dava konusu düzenlemenin, Devlet ormanlarının işletilmesinin devredilmesine yol açtığı, Devlet ormanlarında işletmecilik faaliyeti yapılmasının mümkün olmadığının ileri sürüldüğü,
Bu durumda; özel orman fidanlıklarında üretilen fidanlar ile çok amaçlı faydalanmayı esas alan amenajman planlarına göre elde edilen her türlü orman ürününün hak sahibi tarafından değerlendirilmesine ilişkin düzenlemenin 6831 sayılı Kanun’un 57. ve 51. maddelerinin uygulanmasına yönelik olduğu, hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçeleriyle,
davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, Anayasa’nın 169. maddesinin 2. fıkrasında, “Devlet ormanları kanuna göre, Devletçe yönetilir ve işletilir. Bu ormanlar zamanaşımı ile mülk edinilemez ve kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamaz.” hükmünün yer aldığı, Anayasa’da işlettirilir ibaresine yer verilmediği ve işletme hakkının devredilemeyeceğinin altının çizildiği, dava konusu Yönetmelik maddelerinde ise, Anayasa’nın 169. maddesine aykırı olarak, Devlet ormanlarının gerçek ve tüzel kişiler tarafından işletilmesine olanak sağlandığı, Yönetmeliğin 12. maddesinin 10. fıkrası ile, Devlet ormanını işgal etmiş kişilere orman halk ilişkilerinin düzeltilmesi gerekçesiyle imtiyaz hakkı tanındığı, işgalcilerin ödüllendirildiği, yasal olarak kullanım hakkı bulunmadığı kesinleşmiş kişilere kaybettikleri hakkın Yönetmelikle iade edilmeye çalışıldığı ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, Danıştay Sekizinci Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …DÜŞÜNCESİ : Temyize konu Daire kararının kısmen onanması, kısmen bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 17. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca davacının duruşma istemi yerinde görülmeyerek ve dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:

İLGİLİ MEVZUAT :
Anayasa’nın 169. maddesinde, “Devlet, ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır. Yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir, bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz. Bütün ormanların gözetimi Devlete aittir.
Devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz. Devlet ormanları kanuna göre, Devletçe yönetilir ve işletilir. Bu ormanlar zamanaşımı ile mülk edinilemez ve kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamaz.
Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez. Ormanların tahrip edilmesine yol açan siyasi propaganda yapılamaz; münhasıran orman suçları için genel ve özel af çıkarılamaz. Ormanları yakmak, ormanı yok etmek veya daraltmak amacıyla işlenen suçlar genel ve özel af kapsamına alınamaz.
Orman olarak muhafazasında bilim ve fen bakımından hiçbir yarar görülmeyen, aksine tarım alanlarına dönüştürülmesinde kesin yarar olduğu tespit edilen yerler ile 31/12/1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetmiş olan tarla, bağ, meyvelik, zeytinlik gibi çeşitli tarım alanlarında veya hayvancılıkta kullanılmasında yarar olduğu tespit edilen araziler, şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerler dışında, orman sınırlarında daraltma yapılamaz.” hükmü yer almaktadır.
6831 sayılı Orman Kanunu’nun 57. maddesinde, “Orman sahasını artırmak maksadıyla, orman sınırları içinde yangın ve çeşitli sebeplerle meydana gelmiş açıklıklarda, verimsiz, vasıfları bozulmuş ve amenajman planlarında toprak muhafaza karekteri taşımadığı halde muhafazaya ayrılmış orman alanları ile, Devlete ait olup orman yetişme muhiti şartları bakımından elverişli olan yerlerde; köy tüzelkişilikleri ve diğer gerçek ve tüzelkişiler tarafından Orman Genel Müdürlüğünce uygun görülecek planlara göre ağaçlandırma yapılabilir.
Köy, kasaba ve şehirler civarında Devlete veya diğer kamu tüzelkişilerine ait arazilerle de gerekli şartlar bulunduğu ve ilgili kuruluşların talebi olduğu veya muvafakatları alındığı takdirde bu kuruluşlarca tesis edilmek ve bakılmak şartıyla orman idaresince ağaçlandırmalar yapılabilir.
Bu yerler için lüzumlu fidan ile ağaçlandırma planları ve ağaçlandırma ile ilgili yardımlar bedelsiz sağlanabilir. Ağaçlandırılan sahayı orman halinde koruyup idame ettirmeyenlerden izin hakları geri alınır. İmar ihya çalışması yapılacak bozuk koru ve bozuk baltalık ormanların da bu fıkra hükümleri uygulanır. Mülkiyeti hazinede kalmak üzere bu ağaçlandırma sonucu meydana gelecek ormandan faydalanma usulü, bu Kanunda yer alan hususi ormanlara ait hükümler göre yürütülür. Bozuk ormanlardan çıkacak her nevi orman emvali, üretim, taşıma ve diğer giderler kendilerine ait olmak üzere bu sahaları boşaltıp ağaçlandıracaklara tarife bedeli üzerinden pazar satışı olarak verilir. Uygulama usul ve esasları Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığınca hazırlanacak yönetmelikte gösterilir.” hükmüne yer verilmiştir.
6831 sayılı Kanun’un işlem tarihinde yürürlükte bulunan Ek 5. maddesinde, “Bu Kanunun 2, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 25, 26, 27, 31, 32, 33, 35, 40, 57, 63, 84, 112, 113, 114, 115, 116’ncı maddelerinin uygulanmasıyla ilgili şekil, şart ve esaslar ile orman alanlarından her türlü yararlanma karşılığı alınacak bedel miktarlarının tespiti ve tahsiline ilişkin hususlar için Tarım ve Orman Bakanlığınca hazırlanacak yönetmelikler, Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe konulur.” hükmü yer almıştır.
Anılan Kanun’un Ek 12. maddesinde ise “Bozuk veya verimsiz orman alanları; ağaçlandırma, erozyon kontrolü ve rehabilitasyon çalışmalarına konu edilir. Bu alanlarda; mevcut türlerden gerekenler korunur, aşılanır ve/veya rehabilite edilir. Ayrıca orman içi boşluk alanlar, bölgede doğal olarak yetişen türlerle ekim, dikim ve aşılama suretiyle imar-ihya ve/veya rehabilite edilerek doldurulur. Ağaçlandırılan, erozyon kontrolü yapılan, imar-ihya ve rehabilite edilen sahalardan elde edilen odun dışı orman ürünleri; öncelikle bu sahaların bakımını gerçekleştiren köy tüzel kişiliklerine, tarımsal kalkınma kooperatiflerine, 5200 sayılı Kanunla kurulmuş üretici birlikleri ve birliklere ve/veya yöre halkına tarife bedeli ile verilebilir.” hükmü yer almaktadır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Daire kararının dava konusu Yönetmeliğin 5. maddesinin 1. fıkrası, 8. maddesinin 1. fıkrası, 11. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendi, 12. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendi, 13. maddesi, 18. maddesinin 1. fıkrasının (a), (b), (c), (ç), (d), (e), (f) ve (g) bentleri, 19. maddesi, 21. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendi, 23. maddesinin 1. ve 2. fıkraları, 24. maddesinin 3. fıkrasında yer alan “çok amaçlı faydalanmayı esas alan amenajman planlarına göre elde edilen her türlü orman ürünü” ibaresi ve 26. maddesinin 5. fıkrasına ilişkin kısmı yönünden;
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan;
“a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c) Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması” sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçesi yukarıda açıklanan Danıştay Sekizinci Dairesi kararının, dava konusu Yönetmeliğin 5. maddesinin 1. fıkrası, 8. maddesinin 1. fıkrası, 11. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendi, 12. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendi, 13. maddesi, 18. maddesinin 1. fıkrasının (a), (b), (c), (ç), (d), (e), (f) ve (g) bentleri, 19. maddesi, 21. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendi, 23. maddesinin 1. ve 2. fıkraları, 24. maddesinin 3. fıkrasında yer alan “çok amaçlı faydalanmayı esas alan amenajman planlarına göre elde edilen her türlü orman ürünü” ibaresi ve 26. maddesinin 5. fıkrası yönünden verilen davanın reddine ilişkin kısmı, aynı gerekçe ile Kurulumuzca da uygun bulunmuş olup temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, kararın anılan kısmının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
Diğer yandan, Yönetmeliğin 24. maddesinin 3. fıkrasında yer alan “çok amaçlı faydalanmayı esas alan amenajman planlarına göre elde edilen her türlü orman ürünü” ibaresinin iptali istemiyle dava açılmasına karşın, temyiz istemine konu Daire kararının gerekçe kısmında söz konusu fıkranın tamamı yönünden değerlendirme yapılarak, özel orman fidanlıklarında üretilen fidanlar ile çok amaçlı faydalanmayı esas alan amenajman planlarına göre elde edilen her türlü orman ürününün hak sahibi tarafından değerlendirilmesine ilişkin düzenlemenin 6831 sayılı Kanun’un 57. ve 51. maddelerinin uygulanmasına yönelik olduğu ve hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de; anılan ret kararının “çok amaçlı faydalanmayı esas alan amenajman planlarına göre elde edilen her türlü orman ürünü” ibaresi yönünden hüküm ifade edeceği de tabiidir.
Daire kararının dava konusu Yönetmeliğin 12. maddesinin 10. fıkrasına ilişkin kısmı yönünden;
Yönetmeliğin 12. maddesinin 10. fıkrasında “Gerçek veya tüzel kişiler tarafından çeşitli gayelerle kullanılmakta iken kesinleşen orman kadastrosu neticesinde veya mahkeme kararı ile orman sayılan yerler içerisinde kalan sahalara özel ağaçlandırma ve özel imar ihya gayesi ile müracaatta bulunulması durumunda; bu sahalarda özel ağaçlandırma ve özel imar ihya yapılması amacıyla orman-halk ilişkilerinin bozulmaması için önceden kullanan gerçek veya tüzel kişilere izin verilebilir. Bu tür alanlarda Devlet ormanları için geçerli olan 0,5 hektarlık alt sınır aranmaz. Bu şekilde verilecek izinlerde bölge müdürü veya yardımcısı başkanlığında, ağaçlandırma/ağaçlandırma ve silvikültür şube müdürü, ilgili işletme müdürü, ilgili işletme şefinden oluşan komisyon marifetiyle izin raporu düzenlenir ve saha izni Genel Müdürlükçe verilir.” hükmüne yer verilmiştir.
Davacı tarafından, Ağaçlandırma Yönetmeliği’nin 12. maddesinin 10. fıkrasının yürürlüğe girmesiyle, Devlet ormanlarını işgal eden kişilere, orman halk ilişkilerinin düzeltilmesi adına özel ağaçlandırma için imtiyaz tanındığı ve böylece fuzuli şagillerin ödüllendirildiği ve orman alanlarının işgalinin özendirildiği, bu durumun açıkça Anayasa’nın 169. maddesine aykırı olduğu iddia edilerek bakılan davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Yönetmeliğin 12. maddesinin dava konusu 10. fıkrası, geçmişte kullanıcısı olan kişilere kullandıkları sahalarda, özel ağaçlandırma çalışmalarında öncelik hakkı tanıdığından, kişilerin bu durumdan yararlanmak amacıyla bu alanları ileriye dönük olarak çeşitli biçimlerde işgal etmeleri olasılığı bulunmaktadır.
Bu durumda, yeterince açık olmayan ve muğlak bir nitelik taşıyan “çeşitli gayelerle” ibaresinin yer alması nedeniyle uygulamada tereddüte yol açabilecek olan dava konusu Yönetmeliğin 12. maddenin 10. fıkrasında hukuka uyarlık görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin kısmen kabulüne, kısmen reddine,
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin Danıştay Sekizinci Dairesinin temyize konu 28/11/2018 tarih ve E:2013/2543, K:2018/7488 sayılı kararının, dava konusu Yönetmeliğin 5. maddesinin 1. fıkrası, 8. maddesinin 1. fıkrası, 11. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendi, 12. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendi, 13. maddesi, 18. maddesinin 1. fıkrasının (a), (b), (c), (ç), (d), (e), (f) ve (g) bentleri, 19. maddesi, 21. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendi, 23. maddesinin 1. ve 2. fıkraları, 24. maddesinin 3. fıkrasında yer alan “çok amaçlı faydalanmayı esas alan amenajman planlarına göre elde edilen her türlü orman ürünü” ibaresi ve 26. maddesinin 5. fıkrası yönünden verilen davanın reddine ilişkin kısmının ONANMASINA,
3. Anılan Daire kararının dava konusu Yönetmeliğin 12. maddesinin 10. fıkrası yönünden davanın reddine ilişkin hüküm fıkrasının BOZULMASINA,
4. Kullanılmayan …TL harcın istemi hâlinde davacıya iadesine,
5. Bozulan kısım yönünden yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Daireye gönderilmesine,
6. Kesin olarak, 04/11/2020 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY
X- 23/08/2012 tarih ve 28390 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan dava konusu Ağaçlandırma Yönetmeliği, 23/10/2019 tarih ve 30927 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Ağaçlandırma Yönetmeliği’nin 27. maddesi ile yürürlükten kaldırıldığından ve herhangi bir uygulama işleminin de dava konusu edilmediği anlaşıldığından, dava konusu düzenlemenin uygulanma imkanı kalmamıştır.
Açıklanan nedenle, Danıştay Sekizinci Dairesince konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği oyuyla, karara katılmıyoruz.