Danıştay Kararı İdari Dava Daireleri Kurulu 2019/774 E. 2020/1876 K. 19.10.2020 T.

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2019/774 E.  ,  2020/1876 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2019/774
Karar No : 2020/1876

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Bakanlığı – …
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU :Danıştay İkinci Dairesinin 02/01/2019 tarih ve E:2016/637, K:2019/26 sayılı kararının, davanın reddine ilişkin kısmı ile yargılama giderleri ve vekalet ücretine ilişkin kısımlarının, temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Adana ili, Kozan ilçesi, …Lisesi’nde müdür yardımcısı (İngilizce öğretmeni) olarak görev yapan davacı tarafından; boş bulunan müfettiş yardımcılığı kadrolarından birine atanması istemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin … tarih ve … sayılı Milli Eğitim Bakanlığı Rehberlik ve Denetim Başkanlığı işlemi ile anılan işlemin dayanağı olarak gösterilen Milli Eğitim Bakanlığı Teftiş Kurulu Yönetmeliği’nin 29. maddesinin 4. fıkrasında yer alan “sınav sonuçlarının ilanı tarihinden itibaren bir yıllık süre içerisinde” ibaresi ile 5. fıkrasının iptali istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay İkinci Dairesinin 02/01/2019 tarih ve E:2016/637, K:2019/26 sayılı kararıyla;
Düzenleyici İşlem Yönünden:
Dava konusu, Milli Eğitim Bakanlığı Teftiş Kurulu Yönetmeliği’nin; 24/05/2014 tarih ve 29009 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Milli Eğitim Bakanlığı Rehberlik ve Denetim Başkanlığı ile Maarif Müfettişleri Başkanlıkları Yönetmeliği ile yürürlükten kaldırılması nedeniyle davanın Yönetmelik maddelerine ilişkin kısmının konusuz kaldığı,
Bu itibarla, dava konusu Yönetmeliğin iptali istenen maddelerine ilişkin olarak, bakılan dava hakkında karar verilmesine yer bulunmadığı,
Bireysel İşlem Yönünden:
Dava konusu işlem tarihinde yürürlükte olan Milli Eğitim Bakanlığı Teftiş Kurulu Yönetmeliği’nin “Müfettiş Yardımcılığına Atanma” başlıklı 14. maddesinde;
“(1) Millî Eğitim Bakanlığı müfettiş yardımcılığına atanabilmek için giriş sınavını kazanmak şarttır.
(2) Giriş sınavı, yazılı ve sözlü olmak üzere iki bölümden oluşur. Sözlü sınavına girebilmek için yazılı sınavı kazanmış olmak gerekir.
(3) Bu sınavlarda, gerekli nitelikleri taşıyan adayların bilgi, genel kültür, yetenek, tutum ve davranış bakımlarından yeterlikleri belirlenir.” hükmüne ve “Giriş Sınav Sonuçlarının Duyurulması ve Atama” başlıklı 29. maddesinde;
“(1) Giriş sınavı sonuç listesi, sınavların bitimini takip eden ilk beş iş günü içinde Bakanlık merkez binasında ilan edilir ve adaylara da sonuç, yazılı olarak bildirilir.
(2) Giriş sınavında başarı gösterenlerin atamalarında giriş sınav sonuç listesindeki sıralama esas alınır.
(3) Ataması yapılıp da on beş gün içerisinde göreve başlamayanların yerine giriş sınavı sonuç listesindeki sıralama dikkate alınmak suretiyle atama yapılır.
(4) Sınavda başarılı olanların sayısının ilan edilen kadro sayısından fazla olması halinde, bu durumda olanlar yedek olarak sınavı kazanmış sayılırlar. Sınavı yedek olarak kazananların, sınav sonuçlarının ilanı tarihinden itibaren bir yıllık süre içerisinde, aynı branştan kadro boşalması ya da yeni kadro temin edilmesi nedeniyle, müfettiş yardımcısı alınmasına ihtiyaç doğması halinde sınav sonuç listesindeki başarı sırasına göre atamaları yapılabilir.
(5) Sınav sonuç listelerinin ilanından bir yıl sonra sınav sonuçları hiçbir şekilde kazanılmış hak sayılmaz.
(6) Müfettiş yardımcıları arasındaki kıdem sırası, giriş sınavı başarı sonuç listesindeki sıraya göre belirlenir.” hükmüne yer verildiği,
Milli Eğitim Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığınca; 17/10/2010 tarihinde yeni bir müfettiş yardımcılığı sınavı yapıldığı, yapılan sınavda ihtiyaç/kadro bulunmadığı için İngilizce branşına yer verilmediği, yukarıda aktarılan mevzuat hükümlerine göre sınavı yedek olarak kazananların, sınav sonuçlarının ilanı tarihinden itibaren bir yıllık süre içerisinde, aynı branştan kadro boşalması ya da yeni kadro temin edilmesi nedeniyle, müfettiş yardımcısı alınmasına ihtiyaç doğması halinde sınav sonuç listesindeki başarı sırasına göre atamalarının yapılabileceği, sınav sonuç listelerinin ilanından bir yıl sonra sınav sonuçları hiçbir şekilde kazanılmış hak sayılamayacağı göz önüne alındığında, davacının boşalan müfettiş yardımcılığı kadrosuna atanma talebinin reddine ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık görülmediği gerekçeleriyle;
Milli Eğitim Bakanlığı Teftiş Kurulu Yönetmeliği’nin 29. maddesinin 4. fıkrasında yer alan “sınav sonuçlarının ilanı tarihinden itibaren bir yıllık süre içerisinde” ibaresi ile 5. fıkrasının iptali istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına;
Davacının, boş bulunan müfettiş yardımcılığı kadrosuna atanma talebinin reddine ilişkin işlemin iptali istemi yönünden davanın reddine, …-TL yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca …-TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı İdareye verilmesine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, kısmen karar verilmesine yer olmadığı yolunda verilen kararın, dava konusu işlemin hukuka aykırı veya hukuka uygun olduğunu ortaya koyan nitelikte bir karar türü olmadığı gibi, taraflardan herhangi birinin haklılığını ya da haksızlığını ortaya koyacak nitelikte bir karar da olmadığı, bu yüzden yargılama giderlerinin haklılık oranı dikkate alınarak yarısının davalı idare üzerinde bırakılması ve idare aleyhine de vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği,
11/01/2009 tarihinde yapılan Milli Eğitim Bakanlığı Müfettiş Yardımcılığı sınavını İngilizce branşında birinci yedek olarak kazandığını, kendisiyle beraber sınava girip asaleten kazananların yardımcılık sürecini tamamlayıp müfettişlik kadrolarına atandığını, yardımcılık kadrolarının boşaldığını, anılan tarihten itibaren yeni bir sınav yapılmadığını belirterek boş bulunan müfettiş yardımcılığı kadrolarından birine atanma talebinde bulunduğu, davalı İdarenin talebini reddettiği, ret işleminin 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 51 ve 52. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, Danıştay İkinci Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulüyle Daire kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
İLGİLİ MEVZUAT :
Anayasa’nın “Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması” başlıklı 141. maddesinde;
“Mahkemelerde duruşmalar herkese açıktır. Duruşmaların bir kısmının veya tamamının kapalı yapılmasına ancak genel ahlakın veya kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı hallerde karar verilebilir.
Küçüklerin yargılanması hakkında kanunla özel hükümler konulur.
Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.
Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir.” hükmü yer almıştır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde, idari işlemlerin; yetki, şekil, sebep, konu ve maksat unsurları yönünden yargısal denetime tabi tutulacağı vurgulanmış; 24. maddesinde ise, kararda bulunacak hususlar sıralanarak (e) bendinde kararın dayandığı hukuki sebepler ile gerekçesinin ve hükmün kararda belirtileceği kuralına yer verilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Anayasa’nın 141. maddesinin 3. fıkrası ile 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendi ve 24. maddesi dikkate alındığında idari yargı yerlerince idari işlemlerin yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden yargısal denetime tabi tutularak incelenmesi ve kararların gerekçeli olarak yazılarak dayandığı hukuki sebepler ile hükmün kararlarda belirtilmesi gerekmektedir.
Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak bu maddede gerekçeli karar hakkından açıkça söz edilmemiştir. Anayasa’nın 36. maddesine “adil yargılanma” ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerle de güvence altına alınan adil yargılama hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının kapsamına gerekçeli karar hakkının da dâhil olduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’nin birçok kararında belirtilmiştir. Dolayısıyla Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının gerekçeli karar hakkı güvencesini de kapsadığının kabul edilmesi gerekir (Anayasa Mahkemesi, Abdullah Topçu, B. No:2014/8868, 19/4/2017, p. 75).
Bu bağlamda, AİHM içtihatlarına göre, genel olarak her bir karar açık, konuyla ilgili herkesin, mahkemenin neden belirli bir kararı verdiğini anlamasına imkan verecek şekilde olmalıdır (AİHM, Seryavin ve diğerleri/Ukrayna p.57-61).
Mahkeme kararlarının, hüküm fıkrası ve hükmün dayandığı gerekçe ile bir bütün olduğu, gerekçesiz karar verilmesinin mümkün olmadığı açık olduğuna göre, gerekçenin hem temyiz incelemesini yapacak merci açısından, hem de kararı uygulayacak olan idare açısından yeterli açıklıkta olması gerektiğinde kuşku yoktur.
Yargılama hukukunda, yargı (hüküm), uyuşmazlığı çözmekle görevli ve yetkili yargı yerinin yargılama sürecinin sonunda ulaştığı “sonuç”tur. Gerekçe, yargıcın çözümlemek durumunda olduğu uyuşmazlığa uygulanması gereken soyut hukuk kuralının saptanmasında, yorumlanmasında ve tüm ayrıntılarıyla ortaya konulup nitelendirilen maddi olaya uygulanmasında izlemiş olduğu yöntemi gösteren ve bu özelliği sebebiyle, yargılamanın nesnelliği ile varılan yargının doğruluğu konusunda davanın taraflarına güven, üst yargı yerine de denetleme olanağı veren açıklamadır.
Bu durumda, davaya konu idari işlemin hukuka uygunluk denetimini yapmakla görevli idari yargı merciince, 2577 sayılı Kanun’un 2. maddesinde sayılan unsurlar yönünden, işlemin hukuka aykırı olup olmadığına dair yargısal denetim yapılması ve bu denetim sonucunda varılan kararın gerekçeli olarak ortaya konulması gerekmekte iken, Daire kararında, bireysel işlem yönünden dava konusu düzenlemenin hukuka uygun olup olmadığı yönünde bir değerlendirme yapılmaksızın, davanın reddine karar verildiğinden, Daire kararının davanın reddine ilişkin kısmında hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
Davacının yargılama gideri ve vekalet ücreti yönünden temyiz istemine gelince;
Kısmen karar verilmesine yer olmadığı ve kısmen davanın reddi ile neticelenen bu davada, Daire kararının karar verilmesine yer olmadığına yönelik kısmı hakkında temyiz isteminde bulunulmadığından, kararın bu kısmının kesinleştiği göz önünde bulundurulduğunda, davalı idarenin yargılama giderlerinden bu kısım nedeniyle doğan bir sorumluluğu bulunduğu ve davacı lehine bu kısım nedeniyle vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Öte yandan, davanın reddine ilişkin kısmına yönelik bozma kararı üzerine Daire tarafından uyuşmazlığın bu kısmı hakkında bozma gerekçesi dikkate alınarak yeniden bir karar verileceğinden, hükmedilecek yargılama gideri ve vekalet ücretinin takdirinde bu kısım hakkında verilecek kararın da dikkate alınacağı tabiidir.
Bu itibarla, yargılama giderleri ve vekalet ücreti yönünden de Daire kararında hukuki isabet görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin kabulüne;
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle kısmen reddine, kısmen karar verilmesine yer olmadığına ilişkin Danıştay İkinci Dairesinin 02/01/2019 tarih ve E:2016/637, K:2019/26 sayılı kararının, temyize konu davanın reddi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretine ilişkin kısımlarının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Daireye gönderilmesine,
4. Kesin olarak, 19/10/2020 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY
X- Temyiz edilen kararla ilgili dosyanın incelenmesinden; Danıştay İkinci Dairesince verilen kararın temyize konu kısımlarının usul ve hukuka uygun olduğu, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenlerinin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı anlaşıldığından, temyiz isteminin reddi ile temyize konu kararın onanması gerektiği oyuyla, karara katılmıyorum.