Danıştay Kararı İdari Dava Daireleri Kurulu 2019/751 E. 2020/1957 K. 22.10.2020 T.

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2019/751 E.  ,  2020/1957 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2019/751
Karar No : 2020/1957

TEMYİZ EDEN (DAVALILAR): 1-… Bakanlığı
VEKİLLERİ : Hukuk Müşaviri …
Hukuk Müşaviri Av. …

2-… Başkanlığı
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVACI) : …

İSTEMİN KONUSU : Danıştay Onbeşinci Dairesinin 07/11/2018 tarih ve E:2015/10163, K:2018/7399 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: 2013 yılı Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliği’nin eki EK-3/C listesinin “D01004” kısmında yer alan dijital işitme cihazı için 550 TL ödeme yapılacağına ilişkin düzenleme ile bu düzenleme gerekçe gösterilerek davacıya 495,00 TL ödeme yapılacağını bildiren … tarih ve … sayılı işlemin iptali ile davacının aldığı işitme cihazı için eksik ödenen 1.700,00 TL’nin yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Onbeşinci Dairesinin 07/11/2018 tarih ve E:2015/10163, K:2018/7399 sayılı kararıyla;
24/03/2013 tarih ve 28597 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliği’nin “İşitme Cihazı ve Kulak Kalıbı” başlıklı 3.3.35. maddesinde, işitme cihazı bedellerinin Kurumca karşılanacağının düzenlendiği, Tebliğ eki “Ayakta Tedavilerde Kullanılan Tıbbi Malzemeler” (EK-3/C) listesinde yer alan Kurumca bedeli karşılanacak tıbbi malzemeler arasında Diğer Protez ve Ortezler (EK-3/C-3) listesinin “D01004” kodunda ise Dijital Programlanabilir İşitme Cihazı için Kurumca ödenecek bedelin 550,00-TL olarak belirlendiği;
Anayasa’nın 2., 17. 56., 60., 65. maddelerinin birlikte değerlendirilmesinden, tüm yurttaşların yaşama haklarının, Devlet güvencesi ve onun pozitif yükümlülüğü kapsamı içinde koruma altında olduğunun anlaşıldığı; Anayasa’nın 17. maddesinde düzenlenen “yaşama hakkı” yalnızca yaşamını sürdürmek anlamında değil “sağlıklı yaşama hakkı”na sahip olmak anlamında olduğundan, kişilerin sağlıklı olma hakkının, kamusal korumaya tabi olduğu;
Sağlık hizmetlerinden yararlanma hakkının, Devlete belli yükümlülükler getirdiği, Devletin bu anayasal yükümlülüğün gereğini yerine getirmek ve herkesin sağlık hizmetlerinden yararlanması için her türlü tedbiri almak, kişilerin sağlık hizmetlerinden gecikmeksizin yararlanmasını sağlamak durumunda olduğu;
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 1., 60., 62., 67.,68., 72., 73., 74. maddelerinden bahsedilerek, yasal duruma göre, Kurumca finansmanı sağlanan sağlık hizmetleri için ödenecek bedelin belirlenmesinde, Sağlık Hizmetleri Fiyatlandırma Komisyonunun yetkili olduğu, genel sağlık sigortalısının, kurumun sağlık hizmeti sunucularından satın aldığı ve komisyonca fiyatı belirlenen sağlık hizmetinden genel sağlık sigortası primi, katılım payı ve ilave ücret ödemek şartıyla yararlanabildiği, genel sağlık sigortası prim gelirlerinin kurumca sunulan sağlık hizmetinin finansmanında etkin bir şekilde kullanılmasını sağlamak amacıyla komisyona tanınan fiyat belirleme yetkisinin, hastanın sağlık hizmetine erişim hakkını engelleyecek veya hastanın dolayısıyla genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin ödeyemeyeceği ağır bir maddi yük altında bırakacak şekilde kullanılmasının sağlıklı yaşam hakkına ve sosyal devlet ilkesine aykırılık teşkil ettiği;
Doktor veya sağlık kurulu raporu ile hastanın tedavisinde kullanılması zorunlu görülen ve hasta tarafından bedeli mukabilinde piyasadan temin edilen ortez, protez, iyileştirme araç ve gereç bedelinin, komisyonca piyasa araştırmaları yapılarak kişilere en çok yarar sağlayan ve uygun bedelli olanın tespit edilmesi, sonrasında geri ödenecek bedelin belirlenmesi gerekirken, Kurumca bu şekilde bir belirleme yapılmaksızın soyut olarak öngörülen bedel üzerinden ödeme yapılmasının, öngörülen bedel ile de cihaz alınabileceği ortaya konulmaksızın, cihaz bedelinin büyük oranda hasta ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin üzerinde bırakılmasının mümkün olmadığı;
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi İbni Sina Araştırma ve Uygulama Hastanesinin 08/07/2015 tarihli sağlık kurulu raporu ile davacıda kalıcı işitme kaybı tespit edildiği ve dijital programlanabilir işitme cihazı kullanmasının uygun görüldüğü, bunun üzerine davacının 2.250,00 TL’ye cihazı satın aldığı, 08/10/2015 tarihinde bu fatura tutarının tarafına ödenmesi için Sosyal Güvenlik Kurumuna başvurduğu, ancak cihaz bedelinin sadece 495,00 TL’sinin ödenmesi üzerine tekrar başvuruda bulunarak, geriye kalan 1.755,00 TL’nin neden ödenmediğini sorduğu, davalı Sosyal Güvenlik Kurumunun dava konusu işlemle, 05/08/2015 tarihinde yayımlanan SUT hükümlerine göre 550,00 TL tutar üzerinden ödeme işlemi yapıldığı, katılım payı olan 55,00 TL’nin düşülerek 495,00 TL ödeme yapıldığını bildirdiği, bunun üzerine davacı tarafından bakılmakta olan davanın açıldığı;
Olayda, sağlık kurulu raporu ile davacının tedavisinde kullanılması zorunlu görülen işitme cihazının dosyadaki bilgi ve belgelere göre 2.250,00-TL’ye satın alındığı, yine dosyada ve idareye yapılan başvuruda markası ve özellikleri bilinen cihazın, 2.250,00-TL’den daha az bir fiyatla piyasadan temin edilebileceği yönünde idarece yapılmış bir tespitin bulunmadığı, SUT düzenlemeleri gereği davacıya 495,00-TL ödeme yapıldığının bildirildiği, yapılan açıklama ve değerlendirmeler de dikkate alındığında, dava konusu düzenlemede ve bu düzenleme gerekçe gösterilerek davacıya 495,00-TL ödeme yapılacağını bildiren işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle,
2013 yılı Sağlık Uygulama Tebliği’nin eki EK-3/C listesinin “D01004” kısmında yer alan dijital işitme cihazı için 550 TL ödeme yapılacağına ilişkin düzenleme ile bu düzenleme gerekçe gösterilerek davacıya 495,00 TL ödeme yapılacağını bildiren işlemin iptaline, ödenmeyen 1.700,00-TL’lik tutarın 08/10/2015 tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI : Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı tarafından, 5510 sayılı Kanun’un 63. ve 72. maddelerine uygun olarak düzenleme yapıldığı, piyasada çeşitli teknolojik özellikleri barındıran cihazlar bulunduğu, tüm işitme cihazlarının bedelleri dikkate alınarak düzenleme yapıldığı, sigortalıların sağlık hizmeti ihtiyacını karşılayacak aynı zamanda kamu zararına yol açmayacak fiyatların belirlenmeye çalışıldığı, davacıya, 05/08/2015 tarihli SUT maddelerine göre ödeme yapılarak, bu hususun kendisine bildirildiği, dava konusu düzenlemede hukuka aykırılık bulunmadığı belirtilerek Daire kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
Davalı Sağlık Bakanlığı tarafından, her ne kadar 5510 sayılı Kanun’un 63. ve 72. maddeleri uyarınca, Sağlık Hizmetleri Fiyatlandırma Komisyonunca, Bakanlıklarının temsilcisinin de iştirakiyle sağlık hizmetleri için ödenecek bedeller belirlenmiş ve Sağlık Uygulama Tebliğinin sağlanan mutabakat sonucu bu haliyle yürürlüğe girmesi uygun görülmüş ise de, Bakanlıklarının işleme dahlinin bir hazırlık işlemi olan görüş bildirmekten ve komisyona temsilciyle iştirak etmekten ibaret olduğu, işlemin tesisi hususunda nihai yetkinin Sosyal Güvenlik Kurumuna ait olduğu, davanın münhasıran Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı husumetiyle görülmesi gerektiği belirtilerek, Daire kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davacı tarafından, savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’UN DÜŞÜNCESİ : Temyiz istemlerinin reddi ile Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan;
“a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c)Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması” sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçelerinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1.Davalı idarelerin temyiz istemlerinin reddine,
2.Yukarıda özetlenen gerekçeyle dava konusu işlemlerin iptaline ve kabule yönelik Danıştay Onbeşinci Dairesinin temyize konu 07/11/2018 tarih ve E:2015/10163, K:2018/7399 sayılı kararının ONANMASINA,
3.Kesin olarak, 22/10/2020 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY
X- Anayasa’nın 65. maddesinde, Devletin sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa ile belirlenen görevlerini, ekonomik istikrarın korunmasını gözeterek mali kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getireceği öngörülmüştür.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 63. maddesinde, Kurum tarafından finansmanı sağlanan sağlık hizmetleri ile bu hizmetlerin süresine dair usul ve esaslara yer verilmiş, son fıkrasında da, Kurumun, finansmanı sağlanacak sağlık hizmetlerinin teşhis ve tedavi yöntemleri ile (f) bendinde belirtilen sağlık hizmetlerinin türlerini, miktarlarını ve kullanım sürelerini, ödeme usul ve esaslarını Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığının görüşünü alarak belirlemeye yetkili olduğu ancak, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının görüşünün alınması (f) bendinde belirtilen ortez, protez ve diğer iyileştirici nitelikteki araç ve gereçlerin miktarını, standartlarını, sağlanmasını, uygulanmasını, kullanma sürelerini ve garanti süresi sonrası bakım, onarım ve yenilenmesi hususlarını kapsayacağı, Kurumun, bu amaçla komisyonlar kurabileceği, ulusal ve uluslararası tüzel kişilerle işbirliği yapabileceği, Komisyonların çalışma usul ve esaslarının Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığının görüşü alınarak Kurumca belirleneceği hükme bağlanmıştır.
Aynı Kanun’un 72. maddesinde ise, 65. madde gereği ödenecek gündelik, yol, yatak ve yemek giderlerinin Kurumca ödenecek bedellerini belirlemeye Sağlık Hizmetleri Fiyatlandırma Komisyonunun yetkili olduğu, Komisyonun, tıp eğitimini, hizmet basamağını, alt yapı ve kaynak kullanımı ile maliyet unsurlarını dikkate alarak sağlık hizmeti sunucularını fiyatlandırmaya esas olmak üzere ayrı ayrı sınıflandırabileceği, 63. madde hükümlerine göre finansmanı sağlanan sağlık hizmetlerinin Kurumca ödenecek bedellerini; sağlık hizmetinin sunulduğu il ve basamak, Devletin doğrudan veya dolaylı olarak sağlamış olduğu sübvansiyonlar, sağlık hizmetinin niteliği itibarıyla hayati öneme sahip olup olmaması, kanıta dayalı tıp uygulamaları, maliyet-etkililik ölçütleri ve genel sağlık sigortası bütçesi dikkate alınmak suretiyle, her sınıf için tek tek veya gruplandırarak belirlemeye yetkili olduğu belirtilmiştir.
Yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri uyarınca, kaynakların etkin ve verimli kullanılması, daha etkin ödeme ve denetim sisteminin kurulması, yersiz ödemelerin önüne geçilebilmesi ve mali sürdürülebilirliğin sağlanabilmesi adına 5510 sayılı Kanun’un ilgili hükümleri çerçevesinde yayımlanan Sağlık Uygulama Tebliği ve eki listeler kapsamında geri ödeme kurallarının belirlenmesi zorunluluk arz etmektedir.
Bu nedenle 5510 sayılı Kanun’un ilgili hükümleri doğrultusunda yapılan davaya konu düzenlemelerin hukuki dayanağının mevcut olduğu, sağlık hizmeti sunumu ile sosyal güvenlik sisteminin ekonomik bakımdan sürdürülebilir kılınması amacıyla geri ödeme kapsamındakilerin özel koşulları gözetilmek suretiyle ve sağlığa erişim haklarının engellenmemesi koşuluyla çeşitli tedbirler alınabilmesini sağlamak amacıyla idareye düzenleme yetkisi verildiği izahtan varestedir.
Davalı idarece, dava konusu düzenlemenin belirtilen mevzuat doğrultusunda yapıldığı, Sağlık Bakanlığının yetkili temsilcisinin komisyon çalışmalarında yer aldığı ve Sağlık Bakanlığının düzenleme hakkında olumsuz bir görüşünün bulunmadığı da göz önünde bulundurulduğunda, dava konusu düzenlemelerin dayanağı mevzuata uygun olduğu, kamu yararı ile hizmet gerekleri gözetilerek tesis edildiği anlaşılmakla anılan düzenlemede hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, Daire kararının bozulması gerektiği oyuyla, karara katılmıyorum.