Danıştay Kararı İdari Dava Daireleri Kurulu 2019/518 E. 2020/1632 K. 28.09.2020 T.

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2019/518 E.  ,  2020/1632 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2019/518
Karar No : 2020/1632

TEMYİZ EDEN (DAVALILAR) : 1- Sağlık Bakanlığı
VEKİLLERİ : Hukuk Müşaviri …,
Hukuk Müşaviri Av. …
2- Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVACI) : Türk Eczacıları Birliği
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : Danıştay Onbeşinci Dairesinin 13/11/2018 tarih ve E:2016/10287, K:2018/7508 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: 07/10/2016 tarih ve 29850 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ’in 12. ve 22. maddelerinin iptali istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Onbeşinci Dairesinin 13/11/2018 tarih ve E:2016/10287, K:2018/7508 sayılı kararıyla;
Tebliğ’in dava konusu 12. maddesinin iptali istemi yönünden ;
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 63. maddesinde; Kurumun, finansmanı sağlanacak sağlık hizmetlerinin teşhis ve tedavi yöntemleri ile (f) bendinde belirtilen sağlık hizmetlerinin türlerini, miktarlarını ve kullanım sürelerini, ödeme usûl ve esaslarını Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığının görüşünü alarak belirlemeye yetkili olduğunun düzenlendiği, 64. maddesinde; Kurumca finansmanı sağlanmayacak sağlık hizmetlerinin sayıldığı, 72. maddesinde; Sağlık Hizmetleri Fiyatlandırma Komisyonunun 63. madde hükümlerine göre finansmanı sağlanan sağlık hizmetlerinin Kurumca ödenecek bedellerini; sağlık hizmetinin sunulduğu il ve basamak, Devletin doğrudan veya dolaylı olarak sağlamış olduğu sübvansiyonlar, sağlık hizmetinin niteliği itibarıyla hayati öneme sahip olup olmaması, kanıta dayalı tıp uygulamaları, maliyet-etkililik ölçütleri ve genel sağlık sigortası bütçesi dikkate alınmak suretiyle, her sınıf için tek tek veya gruplandırarak belirlemeye yetkili olduğunun belirtildiği, 73. maddesinde de; sağlık hizmetlerinin, Kurum ile yurt içindeki veya yurt dışındaki sağlık hizmeti sunucuları arasında yapılan sözleşmeler yoluyla ve/veya bu Kanun hükümlerine uygun olarak genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin sözleşmesiz sağlık hizmeti sunucularından satın aldıkları sağlık hizmeti giderlerinin ödenmesi suretiyle sağlanacağı hükmüne yer verildiği,
Eczanelerin birer sağlık hizmeti sunucusu olduğu, davalı Kurumun eczaneler ve diğer sağlık hizmeti sunucuları ile sözleşme veya protokol yapmak suretiyle sağlık hizmeti satın aldığı ve protokol kapsamındaki kişilerin sağlık hizmetlerinin karşılanması yoluna gidildiği, bu protokollerde ilaç teminine ilişkin usul ve esaslar belirlendiği, protokolün geçerli olduğu dönemde Kurum tarafından uygulanan Sağlık Uygulama Tebliği’nde ise, sağlık yardımları Kurumca karşılanan ve kapsam maddesinde tanımlanan kişilerin, Kurumca finansmanı sağlanan sağlık hizmetleri, yol, gündelik ve refakatçi giderlerinden yararlanma esas ve usûlleri ile bu hizmetlere ilişkin Kurumca ödenecek bedellerin belirtildiği,
Davalı idare tarafından, dava konusu düzenleme ile Sağlık Uygulama Tebliği’nde eşlenik ilaç uygulamasına yer verildiği, bu uygulamanın eşdeğer ilaç uygulamasına paralel bir düzenleme olduğu, eşdeğer ilaç uygulamasının esasının aynı etken maddeyi içeren ilaçların farklı iki ilaç gibi reçeteye yazılması sonucu rasyonel ilaç kullanımına aykırı bir durumun engellenmesi olduğu, aynı şekilde eşlenik ilaç uygulamasının da aynı endikasyonda kullanılan benzer ilaçların farklı iki ilaç gibi reçeteye yazılması sonucu yine rasyonel ilaç kullanımına aykırı bir durumun engellenmesine yönelik bir uygulama olduğu, eşlenik ilaç uygulamasının amacının tıpta ve eczacılıkta gereksiz yere fazla ilaç yazılması olarak tanımlanan polifarmasiyi engellemek ve hastaların gereksiz yere ilaç kullanımı ile zarar görmesini önlemek olduğu, eşlenik ilaç listesindeki ilaçların büyük çoğunluğunun aynı zamanda eşdeğer ilaçlardan oluştuğu, bunun dışında az sayıda eşlenik ilaç bulunduğu, eşlenik ilaç uygulamasında Kurum provizyon sisteminin aynı reçetede veya biri mevcut iken diğerine izin vermediği, dikkate alınması gereken hususun, hastanın halihazırda tedavisinin sürdürülmekte olduğunun ifade edildiği, davacı Birliğin de provizyon sistemi vasıtası ile fiilen uygulanan eşlenik ilaç uygulamasına dair düzenlemenin iptalini istediğinin anlaşıldığı,
Daireleri tarafından, eşlenik ilaç uygulamasının hangi bilimsel ölçütlere dayandırıldığı ve nasıl uygulandığı, ilaç geri ödeme listesinde eşlenik ilaçların belirlenmesinde hangi teknik, tıbbi ve hukuki gerekçelerin göz önünde bulundurulduğu, bu konuda yapılmış bilimsel bir çalışma olup olmadığı, var ise bu çalışma yapılırken Sağlık Bakanlığının görüşünün alınıp alınmadığı hususlarının … tarihli ara karar ile sorulduğu, davalı Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından, etken maddelerin değerlendirme işlemlerinin diğer ilaçlarda olduğu gibi Sosyal Güvenlik Kurumu İlaç Geri Ödeme Yönetmeliği doğrultusunda yürütüldüğü, Kurumun görev tanımı içerisinde bilimsel çalışma yapılmasının yer almadığı ve herhangi bir çalışma yapılmadığı, bu nedenle Sağlık Bakanlığının da görüşünün bulunmadığının belirtildiği, diğer davalı Sağlık Bakanlığı tarafından ise, dava konusu düzenleme hakkında verilmiş herhangi bir görüşlerinin bulunmadığının bildirildiği,
Bu durumda eşlenik ilaç uygulamasının bilimsel ve hukuki temeli olmayan bir uygulama olduğu, aynı zamanda davalı idarenin provizyon sistemi vasıtası ile eşdeğer grubunda olmadıkları halde bazı ilaçların eşdeğer ilaç gibi değerlendirmesinden kaynaklı fiili bir durum yarattığı, bu durumun, hekimin mesleğinin gereği koyduğu teşhise, eczacının bilimsel tercih hakkına müdahale oluşturan, hastanın ilaca erişimini engelleyen ve şifa bulmasına engel olan bir uygulama olduğu,
Anayasa’da sosyal bir hak olarak düzenlenen sağlık hakkının, toplumun ve bireylerin sağlık yönünden güvenliğinin sağlanmasını ifade ettiği, bu niteliğinden ötürü sağlık hakkının, günümüzde sosyal devlet ilkesinin bir unsuru olarak kabul edildiği ve sosyal devletin bütün vatandaşlarını hastalıklar dahil çeşitli risklere karşı korumak ve bu amaç için gerekli düzenlemeleri yapmakla yükümlü olduğu, sağlık hizmetinin yerine getirilmesinde, bu hizmetin özelliği ve insan yaşamının önemi nedeniyle, hizmetin kalitesinin ön planda olduğu, bu nedenle salt sağlık harcamalarında tasarruf sağlamak amacıyla yapılan düzenlemelerin, sağlık hizmetinin tıp biliminin öngördüğü biçimde yerine getirilmesini engelleyecek nitelikte olmaması gerektiği,
Bu nedenle sağlık hizmetinin yerine getirilmesiyle ilgili olarak yapılacak düzenlemelerin, Anayasa’da belirlenen temel ilkelere uygun olması gerektiği, dolayısıyla Anayasa’nın 65. maddesinde devletin, Anayasa ile belirlenen görevlerini mali kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getireceği yolundaki hükmün, en önemli sosyal haklardan biri olan ve doğrudan insan yaşamını ilgilendiren sağlık hakkına ulaşılmasına ve bu haktan en iyi biçimde yararlanılmasına engel oluşturacak biçimde yorumlanmasının, sağlık hakkının özünün zedelenmesine yol açabilecek uygulamalara neden olabileceğinin açık olduğu,
Öte yandan, yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri uyarınca, Kurumca finansmanı sağlanacak sağlık hizmetlerinin ödeme usûl ve esasları belirlenirken Sağlık Bakanlığının görüşünün alınması gerekmekte iken, bu yapılmadan hazırlanarak Resmî Gazete’de yayımlanan dava konusu düzenlemede bu yönüyle de hukuka uygunluk bulunmadığı,
Tebliğ’in dava konusu 22. maddesinin iptali istemi yönünden;
07/10/2016 tarih ve 29850 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ’in 22. maddesi ile Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliği’nin 4.2.13.3-2 numaralı maddesi ile 4.2.13.3.2.A, 4.2.13.3.2.A.1, 4.2.13.3.2.A.2, 4.2.13.3.2.B, 4.2.13.3.2.B.1, 4.2.13.3.2.C alt maddelerinin başlıkları ile birlikte değiştirildiği, “4.2.13.3.2.Ç” numaralı alt maddesinin ise yürürlükten kaldırıldığı, buna göre dava konusu değişiklikten önce Hepatit B hastalığının riskli hastalıklar arasında kabul edilerek bu hastaların biyopsi şartı aranmayan hasta grupları arasında sayıldığı ancak dava konusu değişiklik ile artık Hepatit B hastalarının bu gruptan çıkarıldığı ve dava konusu bu düzenlemenin söz konusu hastalar hakkında 18/06/2016 tarihinden itibaren uygulanmak üzere yürürlüğe konulduğu,
Ancak dava açıldıktan sonra, 26/11/2016 tarih ve 29900 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Sağlık Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ’in 14. maddesi ile, anılan hükümde yürürlük tarihi yine 18/06/2016 tarihinden itibaren olacak şekilde yeniden düzenleme yapıldığı ve Tebliğ’in 4.2.13.1.3 numaralı alt bendinden sonra Biyopsi İle İlgili Genel Prensipler maddesi getirilerek ve biyopsi aranmayan hasta grubuna Hepatit B hastalarının tekrar ilave edildiği, bu düzenleme karşısında Tebliğ’in dava konusu 22. maddesi yönünden karar verilmesine yer olmadığı gerekçesiyle,
Dava konusu Tebliğ’in 12. maddesinin iptaline, 22. maddesi yönünden ise karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI : Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı tarafından, Tebliğ’in dava konusu 12. maddesi ile düzenlenen eşlenik ilaç uygulamasının, aynı endikasyonda kullanılan benzer ilaçların farklı iki ilaç gibi reçeteye yazılarak rasyonel ilaç kullanımına aykırı bir durumun ortaya çıkmasını engelemek amacıyla getirildiği, söz konusu uygulamanın Sosyal Sigortalar Kurumu ve Emekli Sandığı döneminde de uygulanmakta olduğu, hastaların tedavilerinin sürdürüldüğü ve bu konuda herhangi bir hasta mağduriyetinin söz konusu olmadığı, Tebliğ’in dava konusu 22. maddesi ile yapılan düzenlemenin kısa süre sonra değiştirilmiş olmasının, söz konusu düzenlemenin hukuka uygunluk denetiminin yapılmasına engel olmayacağı, Dairece işin esasına girilerek karar verilmesi gerekirken bu düzenleme yönünden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesinin bozmayı gerektirdiği, ayrıca idarelerinin davanın açılmasına sebebiyet vermediği, bu nedenle Kurum aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesinin de hukuka aykırı olduğu, belirtilen gerekçelerle Daire kararının bozulması gerektiği,
Diğer davalı Sağlık Bakanlığı tarafından, Tebliğ’in dava konusu 12. maddesiyle getirilen uygulamanın, aynı reçetede aynı etkin maddeyi içeren iki farklı ilacın yazılması durumunda, bu ilaçlardan birinin ödenmemesine ilişkin düzenleme olduğu, davacının iddia ettiği gibi, belirli hasta gruplarına söz konusu düzenleme sebebiyle ilaç bedelinin ödenmemesi gibi bir durumun söz konusu olmadığı, bununla birlikte dava konusu hükmün, SUT’a ilave edilmesi ile bundan sonra yapılması düşünülen herhangi bir ilaç grubundaki değişikliğin SGK Ödeme Komisyonunda gündeme gelmesini sağlayacağı için de önemli olduğu, dava konusu düzenlemenin diğer davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı tarafından başta Anayasa’nın 65. maddesi olmak üzere 5510 sayılı Kanun’da öngörülen kriterler esas alınarak hazırlandığı, Daire kararının iptale ilişkin kısmının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davacı tarafından, Danıştay Onbeşinci Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz istemlerinin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’NİN DÜŞÜNCESİ : Temyiz istemlerinin reddi ile Daire kararının, gerekçeli onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:

MADDİ OLAY :
07/10/2016 tarih ve 29850 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ’in 12. maddesi ile asıl Tebliğ’in 4.1.1 numaralı maddesine, “(12) Ödeme kapsamındaki aynı etkin maddeyi içeren ilaçlar ile aynı endikasyonda birbirlerinin yerine kullanılabilecek ilaçların birlikte kullanılmamasına yönelik düzenlemeler Kurum tarafından belirlenir.” fıkrası eklenmiş, 22. maddesi ile de asıl Tebliğ’in 4.2.13.3-2 numaralı maddesi ve 4.2.13.3.2.A, 4.2.13.3.2.A.1, 4.2.13.3.2.A.2, 4.2.13.3.2.B, 4.2.13.3.2.B.1, 4.2.13.3.2.C alt maddeleri başlıkları ile birlikte değiştirilmiş ve 4.2.13.3.2.Ç numaralı alt maddesi yürürlükten kaldırılmıştır.
Bunun üzerine, bahse konu düzenlemelerin iptali istemiyle temyizen incelenen dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT :
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 63. maddesinin birinci fıkrasında, Kurum tarafından finansmanı sağlanan sağlık hizmetleri ile bu hizmetlerin süresine dair usûl ve esaslara yer verilmiş; ikinci fıkrasında, Kurumun, finansmanı sağlanacak sağlık hizmetlerinin teşhis ve tedavi yöntemleri ile (f) bendinde belirtilen sağlık hizmetlerinin türlerini, miktarlarını ve kullanım sürelerini, ödeme usûl ve esaslarını Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığının görüşünü alarak belirlemeye yetkili olduğu belirtilmiştir.
Anılan Kanun’un 72. maddesinde ise, 65. madde gereği ödenecek gündelik, yol, yatak ve yemek giderlerinin Kurumca ödenecek bedellerini belirlemeye Sağlık Hizmetleri Fiyatlandırma Komisyonunun yetkili olduğu, Komisyonun, tıp eğitimini, hizmet basamağını, alt yapı ve kaynak kullanımı ile maliyet unsurlarını dikkate alarak sağlık hizmeti sunucularını, fiyatlandırmaya esas olmak üzere ayrı ayrı sınıflandırabileceği, 63. madde hükümlerine göre finansmanı sağlanan sağlık hizmetlerinin Kurumca ödenecek bedellerini; sağlık hizmetinin sunulduğu il ve basamak, Devletin doğrudan veya dolaylı olarak sağlamış olduğu sübvansiyonlar, sağlık hizmetinin niteliği itibarıyla hayati öneme sahip olup olmaması, kanıta dayalı tıp uygulamaları, maliyet-etkililik ölçütleri ve genel sağlık sigortası bütçesi dikkate alınmak suretiyle, her sınıf için tek tek veya gruplandırarak belirlemeye yetkili olduğu, Komisyonun; Bakanlık, Maliye, Sağlık ve Kalkınma Bakanlıkları, Hazine Müsteşarlığı, üniversite sağlık hizmeti sunucuları ile özel sağlık hizmeti sunucularını temsilen Bakanlıkça belirlenecek birer üye ve Kurumu temsilen iki üye olmak üzere toplam dokuz üyeden oluşacağı, kararlarını salt çoğunluk ile alacağı, kararlarının Resmî Gazete’de yayımlanacağı, Komisyonca gerekli görülen hâllerde sağlık hizmetlerinin türlerine göre birden fazla alt komisyon kurulabileceği, Komisyonun sekretarya işlemlerinin Kurumca yerine getirileceği, çalışmasına, görev ve yetkileri ile bu maddenin uygulanmasına ilişkin diğer usûl ve esasların, Komisyon üyesi kurumların görüşleri alınarak Kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenleneceği kuralına yer verilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan;
“a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c)Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması” sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçesi yukarıda açıklanan Danıştay Onbeşinci Dairesi kararının, 07/10/2016 tarih ve 29850 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ’in 22. maddesi yönünden karar verilmesine yer olmadığına ilişkin kısmı, aynı gerekçe ile Kurulumuzca da uygun bulunmuş olup, davalı idarelerden Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığının temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, kararın anılan kısmının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
Daire kararının, Tebliğ’in dava konusu 12. maddesinin iptaline ilişkin kısmına gelince;
İdari işlemler tesis edilirken, mutlaka bir yol, bir usul izlenerek hazırlanırlar. İdarenin irade açıklamaları, önceden belirlenmiş birtakım kurallara bağlıdır. İdari işlemde “şekil” unsuru da, idarenin iradesinin ortaya çıkması için izlenecek usul, yol kavramını ifade etmektedir.
İdari işlemlerde “şekil” unsuru önemli bir unsurdur. İdarenin iradesinin ortaya konulabilmesi için veya idari işlemin oluşabilmesi için şekil şartına uyulması gerekmektedir. Aksi takdirde, şekil unsurundaki bozukluk idari işlemin sakatlığı sonucunu doğurmaktadır.
İdari işlemin ya da idarenin iradesinin ortaya çıkması için izlenen yoldaki prosedürler hazırlık işlemlerini oluşturmaktadır. Bu işlemlere karşı kural olarak doğrudan doğruya iptal davası açılamaz fakat bu işlemlerin eksikliği ya da hukuka aykırılıkları nihai ve icrai işlemin iptali konusundaki istem ile birlikte ileri sürülebilir.
Eğer ki yasal mevzuatta, nihai işlemi tesis edecek idari makam açısından tesis olunacak işlemin içeriğine ilişkin bilgi sahibi olan başka idari makamlardan, otoritelerden ya da uzmanlardan görüş alınması konusunda düzenleme varsa ve bu kurala riayet edilmeden işlem tesis edilmişse, işlemin hazırlık aşamasındaki bu eksiklik, idari işlemi şekil unsuru yönünden sakatlayacaktır.
Konuya ilişkin yapılan açıklamalardan ve yukarıda yer verilen mevzuat hükümlerinden anlaşılacağı üzere; finansmanı sağlanacak sağlık hizmetlerine ilişkin, ödeme usul ve esaslarını belirlemede Sosyal Güvenlik Kurumu yetkili idare olmakla birlikte, Kurumun bu konuda düzenleme yapmadan önce konunun uzmanı olan Sağlık Bakanlığından görüş alma zorunluluğu bulunmaktadır. Görüşe uyulmasının ihtiyari olması da bu zorunluluğu ortadan kaldırmamaktadır.
Kurumun işlem tesis etmeden önce yerine getirmesi gereken bu yükümlülük, yasal olarak zorunludur. Burada, Sosyal Güvenlik Kurumunun, Sağlık Bakanlığının verdiği görüş doğrultusunda işlem tesis etme yükümlülüğü bulunmamasına rağmen, ilgili Bakanlığın görüşünü alması zorunludur. Aksi takdirde işlem, şekil unsuru açısından sakatlanacaktır.
Dosyadaki belgelerin incelenmesinden; 07/10/2016 tarih ve 29850 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ’in 12. maddesindeki düzenleme için Sağlık Bakanlığının görüşünün alınması yasal bir zorunluluk olmasına rağmen, bu zorunluluk yerine getirilmeden dava konusu düzenlemenin Resmî Gazete’de yayımlandığı anlaşılmış olup, bu düzenlemede şekil unsuru yönünden hukuka uyarlık görülmemiştir.
Öte yandan, bilimsel ve hukuki bir temeli olmaksızın uygulamaya konulan eşlenik ilaç uygulaması nedeniyle, eşdeğer ilaç grubunda yer almayan bazı ilaçların provizyon sistemi vasıtası ile eşdeğer ilaç gibi değerlendirildiği, bu durumun hastaların ilaca erişimini kısıtladığı, salt sağlık harcamalarında tasarruf sağlamak amacıyla yapıldığı anlaşılan dava konusu düzenlemenin sağlık hizmetinin tıp biliminin öngördüğü biçimde yerine getirilmesini engelleyecek nitelikte olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Bu itibarla, Daire kararının Tebliğ’in dava konusu 12. maddesinin iptaline ilişkin kısmında sonucu itibarıyla hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalı idarelerin temyiz istemlerinin reddine,
2.Dava konusu düzenlemenin kısmen iptaline, kısmen karar verilmesine yer olmadığına ilişkin Danıştay Onbeşinci Dairesinin temyize konu 13/11/2018 tarih ve E:2016/10287, K:2018/7508 sayılı kararının yukarıda belirtilen gerekçeyle ONANMASINA,
3. Kesin olarak, 28/09/2020 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY
X- 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 72. maddesinde; “65 inci madde gereği ödenecek gündelik, yol, yatak ve yemek giderlerinin Kurumca ödenecek bedellerini belirlemeye Sağlık Hizmetleri Fiyatlandırma Komisyonu yetkilidir. Komisyon, tıp eğitimini, hizmet basamağını, alt yapı ve kaynak kullanımı ile maliyet unsurlarını dikkate alarak sağlık hizmeti sunucularını fiyatlandırmaya esas olmak üzere ayrı ayrı sınıflandırabilir. Komisyon, 63 üncü madde hükümlerine göre finansmanı sağlanan sağlık hizmetlerinin Kurumca ödenecek bedellerini; sağlık hizmetinin sunulduğu il ve basamak, Devletin doğrudan veya dolaylı olarak sağlamış olduğu sübvansiyonlar, sağlık hizmetinin niteliği itibarıyla hayati öneme sahip olup olmaması, kanıta dayalı tıp uygulamaları, maliyet-etkililik ölçütleri ve genel sağlık sigortası bütçesi dikkate alınmak suretiyle, her sınıf için tek tek veya gruplandırarak belirlemeye yetkilidir. Komisyon; Bakanlık, Maliye, Sağlık ve Kalkınma bakanlıkları, Hazine Müsteşarlığı, üniversite sağlık hizmeti sunucuları ile özel sağlık hizmeti sunucularını temsilen Bakanlıkça belirlenecek birer üye ve Kurumu temsilen iki üye olmak üzere toplam dokuz üyeden oluşur. Komisyon kararlarını salt çoğunluk ile alır. Komisyon kararları Resmî Gazete’de yayımlanır. Komisyonca gerekli görülen hâllerde sağlık hizmetlerinin türlerine göre birden fazla alt komisyon kurulabilir. Komisyonun sekretarya işlemleri Kurumca yerine getirilir. Kurum, ilgili kamu kurum ve kuruluşları ile dernek, vakıf, federasyon, konfederasyon ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının görüşlerini alabilir. Sağlık Hizmetleri Fiyatlandırma Komisyonunun çalışmasına, görev ve yetkileri ile bu maddenin uygulanmasına ilişkin diğer usûl ve esaslar, Komisyon üyesi kurumların görüşleri alınarak Kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.” hükmüne yer verilmiştir.
Dava konusu düzenleme tesis edilirken oluşturulan Sağlık Hizmetleri Fiyatlandırma Komisyonuna temsilcisi de iştirak ederek görüşlerini beyan ettiğinden, ndan görüş alınmaması işlemi sakatlayıcı nitelikte görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, Tebliğ’in dava konusu 12. maddesinin görüşü alınmaması nedeniyle hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle temyize konu Daire kararının iptale ilişkin kısmının bozulması icap ettiğinden, gerekçeli onanması yolundaki karara katılmıyoruz.